#### DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2023/2333 E. , 2023/3079 K.
"İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2023/2333
Karar No : 2023/3079
TEMYİZ EDENLER : I-(DAVACI):
… Döviz ve Altın Yetkili Müessese AŞ
VEKİLİ: Av. …
II-(DAVALI): … Bakanlığı
VEKİLİ: Huk. Müş. …
İSTEMİN KONUSU: Danıştay Onüçüncü Dairesinin 26/04/2023 tarih ve E:2021/5103, K:2023/2064 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 1. 12/10/2021 tarih ve 31626 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Karar'a İlişkin Tebliğ (Tebliğ No:2018-32/45)'de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Tebliğ No:2021-32/62)'in,
1. 1. 1. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 3. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (p) bendinin, 1. 2. 3. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 4. maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 4/A maddesinin dördüncü fıkrasının, 1. 3. 5. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 6. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan "5" ibaresinin "10", "1" ibaresinin "5" olarak değiştirilmesinin, 1. 4. 7. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 9. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendinde yapılan değişikliğin (Dava dilekçesinde sehven 9. maddenin üçüncü fıkrasının (d) bendi olarak yazılmıştır. ), 1. 5. 9. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 10. maddesinin üçüncü fıkrasının yürürlükten kaldırılmasına ilişkin değişikliğin, 1. 6. 10. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 11. maddesine eklenen üçüncü fıkranın, 1. 7. 14. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 15. maddesine eklenen dördüncü fıkranın, 1. 8. 16. maddesi ile değiştirilen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 17. maddesinin altıncı fıkrasının, 1. 9. 17. maddesi ile değiştirilen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 18. maddesinin birinci ve beşinci fıkralarının, 1. 10. 18. maddesi ile değiştirilen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 19. maddesinin üçüncü fıkrasının, 1. 11. 19. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 20. maddesine eklenen beşinci fıkranın, 1. 12. 19. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 20. maddesine eklenen altıncı fıkranın, 18/11/2021 tarih ve 31663 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 2021-32/64 sayılı Tebliğ'in 2. maddesiyle değişik hâlinin, 1. 13. 23. maddesi ile değiştirilen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 26. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "en az 1 yıl süreyle" ibaresinin ve beşinci fıkrasının, 1. 14. 26. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 28. maddesine eklenen dördüncü fıkranın, 1. 15. 28. maddesi ile değiştirilen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin, 1. 16. 31. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'e eklenen Geçici 2. maddenin üçüncü ve beşinci fıkralarının, 1. 17. 32. maddesinde yer alan "ve aynı Tebliğ'e ekte yer alan Ek-3 eklenmiştir. " ibaresinin ve 2018-32/45 sayılı Tebliğ'e eklenen Ek-3 ile, 2. 12/10/2021 tarih ve 31626 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun Kapsamında Alınacak Ücretlere İlişkin Yönetmelik'in iptali ile 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun'un 4. maddesinin Anayasa'nın 13. , 48. ve 73. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülerek iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulması istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onüçüncü Dairesinin 26/04/2023 tarih ve E:2021/5103, K:2023/2064 sayılı kararıyla;
Davacının Anayasa'ya aykırılık iddiası ciddi görülmemiş,
Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" başlıklı 13. maddesine, "Mülkiyet hakkı" başlıklı 35. maddesinin ilk iki fıkrasına, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek 1 No.lu Protokol'ün "Mülkiyetin korunması" başlıklı 1. maddesine, 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun'un 1. maddesine, 3. maddesinin birinci ve beşinci fıkrasına, 4. maddesine, Ek 1. maddesine, 1567 sayılı Kanun'un 1. maddesi uyarınca Bakanlar Kurulunca alınan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Karar'ın 1. maddesine, "Yetki" başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrasına ve 10/07/2018 tarih ve 30474 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 225/A maddesinin birinci fıkrasının (e) bendine yer verilerek,
12/10/2021 tarih ve 31626 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun Kapsamında Alınacak Ücretlere İlişkin Yönetmelik yönünden (dava açma tarihi itibarıyla yürürlükte olan hâliyle);
28/07/2021 tarih ve 31551 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 7333 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 3. maddesiyle, 1567 sayılı Kanun'un (mülga) 4. maddesi yeniden düzenlenerek, "Hazine ve Maliye Bakanlığı; bu Kanun'a dayanılarak çıkarılan karar, yönetmelik, tebliğ ve diğer genel ve düzenleyici işlemler uyarınca başvurusu alınacak, düzenlenecek veya onaylanacak her türlü izin veya belge ile Bakanlık tarafından geliştirilen bilgi sistemlerinin sistem kullanıcılarına sunumu kapsamında, her bir başvuru, izin, belge veya sistem sunumu için bir mali yıl içerisinde altı milyon Türk lirasını geçmemek üzere yönetmelikte belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde ücret almaya yetkilidir. Bu tutar, her yıl bir önceki yıla ilişkin olarak 04/01/1961 tarih ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'na göre tespit ve ilân edilen yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanır." kuralına yer verildiği,
Anılan düzenlemeyle, davalı idareye, bu Kanun'a dayanılarak çıkarılan karar, yönetmelik, tebliğ ve diğer genel ve düzenleyici işlemler uyarınca başvurusu alınacak, düzenlenecek veya onaylanacak her türlü izin veya belge ile davalı idare tarafından geliştirilen bilgi sistemlerinin sistem kullanıcılarına sunumu kapsamında, her bir başvuru, izin, belge veya sistem sunumu için bir mali yıl içerisinde 6 milyon Türk lirasını geçmemek üzere ücret alma yetkisi verilerek söz konusu hususa ilişkin usûl ve esasların yönetmelik ile belirleneceğinin ifade edildiği,
1567 sayılı Kanun'un 4. maddesine dayanılarak hazırlanan 12/10/2021 tarih ve 31626 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 1567 Sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun Kapsamında Alınacak Ücretlere İlişkin Yönetmelik (Yönetmelik) ile 1567 sayılı Kanun'un 4. maddesinde belirtilen ücretlere ilişkin usûl ve esasların belirlendiği,
