Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2024/181 Esas - 2024/510 Karar

T.C.

ANKARA

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

3. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2024/181

KARAR NO : 2024/510

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A

K A R A R

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi

TARİHİ : 29/11/2023

NUMARASI : 2023/780 Esas - 2023/841 Karar

DAVACI :

VEKİLİ :

DAVALI :

DAVA : Bankalarca Kullandırılan Ticari Kredilerden Ve Ticari Kredili Mevduatlardan Kaynaklanan Davalar (İtirazın İptali)

İSTİNAF TALEBİNDE

BULUNAN : Davacı

KARAR TARİHİ : 06/03/2024

GEREKÇELİ KARAR

YAZIM TARİHİ : 06/03/2024

Mahkemece yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı, süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dava dosyası incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:

Davacı vekili 17/11/2023 tarihli dava dilekçesiyle; müvekkili banka ile davalı arasında kredi sözleşmesi imzalandığını ve davalıya ticari kredi kartı tahsis edildiğini, ancak davalının kredi kartının kullanımından kaynaklanan borcunu süresinde ödemediğini, devam eden süreçte ödenmeyen banka alacakları nedeniyle davalıya hesap kat ihtarnamesi keşide edildiğini, ancak verilen süre içerisinde borç hesabının kapatılmadığını, bu nedenle Ankara Banka Alacakları İcra Müdürlüğü'nün 2023/56212 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının ise takibe itiraz ettiğini ve icra takibinin durduğunu, davalının haksız ve kötüniyetli olarak borca itiraz ettiğini belirterek, öncelikle davalı borçlunun menkulleri, gayrimenkulleri, alacakları ile 3. kişilerdeki hak ve alacakları üzerine mümkünse teminatsız olarak ihtiyati haciz uygulanmasına, bunun yanı sıra itirazın iptaline ve takibin devamına, ayrıca davalı aleyhine %20'den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı adına usulüne uygun olarak tebligat çıkarılmış olup, tebligat parçasının 27/11/2023 tarihinde tebliğ edildiği, ancak davalının cevap dilekçesi ibraz etmediği görülmüştür.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:

Mahkemece; davalının kullanımına tahsis edilen kredi kartının "ticari kredi kartı" adı altında sınıflandırıldığı anlaşılmakta ise de bir bankanın kredi kartı sözleşmesinin sırf ilgili banka tarafından "ticari kredi kartı sözleşmesi" olarak tanımlanmış olması nedeniyle anılan kredi kartı sözleşmesi uyarınca açılacak her davanın "mutlak ticari dava" olarak nitelendirilmesinin mümkün olmayacağı, görev tasnifinin yargı makamları tarafından takdir edileceği, yapılan incelemede davacı banka ile davalı gerçek kişi arasında imzalanan kredi kartı sözleşmesinin salt davacı banka tarafından yapılan "ticari kredi kartı sözleşmesi" ibaresine/tanımlandırmasına dayanılarak "mutlak ticari dava" olarak nitelendirilemeyeceği, bununla birlikte anılan sözleşme kapsamında davalı gerçek kişinin, "ticari şirket namına" kullanmadığı kredi kartı ile ilgili işlemlerin yasal "tacir sınıflandırma" kriterlerine uygun olduğuna dair başka bir tespite de rastlanılmadığı, bu hali ile davanın "mutlak ticari dava" olarak değerlendirilemeyeceği, bununla birlikte; "mutlak ticari dava" niteliği taşımadığı anlaşılan dava ile ilgili olarak görev müessesesinin tetkikinde 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 4/1. maddesi uyarınca davanın, "nispi ticari dava" olup olmadığının tespitinin gerektiği, mahkemece davalı gerçek kişinin "tacir sıfatının" bulunup bulunmadığı hususunun araştırılması amacıyla Ankara Ticaret Odası'na, Ankara Esnaf ve Sanatkarlar Odası'na ve Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı'na müzekkere yazıldığı, Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı Çankaya Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından sunulan 27/11/2023 tarih ve 546314 sayılı cevabi yazı kapsamında, "davacı gerçek kişinin "serbest Meslek Kazanç Defteri" tuttuğunun, 2022 takvim yılı gayrisafi hasılatının 25.483,34 TL., 2023 son dönem gelir geçici vergi beyannamesindeki brüt satış tutarının 20.757,58 TL olduğunun" bildirildiği, bu doğrultuda davalının "tacir sıfatının" bulunmadığı ve söz konusu davanın, "nispi ticari dava" olarak dahi kabul edilemeyeceği, kısaca davacı banka ile davalı gerçek kişi arasındaki ilişkinin bir "banka-tüketici ilişkisi", gerçek kişinin kredi kartı işlemlerinin ise "tüketici işlemi" olduğu gerekçesiyle,"1)Mahkememizin görevli olmadığı ve bu doğrultuda dava şartı noksanlığı bulunduğu anlaşıldığından, davanın USULDEN REDDİNE;" karar verilmiştir.

