T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.

ANKARA

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/2016

KARAR NO : 2024/180

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A

K A R A R

BAŞKAN : ... ...

ÜYE : ... ...

ÜYE : ... ...

KATİP : ... ...

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TARİHİ : 03/09/2021

NUMARASI : 2020/339 E. - 2021/328 K.

DAVACI :

VEKİLİ :

DAVALI

DAVANIN KONUSU : Marka ile ilgili Kurum Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 03/09/2021 tarih ve 2020/339 E. - 2021/328 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin "..." ibareli tescilli markalarının bulunduğunu, bu ibarenin ticaret unvanı olarak da tescilli olduğunu, müvekkilinin bu markaları mesnet göstererek davalının 2019/27316 başvuru numaralı ve “... ...” ibareli marka başvurusuna yapılan itirazın davalı ... Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun kararıyla nihai olarak reddedildiğini, oysa davaya konu markanın müvekkilinin "..." esas unsurlu seri markalarına ayniyet derecesinde benzediğini, "... ..." markasının "..." markası ile benzer olduğuna ilişkin Ankara 2. FSHHM’nin 2009/52 E. - 2010/92 K. sayılı kararının onandığını, davalı markasında esaslı unsurun "..." ibaresi olduğunu, dava konusu markanın müvekkilinin markası ile seri marka izlenimi oluşturduğunu, iltibasa sebebiyet vereceğini, müvekkilinin "..." markalarının tanınmış olduğunu, davaya konu YİDK kararının SMK'nın 6/3, 6/6 ve 6/9 maddesi uyarınca da iptalinin gerektiğini ileri sürerek, 2020-M-8464 sayılı YİDK kararının iptaline, 2019/27316 sayılı markanın tescil edilmesi durumunda hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı ... vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Diğer davalı şahıs vekili, müvekkilinin kendi soy ismi olarak işyeri açmak için dava konusu başvuruyu yaptığını, tarafların faaliyet alanlarının farklı olduğunu, müvekkilinin işyerinin porselen ve cam eşyalar ile toprak seramikten yapılan ürünlerin toptan ticareti ile ilgili olduğunu, davacının ise gıda üzerine faaliyet gösterdiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, dava konusu markanın "... ..." ibaresinden oluştuğu, markada bulunan İngilizce "..." kelimesi "hayat, yaşam" anlamlarına gelip Türkçe karşılığının ülkemiz ortalama tüketicisi tarafından yaygın olarak bilindiği, bu anlamı itibariyle "..." kelimesinin ticaret alanında herkesin kullanımına açık ve kimsenin tekeline verilemeyecek tamamlayıcı bir unsur olduğunun kabul edilmesi gerektiği, nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 21.10.2020 tarih ve 2019/5190 E.- 2020/4321 K. ve 22.01.2020 tarih ve 2019/2370 E.- 2020/640 K. sayılı kararlarının da aynı yönde olduğu, bu hale göre dava konusu markanın esaslı unsurunun "..." kelimesi olduğunun kabul edilmesi gerektiği, bu kelimenin "Beden gelişimi tamamlanmış olan kimse." anlamına geldiği (Bkz; TDK Güncel Sözlük, sozluk.gov.tr), davacı markalarında yer alan "..." esas unsurlu kelimenin ise "..." anlamına geldiği (Bkz; TDK Güncel Sözlük, sozluk.gov.tr), markaların kavramsal olarak farklı çağrışımlar oluşturdukları, her ne kadar dava konusu marka içinde davacı markalarının esas unsurunu oluşturan "..." kelimesi birebir bulunuyorsa da, markaların ayırt edici unsurlarının bütüncül bir şekilde ortalama tüketici kesimi nezdinde algılandığı, bu nedenle dava konusu markayı gören veya işiten ortalama tüketici kesiminin markayı "...-..." olarak değil, bir bütün halinde "..." olarak algılayacağı, bu nedenle dava konusu markada yer alan "...-" hecesine ayrı ve bağımsız bir somut ayırt edici etki atfetmeyeceği, nitekim kavramsal olarak davacı markaları ile dava konusu markanın farklı olgulara çağrışım oluşturdukları, aksi yöndeki kabulün ortalama tüketici kesiminin "Aceleci bir gerizekalı" olduğunun kabul edilmesini gerektirdiği, oysa ortalama tüketici kesiminin aceleci bir gerizekalı olmadığı, makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı olduğu, markaların ayırt edici unsurlarını bir bütün halinde algıladığı, bu algılama neticesinde; davacıya ait önceki tarihli "Logo+..., ...