#### DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2021/711 E.  ,  2023/40 K.

"İçtihat Metni"

T.C.

D A N I Ş T A Y

İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU

Esas No : 2021/711

Karar No : 2023/40

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : ...

KARŞI TARAF (DAVALI) : ... Kurulu

VEKİLİ : Av. ...

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Beşinci Dairesinin 06/07/2020 tarih ve E:2016/58477, K:2020/3155 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :

Dava konusu istem: Davacı tarafından, 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun ... tarih ve ... sayılı kararı ile bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin aynı Kurulun ... tarih ve ... sayılı kararının iptali ve bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle ödenmesi ile özlük haklarının yasal faiziyle iadesine karar verilmesi istenilmiştir.

Daire kararının özeti: Danıştay Beşinci Dairesinin 06/07/2020 tarih ve E:2016/58477, K:2020/3155 sayılı kararıyla;

Davalı idarenin usule ilişkin itirazları yerinde, davacının bu dava dosyası ile Dairelerinin E:2016/56761 esasında kayıtlı bulunan dava dosyasının birleştirilmesi talebi yerinde görülmeyerek işin esasına geçilmiş; "Maddi Olay ve Hukuki Süreç" ile "İlgili Mevzuat"a yer verilmiş; "Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç", "FETÖ'ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler", "Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü", "Dava Konusu Edilen Kararların Hukuki Niteliği" başlıkları altında genel; "Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi" başlığı altında hem genel hem de davacıya özel değerlendirmelerde bulunularak,

Davacı Yönünden Yapılan Değerlendirmede;

... Ağır Ceza Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üyelik suçundan davacı hakkında beraat kararı verildiği görülmüş ise de, davacının terör örgütüne üyelik suçundan beraat etmiş olmasının, FETÖ/PDY ile iltisak ve irtibatının bulunup bulunmadığı yönünden farklı bir değerlendirme yapılmasına hukuki engel oluşturmayacağı gibi Daireleri tarafından yapılacak idari yargılama yönünden bağlayıcılığının da bulunmadığı,

Davacı hakkındaki tanık beyanları yönünden, davacının örgütün içinde yer aldığına, örgüt toplantılarına katıldığına, örgüte himmet verdiğine, 2014 yılı HSK seçimlerinde örgütün sözde ''bağımsız'' adaylarını desteklediğine, staj döneminde örgüt evlerinde kaldığına ve diğer hususlara yönelik ifadelerin değerlendirilmesi sonucunda, davacının FETÖ ile süregelen bir ilişki içerisinde olduğu sonucuna varıldığı,

YARSAV üyeliği yönünden, davacının YARSAV üyeliğinin FETÖ ile iltisak ve irtibatına yönelik destekleyici bir unsur olduğunun değerlendirildiği belirtilerek,

Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile kararda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının, FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu ve bu nedenle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, dava konusu kararlarla özel hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin AİHS ve Anayasa anlamında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir niteliğinde olduğu anlaşıldığından dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmediği,

Dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmediğinden davacının bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesi ve özlük haklarının iadesi isteminin de reddi gerektiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, 31/07/2018 tarih ve 30495 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 7145 sayılı Kanun ile 375 sayılı KHK'ya eklenen Geçici 35. madde hükmü ile haklarında işlem tesis edilecek olanlara savunma hakkının verildiği, böylece 667 sayılı KHK kapsamındakilerle aynı hukuki durumda olanlar için savunma hakkı tanıyan lehe düzenleme yapıldığı, bu hakkın tanınmasının 667 sayılı KHK kapsamındaki işlemlerin de hukuka aykırılığının kabulü anlamına geldiği; KHK ile olağanüstü hal konusu aşılacak şekilde Anayasa ile güvence altına alınmış hâkimlik ve savcılık teminatına aykırı olarak özlük haklara ilişkin genel bir düzenleme yapıldığı; HSK tarafından Anayasa’nın 129/2 maddesinde yer alan savunma alınmadan disiplin cezası verilemeyeceği hükmü ve 2802 sayılı Kanunda öngörülen ilke ve usuller dışına çıkılarak disiplin hukuku ve ceza hukuku sistemimizde bulunmayan olağanüstü tedbir kararı diye bir müessese oluşturulmak suretiyle ihraç kararı verildiği; HSK Genel Kurul kararında yasallık ilkesinin ihlal edildiği; işleme dayanak teşkil eden suçlamanın somutlaştırılmadığı, hukuken geçerli belgelerle delillendirilmediği ve bireyselleştirilmediği; tesis edilen işlem öncesi savunmasının alınmadığı; işlemin özel ve aile hayatına müdahale niteliği taşıdığı; geçmişe yürümezlik ilkesinin ihlal edildiği; tanıklık yapan kişilerin FETÖ/PDY soruşturması kapsamında şüpheli olan ve haklarında soruşturma açılan kişiler olduğu, silahlı terör örgütü üyeliğine ve bu örgütle irtibatlı ve iltisaklı olunduğuna ilişkin somut bir bilgi içermeyen bu ifadelerin gerçeği yansıtmadığı, bu ifadelere itibar edilerek yaptırım uygulanamayacağı; aleyhine tanık beyanlarının atfı cürüm niteliğinde olduğu, aleyhe olan tanık beyanlarının, birbirinden farklı yer, zaman ve vakıalara ilişkin olduğu, birbirini teyit eder mahiyette olmadığı, tanıklar ... ve ... ile arasında örgütsel anlamda hiçbir organik bağ bulunmadığı, ifadelerinin iftira niteliğinde olduğu; Danıştay kararında aleyhe tanık beyanlarına yer verilip lehe tanık beyanlarına ve belgelere yer verilmemesi, lehe delillere neden itibar edilmediğinin kararda tartışılmamasının usul ve yasaya aykırı olduğu; üyesi olduğu tüzel kişilik hakkında terör örgütü üyesi olduğu yönünde verilmiş ve kesinleşmiş bir yargı kararının olmadığı, örgütlenme özgürlüğü kapsamındaki bir tüzel kişiliğe üyeliğin, işlendiği zaman tamamen yasal ve Anayasa ile koruma altına alınmış temel bir insan hakkı olduğu, kişisel verilerin önceden alınmış bir mahkeme kararına dayalı olarak elde edildiğine ilişkin herhangi bir belge bulunmadığı için, bahse konu verilerin yasa dışı elde edildiği, bu nedenle hiçbir yargılamada kullanılamayacağı; dava konusu işlemin etki ve sonuçlarının OHAL'in bitmesiyle sona ermesi gerektiği, 667 sayılı OHAL KHK'sının 3 ve 4. maddesinde yer alan hüküm ve bu hükme istinaden tesis olunan karar ve işlemlerin, 18/07/2018 tarihi itibarıyla olağanüstü hal rejiminin sona ermesi sebebiyle, etki ve sonuçlarıyla birlikte ortadan kalktığından, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu uyarınca da mesleğe alınma koşullarından herhangi birini kaybetmiş olmaması ve hâkimlik mesleğini icra etmesine engel bir durum bulunmaması sebebiyle dava konusu işlemin iptalinin gerektiği; soruşturma yapılmadan ve savunma alınmadan karar verilmesi nedeniyle AİHM, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay içtihatlarına göre adil yargılanma hakkının ihlal edildiği; görevden uzaklaştırma işleminin 2802 sayılı Kanun'a göre başlatıldığı bunun devamı getirilmeden dava konusu işlemin tesis edildiği, yetkide ve usulde paralellik ilkesinin uygulanmadığı; dava konusu işlemlerde kişiselleştirme yapılmadığı; dava konusu işlemin tesis edildiği tarih itibarıyla dosyada bulunmayan hususlar sonradan hukuka aykırı olarak eklendiği; mesleki sorumluluklara aykırı bir davranışının olmadığı; hakkında ileri sürülen delillerin gerçeği yansıtmadığı, hukuka aykırı yol ve yöntemlerle elde edildiğinden işleme dayanak alınamayacağı; dava konusu işlemle masumiyet karinesinin ihlal edildiği; ceza yargılamasının sonucunun beklenilmesinin zorunlu olduğu; dava konusu işlemin dayanağı olan mevzuatın AİHM'nin aradığı yasallık koşulunu taşımadığı; HSK tarafından verilen kararda, AİHS'nin 6. maddesinde yer alan ilkelere uyulmadığından adil yargılanma hakkının ihlal edildiği; somut olayda, AİHS'nin 8. maddesindeki özel hayata saygı ilkesi, 9. maddesindeki düşünce, vicdan ve din hürriyeti, 10. maddesindeki ifade hürriyeti, 14. maddesindeki ayrımcılık yasağına ilişkin ihlallerin bulunduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ...'ÜN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :

Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;

"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,

b) Hukuka aykırı karar verilmesi,

c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

Davacının, ceza yargılaması sonucunda ... Ağır Ceza Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üyelik suçundan, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun (CMK) 223/2-e maddesi uyarınca anılan suçu işlediğinin sabit olmadığı (delil yetersizliği) gerekçesiyle beraatine karar verildiği ve bu kararın henüz kesinleşmediği görülmüştür.

667 sayılı KHK uyarınca, hâkimlerin ve savcıların terör örgütüne üyelik ve mensubiyeti bulunmasa da terör örgütü ile iltisaklı veya irtibatlı olmaları nedeniyle meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına yönelik işlem tesis edilebilmesi mümkündür. Nitekim dava konusu işlem de davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisak ve irtibatının bulunduğu gerekçesiyle tesis edilmiştir.

Anayasa Mahkemesi, 14/11/2019 tarih ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı kararında iltisaklı kavramını ''kavuşan, bitişen, birleşen'', irtibatlı kavramını ise ''bağlantılı'' olarak tanımlamış, bu kavramların hukuki niteliği ve objektif anlamının yargı içtihatlarıyla belirlenebileceğini belirtmiştir. Bu kavramlar ile, kişilerin cezai sorumluluğunu gerektiren örgüte üyelik ve mensubiyet kavramlarına nazaran terör örgütleri ile daha az yoğun ve atipik bir bağlantının vurgulandığı açıktır. Bu kapsamda kişilerin terör örgütleri ile irtibat ve iltisaklarının ortaya konulabilmesi için, örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi ya da örgütten yarar sağlamak maksadıyla gerek örgütten gelen talimatlar doğrultusunda gerekse inisiyatif alarak bulundukları hâl ve hareketler neticesinde örgüte veya kendilerine yarar sağladıkları ya da örgüt ile amaç birliği veya sosyal birliktelik görünümü içinde oldukları yönünde kanaat oluşması yeterlidir.

Bu itibarla, davacının silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan beraatine karar verilmiş ise de, ceza muhakemesinde terör örgütüne üye olma suçu yönünden delil olarak değerlendirilemeyecek bir kısım fiil ve davranışlar ile bunlara ilişkin bilgi ve belgeler, üstün bir kamu gücü olan yargı yetkisini kullanan hâkim ve savcılar hakkında tesis edilen idari tedbir niteliğindeki işlemlerde terör örgütüne irtibat veya iltisakın sübut bulup bulmadığı yönünden örgüt üyeliğine göre farklı değerlendirilebilecektir.

Bu çerçevede, davacının terör örgütü ile iltisak veya irtibatının bulunup bulunmadığına yönelik yargısal denetime ilişkin işbu dava dosyasında yer verilen tespitler birlikte değerlendirildiğinde, davacının FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu sonucuna varıldığından bahisle verilen Danıştay Beşinci Dairesi kararı usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :

Açıklanan nedenlerle;

  1. Davacının temyiz isteminin reddine,

  2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 06/07/2020 tarih ve E:2016/58477, K:2020/3155 sayılı kararının ONANMASINA,

  3. Adli yardım kararından dolayı ertelenmiş olan temyiz aşamasına ilişkin yargılama giderlerinin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin 1. fıkrası uyarınca davacıdan tahsili için Dairesince müzekkere yazılmasına,

  4. Kesin olarak, 23/01/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.