Yönetmeliğin 1., 2., 3., 8. ve 9. maddeleri yönünden;
Yönetmeliğin 1. maddesinde, bu Yönetmeliğin amaç ve kapsamına; 2. maddesinde, Yönetmeliğin dayanağına; 3. maddesinde, bu Yönetmelik'te geçen bazı ifadelerin tanımlarına; 8. maddesinde, Yönetmeliğin yürürlük tarihine; 9. maddesinde ise, Yönetmelik hükümlerinin yürütülmesine ilişkin kurallara yer verildiği,
Bu kapsamda, 1567 sayılı Kanun'un 4. maddesine dayanılarak hazırlanan Yönetmeliğin dava konusu 1., 2., 3., 8. ve 9. maddelerinde yer alan düzenlemeler ile temel hususların belirlendiği, üst hukuk kurallarını aşar nitelikte herhangi bir düzenlemeye yer verilmediği, söz konusu düzenlemelerde hukuka aykırılık bulunmadığı,
Yönetmeliğin Ek-1'i ile 4. maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları yönünden;
Yetkili müesseselerin faaliyet konuları dikkate alınmak suretiyle A ve B grubu olmak üzere 2 gruba ayrıldığı, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 4. maddesinde, A ve B grubu yetkili müesseselerin faaliyet konularının belirlendiği, ayrıca, yetkili müesseselerin faaliyet gösterdiği iller ve ilçeler dikkate alınmak suretiyle ülkenin 4 faaliyet bölgesine ayrıldığı, bu kapsamda, A ve B grubu yetkili müesseselerin faaliyet bölgelerine göre farklı usûl ve esaslara tabî oldukları, Yönetmeliğin Ek-1'inde yer alan tablo ile faaliyet iznine ilişkin başvuru ve şube başvuru ücretlerinin, yetkili müesseselerin faaliyet bölgeleri ve grupları (A/B) ile piyasa koşulları dikkate alınmak suretiyle 2 ilâ 6 milyon Türk lirası arasında belirlendiği, yetkili müesseselerin grup ve adres değişikliği talebinde bulunmaları hâlinde, söz konusu işlemlere ilişkin usûl ve esasların 2018-32/45 sayılı Tebliğ ile belirlendiğinin anlaşıldığı,
Bu kapsamda, davalı idare tarafından, başvurusu alınacak, düzenlenecek veya onaylanacak her türlü izin veya belge ile davalı idarece geliştirilen bilgi sistemlerinin sistem kullanıcılarına sunumu kapsamında, ilgililerin mali gücünün tespiti ve piyasaya girişlerin belli bir şekilde kontrol altında tutulması amacıyla, davalı idareye tanınan takdir yetkisi çerçevesinde, yetkili müesseselerin faaliyet bölgeleri, grupları ve başvuru türleri ile piyasa koşulları dikkate alınmak suretiyle kademeli olarak her bir başvuru, izin, belge veya sistem sunumu için bir mali yıl içerisinde alınacak ücretlerin belirlenmesine ilişkin Yönetmeliğin Ek-1'inde yer alan tabloda; yetkili müesseselerin faaliyet izni ve şube faaliyet izni başvurularında ilgili faaliyet bölgesi itibarıyla Ek-1'de yer alan tabloda belirtilen tutar kadar ücret alınmasına yönelik Yönetmeliğin 4. maddesinin birinci fıkrasında yer alan düzenlemede; yetkili müesseselerin grup dönüşüm ve adres değişikliği izni başvurularında alınacak ücretlere ilişkin usûl ve esasların belirlenmesine ilişkin Yönetmeliğin 4. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarında yer alan düzenlemelerde hukuka aykırılık bulunmadığı,
Yönetmeliğin 4. maddesinin dördüncü fıkrası yönünden;
Yönetmeliğin 4. maddesinin dördüncü fıkrasında, yetkili müesseselerin hisselerinin devrine yönelik izin başvurularında ilgili faaliyet bölgesi itibarıyla Ek-1'de yer alan ücretlerin devralınacak hisse oranı nispetinde alınacağı, ancak söz konusu hisselerin veraset yoluyla intikal etmesi veya hisseleri devralacak kişinin mevcut hisse sahibi kişinin alt soy veya üst soyu olması durumunda ücret alınmayacağı kuralına yer verildiği,
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 18. maddesinin birinci fıkrası uyarınca, yetkili müesseselerin hisse devirleri Bakanlığın iznine tabî olduğu, yetkili müesseselerin hisselerinin devrine yönelik izin başvurularında, Yönetmelik'te belirlenen ücretin yatırıldığını tevsik eden belgenin eklenmesi gerektiği,
Yönetmeliğin dava konusu 4. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca, yetkili müesseselerin hisselerinin devrine yönelik izin başvurularında, ilgili faaliyet bölgesi itibarıyla Ek-1'de yer alan başvuru ücretleri, devralınacak hisse oranı nispetinde alınacağı,
Davacı tarafından, dava konusu düzenlemeyle yetkili müesseselerin hisselerinin devrine yönelik izin başvurularında, sanki bu işletmeler ilk defa faaliyete başlıyormuş gibi faaliyet izni başvurusuna yönelik ücretlerin ödenmesinin istenmesinin hukuka aykırı olduğunun ileri sürüldüğü,
Davalı idare tarafından ise, Bakanlık tarafından yapılan piyasa araştırmaları sonucunda İstanbul'un bazı bölgelerinde işletme devirlerinde devredenin, devralandan aldığı para miktarının (hava parası vb.) 1 milyon Amerikan dolarına kadar yükselebildiğinin görüldüğü, genel olarak bu miktarın 400 bin ilâ 500 bin Amerikan doları seviyelerinde seyrettiği, bu kapsamda, bahsi geçen miktarların yetkili müessese faaliyet izni vermeye yetkili olan Bakanlık tarafından alınarak kamuya gelir olarak kaydedilmesi ve kamu yararının sağlanması amacıyla dava konusu düzenlemenin ihdas edildiği; ayrıca, piyasada arz talep dengesinin sağlanması ile finansal sistemin sağlıklı bir şekilde çalışmasının hedeflendiği, kaldı ki yetkili müesseselerin değerlerinin kendilerinden menkul olmadığı, Bakanlık tarafından bu kuruluşlara verilen döviz alma ve satma yetkisi ile diğer faaliyet konuları sebebiyle oluşan bir değer olduğu, dolayısıyla, imtiyaz sağlanan bir konuda bu imtiyazın elde edilmesi ve el değiştirmesine yönelik elde edilecek bir menfaatin bulunması durumunda bu menfaatin kamuya aktarılmasının hakkaniyete ve kamu yararına uygun olacağının belirtildiği,
1567 sayılı Kanun ile davalı idareye, bu Kanun'a dayanılarak çıkarılan karar, yönetmelik, tebliğ ve diğer genel ve düzenleyici işlemler uyarınca başvurusu alınacak, düzenlenecek veya onaylanacak her türlü izin veya belge ile Bakanlık tarafından geliştirilen bilgi sistemlerinin sistem kullanıcılarına sunumu kapsamında, her bir başvuru, izin, belge veya sistem sunumu için yönetmelikle belirlenecek usûl ve esaslar çerçevesinde ücret almaya yetki verilmiş ise de, davalı idarece bu yetkinin, kanunların sınırları içinde adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütleri göz önünde tutularak ve ölçülülük ilkesi dikkate alınarak kullanılması gerektiği,
Hukuk devletinin en önemli unsurlarından biri de ölçülülük ilkesi olup bu ilke, amaç ve araç arasında hakkaniyete uygun âdil bir dengenin bulunması gereğini ifade edttiği, idarelerce tesis edilen işlemlerin, kamu yararının sağlanması amacına yönelik, objektif, âdil ve ölçülü olması hukuk devleti olmanın gereği olduğu,
