Vasiyetname Tanıma ve Tenfiz Davası: Yargıtay Bozma Kararı BOZULDU - Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2023/3199 Kararı

MAHKEMESİ: Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki vasiyetnamenin açılması ve onaylanmasına ilişkin yabancı mahkeme kararının tanıma ve tenfizi davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin ilamıyla İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Avustralya'da ikamet eden Alman vatandaşı olduğunu, müvekkilinin motor makinisti olan ... ile uzun yıllar arkadaş olup onun tüm zor anlarında yanında olarak ona destek olduğunu, ...'nın ölmeden önce ölüme bağlı bir tasarrufta bulunarak tüm mal varlığını 23.12.2009 tarihinde hazırladığı vasiyetname ile müvekkiline verilmesini vasiyet ettiğini, vasiyetnameye dayalı olarak müvekkilinin Türk mahkemelerinden veraset kararı alınabilmesi için Victoria Temyiz Mahkemesi Vasiyetname Onay Yargılaması Mahkemesi tarafından verilen 05.10.2010 tarihli kararının tanınması ve tenfizine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalılar ..., ... ve ... ayrı ayrı cevap dilekçelerinde; davacının kendileri hakkında ...'nın mirasçısı olamayacaklarını belirttiğini, buna rağmen davada kendilerini davalı olarak gösterdiğini, bu nedenle husumet itirazları olduğunu, Türkiye'de ikametgahı bulunmayan yabancı tarafından açılmış olan davada istenilen ihtiyati tedbir talebinin teminat karşılığı konulması gerektiğini, davacı tarafından Kayseri 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/374 Esas sayılı dosyası ile aynı dava açıldığını söz konusu davanın reddedildiğini, tarafları ve konusu aynı daha önce açılmış bir dava olduğundan derdestlik itirazlarının bulunduğunu, davacının dava dilekçesinde dayanmış olduğu iddiaları somutlaştıramamış ve hangi delil ile neyi ispatlayacağını belirtmediğini, vasiyetnamenin açılması ve onanmasına ilişkin olarak verilen yabancı mahkeme kararının tanınmasını ve tenfizini talep ettiğini, böyle bir vasiyetnameden haberleri olmadığını, gerçek bir vasiyetname olmadığını, hiç bir şekilde bu vasiyetnameyi kabul etmediklerini, ayrıca davaya konu kararın yurtdışında usulüne uygun olarak kesinleştirilmediğini, Türkiye'nin münhasır yetkisine giren konuda tanıma ve tenfiz kararı verilemeyeceğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 19.12.2013 tarihli ve 2011/515 Esas, 2013/360 Karar sayılı kararında, sunulan mahkeme kararının Kayseri 4. Asliye Hukuk Mahkemesine sunulan mahkeme kararıyla aynı olduğu, davacı vekilinin her iki dosyada aynı kararın tanınması ve tenfizini istediği, Kayseri 4. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen kararın kesinleşmemiş olduğu, HMK gereğince derdestlik dava şartı olduğundan davanın reddine karar verilmiştir.

IV. YARGITAY BOZMA KARARI

  1. Hükmü, davacı vekili temyiz etmişlerdir.

  2. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 20.02.2017 tarihli ve 2016/20434 Esas, 2017/1594 Karar sayılı ilamında; "...Eldeki davada vasiyetnamenin açılması ve onaylanmasına ilişkin yabancı mahkeme kararının tanınması ve tenfizinin talep edildiği, Kayseri 4. Asliye Hukuk Mahkemesine ait 2011/374 esas sayılı ve derdestlik itirazına konu davada ise veraset belgesine ilişkin yabancı mahkeme kararının tanınması ve tenfizinin talep edildiği, her iki davada da davaya konu edilen yabancı mahkeme kararının da aynı olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece eldeki davada vasiyetnamenin açılması ve onaylanmasına ilişkin tanıma ve tenfiz talep edildiğine göre aynı yabancı mahkeme kararına dayalı olsa da veraset belgesine ilişkin tanıma ve tenfize ilişkin davanın derdestlik oluşturmayacağı düşünülerek taraf delilleri toplanarak esastan bir karar verilmesi gerekir iken yanılgılı değerlendirmeler ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediği..." belirtilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

V. İLK DERECE MAHKEMESİNCE BOZMAYA UYULARAK VERİLEN KARAR

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı vekiline yabancı mahkeme ilamının kesinleştiğini gösteren ve o ülke makamlarınca usulen onanmış yazı veya belge ile onanmış tercümesinin sunulması için süre verilmesine rağmen anılan belgenin sunulmadığı ve davacı vekilinin sunulacak başka bir belge olmadığını beyan etmesi nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz etmiştir.

B. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde; mahkemece tanıma ve tenfizi talep edilen kararın apostil şerhli aslı ile onaylı tercümesi yerel mahkemeye sunulmasına rağmen söz konusu kararın sunulmadığı gerekçesi ile yerel mahkeme davanın reddine karar verildiğini, Kayseri 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/374 Esas sayılı dosyasından açılan davanın derdestlik oluşturmayacağının Yargıtay kararı ile sabit olmasına rağmen mahkemenin aynı karara istinaden açılan dava olduğu yönünde hatalı tespitlerde bulunduğunu belirterek açıklanan ve re'sen nazara alınacak sebeplere hükmün bozulmasın talep etmiştir.