İSTİNAF SEBEPLERİ:

Davacı vekili istinaf dilekçesiyle; mahkeme kararının hatalı olduğunu, davaya konu icra dosyasına dayanak teşkil eden hususun ticari kredi kartından kaynaklanan borç niteliğinde bulunduğunu, mahkemenin bu konuda araştırma yapmaksızın karar verdiğini belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

GEREKÇE:

Dava, taraflar arasında imzalanan 11/04/2022 tarihli "Gerçek Kişi Tacir Şirket Kredi Kartı Üyelik Sözleşmesi"nden kaynaklanan borcun tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali ve takibin devamı ile %20'den az olmamak üzere icra inkar tazminatı talebine ilişkindir.

Ankara Banka Alacakları İcra Müdürlüğü'nün 2023/56212 Esas sayılı icra dosyası ile davacı tarafından, davalı hakkında 211.404,85 TL asıl alacak, 11.541,15 TL işlemiş faiz ve 1.731,17 TL faiz gider vergisi olmak üzere toplam 224.677,17 TL alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibinde bulunulmuş, ödeme emrinin tebliğ edilmesi üzerine davalı süresinde takip konusu borca ve ferilerine itiraz etmiştir.

Mahkemece, davanın nispi ticari dava ve mutlak ticari dava olarak kabul edilemeyeceği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiş, karar, davacı tarafından istinaf edilmiştir.

Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı bankadan alınıp kullanılan kredi kartı borcundan kaynaklanmaktadır.

Kart çıkaran kuruluşlar (bankalar) tarafından kart hamilleri aleyhine açılacak davalarda görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi mi yoksa asliye hukuk mahkemesi mi olduğu hususu tartışmalıdır. Özellikle, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde 6335 Sayılı Kanunla yapılan değişiklik uyarınca 01/07/2012 tarihinden itibaren asliye ticaret mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisi haline dönüştürüldükten sonra bu konudaki tartışmalar yoğunlaşmıştır.

Bu noktada, kart çıkaran kuruluşlar (bankalar) tarafından kart hamilleri aleyhine açılan davalarda görevli mahkemenin belirlenmesinde, konuya ilişkin yasal düzenlemeler hakkında kısa bir açıklama yapılmasında yarar görülmüştür.

Türkiye’de kredi kartları ile ilgili ilk yasal düzenleme 14/03/2003 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 4822 Sayılı Kanun ile 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a "Kredi Kartları" kenar başlıklı 10/A maddesi eklenmek suretiyle yapılmıştır.

Böylece kredi kartları 4077 Sayılı TKHK kapsamına alınmıştır. 4077 Sayılı Kanun'un "Tüketici Mahkemeleri" başlıklı 23. maddesinde, davayı açanın sıfatına bakılmaksızın bu kanundan doğan uyuşmazlıkların tüketici mahkemelerinde görüleceği hükme bağlanmıştır.

