Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2024/6612 Kararı

MAHKEMESİ: Ceza Dairesi

SAYISI: 2019/3715 E., 2020/2979 K.

SUÇ: Nitelikli yağma

HÜKÜMLER: İstinaf başvurularının esastan reddi kararı

TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ: Temyiz başvurularının esastan reddi ile hükümlerin onanması

İlk Derece Mahkemesince verilen hükümlere yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenlerin hükümleri temyize hak ve yetkilerinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçelerinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

Hükmedilen cezaların tür ve süresi itibarıyla koşulları bulunmadığından sanık ... müdafii ve ... müdafiinin duruşmalı inceleme taleplerinin, 5271 sayılı Kanun’un 299 uncu maddesinin birinci fıkrası gereği takdîren reddine karar verilmekle, gereği düşünüldü:

5271 sayılı Yasa'nın 288. maddesinin ''Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır. Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.'', aynı Kanun'un 294. maddesinin ''Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır. Temyiz sebebi ancak hükmün hukukî yönüne ilişkin olabilir.'' ve aynı Kanun'un 301. maddesinin "Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usûle ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapar.'' şeklinde düzenlendiği de gözetilerek, sanıklar ..., ..., ... ve ... müdafilerinin temyiz dilekçelerinde belirttikleri sebeplere yönelik olarak yapılan incelemede;

Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarında istikrarla vurgulandığı üzere;

"Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği ... olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada "suçsuzluk" ya da "masûmiyet karinesi" olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede "in dubio pro reo" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği

veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin ... şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir."

Ceza yargılaması sonucunda mahkûmiyet kararının verilebilmesi için suç oluşturan fiilin sanık tarafından işlendiğinin hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak, herkesi inandıracak şekilde kanıtlanması ve şüphenin masûmiyet karinesinin gereği olarak sanık lehine değerlendirilmesi gerektiği (Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 38/4. maddesi, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi 6/2. maddesi, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 11. maddesi) de nazara alınarak, somut olayda; mağdur ...'ın daha önce Kırklareli üniversitesinden tanıdığı tanık S. U.'nun sosyal paylaşım sitesi üzerinden kendisini Kırklareli'ne davet etmesi üzerine olay günü İstanbul ilinde Kırklareli iline geldiği, tanık S.A. ile birlikte markete giderek alışveriş yaptıktan sonra yolda yürüdükleri esnada tanık S.A.'nın erkek arkadaşı olan sanık ... ile diğer sanıklar ... ..., ve ...'in mağduru zorla arabaya bindirdikleri, boğazına bıçak dayamak suretiyle darp ettikleri, sanık ...'ın mağdurun ceplerini yoklayarak cebinde bulunan 350,00 TL parasını aldığı, parasını neden aldığını sorduğunda "Sen buraya Saadet ile para yemeye geldin" dediği, daha sonra araç ile boş bir araziye gittikleri, burada mağduru araçtan indirerek plastik jop ve kemer ile darp ettikleri, akabinde silah namlusunu ağzına sokarak "Seninle rus ruleti oynayacağız" dedikleri ve tetiğe bastığını, silah patlamayınca "Bu sefer ölmedin, buraya geldiğin gibi gideceksin, ama biz senin paranı aldık otobüse insanlık olsun diye bindireceğiz" diyerek aynı gün mağdura 20,00 TL karşılığında otobüs bileti aldıkları ve mağduru otobüse bindirmek suretiyle İstanbul iline gönderdikleri iddiasıyla kamu davası açılmış ise de;

Sanıkların tüm aşamalardaki savunmalarında; mağdurun sanık ...'ın kız arkadaşı tanık S.A. ile cinsel amaçlı olarak görüşmesi sebebiyle araçlarına bindirerek darp ettiklerini ikrar etmiş olmalarına karşın yağma suçlamasını ısrarla reddettikleri, sanıklar ile mağdur arasında mağdurun sanık ...'ın kız arkadaşı tanık S.A. ile cinsel amaçlı olarak görüşmüş olması ve bu sebeple sanıklar tarafından darp edilmesinden kaynaklanan husumet oluştuğu, bu sebeple salt mağdur beyanlarına itibar edilerek hüküm kurulmasının mümkün bulunmadığı, yağma eylemini gören her hangi bir tarafsız tanığın da bulunmadığı ve sanıkların mağdurun 350,00 TL parasının yanı sıra cep telefonunu da alma imkanları var iken almamış olmaları dikkate alındığında; olayda şüphenin söz konusu olduğu, sanıkların üzerlerine atılı nitelikli yağma suçunu işlediklerine dair mahkûmiyetlerine yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut bir delil bulunmadığından şüpheden sanık yararlanır ilkesi de nazara alınarak; sanıkların isnat olunan suçtan beraatleri yerine, yetersiz gerekçeyle mahkumiyet kararları verilmesi, hukuka aykırı bulunmuştur.

Yukarıda açıklanan nedenle sanıklar ..., ..., ... ve ... müdafilerinin temyiz istemleri yerinde görüldüğünden İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Ceza Dairesinin, 02.12.2020 tarihli ve 2019/37153 Esas, 2020/2979 Karar sayılı Kararının 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin ikinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliği ile BOZULMASINA,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca Kırklareli 1. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine,

23.05.2024 tarihinde karar verildi.