+şekil" markalarını gören, işiten, bu markalı mal ve hizmetlerden yararlanan, davaya konu mal ve hizmetlerin hitap ettiği gerek makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin, gerekse nispeten daha dikkatli ve bilinçli tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu "... ..." markasını davaya konu mal ve hizmetler üzerinde gördüğünde veya işittiğinde, davaya konu mal ve hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı süre içerisinde, bu markayı davacıya ait markalardan farklı bir marka olarak algılayabileceği, markaların kavramsal olarak farklı çağrışımlarının bulunmasının, markalar arasında doğrudan ya da dolaylı ilişki kurulma ihtimalini bertaraf ettiği, dava konusu markanın davacı seri markalarının içine sızma mahiyetinin bulunmadığı, bu nedenle ilgili tüketici kesiminin markaları birbirinden ayrıştıracağı gibi marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı da kurmayacağı, belirtilen nedenlerle karşılaştırılan markalar arasında SMK'nın 6/1. maddesi uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı; davacı taraf her ne kadar dava konusu marka ile benzer başkaca marka başvuruları bakımından açtıkları davaların kabul edildiğini beyan edip bu yönde emsal olduğunu iddia ettiği bir takım kararlar ibraz etse de, ibraz edilen yargı kararlarına konu markaların eldeki davaya konu marka ile birebir aynı olmadığı, kaldı ki başkaca uyuşmazlıklar özelinde verilmiş ve kanun yolu denetiminden geçmiş yargı kararlarının eldeki dava bakımından kesin delil etkisinin bulunmadığı; dava aşamasında sunulan deliller ile yapılan dayanak genişletmesi kapsamında ancak ve ancak “un” malları için tanınmışlık düzeyine ulaşılmış olmasından söz edilebileceği, belirtilen bu halde dahi taraf markaları arasında benzerlik bulunmaması nedeniyle tanınmışlık düzeyinden kaynaklı olarak herhangi bir imaj transferinin söz konusu olmayacağı, somut olayda SMK'nın 6/4 veya 6/5. maddesi koşullarının oluşmadığı, SMK'nın 6/3 ve 6/6. maddesi şartlarının da gerçekleşmediği, kötüniyet iddiasının yerinde görülmediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, "..." ve "..." ibaresi ile müvekkili markalarının benzer olduğuna dair Yargıtay kararları bulunduğunu, taraf markaları arasında iltibas ihtimali bulunduğunun Yargıtay tarafından ortaya konulduğunu, müvekkilinin "..." ibareli markasının "un" sektöründe tanınmış marka olduğunu ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka ile ilgili Kurum kararının iptali istemine ilişkindir.

İnceleme, 6100 sayılı HMK'nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.

Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, her na kadar taraf markalarında "..." ibaresi ortak olarak bulunmakta ise de, başvuru markasının bir bütün olarak "..." olarak algılandığı, söz konusu ibarenin Türkçe karşılığı yaygın olarak bilinen "..." ibaresi ile de "... hayatı/yaşamı" şeklinde anlamlı bir tamlama oluşturup, davacının itiraza mesnet markalarından oldukça uzaklaştığı, başvurunun genel kompozisyonunda "..." ibaresinin öne çıkarıldığı bir vurgunun da bulunmadığı, bu hali ile kavramsal olarak farklı olan ve bütünsel değerlendirmede de görsel olarak benzer olmayan davalı markası ile davacının itiraza mesnet markalarının farklı işletmelerden geldiğinin derhal ve ilk bakışta algılanabileceği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;

1. Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1. b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,

2. Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 427,60. TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30. TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 368,3‬0. TL'nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,

3. İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,

4. İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,

Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 26/01/2024 tarihinde HMK'nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 10/02/2024

Başkan

...

Üye

...

Üye

...

Katip

...