C. Gerekçe

  1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Kararının eksik incelemeye ve hatalı değerlendirmeye dayalı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

  1. Hukuki Sebep

  2. 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunu'nun 50 nci maddesine göre; "(1) Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilâmların Türkiye'de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır. (2) Yabancı mahkemelerin ceza ilâmlarında yer alan kişisel haklarla ilgili hükümler hakkında da tenfiz kararı istenebilir." 51 inci maddesinde; "(1) Tenfiz kararları hakkında görevli mahkeme asliye mahkemesidir. (2) Bu kararlar kendisine karşı tenfiz istenen kişinin Türkiye'deki yerleşim yeri, yoksa sâkin olduğu yer mahkemesinden, Türkiye'de yerleşim yeri veya sâkin olduğu bir yer mevcut değilse Ankara, İstanbul veya İzmir mahkemelerinden birinden istenebilir."

  3. 5718 sayılı MÖHUK 50 59 uncu maddeleri tanıma ve tenfiz kurumlarını düzenlemekte olup buna göre yabancı mahkeme ilâmının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesi yabancı ilâmın tenfiz şartlarını taşıdığının mahkemece tespitine bağlı tutulmuş ve yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilâmların Türkiye'de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlanmıştır. Buna göre yabancı mahkeme kararının verildiği devlet ile Türkiye arasında mütekabiliyet bulunmalı, ilam Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuya ilişkin olmalı, davalının savunma haklarına uygun davranılarak verilen hüküm Türk kamu düzenine açıkça aykırı bulunmamalıdır.

  4. Türk Milletlerarası Özel Hukukunda, yabancı mahkemelerin hukuk davalarına ilişkin olarak verdikleri ve o devletin kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilamların tenfizi ve tanınmasına ilişkin davalarda; tenfız dilekçesine, yabancı mahkeme ilamının o ülke makamlarınca usulen onanmış aslı veya ilamı veren yargı organı tarafından onanmış örneği ve onanmış tercümesinin; ilamın kesinleştiğini gösteren ve o ülke makamlarınca usulen onanmış yazı veya belge ile onanmış tercümesinin eklenmesi zorunludur.

  5. Türk Medeni Kanunu'nun 596 ncı maddesinde; "Vasiyetname, geçerli olup olmadığına bakılmaksızın tesliminden başlayarak bir ay içinde mirasbırakanın yerleşim yeri sulh hâkimi tarafından açılır ve ilgililere okunur. Bilinen mirasçılar ve diğer ilgililer vasiyetnamenin açılması sırasında diledikleri takdirde hazır bulunmak üzere çağrılır. Mirasbırakanın sonradan ortaya çıkan vasiyetnameleri için de aynı işlemler yapılır.

" düzenlemesi yer almaktadır.

  1. Değerlendirme

  2. Türk Hukukunda vasiyetnameler, geçerli olup olmadığına bakılmaksızın, tesliminden başlayarak bir ay içinde miras bırakanın yerleşim yeri sulh hâkimi tarafından açılır. Vasiyetname açılırken bilinen mirasçılar ve diğer ilgililer, açılması sırasında diledikleri takdirde hazır bulunmak üzere çağrılır ve vasiyetname mahkemece belirlenen günde gelen mirasçılara okunur (TMK.md.596). Vasiyetnamenin açılışını müteakip mirasta hak sahiplerinin her birine, vasiyetnamenin kendilerine ilişkin kısımlarının onaylı bir örneği tebliğ olunur (TMK.md.597). Lehlerine karşılıksız kazandırma yapılan kimselerin ve mirasçıların adresleri belli değilse kendilerine vasiyet ilânen tebliğ edilir (TMK.md.597/2). Sulh hâkimi, vasiyetnamenin kendisine teslimini müteakip gerekli koruma önlemlerini alır, olanak varsa ilgilileri dinleyerek yasal mirasçılara terekenin geçici olarak teslimine yahut resmen yönetilmesine karar verir ( TMK. md. 595/3). Vasiyetnamenin açılıp okunduğunun tespit edilmesinin amacı, mirasçıları ve lehine kazandırma yapılan kişileri bilgilendirme ve yasal haklarını kullanmayı temine yönelik bir işlemdir. Bu nedenle, sulh hâkiminin görevi, TMK'nın 596 ve Tüzüğün 36/2 nci maddesine uygun olarak vasiyetnameyi açıp, lehine kazandırma yapılan kişi ile yasal mirasçılarına vasiyetnamenin onaylı bir örneğini tebliğ ederek, vasiyetnamenin açılması sırasında hazır bulunmak üzere çağrılmasını sağlamaktır.

  3. Vasiyetnamenin açılıp okunması usulü ülkelere göre farklılık gösterebilmektedir. Bazı ülkelerde vasiyetnamenin açılıp okunduğuna ilişkin kararın tüm mirasçılara tebliği gerekmekteyse de bazı ülkelerde de açılıp okunmasına ilişkin karar verilmesi yeterli görülerek kesinleştirme usulü bulunmamaktadır. Bu hususla ilgili düzenlemenin Avusturya Medeni Kanunu'nda nasıl düzenlendiği araştırılmalı, vasiyetnamenin açılıp okunmasına ilişkin kararda kesinleştirme şerhi gerekip gerekmediğinin tespiti sağlanmalı ve sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece belirtilen hususlara dikkat edilmeden karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu sebeplerle bozulması gerektirmiştir.

VII. KARAR

Yukarıda açıklanan nedenlerle,

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA,

Peşin alınan harcın istek halinde ilgiliye iadesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

08.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.