T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2024/1050
KARAR NO : 2024/1338
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
BAŞKAN : ... ...
ÜYE : ... ...
ÜYE : ... ...
KATİP : ... ...
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/11/2023
NUMARASI : 2022/54 E. - 2023/136 K.
DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Marka Hükümsüzlüğü, Tecavüzün Ref'i
Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 07/11/2023 Tarih ve 2022/54 Esas - 2023/136 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraflarca istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacılar vekili, müvekkillerinden ... Kooperatifi’nin 1967 yılında, ...'de bir sanayi bölgesi geliştirmek amacıyla kurulduğunu, müvekkillerinden ...’nın da ... organizasyon yapısı içerisinde bölgesel ve sektörel kalkınmayı sağlamak amacı ile ... Kooperatifi tarafından 1993 yılında kurulduğunu, ...’in 1997 yılında Organize Sanayi Bölgesi statüsü de kazandığını, bu doğrultuda Kooperatif tarafından 1967 yılından beri korunan “...” markasının öncelikle Kooperatif adına tescil edildiğini, ardından da 2014 yılında 2014/54765 sayılı olarak Vakıf adına tescil olunduğunu, davalıya “...” ibaresinin gerçek hak sahibinin müvekkilleri olduğunu ve mümkün olabilecek en kısa zamanda iltibasa neden olabilecek 2015/16809 sayılı “...” ibareli markasını kullanmaya son vermeleri gerektiğini içerir ihtarname gönderildiğini, ancak ihtara rağmen davalının haksız kullanımlara devam ettiğini, müvekkilleri tarafından meydana getirilen “...” ibaresinin tüm ülke çapında tanınır hale geldiğini, müvekkillerinin de kurulduğu tarihten (1967) bu yana isimlerinin ve tescilli markalarının esas unsuru olan “...” ibaresi ile anıldıklarını ve tüm faaliyetlerini “...” markası ile gerçekleştirdiklerini, bu nedenle müvekkillerin “...” ibaresi bakımından daha önce ve gerçek hak sahibi olduklarını, ... ibaresinin zamanla tüm ülkede belirli bir düzeyde kalite ve güvenin sembolü haline geldiğini, davalının müvekkillerine ait “...” ibaresini haklı bir neden olmaksızın kullanmasının iltibas ve marka tecavüzü eylemlerini oluşturduğunu, SMK’nın ilgili hükümleri uyarınca davalıya ait markanın müvekkillerine ait tescil edilmiş marka ile ayniyet derecesinde benzer olması, aynı sınıflarda yer alması ve halk tarafından karıştırılma ihtimalinin bulunması nedeniyle hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, söz konusu markada “...” ibaresine eklenmiş “...” hecesinin de markaya ayırt edicilik kazandırmadığını ve markada dikkat çeken unsurun halen “...” ibaresi olduğunu, dava konusu markanın müvekkillerin markası ile aynı sınıflarda tescil edildiğini, tüketicilerin “...” ibaresini gördüklerinde uzun yıllardan beri hafızalarında yer etmiş olan müvekkillerini hatırlayacaklarını ve bu markanın müvekkiller ile bağlantılı olduğu izlenimine kapılacağını, “...” ibareli hizmetlerin müvekkilin faaliyet göstermekte olduğu alanlarda kullanımının da bu ibarenin müvekkil ile ilişkilendirilme ihtimalini güçlendireceğini, davalıya ait markanın müvekkillere ait markanın Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık seviyesinden haksız bir şekilde yarar sağladığını, onun itibarına zarar vererek ayırt edici karakterini zedelediğini, davalının müvekkillerinin lisanslama çalışmalarını bilmemesi veya müvekkillerle aynı ilde faaliyet gösterdiği halde duymamış olmasının mümkün olmadığını, bu nedenle davalıya ait markanın haksız yararlanma amacıyla ve kötü niyet ile tescil edilmiş bir marka olduğunu, 6769 sayılı SMK 6/6 fıkrası uyarınca bir markanın başkasına ait kişi ismini veya ticaret unvanını içermesinin mümkün olmadığını, bu durumun SMK madde 25 uyarınca tek başına dahi markanın hükümsüzlüğü nedeni olduğunu ileri sürerek, davalı adına tescilli 2015/16809 markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, davalı tecavüzünün refine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkilin kullandığı “...” kavramının İngilizce “...” (...) ve “...” ...) kavramlarından esinlenilerek oluşturulduğunu, “...” ibaresinin bir sıvı gübre adı olduğunu ve sıvı gübre olarak tescil edildiğini, ...’in ise Ankara’da sanayicilerin bulunduğu bir bölgenin adı olduğunu, iki markanın köken, mana ve ifade ettikleri değer bakımından veya başka açılardan birbirleriyle benzeşen hiçbir yanı olmadığını, “...” kavramının davacı adına tescilli olmasının “...” harf veya kelimesinin başka kavramların