Anonim Şirket Yöneticisinin Sorumluluğu - Tazminat Davası Yargıtay Kararı - Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2023/579 Kararı
MAHKEMESİ: Ticaret Mahkemesi
HÜKÜM: Kısmen kabul, kısmen ret
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Davacı vekili tarafından Dairece verilen kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; kesinlik, süre ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, karar düzeltme dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının müvekkili şirketin eski yöneticisi olduğunu, davalının görevi sırasında kötü niyetle yaptığı eylemler nedeniyle müvekkili şirketi zarara uğrattığını, davalının temsil ve imza yetkisini kötüye kullanmak suretiyle 13.07.2009 tarihinde kendi lehine toplam 153.833,00 TL bedelli, 4 adet çek keşide ettiğini, ayrıca 3 adet solüsyon ruhsatı ile ŞİFTRAP adlı ürüne ilişkin marka tescil belgesinin yönetim kurulu kararı olmadan dava dışı üçüncü kişiye devredildiğini, davacı şirket ticari defterlerine göre masraf hesapları kaleminden 105.169,43 TL, cari hesaplar kaleminden 135.488,18 TL'lik belgesiz harcama yaptığını, yine dava dışı TDO Tasarım Basım Yayın Matbaa Danışmanlık Sab. Tic. Ltd. Şti. ile Povisor Kutu tasarımı konusunda şirket kayıtlarına girmeyecek şekilde hayali sözleşme yaparak şirketi zarara uğrattığını ileri sürerek davalının kendi lehine keşide ettiği 4 adet çekten dolayı şimdilik 2.000,00 TL, masraf hesaplarından yaptığı belgesiz harcamalardan dolayı 2.000,00 TL, şirket cari hesaplarından yaptığı belgesiz harcamalardan dolayı 2.000,00 TL, TDO Ltd. Şti.'ne aktarmış olduğu bedelden dolayı 2.000,00 TL, solüsyon ruhsatı ve marka devri nedeniyle davacı şirketin uğradığı gelir kaybından dolayı 2.000,00 TL olmak üzere toplam 10.000,00 TL'nin, her bir usulsüz işlemin yapıldığı tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 27.10.2020 tarihli ıslah dilekçesiyle belgesiz bu harcamalar ve çekler yönünden talebini 187.333,61 TL'ye yükseltmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı şirketin ticari defter ve belgelerinin usulüne uygun olarak tutulmadığını, dava dilekçesinde ileri sürülen hususların doğru olmadığını, Savcılık tarafından davalı hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, dava konusu çeklerden 20.11.2009 gün ve 38.500,00 TL bedelli çekin Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/707 E. sayılı dosyasında ayrıca dava konusu olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bozma ilamına uyularak yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına göre davacı şirketin dava dışı TDO Tas. Bas. Yay. Ltd. Şti.'ye aktarılan 16.520,00 TL'den dolayı alacağının bulunmadığı, bu ödemenin usulsüz bir ödeme veya faturanın hayali bir fatura olduğuna dair herhangi bir delil bulunmadığı tespit edilmiş, bu ödeme yönünden istenilen 2.000,00 TL'lik tazminat talebinin ispat edilememesi nedeniyle reddine, iş avansları ve ortaklara borçlar hesapları ile dava konusu çeklerden dolayı davacı şirketin davalıdan 187.333,61 TL alacağının bulunduğu, hesaplama yapılırken Mahkemenin 2017/707 E. sayılı davasına konu olan 38.500,00 TL bedelli çekin mahsup edildiği, dava ve eylem tarihi itibariyle uyuşmazlığa uygulanması gereken 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (6762 sayılı Kanun) 309 uncu maddesi gereğince davalı yönetim kurulu üyesinin, davacı şirketi zarara uğratmadığını ispatlaması gerektiği, genel kurullardaki soyut ibraların borçtan kurtulmak için yeterli olmadığı, davalının bu harcama kalemleri ve çekler yönünden davacı şirketi zarara uğratmadığını ispat edemediği, açıkça yemin deliline de dayanılmadığından davacı şirkete yemin teklif edip etmeyecekleri sorulmadığı, iş avansı hesabı ve ortaklara borçlar hesabı ile dava konusu 3 çekten dolayı davalının davacı şirketi 187.333,61 TL zarara uğrattığı sonucuna varıldığı, davacının 27.10.2020 tarihli ıslah dilekçesiyle belgesiz bu harcamalar ve çekler yönünden talebini 187.333,61 TL'ye yükselttiği, davalının ise zamanaşımı itirazında bulunduğu, ıslah tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (6102 sayılı Kanun) 555 