Bu kapsamda, hisse devri izni başvuru ücreti olarak ödenmesi gereken tutarın, yetkili müesseselerin faaliyet bölgesi itibarıyla Yönetmeliğin Ek-1'inde belirlenen faaliyet kuruluş izni başvuru ücretinin, devralınacak hisse nispetinde belirlenmesi suretiyle hisse devri izni başvurusunda bulunan yetkili müesseselerden, bu işletmeler ilk defa kuruluyormuş gibi başvuru ücreti ödenmesinin talep edilmesi ölçülülük ilkesine uygun olmadığından ve hisse devrindeki amaç ile bu hakkın sınırlanmasına yönelik araç arasında hakkaniyete uygun âdil bir denge bulunmadığından Yönetmeliğin dava konusu 4. maddesinin dördüncü fıkrasının birinci cümlesinde yer alan söz konusu düzenlemede hukuka uygunluk bulunmadığı,
Öte yandan, Yönetmeliğin dava konusu 4. maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinde, yetkili müesseselerin hisselerinin veraset yoluyla intikal etmesi veya hisseleri devralacak kişinin mevcut hisse sahibinin alt soyu veya üst soyu olması durumunda ücret alınmayacağı kuralına yer verildiği, bu kapsamda, 1567 sayılı Kanun'un 4. maddesinin davalı idareye vermiş olduğu yetki çerçevesinde, hisse devri izni başvurusu kapsamında söz konusu durumların gerçekleşmesi hâlinde başvuru ücreti alınmamasına yönelik Yönetmeliğin dava konusu 4. maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı,
Yönetmeliğin 5., 6. ve 7. maddeleri yönünden;
Yönetmeliğin 5. maddesinde, Bakanlık tarafından farklı paydaşların kullanıcı olarak yer alacağı bilgi sistemlerinin geliştirilmesi ve hizmete sunulması hâlinde, Bakanlık tarafından paydaşlardan alınmak üzere sistem kullanım ücretinin belirlenebileceği ve belirlenecek ücretin Bakanlığın internet sitesinde yayınlanacağı kuralına yer verildiği; 6. maddesinde, bu Yönetmelik uyarınca belirlenen ve ödenmesi gereken ücretlerin tahsil usûlünün belirlendiği; 7. maddesinde ise, bu Yönetmeliğin uygulanmasına yönelik Bakanlığa tanınan yetkilerin düzenlendiği,
Bu kapsamda, 1567 sayılı Kanun'un 4. maddesi uyarınca davalı idareye verilen yetki çerçevesinde, dava konusu düzenlemelerle, bu Kanun'a dayanılarak çıkarılan karar, yönetmelik, tebliğ ve diğer genel ve düzenleyici işlemler uyarınca başvurusu alınacak, düzenlenecek veya onaylanacak her türlü izin veya belge ile Bakanlık tarafından geliştirilen bilgi sistemlerinin sistem kullanıcılarına sunumu kapsamında, her bir başvuru, izin, belge veya sistem sunumu için alınacak ücretlere yönelik usûl ve esasların belirlendiği anlaşıldığından, Yönetmeliğin dava konusu 5., 6. ve 7. maddelerinde yer alan düzenlemelerde hukuka aykırılık bulunmadığı,
Yönetmeliğin Geçici 1. maddesi yönünden;
Yönetmeliğin dava konusu Geçici 1. maddesinde, "Bu Yönetmeliğin yürürlük tarihi itibarıyla Bakanlığa yapılmış olan ancak değerlendirmesi tamamlanmamış bulunan başvurular için Ek-1'de yer alan ücretler uygulanır." kuralına yer verildiği,
Kazanılmış hakkın doğumu için ilgili düzenlemenin yürürlüğü döneminde bir hukuk kuralına uygun şekilde bütün sonuçları ile edinilmesi, ilgilileri lehine doğan hukukî durumların ortaya çıkması gerektiği, hak, bütün sonuçlarıyla fiilen elde edilmedikçe, diğer bir ifadeyle, gerçekten kazanılmadıkça, buna dayanılarak kazanılmış hakkın varlığının ileri sürülemeyeceği, yalnızca bir hukukî durumun tamamlanmasından sonra ilgilileri lehine hak doğurmasının mümkün olduğu, başka bir ifadeyle, söz konusu hakkın hukuk düzeni tarafından korunmaya değer bir aşamaya gelmesi gerektiği, bu aşamaya gelinmedikçe kazanılmış hakkın söz konusu olmadığı (OĞURLU Yücel, İdarî Yaptırımlar Karşısında Yargısal Korunma İdarî Ceza Hukuku ve İdarî Cezalara Karşı Başvuru Yolları, Yetkin Yayınları, Ankara, 2000, s. 96),
Bu kapsamda, 12/10/2021 tarihinden önce Bakanlığa yapılmış olan ancak değerlendirmesi devam eden başvurular yönünden, bu Yönetmelik yürürlüğe girmeden önce 2018-32/45 sayılı Tebliğ'de yer alan düzenlemelerin kazanılmış hak teşkil etmeyeceği,
Bu itibarla, 1567 sayılı Kanun ile davalı idareye verilen, her bir başvuru, izin, belge veya sistem sunumu için yetkili müesseselerden alınacak ücretlere yönelik usûl ve esasları belirleme yetkisi çerçevesinde, 12/10/2021 tarihi itibarıyla Bakanlığa yapılmış olan ancak değerlendirmesi tamamlanmamış bulunan başvurular için, Yönetmeliğin Ek-1'inde yer alan ücretlerin uygulanacağı yönündeki Yönetmeliğin dava konusu Geçici 1. maddesinin söz konusu kısmında yer alan düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı,
Öte yandan, yetkili müesseselerin mevcut ortaklık yapıları ve piyasa koşulları dikkate alınmak suretiyle yetkili müesseselerin hisse devri izni başvurularına yönelik makûl bir geçiş süreci öngörülmeksizin, bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği 12/10/2021 tarihinden itibaren yetkili müesseselerin hisse devri izni başvurularında anılan Yönetmelik kapsamında belirlenecek ücretin ödenmesinin istenmesi nedeniyle piyasanın işleyişinde ve yetkili müesseselerin hisse devir işlemlerinde sorunların yaşanacağı anlaşıldığından, Yönetmeliğin Geçici 1. maddesinde, Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği 12/10/2021 tarihinden sonra yapılacak hisse devri izni başvurularından makûl bir süre boyunca başvuru ücreti alınmaması yönünde geçiş hükmü öngörülmemesine ilişkin kısmında hukuka uygunluk bulunmadığı,
2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 1. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 3. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (p) bendi ve 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 32. maddesinde yer alan "ve aynı Tebliğ'e ekte yer alan Ek-3 eklenmiştir." ibaresinin ve 2018-32/45 sayılı Tebliğ'e eklenen Ek-3 yönünden (1.1. ve 1.17.'de yer alan istemler yönünden);
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in dava konusu 3. maddesinin birinci fıkrasının (p) bendinde, faaliyet bölgesinin, Ek-3'te yer alan iller veya ilçeler itibarıyla oluşturulan bölgeleri ifade ettiği kuralına yer verildiği,
Dava konusu değişiklik ile Tebliğ'e eklenen Ek-3'te ise, Türkiye genelinin 4 faaliyet bölgesine ayrıldığı, İstanbul'un belirli ilçelerinin 1 numaralı faaliyet bölgesinde; İstanbul'un 1 numaralı faaliyet bölgesi dışında kalan diğer ilçeleri ile Adana, Ankara, Antalya, Aydın, Bursa, Gaziantep, Kocaeli, İzmir, Mersin ve Muğla illerinin 2 numaralı faaliyet bölgesinde; Balıkesir, Denizli, Diyarbakır, Erzurum, Eskişehir, Hatay, Kahramanmaraş, Kayseri, Konya, Malatya, Manisa, Mardin, Ordu, Sakarya, Samsun, Şanlıurfa, Tekirdağ, Trabzon ve Van illerinin 3 numaralı faaliyet bölgesinde; sayılan iller dışında kalan diğer illerin ise 4 numaralı faaliyet bölgesinde yer aldığının anlaşıldığı,