01/03/2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5464 Sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 44. maddesinde ise, 4077 Sayılı Kanun'daki düzenlemeden farklı olarak davayı açanın sıfatına göre değişen bir görev düzenlemesine gidilmiştir.

5464 Sayılı BKKKK’nun 44/1. maddesine göre: "Bu kanunun uygulanmasıyla ilgili uyuşmazlıklarda kart hamilinin tüketici olması halinde 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 22. ve 23. maddeleri hükümleri uygulanır." Belirtilen yasal düzenleme ile tüketici sıfatını haiz kart hamilleri tarafından kart çıkaran kuruluşlar (bankalar) aleyhine kredi kartı uyuşmazlığı nedeniyle açılacak davalarda tüketici mahkemeleri görevli kılınmıştır. Bu konuda uygulama birliği bulunduğundan tartışma da yaşanmamıştır.

Tartışma, 5464 Sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesindeki görev düzenlemesi ile ilgili olarak karşımıza çıkmıştır. Tartışmaların konusunu iki farklı görüş oluşturmaktadır. Bir görüşe göre; banka kredi kartı sözleşmeleri 6102 Sayılı TTK’nun 4/1-f maddesinde düzenlenen bankacılık işlemlerinden olup mutlak ticari davalardan sayıldığından kredi kartı uyuşmazlıkları nedeniyle kart çıkaran kuruluşlarca (bankalarca) kart hamilleri aleyhine açılan davalarda görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesidir. Diğer bir görüşe göre; 5464 Sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesinde, 1086 sayılı HUMK’un görev ve yetkiye ilişkin hükümlerine atıfta bulunulmuş olup, HMK’nun 447/2 maddesi uyarınca "1086 Sayılı HUMK’na yapılan yollamaların, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılacağı", HMK’nun 2. maddesinde ise "Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın mal varlığına ilişkin davalarda görevli mahkemenin aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesi" olduğunun hükme bağlandığı, ticari davaların usul kanunlarında değil, Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlendiği gözetildiğinde kart çıkaran kuruluşlarca tüketici sıfatını haiz kart hamilleri aleyhine açılacak davalarda görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir.

Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da 07/02/2007 tarih ve 2007/19-50 E,2007/50 K sayılı kararında, bankalarca kart hamilleri aleyhine açılacak davalarda ticaret mahkemelerinin değil genel mahkemelerin, somut olayda dava değerine göre asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğunu açıkça belirtmiş ve ikinci görüşü benimsemiştir.

Görevin belirlenmesinde, 01/10/2011 tarihine kadar yürürlükte kalan 1086 sayılı HUMK dönemi ile bu tarihten sonra yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK döneminde açılan davalar bakımından ayrı ayrı değerlendirme yapılmasında fayda vardır.

Tekrar etmek gerekirse, 5464 Sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesinde "1086 sayılı HUMK’un görev ve yetkiye ilişkin hükümlerine" atıf yapılmıştır. 01/10/2011 tarihine kadar yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK’un göreve ilişkin hükümleri anılan Kanunun 1-8. maddelerinde düzenlenmiştir. HUMK’un 8/1. maddesine göre mal varlığına ilişkin davalar yönünden görevli mahkeme dava değerine göre belirlenmekte ve Kanunda öngörülen ve her yıl yeniden değerleme oranına göre arttırılan değeri geçmeyen davalar sulh hukuk mahkemelerinde, belirli değerin üzerindeki davalar ise asliye hukuk mahkemelerinde görülmekteydi. Ayrıca, o dönemde yürürlükte olan TTK’nun 5. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olduğundan süresinde iş bölümü itirazı olmadıkça hakim, görevsiz olduğunu gerekçe göstererek res'en gönderme kararı verememekteydi. Hakimin iş bölümü itirazına rağmen davaya devam edip uyuşmazlık hakkında esastan karar vermesi ise tek başına bozma sebebi sayılmamaktaydı. (6762 sayılı TTK madde 5).

