Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2023/2709 Kararı
MAHKEMESİ: Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI: 2020/285 E., 2022/2048 K.
KARAR: Başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne kısmen reddine
İLK DERECE MAHKEMESİ: Ayvacık Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
SAYISI: 2010/114 E., 2019/224 K.
Taraflar arasındaki katkı payı alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiştir.
Kararın davalı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle;kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı erkek vekili dava dilekçesinde; 4451 parsel sayılı taşınmazın tapuda müvekkilinin vergi kimlik kartının olmayışı nedeniyle davalı eş adına tescil edildiğini, 917 ada 346 parsel 4 nolu bağımsız bölümün de müvekkili adına iken geçici olarak davalı adına tescil edildiğini, taşınmazın arsasının müvekkilin abisi adına iken inşaata başlandığını, müvekkilinin kalfa olarak inşaatının tüm işlerini ve yapımını üstlendiğini, davalının hiçbir katkısı olmadığını, davalının hiç çalışmadığını, müvekkilinin çalışması dışında babasının mirasından gelirinin de olduğunu, taşınmazların tamamen müvekkilinin geliri ile alındığını ileri sürerek, müvekkilinin katkısı ile alınan taşınmazlarla ilgili olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 50.000,00 TL alacağın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; davacı erkek vekili 03.07.2015 tarihli dilekçesiyle talep miktarını 23.04.2015 tarihli bilirkişi raporunda belirlenen 917 ada 346 parsel 4 nolu bağımsız bölüm için 260.000,00 TL, 4451 parsel sayılı taşınmaz yönünden 105.248,00 TL olmak üzere toplam 365.248,00 TL'ye yükseltmiş, alacağın 50.000,00 TL'sine dava kalan 315.248,00 TL'sine karar tarihinden itibaren en yüksek banka faizinin uygulanmasını talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı kadın vekili cevap dilekçesinde; taraflar evlendiğinde davacıya ait bir taşınmaz bulunmadığını, müvekkilinin konfeksiyonda ağır şartlar altında sigortasız çalışarak aile bütçesine katkısının olduğunu, 4451 parsel sayılı taşınmazın müvekkilinin geliri ve babasının yardımı ile alındığını, davacının bu taşınmazda katkısı olmadığını; 917 ada 346 parsel 4 nolu bağımsız bölümün de tarafların birlikte edindikleri başka bir taşınmazın satılarak alındığını, önceki taşınmazın alınmasında müvekkilinin 9 yıllık hayat sigortasının bozdurularak elde edilen parayla katkısının olduğunu, müvekkilinin yıllarca davacı adına olan dükkanda da bizzat çalışarak aile bütçesine katkısının olduğunu, davacıya miras kalmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, 4451 parsel sayılı taşınmazın boşanma dava tarihinden bir ... önce elden çıkarıldığı, davalının davacının katkı payını azaltma amacıyla devrin yapıldığı, davacının bakkal dükkanı işlettiği, davalının ev hanımı olduğu ancak davacının bakkal dükkanında birlikte çalışarak eve katkı yaptığı, 917 ada 346 parsel 4 nolu bağımsız bölümün davacının beyanları, somut belgeler ve yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre bağış olmadığı, 06.02.2019 tarihli bilirkişi raporunun usul ve yasaya uygun olduğu, hükme esas alındığı, davacının 4451 parsel sayılı taşınmaz yönünden 66.792,00 TL, 917 ada 346 parsel 4 nolu bağımsız bölüm yönünden 171.000,00 TL katkı payı alacağının olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüyle 237.792,00 TL katkı payı alacağının 50.000,00 TL'sinin dava tarihinden geri kalan 187.792,00 TL'sinin ıslah tarihi olan 03.07.2015 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı kadın vekili istinaf dilekçesinde; 4451 parsel sayılı taşınmazın boşanma davasından kısa süre önce ... olmasının katkı payını azaltmaya yönelik olduğuna dair değerlendirmenin yanlış olduğunu, taşınmazın 1999 yılında müvekkili tarafından satın aldığını, 08.07.2009 tarihinde sattığını, boşanma davasının ise 08.08.2009 tarihinde açıldığını, davacının arsanın alımında katkısının bulunmadığını, müvekkilinin bir dönem ev işlerinde ve konfeksiyonda, bir dönem bakkalda eşi ile birlikte çalıştığını ayrıca arsanın alındığı tarihte müvekkilinin babasının katkıda bulunduğunu davacının katkısının olmadığını, taşınmazın keşif tarihindeki değeri nazara alınarak katkı payının belirlenmesinin yanlış olduğunu, taşınmazın dava tarihindeki değerinin nazara alınması gerektiğini; diğer dava konusu 917 ada 346 parsel 4 nolu bağımsız bölümün bağış olduğunu, tasfiyeye tabi tutulamayacağını, müvekkilinin konfeksiyon, ev