Davacı tarafından, davalı idarece faaliyet bölgelerinin belirlenmesinde dikkate alınan kıstasların ortaya konulamadığı iddia edilmiş ise de, faaliyet bölgelerinin belirlenmesinde, Türkiye'nin farklı bölgelerindeki yetkili müesseselerin dağılımı, büyükşehir olan iller, nüfus yoğunluğu, iş hacmi, turizm potansiyeli ve finansal gelişmişlik gibi kriterlerin göz önünde bulundurulduğu görüldüğünden bu iddiaya itibar edilmediği,
Bu itibarla, davalı idarenin, yetkili müesseselerin faaliyetlerine ilişkin usûl ve esasları düzenleme yetkisi çerçevesinde Türkiye genelinin faaliyet bölgelerine ayrılmasına ilişkin Tebliğ'in dava konusu düzenlemelerinde hukuka aykırılık bulunmadığı,
2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 3. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 4. maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 4/A maddesinin dördüncü fıkrası yönünden (1.2.'de yer alan istem yönünden);
2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 3. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 4. maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 4/A maddesinin dördüncü fıkrasında, "Yetkili müesseseler faaliyet gösterdikleri iş yeri haricinde herhangi bir gayrimenkul mal edinemezler." kuralının düzenlendiği,
1567 sayılı Kanun'un 1. maddesinde, Türk parasının kıymetinin korunması zımnında kararlar ittihazına Cumhurbaşkanı'nın yetkili olduğu; 5. maddesinde ise, bu Kanun ve bu Kanun'a dayanılarak çıkarılan mevzuat kapsamında faaliyet izni ve/veya yetki verilen anonim şirketlerin, 13/01/2011 tarih ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 330. maddesi kapsamında özel kanuna tabî anonim şirket olarak değerlendirileceği ve bu kapsamda, söz konusu anonim şirketlerin, sadece bu Kanun ve bu Kanun'a dayanılarak çıkarılan karar, yönetmelik ve tebliğlerde belirtilen ekonomik amaç ve konular kapsamında kurulabileceği ve faaliyet gösterebileceği kurallarına yer verildiği,
1567 sayılı Kanun'un 1. maddesi uyarınca hazırlanan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar'ın 1. maddesinin birinci fıkrasında, Türk parasının kıymetini korumak amacıyla, döviz ve dövizi temsil eden belgelere (menkul değerler ve diğer sermaye piyasası araçları dâhil) ilişkin tüm işlemler ile dövizlerin tasarruf ve idaresine ilişkin düzenleyici ve sınırlayıcı esasların bu Karar ile tayin ve tespit edildiği; ikinci fıkrasında, bu Karar'ın uygulanmasına yönelik usûl ve esasların belirlenmesi amacıyla Bakanlıkça yönetmelik, tebliğ ve genelgelerin yayımlanacağı, bu Karar'a ve bu Karar'ın uygulanması amacıyla yayımlanacak yönetmelik, tebliğ ve genelgelere muhalefetin, 1567 sayılı Kanun ile ek ve tadillerine muhalefet sayılacağı; 20. maddesinde ise, Bakanlığın, bu Karar'ın tatbikatını temin etmek ve Türk parasının kıymetini korumak maksadıyla lüzumlu göreceği her türlü tedbiri almaya, Karar'da öngörülen hâller dışında kalan özel durumları inceleyip sonuçlandırmaya yetkili olduğunun belirtildiği,
1567 sayılı Kanun'un 5. maddesi uyarınca, yetkili müesseselerin, sadece bu Kanun ve bu Kanun'a dayanılarak çıkarılan karar, yönetmelik ve tebliğlerde belirtilen ekonomik amaç ve konular kapsamında kurulabileceği ve faaliyet gösterebileceği,
1567 sayılı Kanun'un verdiği yetkiye dayanılarak çıkartılan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar'da yer alan hususların uygulanmasına ilişkin olarak düzenlenen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in "Faaliyet konusu" başlıklı 4. maddesinde, A ve B grubu yetkili müesseselerin faaliyet konuları ayrıntılı olarak belirlenerek işletmelerin bu konular haricinde faaliyette bulunamayacağı kuralına yer verildiği, anılan maddede, yetkili müesseselerin faaliyet konuları arasında gayrimenkul edinimine ilişkin herhangi bir düzenlemeye yer verilmediği,
Bu itibarla, yetkili müesseselerin faaliyet gösterdikleri iş yerleri haricinde gayrimenkul edinmelerinin, 1567 sayılı Kanun'un 5. maddesi kapsamında, yetkili müesseselerin yalnızca bu Kanun ve bu Kanun'a dayanılarak çıkarılan karar, yönetmelik ve tebliğlerde belirtilen ekonomik amaç ve konular kapsamında faaliyet gösterme düzenlemesine aykırı olacağından, bu kapsamda, yetkili müesseselerin likit varlıklarının, faaliyet konuları haricinde farklı alanlarda değerlendirilmesinin engellenmesi amacıyla ihdas edilen dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı,
Öte yandan, 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 33. maddesinde, bu Tebliğ'in yayımı tarihinde (12/10/2021) yürürlüğe gireceği kuralına yer verildiği; ayrıca, 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 31. maddesiyle 2018-32/45 sayılı Tebliğ'e eklenen Geçici 2. maddede, 12/10/2021 tarihinden önce yetkili müesseselerin faaliyet gösterdikleri iş yerleri haricinde satın almış olduğu gayrimenkul malların elden çıkarılmasına ilişkin herhangi bir düzenlemeye yer verilmediği; bu kapsamda, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'e eklenen 4/A maddesi uyarınca, yetkili müesseselerin faaliyet gösterdikleri iş yerleri haricinde gayrimenkul edinmelerine yönelik getirilen bu kısıtlamanın 12/10/2021 tarihinden itibaren uygulama kabiliyeti kazanacağı, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin yedinci fıkrası uyarınca, bu tarihten sonra yetkili müesseselerce anılan kurala aykırı işlemlerin yapıldığının tespit edilmesi hâlinde ise, yetkili müesseseler hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılarak idarî para cezası verileceği ve ilgili gayrimenkul malın satışının gerçekleştirilmesi için 6 ay süre verileceği, 12/10/2021 tarihinden önce edinilen gayrimenkul mallara ilişkin herhangi bir işlem tesis edilemeyeceğinin açık olduğu,
2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 5. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 6. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan "5" ibaresinin "10", "1" ibaresinin "5" olarak değiştirilmesi yönünden (1.3.'te yer alan istem yönünden);
Dava konusu değişiklik öncesinde 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 6. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde, "(1) Kurulmasına izin verilecek yetkili müesseselerin; (...) A grubu yetkili müesseselerin ödenmiş sermayelerinin 5 milyon Türk lirasından, B grubu yetkili müesseselerin ödenmiş sermayelerinin ise 1 milyon Türk lirasından az olmaması, (...) şarttır." kuralı yer almakta iken, dava konusu değişiklik ile anılan bentte yer alan "5" ibaresi "10"; "1" ibaresi ise "5" olarak değiştirilerek, kurulmasına izin verilecek A grubu yetkili müesseselerin ödenmiş sermayelerinin 10 milyon Türk lirasından, B grubu yetkili müesseselerin ödenmiş sermayelerinin ise 5 milyon Türk lirasından az olmaması gerektiği yönünde düzenleme yapıldığı,
