T.C.

İSTANBUL

ASLİYE 2.TİCARET MAHKEMESİ

DOSYA NO : 2024/224

KARAR NO : 2024/298

DAVA : TESPİT (Organik Bağın Tespiti)

DAVA TARİHİ : 13/05/2022

KARAR TARİHİ : 15/04/2024

Yukarıda açık kimliği yazılı taraflar arasında görülen TESPİT davasının mahkememizde yapılan yargılaması sonunda:

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

DAVA;

Davacı vekili ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesine verdiği dava dilekçesinde özetle; Davalı ...Şirketinin 28/02/2003 tarihinde kurulduğunu ve o zamandan bu yana .. Ticaret Sicili Müdürlüğü'ne bağlı aktif olarak faaliyet gösterdiğini, davalı şirketin 2003 yılında ticaret siciline kayıt ettirilmiş olmasına rağmen 2017 yılında ... kendi internet sitesinde "..." başlığı ile duyuruda bulunulduğu "..." başlığı ile buna ilişkin çıkan haberleri paylaştığını, davalı Şirketin şirket unvanı ile terkin edilmiş şirketlerin unvanları arasındaki farklılık küçük kelime oyunlarından ibaret olduğunu, davalı şirketin terkin edilmiş şirketler ile aynı faaliyet kolunda çalışmayı sürdürmekte ve aynı amblemi kullandığını, davalı şirketin kendini sosyal medya hesaplarında kurulduğu tarihe gönderme yaparak "..." ve "..." olarak tanıttığını, borçlu şirket ile davalı şirket arasındaki ilişkinin basit bir 'bağ'dan ibaret olmadığını, davalı şirket tüm unsurları ile borçlu şirketin devamı niteliğinde olduğunu, davalı şirketin yeni bir şirket görünümünde olsa dahi tek değişilik borçlu şirketin unvanındaki kelime oyunundan ibaret olduğunu bu yolla borçlu şirketin içi boşaltılarak alacaklıların alacaklarına ulaşmasını engellemek istediklerini, davalı şirketin borçlu şirketlerin devamı niteliğinde olduğunu ve davalı şirketin de kendisini gerek internet sitesinde gerekse sosyal medya hesaplarında bu şekilde tanıttığını belirterek terkin edilmiş olan ...ŞTİ ve ...ŞTİ arasında mevcut ve geçerli bir organik bağın olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP:

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Organik bağ olgusu 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve sair mevzuatta tanımlanmamış olmakta birlikte, teamüller ve Yargıtay içtihatları ile ortaya çıkmış bir kavram olup, organik bağın varlığı ancak belirli kriterlerin varlığı halinde söz edilebileceğini, salt unvan benzerliği veya sektörel yakınlık şirketler arasında organik bağ bulunduğuna delalet etmemekte tüm bunların yanı sıra iktisadi bütünlük aranması gerektiğini, Ticaret Sicil kayıtları ile sabit olduğu üzere Müvekkil şirketin 2003 yılında kurulduğunu ve kuruluşundan bu yana ... vergi kimlik numarası ile faaliyetine devam ettiğini, tüzel kişiliklerin vergi kimlik numarası unvan değişikliğinden dahi etkilenmemekte olduğunu, gerçek kişililerin kimlik numarası gibi tüzel kişiliği rakamsal olarak tanımlar mahiyette olduğunu, birbirinin devamı niteliğinde olan ve Yargıtay nezdinde kabul gören organik bağ kriterlerine sahip olan tüzel kişiliklerin, ayrı vergi kimlik numarası ile faaliyet gösterdiği hususu da bilinmektedir. Nitekim dava dışı borçlu olduğu iddia edilen şirketlerin vergi kimlik numaraları ... şeklinde aynı olmak üzere, iki şirket de ticari faaliyetlerine işbu numara ile devam ettiğini. Müvekkil şirket ile dava dışı borçlu şirketlerin vergi kimlik numaralarının farklı olması dahi Müvekkil şirket ile dava dışı şirketler arasında organik bağ olduğu ve Müvekkil şirketin bu şirketlerin “devamı” olduğu iddiasını tek başına çürütür mahiyetinde olduğunu, yerleşik Yargıtay içtihatları ile organik bağ iddiasının sutistimal edilmemesi sağlanmaya çalışmakta; tek başına şirketlerin kurucularının aynı olmasının şirketler arasında organik bağ bulunduğu anlamına gelmediği, aynı gruba ait olan şirketlerin aralarında organik bağ bulunması dahi olağan olmakla beraber sorumluluk için yalnızca bunun yeterli olmadığı, yalnızca faaliyet konularırın aynı olmasının aynı grubun şirketlerinin aralarında organik bağın varlığının kabulü için olmadığını ortaya koyduğunu, yüksek mahkemelerin dahi belirli kriterlerin birlikte bulunması koşulunu aramaktayken, karşı tarafın facebook ve benzeri sosyal medya gönderileri ile müvekkil şirketin dava dışı borçlu olduğu iddia edilen şirketlerin devam olduğu algısı yaratmaya çalıştığını, Ticareti Sicil kayıtları ile sabit olan unsurların aksinin sosyal medya gönderileri ile ispat edilmesi hukukun temeli ile bağdaşmadığını, davacının tek dayanağı ve delil olduğunu iddia ettiği belgelerin bir kısım üçüncü kişilerce hazırlanan gayri resmi dokümanlar olduğunu, davacı tarafın dava dışı borçlu şirketlerin sicilden terkin edilmek sureti ile tüzel kişiliklerini kaybettiğini iddia ettiğini ancak iş bu iddiasını ispat eder bir belge sunmadığını, dosya içerisinde borçlu olduğu iddia edilen şirketlerin ticaret sicilinden terkin edildiğine dair bir evrağın da bulunmadığını, müvekkil şirketini 2003 yılında kurulduğunu, davacının kelime oyunu olarak nitelediği hususun algı yaratmaya yönelik olduğunu, mesnetsizce "...." olarak tabir edilen hususun müvekkil şirket bir Anonim Şirket olarak kurulmuş olduğunu ve dava dışı şirketlerin Ltd Şti. olduğunu, bu iki şirket türü arasındaki kuruluş farkları ile esaslı unsurlarının kelime oyunu gibi basit bir tabirle ifade edilemeyeceğini belirttiği, alacağını tahsil edebilmek adına ilgisiz unsurların bütünlük sağladığını iddia eden davacının salt unvan benzerliğinden yola çıkarak, kuruluşundan bu yana aynı vergi kimlik numarası ile faaliyet göstermekte olan müvekkil şirketi sorumlu tutabilmesinin hukuki aykırı olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:

