Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2024/7462 Kararı
MAHKEMESİ: Ceza Dairesi
SAYISI: 2019/2701 E., 2021/1364 K.
SUÇ: Nitelikli yağma
HÜKÜM: İstinaf başvurusunun esastan reddine
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ: Onama
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 288 inci maddesinin ''Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır. Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.'', aynı Kanun'un 294 üncü maddesinin ''Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır. Temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir.'' ve aynı Kanun'un 301 inci maddesinin ''Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapar.'' şeklinde düzenlendiği de gözetilerek sanık müdafiinin temyiz isteminin bu kapsamda olduğu belirlenerek yapılan incelemede;
Oluş ve dosya içeriğine göre, sanık hakkında kurulan hükümde, herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır.
Ayrıca dosyada 5271 sayılı Kanun'un 289. maddesinde sayılan hukuka kesin aykırılık hâllerinin herhangi birinin varlığı da tespit edilememiştir.
Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine göre, sanık hakkında nitelikli yağma suçunda Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesinin 24.09.2021 tarihli ve 2019/2701 Esas, 2021/1364 Karar sayılı kararında sanık müdafiince öne sürülen temyiz sebepleri ile re’sen incelenmesi gereken konular yönünden 5271 sayılı Kanun'un 288 ve 289. maddeleri kapsamında yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy çokluğuyla TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca Gaziantep 4. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine,
11.06.2024 tarihinde karar verildi.
K A R Ş I O Y
Olay tarihinde kimliği tespit edilemeyen ve bu nedenle soruşturma aşamasında hakkında ayırma kararı verilen ikinci şahsın gözcülük yaptığı sanık ...'ın ise mağdur ...'in yanına gelerek bıçak doğrulttuğu ve cep telefonunu istediği, mağdurun korkarak cep telefonunu sanığa verdiği, sanığın cep telefonunu almasından sonra sanığın kaçmaya başladığı, mağdurun sanık ...'ın peşinden koşmaya başladığı ve bu sırada mahalle sakinlerinden yardım istediği, bunun üzerine sanık ...'ın mahalle sakinleri tarafından yakalandığı, sanığın yakalanmadan önce mağdura ait cep telefonunu yere attığı, olayda uyuşmazlık suçun teşebbüs aşamasında kalıp kalmadığı hususundadır.
Öğretide hırsızlık ve yağma suçu birlikte hareket suçu veya neticeli suç olarak ve yağma suçu bileşik suç olarak nitelendirilmektedir. Hareket suçlarında kanunda tarif edilen hareketin tamamlanması, neticeli suçlarda ise hareketin tamamlanması ile beraber neticenin de gerçekleşmesi gerekmektedir. Bileşik suçlarda suçun tamamlanabilmesi için bileşen her bir suçun unsurlarının gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu nedenle yağma suçunda bileşen yaralama veya tehdit suçu ile beraber hırsızlık suçunun da tamamlanması gerekmektedir. Şöyle ki bileşen hırsızlık suçunun teşebbüs aşamasında kaldığını kabul ettiğimiz takdirde tehdit veya yaralama suçu tamamlanmış olsa da yağma suçu tamamlanmamış olacaktır. Zira hırsızlık suçundaki tamamlanmama eksikliğinden dolayı yağma suçunun kanunda tarif edilen fiili tamamlanmamış veya suçun neticesi gerçekleşmemiş olacağından yağma suçu teşebbüs aşamasında kalmış olacaktır.
Hırsızlık ve yağma suçunun kanuni tarifinde ortak olarak alma fiiline yer verilmiş, yağma suçun da ilaveten alınmasına karşı koymama fiilinden bahis edilmiş ise de sonuçta her iki suçta da alma hukuki tabiri kullanılmıştır. Yine her iki suçun maddelerinin gerekçelerine baktığımızda ve mukayese ettiğimizde gerekçelerde ortak bir ifade ile alma fiili yani alma hukuki tabiri zilyetlik ile açıklanmıştır. Almak hareketinin gerçekleşmesi veya tarafımızca kabul gören alma hareketinin ve zilyetliğin sona erdirilmesi neticesinin gerçekleşmesi için mal üzerinde zilyetliğin sonlandırılması, mal üzerinde tasarruf olanağının ortadan kaldırılması gerekmektedir. Malum olduğu üzere kelime ve terimlerin bir doğal anlamı yani sözlük anlamı birde ıstılah yani bilimsel anlamı vardır. Kanunun gerekçesine göre her iki suçun kanuni tarifinde yer alan hukuki anlamdaki almanın gerçekleşmesi için zilyetliğin sona erdirilmesi gerekmektedir. Yoksa burada ifade edilen alma sözlük anlamındaki bir malı kişinin elinden veya bir yerden alma eylemi değildir. Örneğin kasten yaralama suçundaki ... hukuki anlamda araya hukuki kesinti girmeden bir veya birden çok eylemi içinde barındırmaktadır. Birden çok bıçakla yaralama hukuki anlamda tek bir yaralama suçunu oluşturmaktadır. Bu nedenle alma fiili bakımından iki suç açısından farklı kriterler belirlemek, hırsızlıkta teşebbüs aşamasında yağmada tamamlandı sonucuna ulaşmak hukuki açıdan isabetli olmayacaktır. Hırsızlık suçunda zilyetliğin sona erdirilmesi gerektiği kabul edilerek kesintisiz takip kriteri getirilmiş ve bu doktrinde ve uygulamada genel kabul görmüştür. İzah ettiğimiz gibi birbirinden farklı olamayan madde gerekçelerinden dolayı aynı kriterin yağma suçunda da uygulanması daha isabetli olacaktır. Yağma suçunun daha vahim olduğu bu nedenle yağmada teşebbüs açısından uygulamada daha dar bir kriter ile uygulama yapılmalıdır görüşü Kanunun genel prensiplerine uygun bir görüş olmayacaktır. Kanun koyucu almak fiili bakımından aynı kriteri getirmiş, maddelerin gerekçesinde bunu tereddüde yer vermeyecek şekilde açıklamış, hırsızlık suçuna nazaran yağma suçunun haksızlık içeriğini dikkate alarak suçunun cezasının aşağı ve yukarı hadlerini daha yüksek belirlemiştir. Aynı tip suçlarda ortak olan teşebbüs hükümlerinin farklı kriterler getirilerek uygulanması hukukun prensiplerine aykırı olacaktır. Suçun haksızlık içeriği her bir olayda Türk Ceza Kanunu’nun 61. maddesi gereğince değerlendirilmeli, gerekirse aşağı hadden uzaklaşılarak ceza verme imkanı varken bunun yapılmayıp daha fazla ceza verilmelidir saiki ile teşebbüs bakımından benzer suça göre farklı kriter getirilerek esasen teşebbüste kalan yağma suçunun tamamlandığını kabul ederek uygulama yapmak hukuken uygun olmayacaktır.
