Yargıtay Ceza Genel Kurulu Görev Kötüye Kullanma Kararı - Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2024/21 Kararı
TEMYİZ
KARARI VEREN
YARGITAY DAİRESİ: Ceza Genel Kurulu
MAHKEMESİ: Ceza Dairesi
SAYISI: 59 38
I. HUKUKİ SÜREÇ
Sanığın görevi kötüye kullanma suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 257/1, 62, 50/1 a, 52/2 4 ve 53/1 5. maddeleri uyarınca 7.500 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirmeye ve hak yoksunluğuna ilişkin İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Yargıtay 5. Ceza Dairesince verilen 21.03.2023 tarihli ve 59 38 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının onama istemli 16.05.2023 tarihli ve 55436 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık, atılı görevi kötüye kullanma suçunun unsurları oluşmadığından hakkında beraat kararı verilmesi gerektiği gerekçesiyle temyiz başvurusunda bulunmuştur.
III. İNCELEME KONUSU
Sanık hakkında görevi kötüye kullanma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün isabetli olup olmadığına ilişkin temyiz incelemesi yapılmıştır.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Hâkimler ve Savcılar Kurulu 1. Dairesinin 11.11.2021 tarihli ve 31868 sayılı ile 30.12.2021 tarihli ve 40545 sayılı kararlarıyla sanık hakkında soruşturma izni, 2. Dairenin 26.05.2022 tarihli ve 891 sayılı kararıyla da kovuşturma izni verildiği,
Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/13838 soruşturma numaralı dosyasında yapılan inceleme üzerine düzenlenen dosya inceleme tutanağı ve ekindeki belgelere göre; katılanın Rolex marka kol saatini satmak için www.sahibinden.com isimli siteye verdiği ilanı gören ...’in katılanla iletişim kurması üzerine tarafların satış hususunda anlaştıkları, 24.10.2015 tarihinde katılanla buluşan ...’in 8.200 Euro karşılığında bahse konu saati ve saate ait sertifikayı aldığı, aldığı paraları birkaç gün sonra bankaya yatırmak isteyen katılanın, paraların sahte olduğunu öğrenmesi üzerine 26.10.2015 tarihinde Küçükçekmece İlçe Emniyet Müdürlüğüne müracaat ederek şikâyetçi olduğu, Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığınca 2015/52354 numaralı soruşturma dosyasında düzenlenen fezleke üzerine Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 15.08.2016 tarihli ve 72436 sayılı iddianame ile ...'in parada sahtecilik suçundan TCK'nın 197/1, 53, 54 ve 58. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı, davanın Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/297 Esas numaralı dosyasında görüldüğü, ...’in ülke genelinde benzer eylemlerde bulunduğundan bahisle hakkında yürütülen soruşturmalar sonucunda açılan davaların İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/350 Esas numaralı dosyası ile birleştirildiği, yapılan yargılamada katılanın şikâyetine konu olay da dâhil toplam 27 şikâyetçi ve katılana yönelik dolandırıcılık ve parada sahtecilik suçlarından yargılama yapıldığı, ...'in İstanbul'da gerçekleştirdiği bazı eylemlerle, ...’in katılana yönelik sahte parayla Rolex marka kol saatini alma eyleminin birleştirilmesi üzerine parada sahtecilik suçundan yapılan yargılamada; ...’in, katılanın saatini 8.200 Euro’ya almak üzere anlaştığını ve bu miktarda sahte para verdiğini kabul ettiği, katılanın da saatinin karşılığında sahte para verildiğini iddia ettiği, paraların sahte olduğu gerekçesiyle 01.11.2019 tarih ve 350 415 sayı ile; ...'in TCK’nın 197, 43, 62, 52/2 4, 54 ve 53. maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay hapis ve 12.500 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, ...'in eylemi bütün hâlinde değerlendirildiğinde parada sahtecilik suçunu oluşturduğundan dolandırıcılık suçundan hüküm kurulmasına yer olmadığına, adli emanette bulunan bir kısım paranın müsaderesine karar verildiği, katılana ait Rolex marka saat hakkında bir karar verilmediği, hükümdeki bir kısım eşyanın iadesine ilişkin bölümde katılana ait saat olmayıp verilen kararın istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesince 29.06.2020 tarih ve 992 616 sayı ile; ...’in katılana yönelik eylemi hakkında zincirleme suç