Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2023/5898 Kararı
MAHKEMESİ: İş Mahkemesi
SAYISI: 2022/87 E., 2023/4 K.
HÜKÜM/KARAR: Ret
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen hizmet tespiti davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın usulden reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulü ile incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili davalı iş yerinde 01.08.2011 30.09.2012 tarihleri arasında çalıştığını, sigorta primlerinin eksik ödendiğini, hizmet süresinin fiili duruma uygun olmadığını belirterek sigortalı çalışma süresinin tespitini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı işveren cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarının asılsız olduğunu, davacının, davalı işveren yanında 2012 yıl Mart ayında başladığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2.Fer'i müdahil Kurum vekili, hak düşürücü sürenin geçtiğini, hizmet tespitine ilişkin talebin yasal ve hukuksal tüm incelemeler sonucunda değerlendirilmesi, kurum kayıtlarının aksine eşdeğer nitelikte resmi belgelerle kanıtlanması gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 19.06.2019 tarihli ve 2015/453 E. 2019/210 K. sayılı kararıyla; "Açılan davanın kabulü ile; davacının ... sicil numaralı, Noah Tekstil... Ünvanlı işveren yanında;
01.08.2011 31.12.2011 tarihleri arasında 150 gün, günlük 27,90 TL ücretle,
01.01.2012 30.06.2012 tarihleri arasında 180 gün, günlük 29,55 TL ücretle,
01.07.2012 30.09.2012 tarihleri arasında 90 gün, günlük 31,35 TL ücretle, 506 sayılı Kanuna tabi olarak çalıştığının tespitine," karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı ve feri müdahil Kurum vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 06.10.2021 tarihli ve 2019/1547 Esas, 2021/1617 Karar sayılı kararıyla; ... 18. İş Mahkemesi'nin 19.06.2019 tarihli, 2015/453 Esas 2019/210 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı şirket vekili ile davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Kanun'un 353/1 b 1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.Mahkeme kararına karşı davalı ve feri müdahil Kurum vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
- Dairemizin 07.04.2022 tarihli ve 2022/289 E. 2022/5187 K. sayılı ilamında;"Eldeki davada, yalnızca tarafların bildirdiği tanık beyanları ile yetinildiği,bu tanıkların da bildirim tarihlerinin talep tarihinden sonraya ilişkin olduğu ve davacının çalışma iddiası ve süresi ile ilgili birbirinden farklı beyanda bulundukları, mahkemece bu çelişkilerin giderilmeden eksik araştırma ve inceleme sonucu karar verildiği anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular ile birlikte; mahkemece resen araştırma ilkesi gereğince, davacı ve davalı tarafların gösterdiği tanık beyanları ile yetinilmeyip, çalışmanın geçtiği iddia edilen dava konusu dönemde işyerinden bildirimi bulunup iptal edilmeyen diğer bordrolu tanıkların beyanlarına başvurulmalı, yeterli görülmediği takdirde davacının çalışmasını bilebilecek, çalışmasının geçtiği iddia edilen işyerine o tarihte komşu olan diğer işyerlerinin sahipleri ve iş yeri çalışanları, zabıta marifetiyle tespit edilerek, bilgi ve görgülerine başvurulmalı, varsa işçilik alacaklarına ilişkin dava dosyasının celbedilip incelenmeli, iddia edilen çalışmanın başlangıç ve bitiş tarihleri, işyerinde davacı tarafından ne süre ile ne iş yapıldığı, işyerinin kapsam, kapasite ve niteliğine göre eylemli çalışmanın var olup olmadığı, sürekli veya kesintili olup olmadığı, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek, çalışma olgusu böylece hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde belirlenmelidir.