ve 560 ıncı, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun (5237 sayılı Kanun) 155 inci maddesinin ikinci fıkrası ve 66 ncı maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi gereğince dava konusu uyuşmazlığın 15 yıllık zamanaşımına tabi olduğu ve ıslah tarihi itibariyle bu sürenin dolmadığı sonucuna varıldığından ıslaha karşı ileri sürülen zamanaşımı itirazının reddedildiği, davacının 3 adet solüsyon ruhsatı ve 1 markanın usulsüz devrinden doğan gelir kaybına ilişkin 2.000,00 TL'lik tazminat taleplerini 23.05.2012 tarihli dilekçeleriyle atiye terk ettiklerini (davayı bu yönden geri aldıklarını) beyan ettiği ve davalı vekilinin de geri almayı kabul ettiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davacı tarafın 3 adet solüsyon ruhsatının ve 1 adet markanın devrinden kaynaklanan 2.000,00 TL'lik gelir kaybına ilişkin tazminat talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 187.333,61 TL tazminatın dava tarihi olan 10.08.2010 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Yargıtay Kararı
Dairenin 13.06.2022 tarihli ve 2021/2018 E., 2022/4797 K. sayılı kararı ile "... 1 Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir. 2 Dava, Anonim şirket yöneticisinin sorumluluğu istemine ilişkindir. 10.08.2010 dava tarihinde yürürlükte bulunan mülga 6762 sayılı TTK 309/son maddesinde “mesul olan kimselere karşı tazminat istemek hakkının, davacının zararı ve mesul olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve herhalde zararı doğuran fiilin vukuu tarihinden itibaren beş sene geçmekle müruruzamana uğrayacağı, şu kadar ki fiilin cezayı müstelzim olup Ceza Kanununa göre müddeti daha uzun müruruzamana tabi bulunuyorsa tazminat davasına da o müruruzamanın tatbik olunacağı” hükmü getirilmiş, yargılama sırasında yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK 560 maddesinde de, zamanaşımı yönünden aynı hüküm sevk edilmiştir. Somut uyuşmazlıkta, 10.08.2010 dava tarihinde, davalının 2009 yılına ait eylemlerine dayalı olarak 10.000.00 TL.nin tazmini istemi ile kısmi dava açılmış, yargılama sırasında davacı vekili 27.10.2020 tarihli dilekçesi ile dava değerini arttırarak 187.333.61 TL.nin tazminini istemiş, davalı vekilince ıslahla arttırılan bölüm yönünden zamanaşımı def’i ileri sürülmüş, yerel mahkemece davalının eyleminin cezayı müstelzim olduğu, 15 yıllık ceza zamanaşımına tabi bulunduğu, zamanaşımının gerçekleşmediği gerekçesiyle davalının zamanaşımı def’i reddedilerek yazılı şekilde hüküm tesis edilmiştir. Oysa, davalının sorumluluğuna esas eylemler nedeniyle davacı tarafından Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuş olup, Konya Cumhuriyet Başsavcılığının 10.11.2010 tarih ve 2010/30790 20574 sayılı kararı ile “şikayete konu hususların hukuk mahkemesinde çözümlenmesi gereken sorunlar olduğu, yeterli delil bulunmadığı” gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş, şikayetçi vekilinin itirazı Seydişehir Ağır Ceza Mahkemesi’nin 08.02.2011 tarih ve 2011/290 D.İş sayılı kararı ile ret edilmiştir. Islah tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK 560 maddesinde T.C.K.ya göre daha uzun dava zamanaşımının uygulanabilmesi için kamu davası açılması ve ceza mahkumiyeti bulunmaması şart olmayıp eylemin cezayı müstelzim olması yeterlidir. Bu halde yerel mahkemece, davalının hangi eylemlerinin hangi nedenle cezayı müstelzim olduğu hususunun karar yerinde, denetime elverişli bir şekilde tartışılıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Islah tarihi itibariyle TTK 560 maddesinde düzenlenen 2 5 yıllık zamanaşımı süreleri geçmiş olup, yerel mahkemece hiçbir gerekçe gösterilmeden ve tartışılmadan davalının eyleminin salt cezayı müstelzim olduğu ve 15 yıllık uzamış ceza zamanaşımına tabi bulunduğu gerekçesiyle davalının zamanaşımının def’inin reddi ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, ıslahla arttırılan bölüm yönünden davalının temyiz isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının bozulması gerekmiştir...." gerekçesiyle (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına bozulmasına karar verilmiştir.