koşullarının oluşmadığı ve adli para cezasının ödenmemesi hâlinde infazı kısıtlar şekilde hüküm kurulduğundan bahisle hükmün bozulmasına ancak bu hususların hükümden çıkarılması suretiyle sonuç cezanın 6 yıl 8 ay hapis ve 10.000 TL adli para cezası olarak düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği, anılan kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Ceza Dairesince 01.06.2021 tarih ve 8809 15146 sayı ile temyiz isteminin esastan reddine karar verilerek hükmün kesinleştiği, çeşitli suçlardan aranan, hakkında kesinleşmiş hapis cezası bulunan ve sahte para vermek suretiyle dolandırıcılık suçunu işlediği iddia olunan ...’in yakalanmasına yönelik yapılan çalışmalar kapsamında yaşadığı tespit edilen evde eşi ... ile birlikte yakalandığı, yapılan aramada 5 çift sahte olduğu değerlendirilen araç plakası, 12 adet değişik markalarda sahte veya hırsızlık malı olduğu değerlendirilen değerli saatler, bu saatlerden biri için ... adına düzenlenmiş Rolex marka saat sertifikası, sahte kimlik ve sürücü belgesi, 3 adet 100'lük banknot hâlinde ABD Doları, 30 adet 200'lük banknot hâlinde Euro ve bir kısım eşyaya el konulduğu, ...'ın Emniyet Müdürlüğüne davet edinilmesiyle yaptırılan teşhis işleminde ...’i, kendisine sahte para vererek orijinal nitelikli Rolex marka saatini ve sertifikayı satın alan kişi olarak teşhis ettiği ve belirttiği saatle adına düzenlenen sertifikanın kendisine ait olduğunu ileri sürdüğü, anılan eşyanın kolluk görevlilerince ...’a teslim edildiği, ele geçirilen Euro ve ABD Doları ile ilgili olarak parada sahtecilik, sahte kimlik ve sürücü belgesi ile plakalar bakımından resmî belgede sahtecilik suçlarından ayrı tahkikat evrakı düzenlendiği, saatlerle ilgili olarak ise Büyükçekmece Emniyet Müdürlüğünce düzenlenen, şikâyetçisi tespit edilemeyen nitelikli dolandırıcılık konulu 08.04.2016 tarihli fezleke ile ...’in Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığına mevcutlu olarak sevk edildiği, evrakın Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/13838 soruşturma numarasına kaydedilmesinden sonra Cumhuriyet savcısı Kemal Durmaz tarafından şüpheli sıfatıyla alınan 08.04.2016 tarihli ifadesinde, ...’in; kendisinde bulunan saatlerden ... adına sertifikalı olan dışındakilerin orijinal olmayıp imitasyon olduğunu, orijinal olan saati ise sahte döviz vererek ...'dan satın aldığını beyan ettiği, 11.04.2016 tarihinde soruşturma evrakının Cumhuriyet savcısı olan sanığa tevzi edildiği ve sanık tarafından soyut şüphe dışında şüpheli ...'in dolandırıcılık suçunu işlediğine dair dava açmaya yeterli kanıt ve emare bulunmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair 18.04.2016 tarihli kararın verildiği, sanığın karar tarihinden sonra 05.01.2017 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünün 02.01.2017 tarihli ve 420 sayılı yazısını ilgi tutmak suretiyle ele geçirilen saatlerin kaçak olabileceği kuşkusu ile yurda yasal yollardan sokulup sokulmadığı hususunun araştırılmasını talep ettiği, Emniyet Müdürlüğünce daha önce düzenlenen fezleke ilgi tutulmak suretiyle talebe cevap verildiği, söz konusu saatlerin 03.11.2017 tarihinde Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı Adli Emanet Memurluğunun 2017/3763 sırasında emanete alındığı, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan ...’in 21.11.2017 tarihli dilekçe ile adli emanete alınan saatlerin imitasyon olup suç unsuru teşkil etmediğinden bahisle kendisine iade edilmesini talep etmesi üzerine talebi uygun gören sanığın Adli Emanet Memurluğuna yazdığı 12.12.2017 tarihli müzekkere ile söz konusu saatlerin ...’in eşi olan ...’a teslim edilmesini talep ettiği, adli emanetteki tüm saatlerin ve diğer eşyanın 04.01.2018 tarihli teslim tutanağı ile ...’in eşi ...’a teslim edildiği, İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/350 Esas numaralı dosyasında sanık olan ... hakkında parada sahtecilik suçundan mahkûmiyet kararı verilmesi sonrasında suça konu saatin sanık tarafından yürütülen soruşturma kapsamında ...’in eşine iade edildiğini öğrenen katılanın, vekili aracılığıyla sanık ... tarafından verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara 22.11.2019 tarihinde itiraz ettiği, Bakırköy 7. Sulh Ceza Hâkimliğince 08.01.2020 tarih ve 2019/5029 Değişik iş sayı ile; soruşturmada şüpheli olan şahıs hakkında İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/350 Esas numarasında görülen dava dosyası incelenmeksizin ve ele geçen eşyanın sahte olup olmadığı hususunda inceleme yapılmaksızın salt şüpheli beyanı esas alınmak suretiyle verilen kararın hukuka uygun olmadığı gerekçesiyle soruşturmanın genişletilmesi suretiyle kaldırılmasına karar verildiği, bu karar üzerine başka bir Cumhuriyet savcısı tarafından Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının 2020/4003 soruşturma numaralı dosyası kapsamında şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan ...’ın teslim aldığı saatleri satıp elinden çıkardığının belirlendiği, bu nedenle saatler üzerinde bir araştırma yapılamadığı, İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/350 Esas numaralı dava dosyasının incelenmesi neticesinde, ...’in katılana yönelik eyleminden dolayı parada sahtecilik suçundan mahkûm edildiğinin belirlendiği, ...’ın söz konusu saatleri Cumhuriyet savcısının talimatı üzerine adli emanetten teslim aldığı anlaşıldığından suç işleme kastının bulunmadığı gerekçesiyle parada sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık ve suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçlarından ... ve ... hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, bu karara yapılan itirazın Bakırköy 4. Sulh Ceza Hâkimliğince 22.04.2021 tarihli ve 2021/2925 Değişik iş sayılı karar ile reddedildiği,
Katılanın 26.10.2015 tarihli şikâyeti üzerine kollukça düzenlenen 19.11.2015 tarihli tahkikat evrakına göre; bahse konu saate ait olduğu anlaşılan sertifika örneğinden, ...’den ele geçirilip adli emanete alınan ve sonrasında sanık tarafından ...’in eşine teslim olunan saatlerden, adli emanet makbuzu ve teslim tutanağına; "Bir 1 adet gri metal kordonlu iç kısmı yeşil ROLEX OYSTER PERPETUAL MİLGAUS ibareli kol saati" olarak yazılan saat ile bu saate ait olduğu anlaşılan; "Bir 1 adet yeşil renkli ROLEX N elient: 100, Ref.montre: 116613 LN, Nserie V807560, Modele: OYSTER PERPETUAL Oeding Erdel Münster/Osnabrück August 2010 ibareli Garanti kartı" şeklinde tutanaklara geçen garanti kartının, katılanın kolluğa müracaatında belirttiği; "GMT Master 2 Model, V807560 seri numaralı,116613 LN Model" kodlu Rolex marka kol saati ve bu saate ait sertifika olduğu,
Anlaşılmaktadır.
Katılan; 21.10.2015 tarihinde www.sahibinden.com sitesinde Rolex marka GMT 2 ... altın özellikli saatini satmak için ilan verdikten iki gün sonra yanında çalışan ...'ın ... ile irtibata geçtiğini, ... ile pastanede buluşup satış konusunda 8.200 Euro'ya anlaştıklarını, parayı elden teslim aldığını, öncesinde pastanenin yan tarafında bulunan et lokantasında sahte paraları ayırmaya yarayan kalem ile aldığı paraları test ettiklerini, sonrasında saati teslim edip parayı aldığını ve eve gittiğini, sonraki gün iş yerinde para sayma makinesi ile paraları sayarken paraların sahte olduğu konusunda makinenin uyarı vermesi üzerine yanında çalışan elemanla paraları bankaya gönderdiğini ve paraların sahte olduğunu anladığını, paraları karakola teslim edip şikâyetçi olduğunu, ... isimli şahsı teşhis ettiğini, adı geçen hakkında İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 3016/350 Esas numaralı dosyası üzerinden kamu davası açıldığını, bahse konu Rolex marka saate sanığın evinde el konulup Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatıldığını, Cumhuriyet savcısı olan sanığın dava sonuçlanmadan emanet eşyasını sanığın eşine verdiğini öğrenince şikâyetçi olduğunu,
Tanık ...; sanık ile 2014 2016 yılları arasında birlikte çalıştıklarını, diğer dosyalarda olduğu gibi 2016/13838 numaralı soruşturma dosyasında da sanığın talimatı ile hareket ettiğini, dosyayı hatırlamadığını, o dönemde mahkeme kaleminden savcılık kâtipliğine yeni geçmesi nedeniyle dosya ile ilgili fahiş bir hata yapılıp yapılmadığını anlayamayacağını,
İfade etmişlerdir.
