Dolandırıcılık Suçu - Hapis Cezası Onandı, Temyiz Reddedildi - Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2023/7671 Kararı
B O Z M A Ü Z E R İ N E
MAHKEMESİ: Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI: 2018/137 E., 2019/611 K.
SUÇ: Dolandırıcılık
HÜKÜM: Mahkûmiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ: Onama
Sanık hakkında bozma üzerine kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
... 17. Asliye Ceza Mahkemesinin, 03.04.2019 tarihli ve 2018/137 Esas, 2019/611 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında dolandırıcılık suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 157 nci maddesinin birinci fıkrası, 43 üncü maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 52 nci maddesi ve 53 üncü maddesi, 63 üncü maddesi uyarınca temel ceza takdiren teşdiden belirlenmek sureti ile neticeten 2 yıl 1 ay hapis cezası ve 1860 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık müdafii temyiz dilekçesinde özetle; sanık ile mağdurun anlaşarak mağdurun zararını gidermek suretiyle aralarında bir ibraname düzenlediklerini, bu belgeye göre mağdurun zararının tümünden kurtulduğunu beyan ettiği, sonradan döviz kuru farklılığı nedeniyle tekrar mağduriyetinden söz ettiği, ibranamenin yanlış uygulaması sonucu önceden verilen cezada ısrar edildiği belirtilerek hükmün bozulması istenmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
-
İddianamede özetle; sanığın mağdura Almanya'dan kendisine araba getireceğini söyleyerek mağdurdan 9.400 TL ve 29.900 Euro aldığı, aracı getirmediği, paraları da bankadaki hesabından çektiği ileri sürülerek cezalandırılması istenmiştir.
-
Sanık özetle; Almanya'da inşaat üzerine bir şirketi bulunduğunu, komşusu olan mağdura araç alması konusunda yardımcı olabileceğini söylediğini, mağdurun kendisine 29000 Euro verdiğini, kendisinin de hem şirketle ilgili işleri hem de mağdura arabayı almak için Almanya'ya yola çıktığını ama Mengen çıkışında kaza yaptığını, şuurunu kaybettiğini, araçtaki eşyalarının da çalındığını, kazadan sonra kendini 10 15 gün toparlayamadığını, sonra mağdurun kendisini şikayet ettiğini öğrendiğini ve mağdurla konuşup anlaştıklarını, protokol imzaladıklarını, mağdura evini devrettiğini, burdan da açıkca anlaşılacağı üzere mağduru dolandırma kastının bulunmadığını, beraatini savunmuştur.
-
Mağdur özetle; sanığın BMW araç getirebileceğini söyleyerek kendisinden 9.400 TL ve 29.900 Euro aldığını ama bankadan araba için yatırılan paranın yatırıldıktan bir gün sonra çekildiğini öğrenince dolandırıldığını anladığını, sanığın 15 gün sonra ortaya çıktığını, sanıktan 80.000 TL alacağı olduğunu söylediğini, karşılığında sanığın kendisine 150.000 TL değerinde bir evi devrettiğini, kendisinin önce bu evin 90.000 TL kredi borcunu kapattığını, akabinde 150.000 TL'ye sattığını yani 60.000 TL'yi tahsil ettiğini ama halen 20.000 TL alacağı olduğunu, alacağını kurtarmak için teklifi kabul ettiğini ve bu devri gösteren bir protokol düzenlediklerini, ayrıca ibra ettiğimi belirten bir belge düzenlediğini, 20.000 TL zararının karşılanmadığını belirtmiştir.
-
Mahkemece sanık hakkındaki ilk mahkumiyet kararının Yargıtay (Kapatılan) 15. Ceza Dairesi tarafından uzlaşma hükümlerinin uygulanması için bozulması üzerine yapılan yargılama sonucunda sanık hakkında yukarıdaki şekilde mahkumiyet kararı verilmiştir.