6102 sayılı Kanun'un 330. maddesi ile 1567 sayılı Kanun'un 1. ve 5. maddeleri bir arada değerlendirildiğinde, yetkili müesseselerin özel kanuna tabî anonim şirketler olarak değerlendirileceği ve yetkili müesseselere ilişkin özel düzenlemeler dışında 6102 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı; bu kapsamda, 1567 sayılı Kanun'un verdiği yetkiye dayanılarak çıkartılan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar'da yer alan hususların uygulanmasına ilişkin olarak düzenlenen 2018-32/45 sayılı Tebliğ ile, yetkili müesseselerin kurumsal bir yapıya dönüştürülmesi, mali alt yapı ve güvenilirliklerinin artırılması, faaliyetlerini belli bir disiplin altında sürdürebilmeleri, denetlenebilir bir sistemin kurulması amacıyla yetkili müesseselerin kuruluş aşamasına ilişkin özel ve sınırlayıcı düzenlemeler ihdas edilebileceğinin açık olduğu,
Bu kapsamda, asıl amaçları döviz alım satım faaliyetlerinde bulunmak olan yetkili müesseselerin, belli bir mali güce ve işlem hacmine sahip olmaları, mali piyasaları, bu piyasaların ihtiyacı olan istikrar ve güven ortamını yakından ilgilendirmesi bakımından ekonomik bir zorunluluk olup, kurulmasına ilişkin izin verilecek A grubu yetkili müesseselerin ödenmiş sermayelerinin 10 milyon Türk lirasından, B grubu yetkili müesseselerin ödenmiş sermayelerinin ise 5 milyon Türk lirasından az olmaması yönünde dava konusu değişiklikle yapılan düzenlemelerde hukuka aykırılık bulunmadığı,
Öte yandan, 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 31. maddesiyle 2018-32/45 sayılı Tebliğ'e eklenen Geçici 2. maddenin birinci fıkrasında, Bakanlıkça faaliyet izni verilmiş ve bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla faaliyette bulunan A ve B grubu yetkili müesseselerin, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 6. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde belirlenen asgarî ödenmiş sermaye miktarına ilişkin yükümlülükleri yerine getirmesi için 31/12/2022 tarihine kadar süre verildiği, söz konusu yükümlülükleri belirtilen sürede yerine getirmediği tespit edilen yetkili müesseselere, bu yükümlülüklerin yerine getirilmesini teminen en fazla 90 günlük ek süre verileceği, bu kapsamda, söz konusu yükümlülüğün yerine getirilmesi için makûl bir geçiş sürecinin öngörüldüğünün anlaşıldığı,
2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 7. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 9. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendinde yapılan değişiklik yönünden (1.4.'te yer alan istem yönünden);
Dava konusu değişiklik öncesinde 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 9. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendinde, "Faaliyet izni almak üzere yapılacak başvuruya; (...) A grubu yetkili müesseseler için 500 bin Türk lirası; B grubu yetkili müesseseler için 200 bin Türk lirası başvuru ücretinin yatırıldığını tevsik eden belge, (...) eklenir." kuralı yer almakta iken, dava konusu değişiklik ile anılan bent, "A ve B grubu yetkili müesseseler için başvuruda bulunulacak faaliyet bölgesine ilişkin Yönetmeliğin Ek-1'inde belirtilen başvuru ücretinin yatırıldığını tevsik eden belge" şeklinde değiştirildiği,
Yetkili müessese kurmak amacıyla kuruluş izni almak üzere başvuruda bulunanlardan, başvuruları Hazine ve Maliye Bakanlığınca uygun görülenlere 6102 sayılı Kanun hükümleri dâhilinde anonim şirket kurabilmelerine izin verilmek olduğu, yetkili müessese kurmak için kuruluş izni alan kurucuların, faaliyet izni alana kadar faaliyette bulunamamakta oldukları, kurucuların, kuruluş izin tarihinden itibaren 90 gün içerisinde yetkili müessesenin kuruluş işlemlerini tamamlayarak faaliyet izni almak üzere Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuruda bulunması gerektiği, faaliyet izni almak üzere yapılacak başvuruya 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 9. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan bilgi ve belgelerin eklenmesinin zorunlu olduğu,
Bu itibarla, yetkili müessese olarak faaliyette bulunmak amacıyla başvuruda bulunanların mali gücünün tespiti ve piyasaya girişlerinin belli bir şekilde kontrol altında tutulması amacıyla, yetkili müessese faaliyet izni başvurularında Yönetmeliğin Ek-1'inde belirtilen başvuru ücretinin yatırıldığını tevsik eden belgenin eklenmesi gerektiği yönünde ihdas edilen dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı,
2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 9. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 10. maddesinin üçüncü fıkrasının yürürlükten kaldırılmasına ilişkin değişiklik yönünden (1.5.'te yer alan istem yönünden);
Dava konusu değişiklik öncesinde 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 10. maddesinin üçüncü fıkrasında, bulundukları ülkede döviz alım satım işleriyle iştigal eden yurt dışında yerleşik kişilerin Türkiye'de şube kuruluş izin başvurularında eklenmesi gereken bilgi ve belgelere yer verildiği, dava konusu düzenleme ile de bu fıkranın yürürlükten kaldırıldığı,
Davacı tarafından, dava konusu değişiklik sonrasında Türk vatandaşları için aranan şartların, yurt dışında yerleşik kişilerde aranmamasının eşitlik ve mütekabiliyet ilkelerine aykırı olduğu iddia edilmiş ise de, davalı idarenin savunma dilekçesinde, söz konusu değişiklik sonrası, bulundukları ülkede döviz alım satımı ile iştigal eden yurt dışında yerleşik kişilerce, ancak Türkiye'de bir anonim şirket kurularak ve Bakanlıkça verilen yetkili müessese kuruluş ve faaliyet izinleri ile sonrasında şube kuruluş ve faaliyet izinlerinin de alınması üzerine Türkiye'de şube açılabileceği, yurt dışında yerleşik kişilere herhangi bir ayrıcalık tanınmasının söz konusu olmadığı, yerli ve yabancı herkesin aynı şartlara tabî tutulduğunun belirtildiği,
Bu itibarla, dava konusu değişiklik ile yurt dışında yerleşik kişilere, Türkiye'de şube açmaları konusunda herhangi bir ayrıcalık tanınmadığı, bu kişilerin Türkiye'de merkez ve şube açma konusunda 2018-32/45 sayılı Tebliğ'de yer alan şartları haiz olmaları gerektiği anlaşıldığından, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 10. maddesinin üçüncü fıkrasının yürürlükten kaldırılmasına ilişkin dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı,
2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 10. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 11. maddesine eklenen üçüncü fıkra yönünden (1.6.'da yer alan istem yönünden);
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "Çalışma ve sözleşme hürriyeti" başlıklı 48. maddesinde, "Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir.