Sanık; 2016/13838 numaralı soruşturma dosyasının, şüpheli ...'in sahipleri ve şikâyetçileri belli olmayan on iki adet saati dolandırıcılık suretiyle elde ettiği iddiasına ilişkin olduğunu, soruşturma aşamasında bu saatlerin sahibi belli olmadığı için şüpheli ve eşi tarafından iadesinin talep edildiğini, bir taşınmazı tapusu, bir aracı plakası gibi ayırıcı özellik ve bilgilerden yola çıkarak belirleme imkânı varken bu saatler ve sahipleri yönünden bunun mümkün olmadığını, kolluğun bu saatleri sahibi belli olmayan saatler olarak vasıflandırıldığını, saatler adli emanete alındıktan sonra 1,5 yıl geçmesine rağmen bu durumun aydınlığa kavuşturulamadığını, dosyanın mevcut durumu itibarıyla şüphelinin evinde yapılan aramada sahte olduğu anlaşılan dövizler dışında dolandırıcılık suçunun işlendiğine dair delil bulunmadığını, parada sahtecilik suçuyla ilgili ise ayrı bir soruşturma numarası üzerinden başka bir Cumhuriyet savcısı tarafından soruşturmanın yürütüldüğünü, dosyayı dolandırıcılık suçu yönünden irdeleyip suçun işlendiğine dair yeterli delil bulunmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verdiğini, karara yapılan itirazın da reddedildiğini, İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/350 Esas numaralı dosyasında sanığın eylemi bir bütün hâlinde değerlendirilerek parada sahtecilik suçunu oluşturduğundan bahisle dolandırıcılık suçu yönünden hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verildiğini, bu durumun verdiği kararın isabetli olduğunu gösterdiğini, iddiaya konu saatleri mahkemeye göndermediği ve kararın kesinleşmesini beklemediği şeklinde kusurlu bir durumunun bulunmadığını, dolandırıcılık suçundan kurulmuş bir mahkûmiyet kararı mevcut olmadığından mahkemenin kararını beklemesi durumunda da sonucun aynı olacağını, anılan dosyada bahsi geçen saatlerin iadesine yönelik karar verilmediğini, bu saatlerin uyuşturucu, silah gibi bizatihi suç eşyası olmadığını, makul bir sürede üstün hak sahibi bulunamazsa 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 985. maddesi uyarınca zilyetlik mülkiyete karinedir ilkesi gereğince kimden alınmışsa ona verilebileceğini, bu tür eşyanın sahibi bulunana kadar emanet deposunda tutulamayacağını, katılanın bu saat üzerindeki mülkiyetini belgeleyemediğini, fatura ibraz edemediği gibi üstün hak sahibi olduğuna dair hukuk mahkemelerinden bir karar da sunamadığını, katılana malik olduğu gerekçesiyle saatin teslim edilemeyeceğini, arada mülkiyet çekişmesi olup ...’in de bu saat üzerinde mülkiyet iddiası olduğundan tarafların hukuk mahkemesine başvurup karar alması gerekeceğini, Suç Eşyası Yönetmeliği’nde de bu tür eşyanın sahiplerine teslimi yönünde açık bir düzenlemenin bulunmadığını, anılan Yönetmelik’in 14, 15, 16 ve 19. maddelerinin mülkiyet üzerinde duraksama bulunmayan eşyaya ilişkin olduğunu, emanete alınmış fakat mülkiyeti üzerinde tereddüt olan eşya yönünden sahibinin belirlenmesi ve iadesi hususunda Yönetmelik'te boşluk bulunduğundan bu durumda hukukun genel ilkelerinin geçerli olup bu bağlamda meselenin TMK’nın 985. maddesine göre çözümlenmesi gerektiğini, İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesince 2016/350 Esas numaralı dosyada verilen kararın sonuç bölümü 12 adet saatle ilgili olmamakla birlikte bazı eşyanın şikâyetçiler yerine sahiplerine iadesine karar verildiğini, sahiplik kavramının ise ayrı bir tartışma konusu olduğunu, şüphelide ele geçen her eşyanın hırsızlık malı veya dolandırıcılık sonucu elde edildiği kuşkusuyla hareket edilmesinin yasal dayanaktan yoksun olduğunu, söz konusu saatlerle ilgili kolluk evrakında kime ait olduğunu gösterir bir ibare bulunmadığını ve bu tür eşya hakkında çalıntı veya kayıp listesinin bulunduğu bir otomasyon sistemi olmadığını, yargılamayı yapan Ağır Ceza Mahkemesinin, eşyanın ilgili dosyaya gönderilmesini istemediğini, şikâyetçilerin arayıp sormadığını, Mahkeme beş yıl sonra başka bir suçtan karar verdiğinde katılanın aklına saatlerin geldiğini, bu saatlerin değerli mi imitasyon mu yoksa hakiki mi olduklarının değil gerçek maliklerinin belirlenememesinin asıl sorun olduğunu, atılı eylem sabit olsa bile bu saatlerin maliki olduğu iddiasında bulunanların saatlerin iadesi veya değerinin tazmini için TMK'nın 683/2. maddesi çerçevesinde dava açma imkânına sahip olduğunu, kişilerin ya da kamunun bir zararına neden olunmadığını, şikâyetçi olan kişilerin mevzuata göre yetkili ve görevli mahkemeler önünde haklarını talep etme imkânları hâla mevcut olduğundan telafi edilemez bir zararın bulunmadığını, özel hukuka dair bir meselenin disiplin ya da ceza soruşturması konusu olamayacağını, gerekli araştırmayı yapmadan saatleri iade ettiği ileri sürülmekle birlikte o tarihte ne UYAP sisteminden ne de