Ayrıca karar başlığında davalı şirket ünvanın eksik bir şekilde Noah Tekstil olarak yazıldığı tespit edilmiş olunmakla bu hususta usul ve aykırıdır." gerekçeleriyle bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararında; tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; dosyada davacıya ait hiç gider avansının bulunmaması nedeniyle 21/09/2022 tarihli celsede "(davacı asile, vekillikten çekilme dilekçesinin tebliği için gerekli olan gider avansını yatırmaması ve bu nedenle vekalet görevinin halen devam ediyor olması nedeniyle) davacı vekiline, vekillikten çekilme dilekçesini, davacı asile tebliği için gerekli olan gider avansını (42,00*4) 27,55 + 9,00= 149,45 TL gider avansını yatırmak üzere H.M.K.'nın 114/1,g ile 115/2 maddeleri uyarınca 2 haftalık kesin süre verilmesine, verilen kesin süre içerisinde avansın yatırılmaması halinde dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verileceği hususunun son duruşma zaptının davacı vekiline tebliğ edilmesi suretiyle ihtarına" karar verildiği, davacı vekili adına çıkartılan son duruşma zaptı ekli tebligatın 01.10.2022 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, buna rağmen verilen kesin süre içerisinde gider avansının yatırılmadığı anlaşılmış, verilen kesin süre içerisinde gider avansının ikmal edilmemesi nedeniyle HMK'nın 114/1,g ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; Mahkemece verilen usulden ret kararının usul ve yasaya aykırı olup bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
- Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının 01/08/2011 30/09/2012 döneminde çalıştığının tespiti istemine ilişkindir.
-
İlgili Hukuk
-
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri ile 5510 sayılı Kanun'un 86 ncı maddesidir.
-
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114 üncü maddesinin 1 inci fıkrası g bendinde gider avansı dava şartı olarak düzenlenmiştir. Anılan Kanunun 120’nci maddesi “harç ve avans ödenmesi” başlığını taşımakta olup; “(1)Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. (2)Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması hâlinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir.” hükmünü içermektedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “delil ikamesi için avans” başlıklı 324 üncü maddesi ile; “(1)Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. (2)Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır. (3)Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işler hakkındaki hükümler saklıdır.” hükmü getirilmiştir.
Anılan Kanunun 325’inci maddesinde ise; “Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işlerde, hâkim tarafından resen başvurulan deliller için gereken giderlerin, bir haftalık süre içinde taraflardan birisi veya belirtilecek oranda her ikisi tarafından ödenmesine karar verilir. Belirlenen süre içinde bu işlemlere ait giderleri karşılayacak miktarda avans yatırılmazsa, ileride bu gideri ödemesi gereken taraftan alınmak üzere Hazineden ödenmesine hükmedilir.” hükmü yer almaktadır.
03.04.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin 45 inci maddesinde: “(1)Davacı, yargılama harçları ile her yıl Bakanlıkça çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Gider avansı, her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderler için davacıdan alınan meblağı ifade eder. (2)Adli yardım talebiyle açılan dava ve işlerde adli yardım konusunda bir karar verilinceye kadar harç, gider ve delil avansı alınmaz. Kanunlardaki özel hükümler saklıdır. (3)Gider avansının yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması halinde, mahkemece bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir. Dava şartı olan gider avansının yatırılmaması veya tamamlanmaması halinde, dava, dava şartı yokluğundan reddedilir. (4)Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Delil avansı, tarafların dayandıkları delillerin giderlerini karşılamak üzere mahkemece belirlenen kesin süre içinde ödemeleri gereken meblağı ifade eder. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. Taraflardan biri avans yükümlülüğünü yerine getirmediğinde, diğer taraf bu avansı da yatırabilir. Delil avansını yatırmayan taraf, o delilin ikamesinden vazgeçmiş sayılır. Tarafların üzerinde tasarruf edemeyecekleri dava ve işlerle, kanunlardaki özel hükümler saklıdır…” hükmü getirilmiştir.