işleri ve bakkal dükkanında gece gündüz demeden birlikte çalıştığından davacının daireyi müvekkiline devrettiğini, müvekkilinin bir bedel ödemediğini, davacının müvekkiline jest yaptığını, bu taşınmazı karşılıksız kazandığından davacının bu taşınmaza yönelik de katkı alacağının olmadığını, devir bağış kabul edilmese bile çalışma karşılığında devir yapıldığını, davacının katkısı olmadığını, taşınmazın dava tarihindeki değerinin nazara alınması gerektiğini davacı tarafından ıslah dilekçesinde 50.000,00 TL'ye dava tarihinden, 315.248,00 TL'ye karar tarihinden itibaren faiz talep edildiği halde bakiye kısma ıslah tarihinden faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu, bilirkişi raporlarına itirazlarının değerlendirilmediğini, tarafların gelirlerinin tam olarak belirlenmediğini, katkı payı oranının afaki olduğunu belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, 4451 parsel sayılı taşınmazın boşanma dava tarihinden hemen önce davacının katkı payını azaltma amacıyla elden çıkarıldığının kabul edilmesi gerektiği, davalı kadının sosyal güvenceli bir işi bulunmasa da, dinlenen tanık beyanlarından davalı kadının davacı eşinin bakkal dükkanında, konfeksiyon ve ev işlerinde çalıştığı, tarafların gelirlerine ilişkin bilgilerin toplanmasının mümkün olmadığı, hakkaniyet ve fedakarlığın denkleştirmesi ilkesi gözetildiğinde davacının % 50 oranında katkı alacağının bulunduğunun kabul edilmesinin hakkaniyet uygun olduğu, taşınmazın dava tarihindeki değerinin dikkate alınması gerekirken keşif tarihindeki değerinin dikkate alınmasının hatalı olduğu, davacının 4451 parsel sayılı taşınmaz yönünden 36.500,00 TL katkı payı alacağının bulunduğu; 917 ada 346 parsel 4 nolu bağımsız bölümün tanık Hüseyin'in beyanına göre davacının o dönem inşaat işleri ile uğraştığı, maddi durumunun ... olduğu, sosyal güvencesi olmayan davalı kadına taşınmazı devrettiği, davacının taşınmazın geçici olarak davalıya devredildiğine yönelik iddiasının inandırıcı olmadığı, taşınmazın davalının kişisel malı olduğu, davacının bu taşınmaza yönelik katkı payı alacağı olmadığı belirtilerek istinaf başvurusunun kabulüyle, İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davacının 917 ada 346 parsel 4 nolu bağımsız bölüme yönelik katkı payı alacağı talebinin reddine, davacının 4451 parsel sayılı taşınmaza yönelik katkı payı alacağı talebinin kısmen kabulüyle 36.500,00 TL katkı payı alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı erkek vekili temyiz dilekçesinde; davalının cevap dilekçesinde bağış savunmasında bulunmadığını, sonradan muvafakatları olmadığı halde savunmasını genişleterek bağışı ileri sürüldüğünü, müvekkilinin de dava dilekçesinde yapılan işlemin bağış kast ve iradesinin olduğunu ileri sürmediğini, davalının taşınmazın çalışarak biriktirdiği tasarrufları ve hayat sigortasının nakde dönüştürülmesi ile alındığını savunduğunu, davalının çalıştığının tanık beyanlarıyla ispatlanamayacağını, hayat sigortasından alınan paranın ne olduğunun da yazılı olarak ispatlanması gerektiğini, davalının çalıştığına dair bilgi ve belge olmadığını, hükme esas alınan 06.02.2019 tarihli bilirkişi raporunun usul ve yasaya uygun olduğunu, denkleştirici adalet gereğince taşınmazın güncel değerinin dikkate alınması gerektiğini, taşınmazların müvekkilinin birikimleri ile edinildiğini belirterek hükmün bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
- Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, alacağın hesabında taşınmazlarının hangi tarihteki değerinin dikkate alınması gerektiği, katkı payı oranı ve ispatı, kişisel mal savunması, bağış bulunup bulunmadığı, alacak miktarı noktasında toplanmaktadır. Dava, katkı payı alacağı istemine ilişkindir.
- İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 141 ... maddesi, 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 ... maddeleri; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 2 nci maddesi, 4 üncü maddesi ve 6 ncı maddesi, 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin (743 sayılı Kanun) 170 ... maddesi, 186 ncı maddesinin birinci fıkrası, 189 uncu maddesi; 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (818 sayılı Kanun) 146 ncı maddesi, 544 üncü maddesi; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 50 nci maddesi, 285 ... ve devamı maddeleri, 646 ncı maddesi; 4722 sayılı Türk Medenî Kanunu'nun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un (4722 sayılı Kanun) 10 uncu maddesi.