Hal böyle olunca, 6100 sayılı HMK’nun geçici 1. maddesindeki "Bu kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmaz" hükmü de gözetildiğinde, 01/10/2011 tarihinden önceki uyuşmazlıklarda, 5464 Sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 1-8. maddeleri uyarınca dava tarihindeki dava değerine göre sulh veya asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu belirlenecek, ancak 6762 Sayılı TTK’nun 5. maddesindeki iş bölümü itirazı ile ilgili hüküm de görevin tespitinde gözetilecektir. Buradan hareketle, 01/10/2011 tarihinden önce bankalar tarafından kart hamili aleyhine açılacak davalarda genel mahkemeler (dava değerine göre sulh veya asliye hukuk mahkemeleri) görevli olmakla birlikte, dava asliye ticaret mahkemesine açılmış ve süresinde iş bölümü itirazında bulunulmamış ise davaya asliye ticaret mahkemesinde bakılacak, ancak süresinde iş bölümü itirazında bulunulmuş ise dosyanın genel görevli (sulh veya asliye hukuk) mahkemesine gönderilmesine karar verilecektir.

01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK, dava değerine göre görev belirlemenin uygulamada birçok sorun yarattığı, bu ayrımın pratik olmadığı ve ihtiyaçlara da tam olarak cevap vermediği gerekçeleriyle miktar ayrımı yapılmaksızın kanunlarda belirtilen istisnalar dışında mal varlığına ilişkin davalarda asliye hukuk mahkemelerini asıl mahkeme haline getirmiştir. Buna göre, 01/10/2011 tarihinden sonra açılacak mal varlığına ilişkin davalarda HMK’nun 2/1. maddesi uyarınca dava değerine bakılmaksızın görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir.

6100 Sayılı HMK’nun yürürlüğe girdiği 01/10/2011 tarihinden sonra 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 Sayılı TTK'nun 5. maddesinde 6335 Sayılı Kanun'la değişiklik yapılarak asliye ticaret mahkemesiyle asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Görev kamu düzenine ilişkin olduğundan davanın her safhasında mahkemece res’en gözetilmelidir. Ancak 6335 Sayılı Kanunla 6102 Sayılı Kanuna eklenen geçici 10. maddede görev düzenlemesinin bu Kanunun yürürlüğünden önce açılmış olan davaları etkilemeyeceği hükme bağlanmıştır.

Bu yasal düzenlemeler karşısında, kart çıkaran kuruluşlar (bankalar) tarafından kart hamilleri aleyhine açılan davalarda 5464 Sayılı Kanun'un 44/2 maddesi uyarınca 1086 Sayılı HUMK’un görev ve yetkiye ilişkin hükümlerine atıf yapıldığına, HMK’nun 447/2. maddesi uyarınca bu atfın HMK’nun ilgili hükümlerine yapılmış sayılacağına, gerek HUMK’un göreve ilişkin 1-8. maddelerinde, gerekse HMK’nun 1-4. maddelerinde genel mahkemelerin görevleri düzenlenmiş olup ticaret mahkemelerinin görevine ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiş olmasına, ticaret mahkemelerinin görevinin (6762 sayılı TTK’nun 5.) 6102 Sayılı TTK'nun 5. maddesinde düzenlenmiş bulunmasına, 5464 sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesinde ise TTK’nun göreve ilişkin hükümlerine herhangi bir atıf yapılmamasına göre 01/10/2011 tarihinden önceki davalar bakımından dava değerine göre sulh veya asliye hukuk, bu tarihten sonraki davalarda ise dava değerine bakılmaksızın asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğunun kabulü gerekir.

Yeri gelmişken bu kuralın istisnalarına da değinmek gerekmektedir. Zira 6100 sayılı HMK’nun 2/1. maddesinde; "kanunlarda aksine bir düzenleme bulunmadıkça" ifadesine yer verilmiştir. Aksine düzenleme, 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nun 142/1 ve 5464 sayılı BKKKK’nun 43. maddesinde yer almaktadır.

