Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2024/5407 Kararı
MAHKEMESİ: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 47. Hukuk Dairesi
SAYISI: 2022/2981 E., 2022/2199 K.
KARAR: Kısmen kabul
İLK DERECE MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 16. İş Mahkemesi
SAYISI: 2018/64 E., 2022/664 K.
Taraflar arasındaki iş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm verilmesine dair kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının 21.06.2013 tarihinde davalı şirket bünyesinde baskı makinasında çalışma başladığını, iş kazası geçirdiği tarihte net 1.650,00 TL aldığını, ücretin yanında AGİ, servis ve yemek gibi diğer sosyal hakların bulunduğunu, ücretin bir kısmının bankadan, kalanının elden ödendiğini, davacının işyerinde çalışmakta iken 21.02.2017 tarihinde iş kazası neticesinde sağ el işaret, orta, yüzük parmağının yaralandığını ve parmaklarında kalıcı hazar meydana geldiğini, parmaklarının fonksiyonunu yitirdiğini, iş kazasında davacının hiçbir kusurunun bulunmadığını, iş sağlığı ve güvenliği yasayasına işverenlikçe uyulmaması, denetim ve gözetimin eksik olması, gerekli iş güvenliği önlemlerinin alınmaması nedeniyle iş kazasının meydana geldiğini, davacının istirahati bitip 28.12.2017 tarihinde iş başı yaptığında gerçek ücretinin bordroda gösterilmemesi nedeniyle iş kazasından dolayı istirahatli kaldığı süre için Kurum tarafından kendisine ödenen geçici iş göremezlik ödeneğinin düşük olduğunu, gerçek ücretinin bordroya yansıtılması konusunda işveren nezdinde girişimde bulunduğunu, ancak netice alamaması üzerine 20.01.2017 tarihinde iş sözleşmesini haklı nedenle şifahi feshettiğini beyanla, 141.945,10 TL maddi tazminat ile 75.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, kazanın davacının çalıştığı makinenin hava yapmasından dolayı devre dışı kalması, davacının da bakım ustalarını beklemeksizin görev tanımı dışında olduğu halde makineyi tamir etmeye çalışması neticesinde meydana geldiğini, davacının kazaya uğradığı makine üzerinde kullanma talimatı olduğunu, yine bu makinenin olası kazaların oluşmaması bakımından güvenlik tertibatına sahip olduğunu, davacıya hiçbir suretle arızalanan makinenin tamiri konusunda yetki ve talimat verilmediğini, davalı şirketin iş kazası olmaması için gereken tüm önlemleri eksiksiz aldığını, işçilere iş sağlığı ve güvenliği için gerektiği eğitiminde işçilere anlatıldığını, davacının ücretinin bordrolara yansıtıldığı üzere 1.840,67 TL olduğunu, müvekkili şirkette elden ödeme şeklinde bir uygulama olmadığını, davacının bugün itibariyle gerçekleşen kaza sonrasında kalıcı bir sakatlığı bulunmadığını, davacının eski sağlığına kavuştuğunu, davalı şirketin kaza sonrasında davacının tedavi giderleri için davacıya toplam 8.984,00 TL ödediğini, meydana gelen kazada davalı şirketin bir kusurunun bulunmadığını, davalı şirketin bütün yükümlülüklerini özenle yerine getirdiğini beyanla, açılan davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararında özetle, meydana gelen olayda davacının %18 oranında malul kaldığı, davacının %20, davalı işverenin % 80 oranında kusurlu olduğu kabulü ile davanın kısmen kabulüne, davacının maddi tazminat talebinin kabulüne, manevi tazminat talebinin ise reddine, 141.945,10 TL maddi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde, fazlaya ve manevi tazminata ilişkin haklarımızı saklı tutarak 5.000,00 TL maddi tazminat talebinde bulunduklarını, fazlaya ilişkin her türlü dava ve talep haklarımızı saklı kalmak ve dava dilekçesindeki talebi başvurma ve nispi harçlarını yatırmak suretiyle maddi ve manevi tazminat yönünden ıslah ettikleri halde Mahkemenin manevi tazminat bakımından başvurma ve ıslah harcı yatırılmasına karşın usulüne uygun açılmış bulunan dava olmadığı yönündeki tespiti yasa, usul ve hukuka aykırı olduğunu, manevi tazminat bakımından istinaf itirazlarımızın kabulü ile net 75.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi 21.02.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizleri, davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kusur raporunun, dosyadaki delillere uygun olarak tanzim edilmediğini, işverenin mevzuattan doğan tüm yükümlülüklerine yerine getirmesine rağmen, işçinin işverence verilen tüm eğitim ve alınmış önlemlere uymaması sebebi ile meydana gelen kazayı yapan işçinin kendi kusurlu eylemi sonucunda meydana geldiğinden işveren kazadan sorumlu tutulamayacağını, davacının maluliyet durumuna ilişkin raporun hükmü elverişli olmadığını, hesap bilirkişisi raporuna yönelik itirazlarının değerlendirilmediğini, 60 yaş sonrası pasif dönem için zarar hesabı yapılmasının mümkün olmadığının, davacı için davalının yaptığı 9.984 TL tedavi harcamasına ilişkin fatura bedelinin tazminattan mahsup edilmediğini iddia ile kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile
"..Dava dilekçesi ile davacının 21.02.2017 tarihindeki iş kazası dolayısıyla, fazlaya dair talep hakkını ve manevi tazminat talep haklarını saklı tutarak 5.000TL maddi tazminat talebinde bulunduğu, yargılama safhasında 03.02.2022 tarihinde ıslah dilekçesi sunmak suretiyle maddi tazminat talebini arttırdığı gibi 75.000TL manevi tazminat talep ederek, aynı tarihte başvurma ve ıslah harcını yatırdığı görülmekle, mahkemece verilen manevi tazminat isteme bakımından usulüne uygun açılmış dava bulunmadığı gerekçesiyle bu talep yönünden karar verilmesine yer olmadığına şeklindeki karar hatalı olmuştur. İş kazasının oluş şekli, kaza sonrası davacının gördüğü tedavi süreci, maluliyeti kazadaki tarafların kusur durumları, tarafların ekonomik ve sosyal durumları ile dosya kapsamı topluca değerlendirildiğinde ve hak ve nesafet kurulları nazara alındığında davacı lehine takdiren 35.000 TL manevi tazminatın hükmedilmesi gerekmektedir. Davacı tarafın bu yöndeki istinaf itirazı kısmen yerindedir. .." gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkeme hükmünün kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde hüküm altına alınan manevi tazminat miktarının az olduğu gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili temyiz dilekçesinde istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazlarını yineleyerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
- Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık iş kazasından kaynaklanan maddi tazminat ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
- İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 13, 16, 20 ve 21 inci maddeleri ile 4857 sayılı İş Kanunu'nun 77 nci maddesi
- Değerlendirme
A) Taraf vekillerinin manevi tazminat alacağına ilişkin temyiz istemi yönünden ;
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre davacı vekilince ıslah dilekçesinde 75.000,00 TL manevi tazminat talebinde bulunulduğu, temyize konu İlk Derece Mahkemesi kararında manevi tazminat talebinin reddolunduğu davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi hükmünün kaldırılarak davacı lehine 35.000,00 TL manevi tazminata hükmolunduğu, 40.000,00 TL manevi tazminatın reddine karar verildiği gözetildiğinde, kabulüne ve reddine reddine karar verilen tazminat miktarının Bölge Adliye Mahkemesi karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL’nin altında kaldığı anlaşıldığından taraf vekillerinin temyiz itirazlarının miktardan reddine karar verilmiştir.
B) Davalı vekilinin maddi tazminat alacağına ilişkin temyiz istemi yönünden;
Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre, davalı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışındaki sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Dosya kapsamından; davacı vekilince dava dilekçesinde müvekkilinin iş yerinde 1.650,00 TL net ücretle çalışıldığının ve sosyal yardım kapsamında işverene yemek ve yol yardımının sağlandığının belirtildiği, Mahkemece emsal ücret araştırması yönünde sendikaya müzekkere yazıldığı başkaca araştırmanın yapılmadığı, davalı vekilince sunulan ücret bordrolarının imzalı olduğu ve yargılama aşamasında davacı tarafça inkara uğramadığı, davacı tanığının beyanında davacının asgari ücretle çalıştığının beyan edildiği ve elden ücret ödeme iddiası yönünde beyanda bulunulmadığı, aldırılan 12.10.2022 tarihli hesap raporunda davacı tarafça beyan edilen ücretin sendika yazı cevabında bildirilen ücretin altında kalması nedeniyle davacı iddiası gibi sosyal yardımların da eklenmesi suretiyle kazalının gelirinin asgari ücretin 1.425 katı üzerinden maddi zarar miktarının hesaplandığı Mahkemece anılan hesap bilirkişi raporunun hükme esas alınarak karar verildiği anlaşılmaktadır.