-
Değerlendirme
-
Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 ... maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
-
Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı erkek vekilinin bozma kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
-
01.01.2002 tarihinden önce 743 sayılı Kanun yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi (743 sayılı Kanun md.170). 743 sayılı Kanun'da, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri mal varlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlık, aynı kanunun 5 ... maddesi yollamasıyla 818 sayılı Kanun'un (ve de 6098 sayılı Kanun) genel hükümleri göz önünde bulundurularak "katkı payı alacağı" hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulmalıdır. Zira, 818 sayılı Kanun ve de 6098 sayılı Kanun, 4721 sayılı Kanun'un tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir (818 sayılı Kanun md. 544, 6098 sayılı Kanun md. 646).
-
Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (743 sayılı Kanun md.186/1). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır (743 sayılı Kanun md.189). Kadın veya kocanın, mal rejiminin devamı sırasında diğerinin edindiği mal varlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteğinde bulunabilmesi için mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekir.
-
Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle (maaş, gündelik, kar payı vb.) katkıda bulunulduğunun ileri sürüldüğü durumlarda; çalışarak, düzenli ve sürekli gelire sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça, yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekir. Yargıtay'ın ve Dairemizin devamlılık gösteren uygulamaları da bu yöndedir.
-
Bu açıklamalar doğrultusunda; öncelikle evlenme tarihinden, malın edinildiği tarihe kadar, eşlerin çalışma sürelerine ve gelirlerine ilişkin belgeler bulundukları yerlerden eksiksiz olarak getirtilmelidir. Çalışmanın sabit olmasına rağmen, bir kısım döneme ilişkin belgelere ulaşılamaması durumunda, ilgili meslek kuruluşlarından ve/veya bilirkişilerden o döneme ilişkin yaklaşık gelir durumu sorulup öğrenilerek, malın edinildiği tarihe kadar ki eşlerin tüm gelirleri ayrı ayrı belirlenmelidir. Sonra, her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 sayılı Kanun'un 152 nci maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama, eşlerin kendi gelirlerinden düşülerek, gerçekleştirebilecekleri tasarruf miktarları ayrı ayrı tespit edilmeli, daha sonra her eşin tasarruf miktarının, birlikte yaptıkları toplam tasarruf miktarı içindeki oranı belirlenmelidir. Her bir eşin bulunan bu tasarruf oranı, çalışmaları karşılığı elde ettikleri gelirleriyle malın alımına yaptıkları katkı oranı olarak kabul edilerek, tasfiyeye konu malın dava tarihi itibariyle belirlenecek sürüm(rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle katkı payı alacağı miktarları hesaplanmalıdır.
-
6098 sayılı Kanun'un 285 ... maddesinde bağış (hibe), bağışlayanın sağlararası sonuç doğurmak üzere, mal varlığından bağışlanana karşılıksız olarak kazandırma yapması olarak tanımlanmıştır. Öğretide ise, bağışlayanın bir karşılık (ivaz) almaksızın, bağışlananın mal varlığında bir artış sağlamak, zenginleştirmek amacıyla mal varlığından belirli değerleri ona vermesi olarak tarif edilmiştir (Murat Aydoğdu, Nalan Kahveci, Türk Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, İzmir, 2013, s.344; Cevdet Yavuz, Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, İstanbul, Altıncı Baskı, 2002, s.222).
-
Her somut olayın özelliklerine göre, bağış iradesi açıkça ortaya konulabileceği gibi gizli (örtülü) şekilde de yapılabilir. Bu nedenledir ki, bir kısım kazandırmalar, bağışa benzese de kazandırmanın salt bağışlama amacıyla yapılmaması nedeniyle bağışlama olarak nitelendirilemez. Ahlaki bir ödevin yerine getirilmesi de bağışlama sayılmaz (6098 sayılı Kanun md. 285/3).
-
Evlilik birliğinin ... boyu süreceği inancının hakim olduğu düşünceyle, ortak yaşamı ve geleceği güvence altına almak amacıyla, beraberlikten ... dayanışmayla ve karşılıklı güvene dayanarak, örf ve adete uygun olarak eşlerin birlikte yatırım yapmaları bağış olarak değerlendirilemez. Eşler arasında dayanışma, ... ve sadakat esastır. Gelecekte aile üyelerinin yararlanacakları beklentisiyle birlikte malvarlığı edinme çabaları, eşlerden birinin sebepsiz zenginleşmesiyle sonuçlanmamalıdır.
-
Bu açıklamalar nedeniyle, devredene ağır yükümlülük getiren kazandırmanın bağış olarak değerlendirilmesi için, bağış amacını taşıyan davranış ve iradenin duraksamaya yer vermeyecek şekilde olması gerekir.