içinde veya başka kavramlarla birlikte ya da başka yerlerde kullanılmayacağı anlamına gelmediğini, “...” kavramının bir coğrafi bölge adı olduğunu ve ticaret alanında herkes tarafından kullanıldığını, bu nedenle “...” kavramının 6769 sayılı SMK'nın 5/1-c ve 5/1-d maddeleri kapsamında marka olarak tescil edilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, ... Yapı Kooperatifinin dava konusu markanın üzerinde hiçbir hakkı bulunmadığı, ...'ndan ayrı bir tüzel kişilik olduğu, bu davada marka sahibi sıfatıyla dava hakkı bulunmadığı anlaşıldığından bu davalı yönünden davanın husumetten reddine karar vermek gerektiği, davalı yana ait davaya konu 2015/16809 sayılı “...” ibareli markanın tescil kapsamı ile davacı yana ait davaya mesnet 2014/54765 sayılı “...” ibareli marka kapsamlarının 01/05/31. sınıf mallar yönünden benzer/aynı olduğu, markaların birbirine benzer olması ve tarafların marka kapsamında yer alan 01 ve 31. mallarda iltibas koşulunun gerçekleştiği, ilgili tüketicinin markalar arasında iktisadi–idari bir bağ olduğu yanılgısına düşebileceği, söz konusu sınıflar kapsamında yer alan mal ve hizmetler yönünden 6769 sayılı SMK'nın 6/1 maddesi kapsamında hükümsüzlük şartlarının oluştuğu, 05.sınıftaki “İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal ürünler, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal reaktif maddeler. Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler; diyet takviyeleri, gıda (besin) takviyeleri; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar; bebek mamaları; tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler. Diş hekimliği için ürünler (aletler/cihazlar hariç) : diş dolgu maddeleri, diş kalıbı alma maddeleri, protez ve yapay diş yapıştırma ve tamir maddeleri. Hijyen sağlayıcı ürünler: pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri, kağıt ve tekstilden mamul çocuk bezleri. Tıbbi amaçlı deterjanlar.” malları yönünden ise taraf markaları arasında iltibas ihtimalinin mevcut olmayacağı, ancak “Zararlı bitkileri, hayvanları ve mantarları imha edici maddeler. İnsan ve hayvanlar için olanlar hariç deodorantlar, havayı tazeleyici kokular. Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler),” malları yönünden ise değerlendirmenin, 01 ve 31. sınıf mallarda olduğu gibi yapılması gerektiği ve bu mallar yönünden yine iltibas ihtimalinin oluşacağı, SMK 6/5 kapsamında “...” markasının tanınmışlığını ispat nedeniyle davacının tanınmışlık yönünde sunmuş olduğu delil ve iddiaların varılan kanaatlerde bir değişiklik yapılmasına neden olmadığı, davacının tanınmışlığının markasal olarak benzer görülmeyen tıbbi nitelikteki 5. sınıftaki emtialara sirayet etmeyeceği, davacı markalarının sulanmasına veya tanınmışlığından menfaat sağlanmasına, imaj aktarımına neden olmayacağı, davalının kullanımları ... şeklinde olup,
bu kullanımlarının bütünsel izlenimin itibarı ile davacı markasından farklılaştığı, davacı
markasının tanınmışlığından yararlanmanın söz konusu olmadığı, bu şekilde gerçekleşen fiili
kullanımlarda ... ve ... ibarelerinin markanın iki unsuru olarak anlaşılacağı, ortalama
tüketici kitlesinin davalı kullanımları ile davacı markası arasında karışıklık yaşamayacağı,
davalı kullanımlarının davacı yanın markalarından doğan haklarına tecavüz teşkil eder
nitelikte olmadığı, davalı yanın dosya kapsamında yer alan katalogları üzerinde ve davalı internet sitesinde yer alan kullanımların ... Bitkisel Menşeli Aminoasit İçeren Sıvı Organik Gübre ve bio stim Bitkisel Menşeli Aminoasit İçeren Sıvı Organik Gübre şeklinde gerçekleştiği, bu kullanımlar itibariyle davalı yanın esaslı unsurunu tescile konu edilen halinden farklı biçimde, ek ve ayırt edici unsurlara da yer vererek kullandığı dolayısıyla davalı yanın bio ve stim ibarelerini ayrıştırarak gerçekleştirdiği kullanımların, davacı markasından yeterli bir uzaklaşılma sağladığı, davalı kullanımlarının ilgili tüketiciler nezdinde ... İbaresini ön plana çıkaracak şekilde değil, “...” ve “...” ibarelerini ayrıştıracak şekilde ... şeklinde algılanacağı, davalı yanın markasal kullanımlarının bıraktığı bütünsel izlenim davacı markasından farklı bir ibare izlenimi vermeye yetecek, ortalama tüketici kitlesi nezdinde davacı markasından ayırt edilmeyi sağlayacak nitelikte olduğu, davalı yana ait web sitesinin esasen ... alan adına sahip olduğu ancak dava konusu marka altında tanıtımı yapılan ürünlerin .... uzantısı altında