Dava, davalı şirket ile dava dışı terkin edilmiş şirketler arasındaki organik bağın tespiti istemine ilişkindir.

Dava ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmıştır. Mahkeme yargılama sonunda verdiği 19.09.2023 tarih ve ... E. ...K.sayılı kararı ile davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar vermiştir.

Hükmün istinafı üzerine İstanbul BAM 12.HD. 21.02.2024 tarih ve 2024/275 E. 2024/286 K.sayılı kararı ile "Davacının dava dışı şirketten olan alacağı mahkeme kararı ile kesinleşmiş olup ihtilaf konusu değildir. İhtilaf şirketler arasında organik bağ olup olmadığı, davacının alacağının tüzel kişilik perdesinin aralanması yoluyla şirkete veya şirket ortağı ve yetkilisine başvurulup başvurulamayacağı, iktisadi birlik mevcut olup olmadığı noktasındadır. Şirketler arasında organik bağ bulunup bulunmadığı hususlarının tespiti şirketler hukuku gözetilerek yapılacak inceleme ile belirlenebilecektir.Ticaret şirketleri TTK'da düzenlenmiştir. Şirketler arasında ki ilişkinin tespiti Ticaret Kanunu hükümlerinin yorumlanması ile mümkündür. Elde ki dava niteliği itibariyle HMK 4-(1)-a maddesine göre ticari bir davadır." gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 19/09/2023 Tarih ... Esas... Karar sayılı hükmün HMK.'nın 353(1)a-3 gereği kaldırılmasına, davanın, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 114/1-c bendinde düzenlenen mahkemenin görevli olması ile ilgili dava şartı yokluğu nedeniyle aynı yasanın 115/2 fıkrası gereğince usulden reddine, 6100 sayılı HMK. 20.maddesi gereğince kararın tebliği tarihinden itibaren iki hafta içerisinde taraflardan birinin başvurusu halinde dosyanın görevli bulunan İstanbul Asliye Ticaret Mahkemeleri'ne gönderilmesine karar vermiştir.

Davacının talebi, davalı şirket ile dava dışı ticaret sicilinden terkin edilmiş şirketler (...Şti. İle ... Ltd. Şti.) arasında organik bağ olduğunun tespiti istemine yöneliktir.

Dava şartları 6100 sayılı HMK.nun 114.maddesinde düzenlenmiştir.

Davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması gerektiği HMK.nun 114/1-h. maddesinde belirtilmiş bir dava şartıdır. Diğer bir anlatımla davacının dava açmakta hukuki bir yararının bulunması gerekir.

Aynı yasanın 115/1.maddesi gereğince de mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır.

Öyleyse davacının dava açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığının tartışılması gerekmektedir.

Mahkemelerden istenilen hukuki korunmaya göre davalar eda davaları, tespit davaları ve inşai davalar olarak ayrılmaktadır. Eda davalarında, bir şeyin yapılması, bir şeyin verilmesi veya bir şey yapılmaması istenmekte iken; inşai (yenilik doğuran) davalar ile de var olan bir hukuki durumun değiştirilmesi, kaldırılması veya yeni bir hukuki durumun yaratılması istenir. İnşai davanın kabulü ile yeni bir hukuki durum yaratılır ve hukuksal sonuç genellikle bir yargı kararı ile doğar. Tespit davaları ise bir hakkın veya bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının yahut bir belgenin sahte olup olmadığının tespitine ilişkin davalardır. Tespit davası kendine özgü davalardan olup dava sonucunda verilen kararın icra ve infaz kabiliyeti yoktur.