kolluktan bu saatlerin sahiplerini bulup belirleme imkânı olmadığını, Cumhuriyet savcılığının eşyayı emanete alırken bilirkişi incelemesi yapması gerektiğine dair yasal bir düzenleme olmadığını, katılanın, saatini sattığı ve ...’in sahte para vermek suretiyle dolandırıcılık suçunu işlediği şeklindeki iddiasının sabit olmadığını, katılanın bahse konu saatin kendisine ait olduğunu yasal olarak ortaya koyamadığını, katılanın beyanı alınmadan onun yerine eşinin dinlendiğini, bu tür saatlerin işportada veya sokakta ayaküstü alınıp satılacak türden olmayıp tümünün Rolex Türkiye Distribütörlüğünde kayıtlarının bulunacağını, katılanın bu saatin kendisine ait olduğunu belgeye dayalı olarak ispat etmesi, ondan sonra zarara uğrayıp uğramadığı tartışmasının yapılması, bunun için de yurt içinde satın alınmışsa faturasının, yurt dışından getirilmişse gümrük makbuzunun ibraz edilip ne zaman, nerede, ne kadara alındığını gösteren adına kayıtlı belgeyi dosyaya sunması gerektiğini, saatlerin değerini tespit ettirmediği ve bilirkişiye incelettirmediği iddiasının yersiz olduğunu, adli emanet eşya makbuzunda bu saatlerin ayırıcı vasıflarının belli olduğunu, katılanın belgesini getirip sunması durumunda evrak üzerinden eşleştirme yapılıp bu hususun her zaman tamamlanabileceğini, mülkiyet belirlemesi yapılsa bile katılanın hukuk mahkemelerinde hakkına kavuşmak için saatinin iadesi veya bedelinin tahsili bakımından hukuk davası açıp sonucu beklenmeden mağdur olduğunu iddia etmenin mümkün olmadığını savunmuştur.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide İnceleme Konusuna İlişkin Görüşler
İnceleme konusunda sağlıklı bir çözüme ulaşılabilmesi için öncelikle Cumhuriyet savcısının görev ve yetkileri ile Suç Eşyası Yönetmeliği'nin ilgili hükümlerinin incelenmesinde yarar bulunmaktadır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi" başlıklı 160. maddesi;
"(1) Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.
(2) Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.",
CMK’nın "Cumhuriyet savcısının görev ve yetkileri" başlıklı 161. maddesi ise;
"(1) Cumhuriyet savcısı, doğrudan doğruya veya emrindeki adlî kolluk görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabilir; yukarıdaki maddede yazılı sonuçlara varmak için bütün kamu görevlilerinden her türlü bilgiyi isteyebilir. Cumhuriyet savcısı, adlî görevi gereğince nezdinde görev yaptığı mahkemenin yargı çevresi dışında bir işlem yapmak ihtiyacı ortaya çıkınca, bu hususta o yer Cumhuriyet savcısından söz konusu işlemi yapmasını ister.
(2) Adlî kolluk görevlileri, elkoydukları olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhâl bildirmek ve bu Cumhuriyet savcısının adliyeye ilişkin bütün emirlerini gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür.
(3) Cumhuriyet savcısı, adlî kolluk görevlilerine emirleri yazılı; acele hâllerde, sözlü olarak verir. Sözlü emir, en kısa sürede yazılı olarak da bildirilir.
(4) Diğer kamu görevlileri de, yürütülmekte olan soruşturma kapsamında ihtiyaç duyulan bilgi ve belgeleri, talep eden Cumhuriyet savcısına vakit geçirmeksizin temin etmekle yükümlüdür.
(5) Kanun tarafından kendilerine verilen veya kanun dairesinde kendilerinden istenen adliye ile ilgili görev veya işlerde kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kamu görevlileri ile Cumhuriyet savcılarının sözlü veya yazılı istem ve emirlerini yapmakta kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kolluk âmir ve memurları hakkında Cumhuriyet savcılarınca doğrudan doğruya soruşturma yapılır. Vali ve kaymakamlar hakkında 2.12.1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri, en üst dereceli kolluk amirleri hakkında ise, hâkimlerin görevlerinden dolayı tâbi oldukları yargılama usulü uygulanır..."
Şeklinde düzenlenmiştir.
Suç işlendiği izlenimi yaratan bir durumun ihbar, şikâyet veya resen yetkili makamlar tarafından öğrenilmesi üzerine durum derhâl Cumhuriyet savcısına bildirilip alınan talimatlar doğrultusunda konunun araştırılması gerekmektedir. Cumhuriyet savcısı maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için emrinde bulunan adli kolluk görevlileri aracılığı ile şüphelinin lehine ve aleyhine olan bütün delilleri toplayıp şüphelinin haklarını korumak için gerekli olan tedbirleri alacaktır. Adli kolluk görevlileri el koyduğu olayları, uyguladığı tedbirleri Cumhuriyet savcısına derhâl bildirmek ve aldığı emirleri yerine getirmek zorundadır. Ceza muhakemesinde çoğunlukla yapılan işlemlerin tekrarlanma fırsatının olmaması, sürecin hızlı işlemesi nedeniyle adli kolluk görevlilerinin Cumhuriyet savcısından aldığı talimatlara uygun bir biçimde delil toplaması, toplanan delilleri muhafaza etmesi ve yetkililere teslim etmesi gerekmektedir.