gerçekleştirildiği, bir an için ....uzantılı. Web sayfasının davacının markaları ile karıştırılabileceği, iltibas teşkil edebileceği düşünülse dahi gerek ana web sitesinin yalnızca bir url uzantısı olması, gerekse sayfa içeriğinde yer alan kullanımlarının ... Bitkisel Menşeli Aminoasit İçeren Sıvı Organik Gübre seklinde olduğunun tespit edilmiş olması nedeniyle şeklindeki kullanım markasal etki doğuracak bir kullanım olarak görülmediği, belirlenen bu tespitler sonucu davalının markasal kullanımlarının tescile konu edilen marka ibaresinden farklılaştığı, bu kullanımlar itibariyle davalı yanın esaslı unsurunu tescile konu edilen halinden farklı biçimde, ... ve ... ibarelerini birbirinden ayrıştıracak şekilde kullandığı dolayısıyla davalı yanın kullanımlarında yer bu kullanımın, davacının ... esas unsurlu markalarından uzaklaşılmasını sağladığı, tüketiciler nezdinde “...” şeklinde algılanacağı değerlendirilmekle, davalının kullanımlarının davacı yanın markalarından doğan haklarına tecavüz teşkil eder nitelikte olmadığı, davacı Kooperatifin 6/3 maddesi uyarınca üstün ve gerçek hak sahipliğine ilkesine dayanmasının mümkün görülmediği, davacı Kooperatifin kullanıma bağlı önceye dayalı hak sahipliği iddialarının, somut deliller ile desteklenmediği, SMK'nın 6/6 maddesi uyarınca mevcut olan hak sahipliğinin ise dava konusu marka kapsamındaki mallar gözetildiğinde, davacı lehine üstün bir hak sağlamayacağı, davalı tescil başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olmadığı gerekçesiyle davacılardan ... Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifinin davasının aktif husumet yokluğundan reddine, diğer davacı yönünden davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, davalı adına tescilli 2015/16809 sayılı ... ibareli markanın tescilli olduğu 01 ve 31 sınıfların tamamı ile 05 sınıf (zararlı bitkileri hayvanları ve mantarları imha edici maddeler insan ve hayvanlar için olanlar haric deodorantlar havayı tazeleyici kokular dezenfektanlar anti septikler (mikrop öldürücüler) yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, hükümsüzlüğe ilişkin fazlaya dair talebin reddine, tecavüzün refi talebinin reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili, müvekkili ... Kooperatifi'nin "..." ibaresi üzerinde önceye dayalı kullanımından ve isim hakkından kaynaklı üstünlük hakkına sahip olduğunu, dava konusu markanın bazı sınıflar bakımından hükümsüzlüğüne bazıları bakmından davanın kısmen reddine dair verilen kararın ise yerinde olmadığını, davalının, davaya konu markası ile davacı müvekkillerinin Türkiye çapında ulaşmış olduğu tanınmışlıktan kötü niyetli bir şekilde faydalanmak suretiyle haksız bir çıkar elde ettiğini, ilk derece mahkemesince davacı müvekkillerinin tanınmışlığına ve davalının kötü niyetine ilişkin olarak sunulan delil ve beyanlarının eksik ve hatalı bir biçimde değerlendirildiğini, davalı lehine iki ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacı Vakfa ait marka ile müvekkili markası arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını, mahkemenin, usul ve yasaya aykırı bilirkişi raporuna dayanarak hüküm kurduğunu, ... ibaresinin tüm ülkede Ankara’da bir sanayi bölgesinin adı olarak bilindiğini ve bu nedenle marka olarak tescilinin mümkün olmadığını, "..." markasıyla üretilmiş hiç bir ürün veya mal ve hizmetin olmadığını, "..." markalı gübrenin, yaklaşık 5 yıldır tüm yurtta tanınan ve "..." adıyla aranan, ekonomiye katkı sağlayan bir ürün olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE :Dava, marka hükümsüzlüğü ve tecavüzün ref'i istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK'nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın 294. maddesi gereğince mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim eder. Hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK’nın 297/2. maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Yine HMK’nın 298/2. maddesi gereğince de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Kararın gerekçesi ile hükmün de birbirine uyumlu olması gerektiği gibi gerekçenin de kendi içinde tutarlı olması zorunludur. Zira, gerekçeli kararın kendi içinde çelişkili olması halinde hükmün denetlenmesi mümkün olmayacaktır. Anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Öte yandan, kararın gerekçesi ile hüküm arasındaki ya da gerekçenin kendi içindeki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir.