Burada gider avansı ve delil avansı birlikte düzenlenmiş olup; gider avansının, her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderler için davalıdan alınan meblağı ifade ettiği, davacının, her yıl Bakanlıkça çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorunda olduğu, delil avansının ise tarafların dayandıkları delillerin giderlerini karşılamak üzere mahkemece belirlenen kesin süre içinde ödemeleri gereken meblağı ifade ettiği vurgulanmıştır.
Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 448’inci maddesine göre: “Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır.” Bu durumda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümleri tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal yürürlüğe girecektir.
Yukarıda açıklandığı üzere, Yönetmelikte gider avansının içinde delil avansı için gerekli giderler de gösterilmiştir. Gider avansının yatırılmaması halinde açılan dava, dava şartı yokluğundan reddedilir (Yön. m. 45/3), delil avansının yatırılmaması halinde ise, o delilden vazgeçilmiş sayılır (Yön. m. 45/3).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda öngörülen süreler, nitelikleri bakımından, taraflar için ve mahkemeler için konulmuş süreler olmak üzere ikiye, taraflar için konulmuş süreler ise kanunda belirtilen süreler ve hakim tarafından belirtilen süreler olmak üzere ikiye ayrılır. Kanunda belirtilen süreler; kanun tarafından öngörülmüş (cevap süresi, temyiz süresi gibi) süreler olup, bu süreler kesindir ve işlemin kanuni süresi içinde yapılıp yapılmadığı, mahkemece re’sen gözetilir. Hakimin tespit ettiği süreler ise kural olarak kesin değildir. Hakim, kendi tayin etmiş olduğu süreyi, 6100 sayılı Kanunun 90/2’nci maddesine göre iki tarafı dinledikten sonra haklı nedenlere dayanarak, azaltıp çoğaltabilir ve bu sürenin, kesin olduğuna da karar verebilir. (HMK m.94/2, HUMK m.159). Hakimin verdiği sürenin kesin olması için ya hakimin kesin olduğunu belirtmeksizin verdiği ilk sürede işlemin yapılmaması nedeniyle ilgili tarafın yeniden süre talep hakkının varlığı karşısında, bu talep üzerine hakimin verdiği ikinci sürenin kanundan kaynaklanan şekilde kesin olması (HUMK m.163, c.4, HMK 94/2); ya da hakimin tayin ettiği ilk sürenin kesin olduğuna karar vermiş olması gerekir. Hakimin tayin ettiği bu ilk sürenin kesin süre olarak hukuki sonuç doğurabilmesi için, buna ilişkin ara kararının kanuna ve içtihatlara uygun şekilde oluşturulması, hiçbir tereddüde yer vermeyecek derecede açık olması ve kesin süreye uyulmamasının sonuçlarının ilgili tarafa ihtar edilmesi gerekir. Kesin süreye ilişkin ara kararının verilmesiyle karşı taraf lehine usulü kazanılmış hak doğmaktadır. Başka bir deyişle; ister kanun, ister hâkim tarafından tayin edilmiş olsun, kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen işlemin, bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesi olanaklı değildir.
Öte yandan 6100 sayılı Kanunun 94’ücü maddesi uyarınca kesin süreye ilişkin ara kararın hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık olması, taraflara yüklenen yükümlülüklerin, yapılması gereken işlerin neler olduğunun ve her iş için yatırılacak ücretin hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması gerekir. Ayrıca verilen sürenin amaca uygun, yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır. Bazı hallerde kesin sürenin kaçırılması, o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, davanın kaybedilmesine neden olmaktadır. Böyle bir durumda, geciken adaletin adaletsizlik olduğu düşünülerek, davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere getirilen kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Bu cümleden olarak, kesin sürenin amacına uygun olarak kullanılması ve yeterli uzunlukta olmasının yanı sıra, tarafların yargılamadaki tutumları ile süreye konu işlemin özelliğinin de göz önünde bulundurulması gerekir.