Hırsızlık ve yağma suçlarında almak fiili bakımından gerekçenin aynı olduğu her ikisinde de zilyetliğin sona erdirilmesi gerektiğini görüşünü kabul etmekle beraber bu defa hırsızlık suçundan farklı olarak yağma suçunda kişinin tehdit edilmesi ile manevi dünyasında yaşadığı korkunun etkisi ile mal üzerinde tasarruf olanağının kalmadığı dolayısıyla suçun tamamlandığı veya kişiye karşı cebir kullanılarak malı alınır alınmaz suçun tamamlandığı görüşü de bileşik suçlarda suçun tamamlanması için bileşen her suçun tamamlanması gerekir prensibine uygun olmayacaktır. Zira yeni Türk Ceza Kanun'u ile zaten neticesi harekete bitişik suç, ani suç kavrama terk edilmiş, yerine hareket suçları ve neticeli suçlar kavramı benimsenmiştir. Başka bir ifade ile bileşen hırsızlık suçundaki alma hareketinin tamamlanması için mağdurun malı üzerindeki tasarruf imkanının olanaksız hale gelmesi veya tarafımızca da benimsenen görüşe göre mağdurun zilyetliğinin sona erme neticesinin gerçekleşmesi gerekir. Aksi görüşte kişinin tehdit edildiğinden malını verdiğini ancak daha sonra mücadele ederek geri aldığını ve sanığı yakaladığını farz ettiğimiz bir durumda da suçun tamamlandığını kabul etmemiz gerekecektir. Dairemiz uygulamalarında kişinin kendisinden tehdit veya cebirle alınan malını akabinde olay mahallinde veya çok yakınında mücadele ederek geri alması veya mücadelede sanığın atıp kaçması üzerine geri alması halinde suçun teşebbüs aşamasında kaldığı, zilyedin sanığı takip edip olay mahallinden uzakta malını sanıktan veya attığı yerden ele geçirmesi halinde suçun tamamlandığı, yine mağdurun malının mağdur yerine başkalarınca kesintisiz takip ile geri alınması halinde suçun tamamlandığı kabul eden az da olsa çelişkili kararlar verilmektedir. Halbuki bu durumda kişi tehdidin etkisi ile malını sanığa verse de zilyetliği sona ermemiş ancak zilyetliğini geçici olarak kullanamamış ve malını geri alarak zilyetliğini devam ettirmiş olacaktır. Medeni Kanun'un 976. maddesine göre fiili hakimiyetin geçici nitelikteki sebeplerle kullanılmaması zilyetliği sona erdirmeyecek, geçici sebeplerle değil kalıcı ve uzun sebeplerle kullanılmaması halinde zilyetlik sona ermiş olacaktır. Yine Medeni Kanunu’nun 981. maddesine göre kişinin zilyetliğine karşı yapılan saldırıyı kuvvet kullanarak def etme ... vardır. Bu hak nedeni ile kişi herkesten yardım isteyebilir. Kolluk görevlileri zaten görevleri gereği suçluyu yakalamak ve mağdurun zilyetliğini korumak zorundadırlar. Ceza Muhakemesi Kanununa göre herkes suçluyu yakalayabilir. Dolayısıyla suçluyu bizzat zilyedin yakalayıp malını geri alması veya kaçarken atılan malını geri alması ile zilyedin dışındaki kişilerin malı sanığı takip edip geri alması halinde teşebbüs bakımından bir ayrım yapılamaz. Kişinin malının kendisince veya başkasınca geri alınması, geri almanın olay mahallinde veya yakınında olması halinde teşebbüs hükümlerinin farklı uygulanması yerine kişinin zilyetliğini geçici olarak mı yoksa kalıcı olarak kaybettiği yani kişinin malı üzerinde tasarruf imkanının ortadan kalkıp kalkmadığına göre teşebbüs hükümlerinin uygulanması ilgili maddenin ve gerekçesinin lafzına ve ruhuna uygun olacaktır. Zira bu kriter uygulamada getirilen kesintisiz takip kavramına da uygun bir kriter olacaktır.
Yukarıdaki değerlendirmeler doğrultusunda dosyamızda mağdurun malları üzerinde zilyedliği kesin olarak sona ermemiş ve malına geri kavuşmuş olduğundan sanığın suçu teşebbüs aşamasında kalmıştır. Hükmün bozulması gerekir kanaati ile karara muhalif kalıyorum.