Suç Eşyası Yönetmeliği’nin "Amaç ve kapsam" başlıklı 1. maddesi;
"Bu Yönetmelik, suç eşyası ve suçla ilgili ekonomik kazancın, muhafaza altına alınması, elkonulması, gönderilmesi, elden çıkarılması, iadesi, müsaderesi, imhası ve bu işlemlerde Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sisteminin (UYAP) kullanılmasına dair usul ve esasları kapsar.",
Aynı Yönetmelik’in "Tanımlar" başlıklı 3. maddesi;
"(1) Bu Yönetmelikte geçen;
...
ı) Suç eşyası: İspat aracı olarak yararlı görülen, suçta kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan, suçtan meydana gelen ya da üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşyayı,
... ifade eder",
Anılan Yönetmelik’in "Emanet bürosunun kurulması, işlemlerinin denetim ve gözetimi" başlıklı 4. maddesi;
"(1) Suç eşyası ile ilgili işlemler, Cumhuriyet başsavcılığının sürekli gözetim ve denetimi altında emanet bürosunca yürütülür...",
Aynı Yönetmelik'in "Müsaderesine veya sahibine iadesine karar verilmiş suç eşyasına ilişkin işlemler" başlıklı 17. maddesi;
"(1) Mahkemelerce, emanet eşyasının müsaderesine veya sahibine iadesine ilişkin kesinleşen karar örneklerinden biri, dosyadaki emanet makbuzu ve kesinleşme şerhi ile birlikte bir hafta içerisinde UYAP’tan Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir.
(2) Mahkemelerce verilecek müsadere ve iade kararlarında emanet eşyanın vasfı ve emanet numarasının belirtilmesi zorunludur.
(3) Müteakip işlemler suç eşyasının tasfiyesinin gerçekleştirilmesi amacıyla 16 ncı maddenin ikinci ve dördüncü fıkraları gereğince yerine getirilir."
Şeklinde düzenlenmiştir.
Gelinen aşamada görevi kötüye kullanma suçu üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır.
TCK'nın ikinci kitabının "Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler"e yer veren dördüncü kısmının "Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar" başlıklı birinci bölümünde düzenlenen "Görevi kötüye kullanma" başlıklı 257. maddesi;
"(1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." şeklinde düzenlenmiştir.
Maddenin, birinci fıkrasında düzenlenen icrai davranışlarla görevi kötüye kullanma suçu, kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi ve bu aykırı davranış nedeniyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız menfaat sağlanması ile oluşmaktadır.
Buna göre ilk şart, kamu görevlisi olan failin yaptığı işle ilgili olarak kanundan veya diğer idari düzenlemelerden doğan bir görevinin olması ve bu görevinin gereklerine aykırı davranmasıdır. Suçun oluşabilmesi için, norma aykırı davranış yetmemekte, fiil nedeniyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da suç tarihi itibarıyla kişilere haksız kazanç sağlanması gerekmektedir.
Anılan maddenin gerekçesinde suçun oluşmasına ilişkin genel koşullar;
"Kamu görevinin gereklerine aykırı olan her fiili cezai yaptırım altına almak, suç ve ceza siyasetinin esaslarıyla bağdaşmamaktadır. Bu nedenle, görevin gereklerine aykırı davranışın belli koşulları taşıması hâlinde, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturabileceği kabul edilmiştir. Buna göre, kamu görevinin gereklerine aykırı davranışın, kişilerin mağduriyetiyle sonuçlanmış olması veya kamunun ekonomik bakımdan zararına neden olması ya da kişilere haksız bir kazanç sağlamış olması hâlinde, görevi kötüye kullanma suçu oluşabilecektir." şeklinde vurgulanmış, gerekçede yer verilen kazanç ifadesi 6086 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikle sonradan menfaat olarak değiştirilmiştir.
Öğretide de TCK’nın 257. maddesindeki suçun oluşmasının, kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi sonucunda kişilerin mağdur olması veya kamunun zarar görmesi ya da kişilere haksız menfaat sağlanması şartlarına bağlı olduğu, bu sonuçları doğurmayan norma aykırı davranışların, suç kapsamında değerlendirilemeyeceği açıklanmıştır (... Emin Artuk Ahmet Gökçen Ahmet Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Turhan Kitapevi, 11. Bası, Ankara, 2011, s. 913 vd; Mahmut Koca İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara, 2013, s. 769; Veli Özer Özbek ... Nihat Kanbur Koray Doğan Pınar Bacaksız İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 2. Bası, Ankara, 2011, s. 974).