Somut uyuşmazlıkta da ilk derece mahkemesince, hükmün gerekçe kısmının 2. sayfasında, davacı Kooperatifin dava konusu marka hakkı üzerinde hiçbir hakkı bulunmadığı, ... Vakfından ayrı bir tüzel kişilik olduğu, bu davada marka sahibi sıfatıyla dava hakkı bulunmadığı gerekçesiyle bu davalı yönünden davanın husumetten reddine karar verilmesi gerektiği belirtildikten sonra gerekçeli kararın 8. sayfasında, "davacı Kooperatifin SMK'nın 6/3 maddesi uyarınca üstün ve gerçek hak sahipliği ilkesine dayanmasının mümkün görülmediği, davacı Kooperatifin kullanıma bağlı önceye dayalı hak sahipliği iddialarının, somut deliller ile desteklenmediği, SMK'nın 6/6 maddesi uyarınca mevcut olan hak sahipliğinin ise dava konusu marka kapsamındaki mallar gözetildiğinde, davacı lehine üstün bir hak sağlamayacağı" şeklinde açıklamalara yer verilerek, davacı Kooperatifin iddiaları esas yönünden incelenmiş ve yerinde görülmemiş, hükümde ise tekrar anılan davacı yönünden davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir. Görüldüğü üzere gerekçeli kararda, davacı Kooperatifin aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı belirtilmiş, sonrasında ise anılan davacının bir kısım iddiaları esas yönünden değerlendirilmiş, buna rağmen de hüküm de anılan davacının davasının, aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir. Bu şekilde gerekçe içinde çelişkiye yol açıldığı gibi gerekçe ile hüküm de çelişkili olmuştur. O halde, gerekçeli kararda yaratılan çelişki giderilecek şekilde yeniden bir karar verilmesi zorunlu olduğundan, usul ve yasaya aykırı olan hükmün kaldırılması gereklidir.
Her ne kadar bölge adliye mahkemeleri, hukuki denetimin yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak, tahkikat sonucuna göre yeniden esas hakkında hüküm kurabilir ya da yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde, veyahut kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verebilirse de somut olayda, mahkeme kararının gerekçesi kendi içinde çelişkili olduğu gibi gerekçe ile hüküm de çelişkili bulunduğundan, ortada hukuki ve maddi vakıa denetimine elverişli bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle Dairemizce kararın gerekçesinde ve gerekçe ile hüküm arasında yaratılan çelişki giderilecek şekilde davanın yeniden görülüp yeni bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve HMK'nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1. Davacılar vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK'nın 353/1. a. 6 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 07/11/2023 gün ve 2022/54 Esas . 2023/136 Karar sayılı kararın KALDIRILMASINA,
2. Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3. Davacılar ve davalı vekillerinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4. Davacılar ve davalı tarafından istinaf başvurusunda ayrı ayrı peşin olarak yatırılan 427,60. TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davacılara ve davalıya iadesine,
5. İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6. İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7. Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
8. Kararın niteliğine göre, İİK'nın 36. maddesi uyarınca icranın geri bırakılması kararı için davacı ... tarafından yatırılan 5.000,00. TL tutarlı nakit teminatın GERİ VERİLMESİNE,
9. Kararın niteliğine göre, İİK'nın 36. maddesi uyarınca icranın geri bırakılması kararı için davacı ... tarafından yatırılan 5.000,00. TL tutarlı nakit teminatın GERİ VERİLMESİNE,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 10/07/2024 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 11/07/2024
Başkan
...
Üye
...
Üye
...
Katip
...