İş kazasına maruz kalan sigortalının veya ölümü halinde desteği altında bulunanların maddi zararılarının hesabında gerçek ücretin esas alınması koşuldur. Gerçek ücretin ise işçinin imzasının bulunduğu ücret tediye bordrolarından saptanacağı, işçinin imzasının bulunmadığı iş yeri ve sigorta kayıtlarının nazara alınamayacağı, işçinin imzasının bulunduğu ücret tediye bordrolarının bulunmaması durumunda işçinin yaşı, kıdemi, mesleki durumu dikkate alınarak, emsal işi yapan işçilerin aldığı ücret göz önünde tutularak belirlenmesi gerektiği, Dairemizin giderek Yargıtay'ın yerleşmiş görüşlerindendir.
Somut olayda, davacının davalı işverence sunulan imzalı ücret bordrolarına itirazının bulunmadığı hususu ile davacı tanık beyanı ile de davacının ücret iddiasının kanıtlanmadığı hususları gözetilmeksizin davacı ücretinin davacı iddiası gibi kabul edilerek maddi tazminatın hesaplanarak hüküm altına alınması hatalı olmuştur.
Mahkemece yapılacak iş; dosyada mevcut ücret bordrolarının esas alınması suretiyle kazalının gelirini belirlemek, davacı ve davalı tanık beyanları ile yemek ve yol yardımının işverence sağlandığı ispat edilmiş olduğundan ve davalı tarafça giydirilmiş ücret tespitine dair temyiz istemi bulunmadığı görüldüğünden bu yardımların da ücret tespitinde dikkate alınmasını sağlamak suretiyle yeniden hesap raporu aldırılmak alınacak raporda davacının maddi tazminata ilişkin temyiz isteminin bulunmaması nedeniyle 12.01.2022 tarihli bilirkişi hesap raporundaki bilinen (iskontosuz), bilinmeyen (iskontolu) dönem başlangıç ve bitiş tarihleri değiştirilmeden hesaplama yapılması gerektiğini göz önünde bulundurmak usuli kazanılmış hakları da gözeterek oluşacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
1.Taraf vekillerinin manevi tazminat alacağına yönelik temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
- Davalı vekilinin maddi tazminat alacağına yönelik temyiz talebi yönünden ;
Temyiz olunan, Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgilisine iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
Üye ...'ın muhalefetine karşı, Başkan . ..., ..., ... ve ...'nın oyları ve oy çokluğuyla,
15.05.2024 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY
I. ... Uyuşmazlık:
- Çoğunluk ile aradaki ... uyuşmazlık “iş kazası nedeni ile maddi tazminata esas ücretin belirlenmesi" yönünde tarafların temyizi üzerine bozulması nedeni ile İlk Derece Mahkemesinin bozmadan sonra hesaplanacak ve hüküm altına alınacak tazminatı, bilinen/iskonolu, bilinmeyen/iskontosuz dönem başlangıç ve bitiş tarihlerini değiştirmesinin davalı yararına lehine usulü kazanılmış hak olup olmayacağı, buna göre yeniden değerlemenin son karar tarihine yakın tazminata esas değerlere taşınıp taşınmayacağı” noktasında toplanmaktadır.
II. Karşı oy gerekçesi:
-
Belirtmek gerekir ki Sayın Özekes’inde değindiği gibi “Yargıtay tarafından neredeyse mutlak olarak, doktrinde de ağırlıklı olarak kabul edilen usuli müktesep hak kavramının kanuni bir kurum olmadığını, yargı kararları ile kabul edildiğini ortaya koymak gerekir. Usuli müktesep hak, bugün neredeyse usuli her sorunda, her derde deva bir kurum olarak gündeme gelmekte, sadece kanun yolunda değil, yargılamanın farklı kesitlerinde kullanılmaktadır. Bu kurumun kabul edilebilirliğinin tartışması bir yana, bu kadar geniş bir uygulama alanı bulması doğru değildir. Ayrıca usuli müktesep hak, usuli sorunları çözmeye gerçek anlamda da elverişli değildir. Nitekim, önceleri çok sınırlı kabul edilen usuli müktesep hakkında kapsamı genişlemiş, ancak bu genişlemenin sakıncaları ortaya çıktıkça Yargıtay, usuli müktesep hakka her geçen gün … birçok istisna da kabul etmiştir. En ilginç ve kendi içinde çelişkili durum ise kamu düzeninden kabul edilen usuli müktesep hakka, kamu düzenine ilişkin durumların istisna kabul edilmesidir. Bir şeyin kendisinin, kendisinin zıddı olması gibi garip, biraz da mantığı zorlayan bir durum ortaya çıkmaktadır(Pekcanıtez, .../Atalay, Oğuz/Özekes, Muhammet, Medeni Usul Hukuku, Ankara 2013. s: 2190).”