-
Bağışlamanın yukarıda açıklanan öğeleri gözetildiğinde, bir eşin diğer eşe ait bir malvarlığına yaptığı her katkının ya da kazandırmanın bağışlama olmayacağı kabul edilmektedir (M. Alper ..., 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na göre Borçlar Hukuku Özel Hükümler, C.I, İstanbul, Üçüncü Baskı, 2013, s.205; Zafer Zeytin, Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Tasfiyesi, Ankara, İkinci Baskı, 2008, s.144).
-
Somut olayda; eşler, 05.10.1984 tarihinde evlenmiş, 03.08.2009 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 24.04.2013 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (4721 sayılı Kanun md. 225/2). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı Kanun md. 170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı Kanun md. 10, 4721 sayılı Kanun md. 202/1). Tasfiyeye konu 917 ada 346 parsel 4 nolu bağımsız bölüm, eşler arasında mal ayrılığının rejiminin geçerli olduğu 25.12.1992 tarihinde davacı erkek adına kat mülkiyeti tesisi nedeniyle tescil edilmiş, yine eşler arasında mal ayrılığının rejiminin geçerli olduğu 27.11.2000 tarihinde satış yoluyla davalı kadın adına devredilmiştir; tasfiyeye konu 4451 parsel sayılı taşınmaz ise eşler arasında mal ayrılığının rejiminin geçerli olduğu 22.12.1999 tarihinde satın alınarak davalı kadın adına tescil edilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (4721 sayılı Kanun md. 179).
-
Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler kapsamında 917 ada 347 parsel 4 nolu bağımsız bölüm yönünden somut olay değerlendirildiğinde; Dairemizin uygulamalarına göre, duraksamaya yer vermeyecek şekilde bağış iradesinin ortaya koyacak beyan ve davranış yoksa, salt davacı tarafından satış yoluyla davalı adına taşınmazın devredilmesi işlemi, tek başına bağış olarak kabul edilmesi için yeterli değildir. Bu itibarla eldeki davada dava ve cevap dilekçesindeki beyanların bağış iradesini gösterir nitelik taşımadığı, esasen beraberlikten ... dayanışmayla ve karşılıklı güvene dayanarak, taşınmazın davalı eş adına tescil edildiği anlaşılmakla, talep uyarınca iddia ve savunma çerçevesinde mal rejiminin tasfiyesi hakkında karar verilmesi gerekirken, bu yön gözetilmeksizin yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
-
Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler kapsamında katkı payı oranı yönünden somut olay değerlendirildiğinde; Bölge Adliye Mahkemesince, tarafların gelirlerinin toplanması mümkün olmadığından, hakkaniyet ve fedakarlığın denkleştirmesi ilkesi gözetilerek erkeğin %50 oranında katkısı olduğu kabul edilerek katkı payı alacağına hükmedilmiş ise de, Bölge Adliye Mahkemesince kabul edilen katkı payı oranı dosya kapsamı itibariyle yapılan araştırma ve incelemeye uygun değildir. Şöyle ki, davalının kayıtlı çalışmasının olmadığı, davacıya ait bakkal dükkanında eşinin yanında çalıştığı sabit ise de, bakkal dükkanının davalı kocaya ait olması, kocanın işveren konumunda bulunması, davalının kalifiye (vasıflı) bir eleman olmaması, davacı erkeğin düzenli sigorta kaydının olması, davalı erkeğe ait bakkal dükkanının işletildiği tarihler ve süre, tarafların ekonomik ve sosyal durumları ile kişisel harcamaları ile 743 sayılı Kanun'un 152 nci maddesine göre kocanın aileyi geçindirme yükümlülüğü karşısında tasarruf edebilecekleri miktarlar da göz önünde bulundurulduğunda, davacı erkeğin %50 oranında katkısı olduğunun kabul edilmesi hayatın olağan akışına, dosyadaki bilgi ve belgelere aykırı ise de, İlk Derece Mahkemesince kabul edilen %66 oranında katkısı dosya kapsamı ile örtüşmektedir. O halde, Bölge Adliye Mahkemesince, tarafların gelirleri ve ekonomik düzeyleri, yaptığı işlerin niteliği, tarafların çalışma süreleri ile 743 sayılı Kanun'un 152 nci maddesi göz önüne alınarak, 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü ve 6098 sayılı Kanun'un 50 ... maddeleri uyarınca, hukuk ve hakkaniyete göre daha uygun olan İlk Derece Mahkemesince kabul edilen %66 katkı oranına göre katkı payı alacağının belirlenmesi gerekirken, davacı lehine daha düşük katkı oranından hareketle yazılı şekilde yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
-
Davacı erkek vekilinin bozma kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının REDDİNE,
-
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 917 ada 346 parsel 4 nolu bağımsız bölüm ve katkı payı oranı yönünden BOZULMASINA,
Temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine,
Dosyanın ilgili Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
25.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
...