V. KARAR DÜZELTME
A. Karar Düzeltme Yoluna Başvuran
Dairenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
B. Karar Düzeltme Sebepleri
Davacı vekili karar düzeltme dilekçesinde özetle; bozma kararının usul ve kanuna aykırı bulunduğunu, 6102 sayılı Kanun'un 555 ve 560 ıncı maddelerinde, şirketin zarara uğraması hâlinde ceza kanunlarına göre daha uzun zamanaşımı süresi varsa tazminat davasında bu zamanaşımı süresinin uygulanacağının açıkça düzenlendiğini, hukuk davasında ceza hukukunda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat davası için de geçerli olabilmesinin, sadece fiilin ceza kanununa göre cezayı gerektiren bir fiil olmasının yeterli olması koşuluna bağlandığını, davalı ...'ın cezayı gerektiren fiillerinin açıkça sıralandığını ve davalı ...'ın yönetim kurulu üyesi olarak şirketi temsil ve ilzama yetki verildiği dönemde, bu yetki davalı tarafından kötüye kullanılarak müvekkili şirketin davalı tarafından zarara uğratıldığını, bu eylemin güveni kötüye kullanma suçunun nitelikli hâlini oluşturduğunu ve bu suçun nitelikli hâllerinin dava zamanaşımı süresinin 15 yıl olduğunu, Mahkeme kararının bu yöndeki gerekçesinin doğru olduğunu belirtilerek kararın düzeltilmesini ve Mahkeme kararının onanmasına karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe
- Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, anonim şirket yöneticisinin görevi sırasında zarara neden olduğu iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkindir.
- İlgili Hukuk
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 440 ıncı maddesi.
- Değerlendirme
1.Yargıtay kararının düzeltilmesi 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür. Yargıtay, temyiz incelemesi sonucunda bozmuş olduğu bir hükmü, karar düzeltme talebi üzerine onayabilir.
2.Hukuk davasında ceza hukukunda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat davası için de geçerli olabilmesinin, sadece fiilin ceza kanununa göre cezayı gerektiren bir fiil olmasının yeterli olduğu koşuluna bağlandığı, cezayı gerektiren fiilin, 5237 sayılı Kanun'un 155 inci maddesinin ikinci fıkrası ve 66 ncı maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi uyarınca zamanaşımı süresinin 15 yıl olması nedeniyle dava konusu uyuşmazlığın 15 yıllık zamanaşımına tabi olduğu ve ıslah tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır.
3.Mahkemece verilen karar, Dairemizce yukarıda yazılı gerekçe ile bozulmuş ise de, davanın kısmen kabulüne dair hükmün onanması gerektiğinden davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile yukarıda tarih ve sayısı ile belirtilen bozma ilamının kaldırılarak Mahkemece verilen kararın onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Karar düzeltme istenilen Dairemiz bozma ilamının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2.Mahkeme kararının ONANMASINA,
Peşin alınan karar düzeltme harcının istek hâlinde davacıya iadesine,
Peşin harcın onama harcından mahsubuyla 9.429,26 TL'nin davalıdan alınmasına,
26.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.