Görevin gereklerine aykırı hareket etmekten, kamu görevlisinin görevini kanun, idari düzenlemeler veya talimatların öngördüğü usul ve esaslardan başka surette ifa etmesi anlaşılmaktadır. Bu anlamda kamu görevlisinin herhangi bir şekilde kanuni yetkisini aşması, kanunun aradığı şekil şartlarına uymaması, takdir yetkisini amacı dışında kullanması, kanunun emir ve müsaade ettiği hareketinin gerektirdiği ön şartlara aykırı hareket etmesi, kendisine teslim edilen ve görevi sebebiyle kullanması gerekli eşyayı usulsüz kullanması gibi fiiller görevin gereklerine aykırılık kapsamında kalmaktadır.
Norma aykırı davranışın maddede belirtilen sonuçları doğurup doğurmadığının saptanabilmesi için öncelikle mağduriyet, kamunun zarara uğraması ve haksız menfaat kavramlarının açıklanması ve somut olayda bunların gerçekleşip gerçekleşmediklerinin belirlenmesi gerekmektedir.
Mağduriyet kavramının, sadece ekonomik bakımdan uğranılan zararla sınırlı olmayıp bireysel hakların ihlali sonucunu doğuran her türlü davranışı ifade ettiği kabul edilmelidir. Bu husus madde gerekçesinde; "Görevin gereklerine aykırı davranışın, kişinin mağduriyetine neden olması gerekir. Bu mağduriyet, sadece ekonomik bakımdan uğranılan zararı ifade etmez. Mağduriyet kavramı, zarar kavramından daha geniş bir anlama sahiptir." şeklinde vurgulanmış, öğretide de mağduriyetin sadece ekonomik bakımdan ortaya çıkan zararı ifade etmeyip daha geniş bir anlama sahip olduğu, bireyin, sosyal, siyasi, medeni her türlü haklarının ihlali sonucunu doğuran hareketlerin ve herhangi bir çıkarının zedelenmesine neden olmanın da bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğine işaret edilmiştir (... Emin Artuk Ahmet Gökçen Ahmet Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Turhan Kitapevi, 11. Bası, Ankara, 2011, s. 911 vd.; Mahmut Koca İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara, 2013, s. 772; Veli Özer Özbek ... Nihat Kanbur Koray Doğan Pınar Bacaksız İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 2. Bası, Ankara, 2011, s. 974).
Kişilere haksız menfaat sağlanması, bir başkasına hukuka aykırı şekilde her türlü maddi ya da manevi yarar sağlanması anlamına gelmektedir.
Kamunun zarara uğraması hususuna gelince; madde gerekçesinde; "Ekonomik bir zarar" olduğu vurgulanan anılan kavramla ilgili olarak kanuni düzenleme içeren 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun 71. maddesinde; kamu görevlilerinin kast, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunması şeklinde tanımlanan kamu zararı, her olayda hâkim tarafından, iş, mal veya hizmetin rayiç bedelinden daha yüksek bir fiyatla alınıp alınmadığı veya aynı şekilde yaptırılıp yaptırılmadığı, somut olayın kendine özgü özellikleri de dikkate alınarak belirlenmelidir. Bu belirleme; uğranılan kamu zararının miktarının kesin bir biçimde saptanması anlamında olmayıp miktarı saptanamasa dahi, işin veya hizmetin niteliği nazara alınarak, rayiç bedelden daha yüksek bir bedelle alım veya yapımın gerçekleştirildiğinin anlaşılması hâlinde de kamu zararının varlığı kabul edilmelidir. Ancak bu belirleme yapılırken, norma aykırı her davranışın, kamuya duyulan güveni sarstığı, dolayısıyla, kamu zararına yol açtığı veya zarara uğrama ihtimalini ortaya çıkardığı şeklindeki bir düşünceyle de hareket edilmemelidir.
B. Somut Olayın Değerlendirilmesi
Katılanın internet üzerinden verdiği ilanda Rolex marka orijinal olduğunu belirttiği saatinin ... tarafından sahte döviz ile alınması nedeniyle sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesince 2016/350 Esas numaralı dosyasında verilen mahkûmiyet ve emanet eşyasının iadesine yönelik karar sonrası Büyükçekmece Cumhuriyet savcısı olan sanığın adli emanette bulunan ve katılana ait saatin de aralarında bulunduğu toplam 1.000.000 TL tutarındaki 12 adet saati mahkeme dosyasına göndermeden, yargılamanın kesinleşmesini beklemeden, katılanı çağırıp ifadesini almadan veya saatler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırmadan şüpheli konumunda olan ...’in eşine teslim ettiği, ... hakkında dolandırıcılık suçundan yürüttüğü soruşturmada saatlere yönelik herhangi bir inceleme ya da araştırmada yapmadan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verdiğinden bahisle sanığın görevini kötüye kullandığı iddia edilen olayda;
Katılanın, Rolex marka saatinin sahte para verilmek suretiyle satın alınması olayı ile ilgili 26.10.2015 tarihinde Küçükçekmece İlçe Emniyet Müdürlüğüne müracaat ederek şikâyetçi olması sonrası, ...’in şüpheli olarak gösterildiği parada sahtecilik suçundan düzenlenen iddianamenin birleştirme kararları sonrası başka şikâyetçilerin de yer aldığı Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/350 Esas numaralı dosyasında görüldüğü, atılı suçlar dolandırıcılık ve parada sahtecilik olarak gösterilmekle birlikte Mahkemece, her ne kadar ... hakkında başka şikâyetçilere yönelik dolandırıcılık suçlarından da dava açılmış ise de belirtilen suçlardan hüküm kurulmasına yer olmadığına ve katılana yönelik parada sahtecilik suçunu oluşturduğu kabul edilen eylemi nedeniyle mahkûmiyetine, bu suç açısından adli emanette herhangi bir saat olmadığından sahibine iadesine şeklinde bir hüküm kurulmadığı anlaşılmıştır.