Devlet, özel teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır." kuralına yer verildiği, 13. maddesinde ise, temel hak ve hürriyetlerin, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği, bu sınırlamaların, Anayasa'nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağının kurala bağlandığı,
Hukuk devletinde teşebbüs hürriyeti ve çalışma özgürlüğüne sahip olmanın asıl, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması ise istisnaî olduğu, Anayasa'nın 5. maddesinde, temel hak ve özgürlükleri sosyal hukuk devleti ve adalet anlayışıyla bağdaşmayacak surette sınırlandıran siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmak devletin görevleri arasında sayıldığı, istisnaî olarak temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin çerçeveyi de yine Anayasanın çizdiği, buna göre, temel hak ve özgürlüklerin belirli şartlar altında ve ancak kanunla sınırlandırılabileceğinın açık olduğu,
İdarenin, Anayasa ve kanunlardan aldığı yetki ile kural koyma (düzenleme yapma) yetkisine sahip olduğu, "Kural işlemler" (ya da diğer adıyla genel düzenleyici işlemler), üst hukuk kurallarına uygun olarak hukuk düzenine yeni kural getiren ya da mevcut bir kuralı değiştiren veya kaldıran tek yanlı idarî işlemler olduğu, düzenleme yetkisini kullanarak yönetmelik, tebliğ, genelge gibi genel düzenleyici işlemleri yapan idarenin bir işleminin düzenleyici nitelik taşıdığının kabul edilebilmesi için, söz konusu işlemin sürekli, soyut, nesnel, genel durumları belirleyen ve gösteren hükümler içermesi, başka bir anlatımla, belirtilen nitelikte kurallar getirmiş olması gerekmekte olduğu, bu genel düzenlemelerin üst hukuk kurallarına aykırı hükümler içermemesinin ise zorunlu olduğu,
1567 sayılı Kanun'un verdiği yetkiye dayanılarak çıkartılan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar'da yer alan hususların uygulanmasına ilişkin olarak düzenlenen 2018-32/45 sayılı Tebliğ ile, yetkili müesseselerin kurumsal bir yapıya dönüştürülmesi, mali alt yapı ve güvenilirliklerinin artırılması, faaliyetlerini belli bir disiplin altında sürdürebilmeleri, denetlenebilir bir sistemin kurulması amacıyla yetkili müesseselerin şube açma usûl ve esaslarına ilişkin özel ve sınırlayıcı düzenlemeler ihdas edilebileceğinin açık olduğu, bunun dışında, yetkili müesseselerin Anayasa ile güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerine yine Anayasa'da yer alan koşullar dışında müdahale edilmesinin mümkün olmadığı,
Dava konusu düzenlemeyle, A grubu yetkili müesseselerden merkezi 1 numaralı faaliyet bölgesinde bulunanların 4 faaliyet bölgesinde; merkezi 2 numaralı faaliyet bölgesinde bulunanların yalnızca 2, 3 ve 4 numaralı faaliyet bölgelerinde; merkezi 3 numaralı faaliyet bölgesinde bulunanların yalnızca 3 ve 4 numaralı faaliyet bölgelerinde; merkezi 4 numaralı faaliyet bölgesinde bulunanların ise yalnızca 4 numaralı faaliyet bölgesinde şube açabilecekleri, bunların dışında A grubu yetkili müesseselerin şube açmak için başvuruda bulunamayacağı ve yeni şube açamayacağı belirtilerek A grubu yetkili müesseselerin şube açmaları konusunda coğrafi sınırlama getirilmek suretiyle teşebbüs hürriyeti ve çalışma özgürlüğüne müdahalede bulunulduğunun anlaşıldığı,
Davalı idare tarafından, dava konusu düzenlemenin hukukî dayanağının 1567 sayılı Kanun'un 1. maddesi ile bu madde uyarınca alınan 32 sayılı Karar olduğunun belirtildiği, ancak, 1567 sayılı Kanun'un 1. maddesinde ve diğer maddelerinde, yetkili müesseselerin şube açmaları konusunda coğrafi sınırlama getirilmesini öngören açık, belirli ve öngörülebilir bir kural bulunmadığı,
Bu itibarla, Anayasal koruma altındaki teşebbüs hürriyeti ve çalışma özgürlüğünün ancak kanunla sınırlanabilmesi mümkün olduğundan, üst hukuk kurallarını aşar nitelikte A grubu yetkili müesseselerin şube açmalarına ilişkin kanunî bir dayanak bulunmaksızın coğrafi sınırlama getirilmesine ilişkin dava konusu düzenlemede hukuka uygunluk bulunmadığı,
2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 14. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 15. maddesine eklenen dördüncü fıkra yönünden (1.7.'de yer alan istem yönünden);
2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 14. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 15. maddesine eklenen dördüncü fıkrada, "Yetkili müesseselerde pay sahipliği bulunmayan kişilerin şirketi münferiden temsile yetkili kılınması mümkün bulunmamaktadır. Bu kişilerin şirkette en az yüzde elli ve üzeri paya sahip hissedar veya hissedarlarla müştereken temsile yetkili kılınması mümkündür." kuralına yer verildiği,
6102 sayılı Kanun'un 330. maddesi ile 1567 sayılı Kanun'un 1. ve 5. maddeleri bir arada değerlendirildiğinde, yetkili müesseselerin özel kanuna tabî anonim şirketler olarak değerlendirileceği ve yetkili müesseselere ilişkin özel düzenlemeler dışında 6102 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı; bu kapsamda, 1567 sayılı Kanun'un verdiği yetkiye dayanılarak çıkartılan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar'da yer alan hususların uygulanmasına ilişkin olarak düzenlenen 2018-32/45 sayılı Tebliğ ile, yetkili müesseselerin kurumsal bir yapıya dönüştürülmesi, mali alt yapı ve güvenilirliklerinin artırılması, faaliyetlerini belli bir disiplin altında sürdürebilmeleri, denetlenebilir bir sistemin kurulması amacıyla yetkili müesseselerin faaliyetlerine ilişkin özel ve sınırlayıcı düzenlemeler ihdas edilebileceğinin açık olduğu, bunun dışında, yetkili müesseselerin Anayasa ile güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerine yine Anayasa'da yer alan koşullar dışında müdahale edilmesinin mümkün olmadığı,