Bu yasal düzenlemeler göstermektedir ki, taraflar; dinlenmesini istedikleri tanık ve bilirkişinin veya yapılmasını istedikleri keşif ve sair işlemlerin masraflarını, mahkeme veznesine yatırmaya mecbur olup, hâkim tarafından verilen sürede gerekli masrafı vermeyen tarafın talebinden sarfınazar ettiği kabul edilir. Hâkimin, bu masrafların yatırılması konusunda verdiği sürenin kesin olduğunu usulünce karara bağladığı hallerde, kesin süreye uymayan tarafın bu delile dayanma olanağı kalmaz. Kesin süre tarafların yanında hâkimi de bağlayacağından uyulmaması halinde, gereğinin hâkim tarafından hemen yerine getirilmesi gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.02.1983 gün 1980/1 1284, 1983/141; 22.11.1972 gün 8/832, 935; 13.10.2010 gün 2010/17 510 485; 28.04.2010 gün 2010/2 221 241; 28.03.2012 gün 2012/19 55 2012 249; 12.12.2012 gün 2012/9 1202 1218 sayılı kararları).
Açıklanan ilkeler çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde: 506 sayılı Kanun'un 6 ncı maddesinde ifade edildiği üzere “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve feragat edilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi karşısında, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davaların, kamu düzenine ilişkin olduğu, bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğunun gözetilmesi zorunludur.
506 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinde ve 5510 sayılı Kanunun 7 ve 8 inci maddelerinde çalıştırılanların işe alınmalarıyla kendiliğinden sigortalı olacakları, sigortalılar ile bunların işverenleri hakkında sigorta hak ve yükümlerinin sigortalının işe alındığı tarihten başlayacağı, bu suretle sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamayacağı ve vazgeçilemeyeceği yönünde düzenleme yapılmış olmakla, buna göre sigortalı olmak, kamu düzenine ilişkin, kişiye bağlı, vazgeçilemez ve kaçınılamaz hak ve yükümlülük doğuran bir hukuksal statü meydana getirmektedir ve kişiler ile sosyal güvenlik kuruluşlarının bu statünün oluşumundaki rolü de, yenilik doğurucu ve iradi bir durum değil, kanun gereği kendiliğinden oluşan statüyü belirlemekten ibarettir.
- Değerlendirme
Mahkemece bozma sonrası; 21.09.2022 tarihli celsede "(davacı asile, vekillikten çekilme dilekçesinin tebliği için gerekli olan gider avansını yatırmaması ve bu nedenle vekalet görevinin halen devam ediyor olması nedeniyle) davacı vekiline, vekillikten çekilme dilekçesini, davacı asile tebliği için gerekli olan gider avansını (42,00*4) 27,55 + 9,00= 149,45 TL gider avansını yatırmak üzere H.M.K.'nın 114/1,g ile 115/2 maddeleri uyarınca 2 haftalık kesin süre verilmesine, verilen kesin süre içerisinde avansın yatırılmaması halinde dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verileceği hususunun son duruşma zaptının davacı vekiline tebliğ edilmesi suretiyle ihtarına" karar verildiği, davacı vekili adına çıkartılan son duruşma zaptı ekli tebligatın 01/10/2022 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, buna rağmen verilen kesin süre içerisinde gider avansının yatırılmadığı, verilen kesin süre içerisinde gider avansının ikmal edilmemesi nedeniyle HMK'nın 114/1,g ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Eldeki dosya kapsamına göre davanın, 506 sayılı Kanun kapsamında hizmet tespiti istemini içermesi karşısında, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle, özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu gözetilerek; hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde, re'sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği gözetilmeksizin, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
Mahkemece, davanın kamu düzenine ilişkin olduğu ve davanın delil avansı yatırılmaması nedeniyle reddine karar verilemeyeceği gözardı edilerek, davanın esasına girilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı gerekçeyle reddi yönünde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
- Temyiz olunan mahkeme kararının BOZULMASINA, 2. Dosyanın kararı veren mahkemesine gönderilmesine,
Peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine,25.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.