Katılanın kolluğa başvurmasından yaklaşık altı ay sonra hakkında başka suçlardan yakalama kararı olan ve kesinleşmiş cezası bulunan ...’in evinde yapılan aramada bir kısım şüpheli eşyanın yanı sıra on iki adet değişik markalarda sahte veya hırsızlık malı olduğu değerlendirilen saatlerin ele geçirilmesi üzerine adliyeye sevk edilen ...'in savcılıkta verdiği ifadede, bu saatlerden ... adına garanti belgesi olan Rolex marka saatin orijinal olduğunu ve sahte para vererek bu saati aldığını, diğer saatlerin ise imitasyon olduğunu söylemesine rağmen, dosyanın tevzi edildiği sanığın, hakkında parada sahtecilik ile başka suçlardan soruşturma dosyaları bulunan ... hakkında görülmekte olan İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/350 Esas numaralı dava dosyasını getirtip incelemeden, ele geçirilen saatlerle ilgili anılan dava dosyasına bilgi vermeden, saatler üzerinde orijinal olup olmadığı ya da kaçak yollardan yurda sokulup sokulmadığı konusunda bir araştırma yapmadan, dosyanın tevzi edilmesinden bir hafta sonra yeterli delil bulunmadığı gerekçesiyle salt kolluğun düzenlediği fezlekeye dayalı olarak dolandırıcılık suçundan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verdiği, kararda saatlerle ilgili bir ibareye yer vermemekle birlikte bu aşamada saatlerin kollukta olduğu, kararın verilmesinden yaklaşık dokuz ay sonra saatlerin kaçak olup olmadığının araştırılması için kolluğa müzekkere yazması üzerine kolluğun önceki soruşturma fezlekesini göndermek suretiyle cevap vermesi sonrasında sanığın saatleri adli emanete aldırdığı, ...’in adli emanete alınan saatlerin imitasyon olup suç unsuru teşkil etmediğinden bahisle iade edilmesine yönelik cezaevinden dilekçe ile yaptığı talebi esas almak suretiyle şüpheli konumunda bulunan ...’in eşine saatlerin teslim edilmesi için yazı yazdığı, sanık tarafından saatlerin imitasyon olduğunun kabul edilmesi hâlinde dahi ...'in eyleminin başka suçları oluşturması ihtimalinden dolayı soruşturmaya devam edilmesi gerektiği, Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/350 Esas numaralı dosyasında parada sahtecilik suçundan ... hakkında karar verilmesi sonrasında söz konusu saatin adli emanette olmadığını öğrenen katılanın şikâyetçi olup anılan karara itiraz ettiği, katılanın kolluğa yaptığı 26.10.2015 tarihli müracaatında ve katılan vekilinin sanık tarafından verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik yaptığı itirazda bahse konu edilen saatin nitelikleri ile kollukça düzenlenen tahkikat evrakı ekinde dosyaya gönderilen sertifika örneği hep birlikte değerlendirildiğinde; sanığın, katılana ait olduğu anlaşılan Rolex marka saati herhangi bir araştırma yapmadan soruşturma dosyasında şüpheli konumunda bulunan ...’in eşine iade edilmesine neden olmak suretiyle katılanın mağduriyetine yol açmasının yanı sıra ...’e haksız menfaat sağlaması sebebiyle eyleminin görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Özel Dairece sanık hakkında görevi kötüye kullanma suçundan kurulan usul ve kanuna uygun mahkûmiyet hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerektiği görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1 Yargıtay 5. Ceza Dairesinin usul ve kanuna uygun 21.03.2023 tarihli ve 59 38 sayılı sanık hakkında görevi kötüye kullanma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün ONANMASINA,
2 Dosyanın, Yargıtay 5. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 26.12.2023 tarihinde yapılan birinci müzakerede yeterli çoğunluk sağlanamadığından 24.01.2024 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.