Gerçekten 5464 sayılı BKKKK’nun 43. maddesinde; "Bu Kanunun 8. maddesinin ikinci fıkrası, 9'uncu, 12'inci, 24'üncü, 25'inci, 26'ıncı ve 44'üncü maddesi hükümleri tacirlere verilen kurumsal kredi kartları hakkında uygulanmaz." hükmü getirilmiştir. Görüldüğü gibi, kanun koyucu, tacirlere verilen kredi kartları ile tüketiciye verilen kredi kartları hakkındaki uyuşmazlıklarda görev yönünden farklı bir düzenlemeyi benimsemiş, tacirlere verilen kredi kartları bakımından 6762 Sayılı TTK'nun 4/1-6 (6102 sayılı TTK'nun 4/1-f) maddesindeki ticari dava tanımına uygun olarak 5. madde uyarınca asliye ticaret mahkemelerinin görevli olacağı hususunu istisnai bir şekilde hükme bağlamıştır.

Belirtmek gerekir ki, kanun koyucu, 5464 Sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesi kapsamındaki davaların da asliye ticaret mahkemelerinde görülmesini amaçlamış olsaydı aynı Kanunun 43. maddesine, tacirlere verilen kurumsal kredi kartları ile ilgili bu istisna hükmünü koymazdı.

İkinci bir istisna da, 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nun 142/1. maddesi hükmüyle getirilmiştir. Buna göre "Fon, fon bankaları ve faaliyet izni kaldırılan bankaların iflas ve tasfiye idareleri tarafından açılacak hukuk davalarına asliye ticaret mahkemesi tarafından bakılır. O yerde, birden fazla asliye ticaret mahkemesi bulunması halinde bu davalar (1) ve (2) numaralı asliye ticaret mahkemesinde görülür." Belirtilen Kanun hükmüne göre, kredi kartı uyuşmazlığından doğan dava, 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nun 142/1. maddesinde öngörülen kurum, kuruluş ya da bankalar tarafından açılmışsa görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesidir. O yerde birden fazla asliye ticaret mahkemesi varsa 1 ve 2 nolu asliye ticaret mahkemeleri görevlidir. Anılan yasa hükmündeki görev kamu düzenine ilişkin ve emredici nitelikte olduğundan mahkemece res’en gözetilmelidir.

Diğer bir anlatımla, görev hususu kamu düzenine ilişkin olduğu gibi, HMK'nın 114. maddesine göre aynı zamanda dava şartıdır ve taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re'sen dikkate alınmalıdır.

Buna göre, 01/10/2011 tarihine kadar olan dönemde bankalarca kredi kartı hamilleri aleyhine açılan ve yukarıdaki istisnalar dışında kalan davalarda görevli mahkeme, dava değerine göre genel mahkemeler sıfatıyla sulh veya asliye hukuk, bu tarihten sonraki davalarda ise 6100 sayılı HMK’nun 2/1. maddesi uyarınca dava değerine bakılmaksızın asliye hukuk mahkemesidir. Nitekim yukarıda tarih ve numarası yazılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararında da bu husus açıkça belirtilmiştir.

Kuşkusuz, 28/11/2013 tarihli ve 28835 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'un yürürlüğe girmesinden sonra oluşacak banka kredi kartı uyuşmazlıklarında görevli mahkeme, anılan kanunun 3/1-k-j,4/3,73/1,83/2 ve geçici 1. maddelerinde yer alan hükümler çerçevesinde belirlenmelidir.

