Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2023/12407 Kararı

MAHKEMESİ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi

SAYISI: 2022/1709 E., 2023/59 K.

KARAR: Esastan red

İLK DERECE MAHKEMESİ: ... Batı 2. İş Mahkemesi

SAYISI: 2015/610 E., 2022/82 K.

Taraflar arasındaki iş kazasından maddi ve manevi tazminat istemi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabul ve kısmen reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı ve davalılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı ve davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi ve de davacı vekili tarafından duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek temyiz istemlerinin süresinde olduğu, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 05.12.2023 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmiştir. Duruşma günü duruşmalı temyiz eden davacı adına Av. ... geldi. Davalılar adlarına gelen olmadı. Gelen avukatın yüzüne karşı duruşmaya başlanıp sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra duruşmaya son verilerek; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

6100 sayılı HMK’nun 110 uncu maddesi kapsamında dava yığılması (objektif dava birleşmesi) kapsamında her bir talebin ayrı bir dava olduğu ve ayrı ayrı hüküm ve sonuç doğuracağı açıktır.

Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.

Dosya içeriğine göre davacı vekilinin 17.04.2015 tarihli dava dilekçesinde 1.000,00 TL maddi tazminat talep ettiği, 13.09.2017 tarihli dilekçesiyle maddi tazminat istemini 114.095,02 TL'ye artırırken, aynı dilekçede başvurma harcını da yatırarak ek dava mahiyetinde 100.000,00 TL manevi tazminat talep ettiği, İlk Derece Mahkemesinin 03.03.2022 tarihli kararında maddi istemin tam kabulüyle 114.095,02 TL'ye hükmedilirken, manevi istemin kısmen kabulüyle 50.000,00 TL manevi tazminata hükmedildiği, kararın davacı ve davalılar vekillerince istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesini yukarıda numarası belirtilen 19.01.2023 tarihli kararıyla istinaf başvurularının esastan reddine karar verildiği ve bu tarih itibariyle kesinlik sınırının 238.730,00 TL olup gerek kısmen kabul edilen gerekse kısmen reddolan maddi ve manevi tazminat tutarların birbirinden bağımsız olarak anılan kesinlik sınırının altında kaldığı anlaşılmakla temyiz itirazlarının miktardan reddine karar vermek gerekmiştir.

KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Davacı ve davalılar vekillerinin temyiz dilekçelerinin miktardan REDDİNE,

2.Peşin alınan temyiz harçlarının istek hâlinde ilgililere iadesine,

3.Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine

Üye ...'ın muhalefetine karşı, Başkan ..., ..., ... ve ...'ün oyları ve oy çokluğuyla,

05.12.2023 tarihinde karar verildi.

KARŞI OY GEREKÇESİ

  1. Çoğunluk ile aradaki temel uyuşmazlık “temyiz kesinlik sınırının belirlenmesinde maddi ve manevi tazminat istemleri yönünden ayrı ayrı mı yoksa toplamlarının mı dikkate alınacağı, buradan varılacak sonuca göre davalılar vekili tarafından temyiz incelemesine her biri 238,730,00 TL kesinlik sınırı altında kalan ancak toplamda geçen maddi ve manevi tazminat istemlerinin kesinlik kapsamında kalıp kalmadığı ve temyizi kabil nitelikte olup olmadığı” noktasında toplanmaktadır.

  2. Çoğunluk görüşü ile maddi tazminat ve manevi tazminat miktarlarının davaların yığılması nedeni ile ayrı ayrı kesinlik sınırına tabi olduğu kabul edilerek, her biri karar tarihi itibari ile temyiz kesinlik sınırı altında kaldığı gerekçesi ile tarafların temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.

  3. Gerekçesi açısından bugün de geçerliliğini koruyan 07.02.1945 tarihli ve 1944/19E.,1945/4 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; dava dilekçesinin talep sonucu bölümünde davacı, neye karar verilmesini (başka bir ifade ile davalının neye mahkum edilmesini) istediğini açıkça yazar. Kuşkusuz talebin birden fazla kalemleri kapsaması hâlinde de davacının talep sonucu, asıl talep ve yardımcı (fer'i) talepler olmak üzere iki bölümden oluşur. Davacının birden fazla davasını aynı dava dilekçesi ile açması hâlinde, bu durum "objektif dava birleşmesi" olarak tanımlanır ve davacının, her davaya ait talep sonucunu açıkça ve ayrı ayrı göstermesi gerekir (Kılıç, Açıklamalı İçtihatlı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, ... 2011, C.I, s. 1454).

  4. Doktrinde objektif dava birleşmesi ya da kümülatif dava yığılması olarak adlandırılan bu kurum, HMK’da “davaların yığılması” terimi benimsenerek düzenlenmiştir(HMK. Mad. 110). Davaların yığılmasının usul ekonomisine ve çelişkili kararlar verilmesini engellemeye hizmet ettiği kabul edilmektedir.

  5. Davacının aynı davalıya karşı olan birbirinden bağımsız birden fazla talebini, aralarında bir derecelendirme ilişkisi yani aslilik fer’ilik ilişkisi kurmadan aynı dava dilekçesinde ileri sürmesine davaların yığılması denir. Bu dava çeşidinde taleplerin tümü birbirinden bağımsız, eş değer ve aynı derecede öneme sahiptir. Her bir talep farklı edimlerin gerçekleştirilmesine yönelmiştir.