Her ne kadar davalı idare tarafından, dava konusu düzenlemenin ihdas edilmesinin nedeni, pay sahiplerine ilişkin aranan şartlara sahip olmayan ve şirketle ilgisiz kişilerin, yetkili müesseseleri fiilen yönetmesinin engellenmesi olarak belirtilmiş ise de, kanunî bir dayanak olmaksızın yetkili müesseselerin teşebbüs hürriyeti ve çalışma özgürlüğü kapsamında yer aldığı değerlendirilen şirketlerin temsil yetkisinin sınırlandırılmasının mümkün olmadığı,
Yine davalı idare tarafından, dava konusu düzenlemenin hukukî dayanağının 1567 sayılı Kanun'un 1. maddesi ile bu madde uyarınca alınan 32 sayılı Karar olduğunun belirtildiği, ancak, 1567 sayılı Kanun'un 1. maddesinde ve diğer maddelerinde, yetkili müesseselerin temsil yetkisinin sınırlandırılmasını öngören açık, belirli ve öngörülebilir bir kural bulunmadığı,
Bu itibarla, Anayasal koruma altındaki teşebbüs hürriyeti ve çalışma özgürlüğünün ancak kanunla sınırlanabilmesi mümkün olduğundan, üst hukuk kurallarını aşar nitelikte yetkili müesseselerin temsil yetkisinin kanunî bir dayanak bulunmaksızın sınırlandırılmasına ilişkin dava konusu düzenlemede hukuka uygunluk bulunmadığı,
2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 16. maddesi ile değiştirilen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 17. maddesinin altıncı fıkrası yönünden (1.8.'de yer alan istem yönünden);
Dava konusu düzenlemeyle değiştirilen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 7. maddesinin altıncı fıkrasında, "Yetkili müesseselerin unvan değişikliği Bakanlığın iznine tabîdir." kuralına yer verildiği,
1567 sayılı Kanun ve 32 sayılı Karar'ın davalı idareye vermiş olduğu yetkili müesseselerin kuruluş ve faaliyetlerine ilişkin usûl ve esasları belirleme yetkisi çerçevesinde, kuruluş aşamasında yetkili müesseselerin ana sözleşmelerinde yer alan ticaret unvanlarının, bu şirketler faaliyete başladıktan sonra değiştirilmesi durumunda kuruluş aşamasında aranan şartların halîhazırda korunup korunmadığının tespit edilmesi ve yetkili müesseselerin faaliyet alanlarının gözetim ve denetiminin sağlanması amacıyla dava konusu düzenlemeyle yetkili müesseselerin unvan değişikliği öncesinde Hazine ve Maliye Bakanlığından izin alınması gerektiği yönünde ihdas edilen dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı,
2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 17. maddesi ile değiştirilen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 18. maddesinin birinci ve beşinci fıkraları yönünden (1.9.'da yer alan istem yönünden);
2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 17. maddesi ile değiştirilen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 18. maddesinde, "(1) Yetkili müesseselerin hisse devirleri Bakanlığın iznine tabîdir.
(...)
(5) Yetkili müessese hakkında haciz, icra takibi veya ihtiyati tedbirin söz konusu olması hâlinde haciz işlemi, icra takibi veya ihtiyati tedbir kaldırılana kadar hisse devri izni verilmez." kurallarına yer verildiği,
Dava konusu değişiklik öncesinde de yetkili müesseselerin ortaklarında değişikliğe neden olan hisse devirleri Hazine ve Maliye Bakanlığının iznine tabî kılındığı,
1567 sayılı Kanun'un 5. maddesinde, yetkili müesseselerin 6102 sayılı Kanun'un 330. maddesi kapsamında özel kanuna tabî anonim şirket olarak değerlendirileceği kuralına yer verildiği,
Bu kapsamda, 1567 sayılı Kanun ve 32 sayılı Karar'ın, davalı idareye vermiş olduğu yetkili müesseselerin kuruluş ve faaliyetlerine ilişkin usûl ve esasları belirleme yetkisi çerçevesinde, yetkili müesseselerin kurucu ve ortaklarında aranan şartları haiz olmayan kişilere devrinin engellenmesi ve yetkili müesseselerin faaliyet alanlarının gözetim ve denetiminin sağlanması amacıyla dava konusu düzenlemeyle yetkili müesseselerin hisselerinin devri öncesinde Hazine ve Maliye Bakanlığından izin alınması gerektiği yönünde ihdas edilen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in dava konusu 18. maddesinin birinci fıkrasında yer alan düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı,
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in dava konusu 18. maddesinin beşinci fıkrasında, yetkili müesseseler hakkında haciz, icra takibi veya ihtiyati tedbirin söz konusu olması hâlinde haciz işlemi, icra takibi veya ihtiyati tedbir kaldırılana kadar yetkili müesseselerin hisse devirlerine izni verilmeyeceği kuralının yer aldığı,
Davalı idare tarafından, Tebliğ'in dava konusu 18. maddesinin beşinci fıkrasında yer alan düzenlemenin ihdas edilmesinin nedeni, yetkili müesseselerin faaliyet alanı itibarıyla borç alacak ilişkilerinde icra takibine varan bir anlaşmazlığın bulunmasının çok olası olmadığı, döviz ve altın alım satımı yapan şirketlerin icra takibiyle karşılaşma ihtimalinin ise düşük olduğu, böyle bir ihtimalle karşılaşılması durumunda, hisse devrine izin verilerek üçüncü kişilerin mağdur edilmesinin engellenmesi olarak belirtilmiş ise de, kanunî bir dayanak olmaksızın yetkili müesseselerin mülkiyet hakkı ile teşebbüs hürriyeti ve çalışma özgürlüğünün sınırlandırılmasının mümkün olmadığı,
Davalı idare tarafından, dava konusu düzenlemenin hukukî dayanağının 1567 sayılı Kanun'un 1. maddesi ile bu madde uyarınca alınan 32 sayılı Karar olduğunun belirtildiği, yetkili müesseselerin faaliyet alanlarının gözetim ve denetiminin sağlanması amacıyla, yetkili müesseselerin hisselerinin devri öncesinde Hazine ve Maliye Bakanlığı'ndan izin alınması gerekmekte ise de, 1567 sayılı Kanun'un 1. maddesinde ve diğer maddelerinde, yetkili müesseselerin hisse devirlerinin sınırlandırılmasına yönelik açık bir kurala yer verilmediği,
Bu itibarla, Anayasal koruma altındaki mülkiyet hakkı ile teşebbüs hürriyeti ve çalışma özgürlüğünün ancak kanunla sınırlanabilmesi mümkün olduğundan, üst hukuk kurallarını aşar nitelikte yetkili müesseseler hakkında haciz, icra takibi veya ihtiyati tedbirin söz konusu olması hâlinde haciz işlemi, icra takibi veya ihtiyati tedbir kaldırılana kadar yetkili müesseselerin hisse devrinin kanunî bir dayanak bulunmaksızın sınırlandırılmasına ilişkin 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in dava konusu 18. maddesinin beşinci fıkrasında yer alan düzenlemede hukuka uygunluk bulunmadığı,