-
Öncelikle usulü müktesep hak, yasal bir kurum olmadığı gibi mahkemesince tarafların iddia ve savunmaları ile istisnalarına göre değerlendirilmesi gereken bir kavram olup, Yargıtay tarafından bozma kapsamında göre açıklayıcı ve yol gösterici şekilde kararda yer verilmesi beraberinde sakıncalara da yer verecektir. Zira mahkemenin eksik inceleme nedeni ile bozmaya uyması halinde usulü müktesep ... gözetme yönündeki bozmaya da uyduğu gibi bir sonuç çıkacaktır ki bu da mahkemenin bu yönde yapacağı değerlendirme ve tartışmanın önceden sınırlandırılması anlamına gelecektir.
-
Diğer taraftan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girmesi üzerine usulü müktesep hakkın yeniden kavram olarak değerlendirilmesi gerekir. Zira kanunun kısmi dava başlığı taşıyan 109 uncu maddesinin son fıkrasında açıkça “Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez.” düzenlemesine yer verilmiştir. Görüldüğü gibi kısmi miktar talep eden davacı, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmadığı ve açıkça da bakiye kısmından feragat etmedikçe geri kalan kısmını ek dava(veya ıslah) yolu ile edebilmektedir. O halde yargılama sırasında davacı tarafın kusur oranına, iş göremezlik oranına itiraz etmemesi, açıkça da feragat etmediği sürece kusur veya maluliyet oranının daha sonra lehine değişmesi halinde bakiyesini talep etme ... doğduğundan, usulü kazanılmış hak teşkil etmeyecektir.
-
Dairemizin 2021/6264 Esas, 2022/6811 Karar sayılı ilamında yazılı karşı oy gerekçelerinde açıklandığı üzere özellikle maddi tazminatın karar tarihine yakın verilerle hesaplanması gerektiğinden ve bu durum usulü kazanılmış hakkın istisnası olması nedeni ile çoğunluğun usulü kazanılmış hak teşkil ettiği” görüşüne katılınmamıştır. Zira;
6.Maddi tazminat hesapları yapılırken, en son bilinen ücret unsurlarının hesaplamada gözetilmesi gerektiğinden, hüküm gününe en yakın güne kadar yürürlüğe giren tüm asgari ücretlerin uygulanması gerekir. Daha önce bir veya birkaç hesap raporu verilmiş olsa bile, dava bitinceye kadar yürürlüğe giren asgari ücretlerden dolayı yeniden değişen değerler nedeni ile ek rapor alınması zorunludur.
-
Maluliyet oranı gibi zararın hesaplanmasına ilişkin diğer bir unsur da ücrettir. Asgari ücretin artması halinde, karar tarihine yakın ücrette değişeceğinden, bu ücrete göre zararın hesaplanması gerekmektedir. Zira asgari ücret, kamu düzeni ile ilgili olduğundan, davanın her aşamasında uygulanması zorunludur. Bozmadan sonra dahi asgari ücretlerde artış olmuşsa, yeniden tazminat hesabı yapılması gerekir. Yargıç, bir istek olmasa dahi, yargılamanın her aşamasında asgari ücret artışlarını doğrudan dikkate almakla yükümlüdür. Davacı, bilirkişi raporuna itiraz etmemiş olsa dahi, sonradan yürürlüğe giren asgari ücretlerin uygulanması kamu düzeni gereği ve zorunlu olduğundan, davalı yararına usulü kazanılmış hak oluşmaz.
-
Bozmadan sonra karar tarihine yakın veriler alındığında, bilinen/iskontolu, bilinmeyen dönem değişeceğinden ve bu kapsamda hesabın unsurları değişeceğinden, tazminat miktarı da elbette değişecektir. Bir tarafın ilerde değişecek diye kararı temyiz etmesi hayatın olağan akışına uygun olmayacaktır. Zira karar onanmış olsa idi hesaplama bilinen ücrete göre hesaplandığından sorun olmayacaktır. Ancak bozmadan sonra değişen durum nedeni ile daha önce doğmayan hesaba esas unsur olan ücrete itiraz etmeme usulü kazanılmış hak oluşturmayacaktır. Kaldı ki gerçek belli iken varsayıma gidilmez ilkesinin gözetilmesi gerekir.
III. Sonuç:
- Yukarda açıklanan nedenlerle bozma sonrası kamu düzeninden olan asgari ücrete ilişkin değişiklikler nedeni ile tazminatın karar tarihine en yakın verilerle hesaplanması gerektiğinden ve bu husus usulü kazanılmış hak oluşturmadığından, usulü müktesep hakkın gözetilmesi ve işlemiş devrenin ileri çekilmemesi görüşüne katılınmamıştır. Diğer taraftan davacının kararı temyiz ettiği de gözden kaçırılmıştır.