  6. Davaların yığılması söz konusu olduğunda, görünüşte tek dava, gerçekte ise talep sayısınca dava mevcuttur. Her bir talep için dava dilekçesinde vakıaların ayrı ayrı belirtilmesi ve ispat edilmesi gerekir. Mahkeme de her bir talep hakkında ayrı ayrı inceleme yapacaktır, taleplerden birinin kabulüne diğerinin ise reddine karar verebilir. Yani, görünüşte tek hüküm, gerçekte ise talep sayısınca hüküm mevcuttur. Mahkeme, taleplerin tümü hakkında ayrı ayrı karar vermek ve bunları hüküm fıkrasında göstermek zorundadır. Mahkemenin, taleplerin tümü hakkında tek ve aynı şekilde karar verme zorunluluğu yoktur. Dava şartları, her bir talep bakımından ayrı ayrı belirlenir (Pekcanıtez Usul, Medeni Usul Hukuku, C. II, ... 2017, s.1093 ).

  7. Önemle vurgulanmalıdır ki; kesinlik sınırının belirlenmesi kamu düzenindendir ve kesinlik sınırı belirlenirken davanın değeri esas alınır. Davanın değeri ise genel anlamıyla, bir davadaki taleplerin toplamıdır.

  8. Birleştirilen davalarda, kesinlik sınırı her dava için ayrı ayrı belirlenir (Kuru B., Hukuk Muhakemeleri Usulü, C.V, ... 2001, s. 4514).

  9. İhtiyarî dava arkadaşlığında, kesinlik sınırı her dava arkadaşının davası için ayrı ayrı belirlenir (Kuru, B.; s. 4514).

  10. Karşılık davada, kesinlik sınırı asıl dava ve karşılık dava için ayrı ayrı belirlenir (Kuru, B.; s. 4514).

  11. İş uyuşmazlıklarında birden fazla talep içeren tazminat ve alacak istemi, iş sözleşmesinden kaynaklanıp, hesabın unsuru olan hizmet süresi ve ücret her bir kalemi ayrı ayrı etkilediğinden her bir alacak kalemi açısından değil toplam alacak miktarı yönünden kesinliğe bakılmaktadır.

  12. İş kazası nedeni ile maddi tazminat ve manevi tazminat miktarlarında hesabın unsurları farklı ise de tarafların kusur oranları maddi tazminatı doğrudan etkilerken, manevi tazminatı da dolaylı olarak etkilediğinden, maddi tazminatın kusur oranı yönünden bozulması, manevi tazminatı da dolaylı olarak etkileyeceğinden, temyiz sınırı açısından maddi ve manevi tazminatın toplamının dikkate alınması kaçınılmazdır.

  13. Anayasa’nın 36 ncı maddesinin 1 inci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36 ncı maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6 ncı maddesinin 1 inci fıkrasında; “Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar...konusunda karar verecek olan,...bir mahkeme tarafından davasının...görülmesini istemek hakkına sahiptir...” yönünde düzenleme bulunduğu görülmektedir. Anayasa Mahkemesinin bir kararında da “...Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hale getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlâl edebilir (Özkan Şen B. No: 2012/791, 07/11/2013, § 52)” şeklinde tespitlere yer verilmiştir. Mahkemeye erişim hakkı sadece ilk derece mahkemesine dava açma hakkını değil eğer iç hukukta itiraz, istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise üst mahkemelere başvurma hakkını da içerir (Bayar ve Gürbüz/Türkiye, B. No: 37569/06, 27.11.2012, § 42).

  14. Belirtmek gerekir ki asıl olan kanun yoluna başvurudur. Buradaki sınırlamalar ise ölçülü olmalı ve erişim hakkını önemli ölçüde etkisizleştirmemelidir. Aynı vakıaya dayalı birden fazla talebin veya aynı vakıa nedeni ile aynı davada talepte bulunanların ayrı ayrı kesinlik sınırına tabi tutularak mahkemeye erişim hakkının sınırlandırılması, kusur veya maluliyet oranın farklı farklı belirlenmesine neden olacak ve erişim hakkını etkisizleştirecektir.

  15. Somut olayda davacı aynı olaydan kaynaklanan zarar nedeniyle davalıya karşı olan birden fazla talebini (maddi ve manevi tazminat) aynı davada birleştirmiştir. Objektif dava birleşmesi olarak adlandırılan bu durumda taleplerin her biri ayrı dava olmakla birlikte, görünüşte tek bir hüküm bulunduğundan temyizde kesinlik sınırının tespiti için temyiz edilen maddi ve manevi tazminat tutarlarının toplamları esas alınmalıdır.

  16. Aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.09.2019 tarih ve 2018/4 375 Esas, 2019/473 Karar, 30.04.2019 tarih ve 2017/4 1394 Esas, 2019/494 Karar ve 30.03.2021 tarih ve 2019/(21)10 768 Esas, 2021/361 Karar sayılı ilamlarında kabul edilmiştir.

  17. Kaldı ki davacı tarafın temyizi üzerine, toplam miktardan duruşma istemi değerlendirilmiş ve toplam miktarın duruşma talep edilebilecek miktarın üzerinde olduğu gerekçesi ile temyiz istemi duruşmalı yapılmıştır. Duruşma miktarının toplam değere göre kabul edilmesi ile her talebin ayrı ayrı kesinlik sınırı yönünden kabul edilmesi bir çelişkidir. Duruşmalı yapılan bir temyiz incelemesinin her bir talep yönünden kesinlik sınırı nedeni ile reddi mahkemeye erişim hakkının ihlalini oluşturmaktadır.

  18. Sonuç itibari ile somut uyuşmazlıkta tazminat istemlerinin her bir davacı yönünden temyiz isteminin kesinlik sınırından reddi isabetli olmamıştır. Duruşmalı miktar kesinlik sınırının da üstünde olduğundan duruşmalı yapılan davanın esastan incelenmesi gerekir. Açıklanan gerekçe ile çoğunluğun kesinlikten ret kararına katılınmamıştır.