Dosyaya sunulan bilgi ve belgelerin incelenmesinde; Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı Çankaya Vergi Dairesi Müdürlüğü'nün 27/11/2023 tarihli bilgi yazısı ile ödevlinin müdürlük yetki alanında "Özel Muayenehanelerde Sağlanan Diş Hekimliği Uygulama Faaliyetleri"nde bulunduğu, faaliyet konusu itibari ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 65. maddesi kapsamında serbest meslek kazancı elde ettiği, serbest meslek faaliyeti yürüten ödevlinin 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 210. maddesi gereğince "Serbest Meslek Kazanç Defteri" tuttuğu, 2022 takvim yılı gayrisafi hasılatının 25.483,34 TL, 2023 son dönem gelir geçici vergi beyannamesindeki brüt satış tutarının 20.757,58 TL olduğunun bildirildiği,

Yine, Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı Mükellef Hizmetleri Müdürlüğü'nün 27/11/2023 tarihli bilgi yazısı ile mükellefin Çankaya Vergi Dairesi Müdürlüğü'nde mükellef kaydının bulunduğunun tespit edildiği,

Diğer yandan, Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği'nin 29/11/2023 tarihli bilgi yazısı ile birlik Esnaf ve Sanatlarlar Bilgi Sisteminde (ESBİS) yapılan araştırma sonucu ..... ...'in Esnaf ve Sanatlarlar sicil kaydına rastlanılmadığının belirtildiği anlaşılmıştır.

Buna göre, her ne kadar yerel mahkemece, davacının gerçek kişi olduğu, eldeki davanın ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği belirtilerek uyuşmazlıkla ilgili Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verilmiş ise de, taraflar arasında imzalanan 11/04/2022 tarihli ve 4273145046139015 numaralı sözleşmenin "Gerçek Kişi Tacir Şirket Kredi Kartı Üyelik Sözleşmesi" başlığını taşıdığı ve kartın ticari kredi kartı olduğunun anlaşıldığı, bu hali ile söz konusu sözleşmenin ve verilen kredinin kurumsal nitelikte bulunduğu, ayrıca imzalanan sözleşme kapsamında hazırlanan kartın ticari kredi kartı olduğunun davacı tarafından özellikle vurgulandığı, dolayısıyla ortada ticari bir faaliyetin yer aldığı ve "Gerçek Kişi Tacir Şirket Kredi Kartı Üyelik Sözleşmesi" ile kredi kartının kurumsal mahiyette ticari faaliyet kapsamında imzalandığının/alındığının sabit olduğu, bu anlamda davacının tüketici vasfı taşıdığından söz etme imkanının bulunmadığı, uyuşmazlığın tüketici işleminden kaynaklanmadığı ve davaya bakmakla tüketici mahkemelerinin değil ticaret mahkemelerin görevli olduğu anlaşılmakla, davanın, görevli ve yetkili Ticaret Mahkemesi'nde görülerek yargılamasının sürdürülmesi ve işin esasına girilerek, hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, Mahkemenin görevsiz olduğu gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş olması usule ve yasaya aykırı bulunmuştur.

Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve HMK'nın 355. maddesi gereğince kamu düzeni ve ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; HMK'nın 353/1-a.3 maddesinde öngörülen şartların gerçekleştiği anlaşıldığından, davacının istinaf başvurusunun kabulüne ve kamu düzeni de gözetilerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.

HÜKÜM :

Gerekçesi ve ayrıntıları yukarıda açıklandığı üzere;

  1. Davacının istinaf başvurusunun KABULÜNE,

  2. Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin, 29/11/2023 tarih, 2023/780 Esas . 2023/841 Karar sayılı ilamının KALDIRILMASINA,

  3. Dosyanın yeniden yargılama yapılmak üzere MAHKEMESİNE İADESİNE,

  4. Davacı tarafından yatırılan 1.007,85. TL istinaf harcının talep halinde iadesine,

  5. Davalı tüketici harçtan muaf olduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,

  6. Davacı tarafından yapılan toplam 234,50. TL istinaf yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,

  7. Davalı tarafından istinaf gideri yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,

  8. Dairemizce verilen kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,

Dava dosyası üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK'nın 353/1-a-3 maddesi gereğince, kesin olmak üzere, 06/03/2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Gerekçeli Kararın Yazıldığı Tarih : 06/03/2024

Başkan Üye Üye Katip