Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2011/8881 Kararı

MAHKEMESİ: Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

K A R A R

Davacı, dava dışı ...’la ... İlçesi, ...Kasabası, 163 ada, 5 parsel sayılı taşınmazın kendisine satılması konusunda anlaştıklarını, ancak 3367 sayılı kanun gereğince taşınmazın 10 yıl süre ile takyitli olması nedeni ile tapu devrinin yapılamaması nedeniyle, tapu satışının teminatı amacıyla satıcı tarafından verilen 06.06.2002 tanzim ve 27.09.2007 vade tarihli 12.000.000.000 TL bedelli bononun davalı tarafından da imzalandığını, taşınmazın satıcı ... tarafından üçüncü bir kişiye tapuda satıldığını, yapılan satışın iptali amacıyla açmış olduğu davanın, satış sözleşmesinin geçersiz olduğu gerekçesiyle reddedilerek kesinleştiğini, bono bedelinin tahsili amacıyla başlattığı icra takibine de davalı tarafından itiraz edildiğini ileri sürerek, 12.000,00 TL alacağının bononun vade tarihi olan 27.9.2007 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, satış sözleşmesinin davacı ile dava dışı ... arasında yapıldığını, kendisinin sorumlu olmadığını, senette keşidecinin imzası bulunmadığından kefilliğinin de geçersiz olduğunu savunarak, davanın reddini, %40 inkar tazminatının tahsilini talep etmiştir.

Mahkemece, “TTK nun 613.maddesine göre bononun ön yüzüne konulan her imzanın aval niteliğinde olduğu, aynı Kanunun 614. maddesine göre de aval veren, kimin için taahhüt altına girmiş ise tıpkı onun gibi sorumlu olacağı, dava konusu bonoda ise sadece davalının imzası mevcut olup, keşidecinin imzası bulunmadığından, aval veren davalıdan senet bedelinin talep edilemeyeceği” belirtilerek, davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, dava dışı ...’la, taşınmaz satışı konusunda yapmış olduğu harici sözleşmeye rağmen, taşınmazın tapuda üçüncü kişiye devredilmiş olması nedeniyle, teminat amacıyla kendisine verilen ve davalının da imzasının bulunduğu senet bedelinin Tahsilini talep etmiş olup, davacı ile dava dışı satıcı arasında yapıldığı anlaşılan tapulu taşınmazın satışına ilişkin sözleşme resmi biçimde yapılmadığından hukuken geçersizdir. (MK.706, BK.213, Tapu K.26 ve Noterlik K.60 maddeleri) O nedenle geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu durumda taraflar sadece verdiklerini haksız iktisap kuralları gereğince geri isteyebilirler. Davacı da harici satış sözleşmesi gereğince sadece ödediği satış bedelinin iadesini, akidi olan dava dışı ...’tan talep edebilir. Ne var ki bu satışın teminatı amacıyla davalı tarafından imzalanan ve arkasında da dava konusu parsel için verildiği belirtilen ve “kati satışın gerçekleşmesi halinde hükümsüzdür.” Açıklamasını içeren 6.6.2002 tanzim ve 27.9.2007 vade tarihli senedin arka yüzünün davalı ve dava dışı ... tarafından, ön yüzünün “kefil” yazılı olan bölümünün ise davalı tarafından imzalandığı anlaşılmaktadır. Davacının dava dışı ...’la arasındaki akdi ilişkiden kaynaklanan alacak borç ilişkisinde, davalı da senet imzalamak suretiyle teminat verdiğine ve davacı da, imzası inkar edilmemiş söz konusu bu senede dayanarak ve genel hükümlere göre alacağının tahsilini talep ettiğine göre, davacının harici satış sözleşmesi nedeniyle, satış bedelini muhatabına ödediğini ispat etmesi halinde, ödediği bedelin iadesi için davalıya da başvurabileceğinin kabulü gerekir. O halde mahkemece tarafların bu konudaki delilleri toplanıp, davacının temyiz dilekçesinde, aynı nedenle dava dışı ... hakkında da takip yaptığını belirtmesi karşısında, tahsilde tekerrür olmaması bakımından, söz konusu takibin akibeti de araştırılmak suretiyle, davacının geçersiz satış sözleşmesi gereğince satış bedeli ödeyip ödemediği, ödemişse senette imzaları bulunan ...’tan ödediği bedeli tahsil edip etmediği incelenip değerlendirilerek, hasıl alacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, davanın genel hükümlere göre açılan alacak davası olduğu göz ardı edilerek, senedin ön yüzünde keşidecinin imzasının bulunmadığından bahisle, kambiyo hukuku gereğince aval veren durumunda olan davacının senet bedelinden sorumlu tutulamayacağının kabulü ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün, davacı yararına BOZULMASINA,peşin alınan harcın istek halinde iadesine,7.62011 gününde oybirliğiyle karar verildi.