Tespit davalarında davacının amacı, bir hak veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun veyahut içeriğinin belirlenmesi olup hak veya hukuki ilişkinin varlığı yahut yokluğu tespit davası açılabilmesi için tek başına yeterli değildir. Bundan başka, tespit davasının dinlenebilmesi için konusunu oluşturan hak veya hukuki ilişkinin var olup olmadığının Mahkemece hemen tespit edilmesinde davacının korunmaya değer güncel bir hukuki yararının bulunması gerekir.

Tespit davasının konusunun hak veya hukuki ilişki olması ve davacının tespit davası açmakta güncel hukuki yararının bulunması dava şartıdır. Açılan tespit davasında, bu iki şartın birlikte bulunup bulunmadığı, diğer dava şartlarında olduğu gibi davanın her aşamasında Mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gerekmekte olup, bu şartların bulunmaması hâlinde Mahkemece esas hakkında incelemeye girmeden davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi gerekmektedir.

Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür; bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hâllerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararın bulunması dava şartı olup yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi hâkim tarafından da resen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti hâlinde davanın 6100 sayılı Kanun'un 115 inci maddesine göre dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir (Emsal; Yargıtay 9.HD.nin 25.01.2023 tarih ve 2022/17727 E. 2023/1391 K. ile Yargıtay HGK.nun 22.10.2019 tarih ve 2017/8-1854 E. 2019/1096 K. İle 22.05.2013 tarih ve 2013/22-561 E. 2013/733 K. ile 01.02.2012 tarihli ve 2011/10-642 E. 2012/38 K. ile 30.05.2001 tarihli ve 2001/14-443 E. 2001/458 K.ile 24.06.1992 tarih ve 1992/1-347 E. 1992/396 K. ve)

Benzer şekilde Yargıtay 11.HD.nin 27.03.2019 tarih ve 2018/1052 E. 2019/2312 K. Sayılı içtihatlarında da işaret edildiği üzere; hukuki yararın hukuk düzenince kabul edilmiş meşru ve güncel olması gerektiği, bir tespit davasının kabule şayan olabilmesi için ise hukuki yararının bulunması gerektiği, davacının tespit davası ile istediği hukuki korumadan diğer dava çeşitlerinden birisi ile sağlanabildiği durumlarda tespit davası açmakta hukuki yararın bulunmadığının kabulü gerektiği, işbu tespit davası ile ulaşılmak istenen hukuki korumaya tasarrufun iptali, alacak, tazminat gibi diğer dava türlerinden biri ile sağlayabileceği gerekçesi ile davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir (Benzer şekilde aynı dairenin 16.01.2017 tarih ve 2015/13552 E. 2017/278 K. İle Yargıtay 21.HD.nin 29.03.2018 tarih ve 2016/19615 E. 2018/3091 K. ile İstanbul BAM 12. HD.nin 09.12.2022 tarih ve 2022/1880 E. 2022/1749 K. İle aynı dairenin 23.06.2022 tarih ve 2022/903 E. 2022/948 K. İle İzmir BAM 1. HD.nin 06.03.2023 tarih ve 2021/1975 E. 2023/511 K.).

Açıklanan nedenlerle, davacının, terkin edilen şirketler hakkında icra takibi başlattıklarını ancak şirketlerin terkin olması nedeniyle takiplerin sonuçsuz kaldığını, bu nedenle davalı şirket ile terkin edilen şirketler arasındaki organik bağ olduğunu iddia ederek bu bağın tespitini talep ettikleri anlaşılmaktadır. Davacının tespit davasına konu ettiği talebi bir eda davasında ileri sürülebilecek niteliktedir. Görülmekte olan veya açılacak bir davada iddia ve savunma olarak ileri sürülebilecek hususlarda ayrı bir tespit davası açmakta hukuki yarar yoktur. Bu nedenle davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine karar vermek gerekmiş olup aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;

Davacının 6100 sayılı HMK.nun 114/1-h. ve 115.maddeleri gereğince dava açmakta hukuki yararı bulunmadığından davanın usulden REDDİNE,

  1. Alınması gerekli 427,60. TL karar ve ilam harcının, peşin alınan 80,70. TL harçtan mahsubu ile 346,90. TL eksik harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,

  2. Davalı vekille temsil olunduğundan yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 17.900,00. TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp DAVALIYA VERİLMESİNE,

  3. Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin KENDİ ÜZERİNDE BIRAKILMASINA,

  4. Taraflarca yatırılan avansın kullanılmayan kısmının, karar kesinleştiğinde ilgili tarafa İADESİNE,

Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, tarafların yokluğunda, HMK.nun 345.maddesi gereğince, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.15/04/2024

KATİP

HAKİM