IV. GEREKÇE
-
Ceza Muhakemesinde Uzlaştırma Yönetmeliği ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu (7201 sayılı Kanun) hükümleri uyarınca kendisine uzlaştırma işlemlerini gerçekleştirmek üzere dosya tevdi edilen uzlaştırmacının öncelikle uzlaştırma teklifi yapılacak ilgililere telefon, telgraf, faks, elektronik posta gibi araçlardan yararlanılmak suretiyle uzlaştırma teklifi yapmak üzere çağrı yapması, şayet belirtilen şekilde çağrı yapılamaz ise bu defa uzlaştırmacının ilgili savcılık nezdinde kurulmuş uzlaştırma bürosundan uzlaşma teklifi yapılmasını talep etmesi gerektiğinin anlaşılması karşısında; uzlaşma işlemlerinin yapılmasına yönelik bozma kararı sonrasında, dosyanın uzlaşma işlemleri için uzlaştırma bürosuna gönderildiği, uzlaştırmacının sanık ve mağdurla telefon görüşmeleri yaptığı anlaşılmakla birlikte, uzlaşma teklif formlarının uzlaşma bürosu tarafından sanığa ve mağdura tebliğe çıkarılması gerekmekte iken uzlaştırmacı tarafından bizzat kendi adı ile posta verildiği, mağdurun uzlaşma teklif formunu uzlaşmak isteği şeklinde imzalayıp, ayrıca uzlaştırmacıya verdiği yazılı beyanda zararının giderilmesi halinde uzlaşacağını belirttiği ancak sanığın, usulüne uygun şekilde kendisine uzlaşma teklif formu tebliğ edilmemesi nedeni ile uzlaşma tekliflerinin usulüne uygun yapılmadığı anlaşılmakla, sanığın görüşmeye gelmediğinden bahisle uzlaşma sağlanamadığını belirten, usulüne aykırı olarak düzenlenen uzlaştırma raporu esas alınarak yargılamaya devamla mahkumiyet hükmü kurulması,
-
Kabule göre ise;
a.Sanık ve müdafii, suçtan doğan zararın, sanığın mağdura evi devretmesi ile giderildiğini savunmaları mağdurun ise sanığın devrettiği ev üzerindeki ipoteği/evin kredi borcunu kapatmasının akabinde evi 150.000,00 TL karşılığında sattığını, sanıktan 80.000,00 TL olan alacağından ödenmemiş 20.000,00 TL zararı bulunduğunu belirtmesi dosya kapsamında, "ibraname" başlıklı belgenin (mağdurun imzası bulunmamaktadır), mağdurun ... Cumhuriyet Başsavcılığı'na verdiği 04.05.2012 düzenleme tarihli şikayetten vazgeçme dilekçesinin, mağdurun ve sanığın imzalarını taşıyan "Tutanaktır" başlıklı 30.04.2012 düzenleme tarihli belgenin bulunduğu gözetildiğinde, 5237 sayılı Kanun'un 168 inci maddesi uyarınca etkin pişmanlık hükümlerinden sanığın yararlanıp yararlanmayacağının belirlenmesi bakımından; sanığın mağdura devrettiği evin tapu kayıtları mağdurdan ve sanıktan sorularak Tapu Sicil Müdürlüğünden kayıtları dosyaya getirtilerek ve sanığın mağdura evi tapu kayıtlarında devrettiği tarihin tespit edilmesi, uzman bilirkişi marifeti ile sanığın mağdura evin devrinin yapıldığı tarih itibari ile rayiç değeri gerekirse mahallinde keşif yapılarak ve taşınmaz üzerindeki ipotek bedeli de gözetilmek sureti ile belirlenmesi, diğer yandan mağdurun sanığa verdiği paraların suç tarihi olan 27.03.2012 tarihi itibari ile toplam Türk Lirası karşılığı tespit edilerek mağdurun zararının tam olarak karşılanıp karşılanmadığı, karşılanmış ise kovuşturmadan önce mi sonra mı karşılandığı belirlenerek sonucuna göre 5237 sayılı Kanun'un 168 inci maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin sanık bakımından değerlendirilmesi gerektiği düşünülmeksizin, salt mağdurun, evi 150.000,00 Türk Lirası'na sattığı ve bakiye 20.000,00 TL zararı bulunduğuna dair soyut beyanına göre karar verilmesi,
b."27.03.2012" olan suç tarihinin gerekçeli karar başlığında 13.04.2014 şeklinde hatalı gösterilmesi, hukuka aykırı bulunmuştur.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle ... 17. Asliye Ceza Mahkemesinin, 03.04.2019 tarihli ve 2018/137 Esas, 2019/611 Karar sayılı kararına yönelik sanık müdafiinin temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun'un 321 inci maddesi gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
26.10.2023 tarihinde karar verildi.