2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 18. maddesi ile değiştirilen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 19. maddesinin üçüncü fıkrası yönünden (1.10.'da yer alan istem yönünden);
Davalı idare tarafından, dava konusu değişiklik ile önceki düzenlemeye ek olarak serbest muhasebeci, serbest muhasebeci mali müşavir, yeminli mali müşavirlere yönelik bilgi ve iletişim bilgilerinin istenmesinin sebebi olarak, uygulamada yetkili müesseselerin Bakanlık ile gerçekleştirdikleri işlemlerin büyük bir kısmının mali müşavirler tarafından takip edildiği, bu düzenleme olmasa dahi Bakanlıkça yetkili müesseselerden gerekli görülen her türlü bilgi ve belgenin gönderilmesinin istenebileceği, dava konusu düzenlemeyle de, ilgililerden istenen bir kısım bilgi ve belgelerin sarih hâle getirildiği, yetkili müesseselerin diğer çalışanlarına ilişkin olarak ise sadece ad, soyad, kimlik numarası ile işe giriş tarih bilgilerinin bildirilmesinin öngörüldüğünün belirtildiği,
Bu kapsamda, 1567 sayılı Kanun ve 32 sayılı Karar'ın davalı idareye vermiş olduğu yetkili müesseselerin kuruluş ve faaliyetlerine ilişkin usûl ve esasları belirleme yetkisi çerçevesinde, yetkili müesseselerin faaliyet alanlarının gözetim ve denetiminin sağlanması amacıyla ihdas edilen dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı,
2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 19. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 20. maddesine eklenen beşinci fıkra yönünden (1.11.'de yer alan istem yönünden);
Dava konusu düzenlemeyle 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 20. maddesine eklenen beşinci fıkrada, "4. maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında gerçekleştirilen işlemlerde, müşterinin T.C. Kimlik Numarasını/Pasaport Numarasını ve/veya Vergi Kimlik Numarasını, işlem tarihini, saatini ve miktarını gösterecek şekilde her bir işlem itibarıyla ayrı bir hesap veya deftere kaydının yapılması zorunludur." kuralına yer verildiği,
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde ise, "B grubu yetkili müesseseler Türk Parası Kıymetini Koruma ve ilgili diğer mevzuat hükümleri çerçevesinde aşağıda belirtilen faaliyetlerde bulunabilirler: (...) b) Kaydi para hariç yabancı paraları daha küçük veya daha büyük küpürlerle, ayrı cins kaydi para hariç yabancı paralarla değiştirmek." kuralının yer aldığı,
Konuya ilişkin ilgili mevzuat hükümlerinden, yetkili müesseselerce, döviz alım satım faaliyetlerine ilişkin olarak döviz alım belgesi ile döviz satım belgesi düzenlenmesi gerektiği,
1567 sayılı Kanun ve 32 sayılı Karar ile davalı idareye yetkili müesseselerin kuruluş ve faaliyetleri ile yükümlülük ve denetimlerine ilişkin usûl ve esasları belirleme yetkisi verilmiş ise de, davalı idarece bu yetkinin, kanunların sınırları içinde adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütleri göz önünde tutularak ve ölçülülük ilkesi dikkate alınarak kullanılması gerektiği,
Hukuk devletinin en önemli unsurlarından biri de ölçülülük ilkesi olup bu ilke, amaç ve araç arasında hakkaniyete uygun âdil bir dengenin bulunması gereğini ifade ettiği, idarelerce tesis edilen işlemlerin, kamu yararının sağlanması amacına yönelik, objektif, âdil ve ölçülü olmasının hukuk devleti olmanın gereği olduğu,
Dava konusu düzenlemeyle, yetkili müesseselerce gerçekleştirilecek -kaydi para hariç- yabancı paraların bütünlenmesi veya bozulmasına ilişkin tüm işlemlerde, müşterinin T.C. Kimlik Numarasını/Pasaport Numarasını ve/veya Vergi Kimlik Numarasını, işlem tarihini, saatini ve miktarını gösterecek şekilde her bir işlem itibarıyla ayrı bir hesap veya deftere kaydının yapılması zorunlu hâle getirildiği,
Davalı idare tarafından, yetkili müesseselerce gerçekleştirilen -kaydi para hariç- yabancı paraların bütünlenmesi veya bozulmasına ilişkin işlemlerin, döviz alım satımıyla ilgisinin bulunmadığı, bu nedenle söz konusu işlemlere ilişkin döviz alım belgesi veya döviz satım belgesi düzenlenmesi gerekmediği değerlendirmesinde bulunularak, Bakanlığın gözetim ve denetim faaliyeti kapsamında yabancı paraların bütünlenmesi veya bozdurulmasına dair işlemlerin de kayıt altında tutulmasını sağlamak amacıyla söz konusu düzenlemenin ihdas edildiğinin belirtildiği,
Bu itibarla, dava konusu düzenlemeyle herhangi bir alt limit belirlenmeksizin, döviz alım belgesi veya döviz satım belgesi düzenlenmesi gerekmeyen -kaydi para hariç- yabancı paraların bütünlenmesi veya bozulmasına ilişkin tüm işlemlerde, müşterinin T.C. Kimlik Numarasını/Pasaport Numarasını ve/veya Vergi Kimlik Numarasını, işlem tarihini, saatini ve miktarını gösterecek şekilde her bir işlem itibarıyla ayrı bir hesap veya deftere kaydının yapılmasının zorunlu hâle getirilmesinin ölçülülük ilkesine uygun olmadığı gibi, amaç ve araç arasında hakkaniyete uygun âdil bir dengenin de bulunmadığı anlaşıldığından, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in dava konusu 20. maddesinin beşinci fıkrasında yer alan düzenlemede hukuka uygunluk bulunmadığı,
2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 19. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 20. maddesine eklenen altıncı fıkranın, 18/11/2021 tarih ve 31663 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 2021-32/64 sayılı Tebliğ'in 2. maddesiyle değişik hâli yönünden (1.12.'de yer alan istem yönünden);
2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 19. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 20. maddesine eklenen altıncı fıkrada, "Yetkili müesseseler gerçekleştirdikleri tüm işlemlerde müşterinin T.C. Kimlik Numarasını/Pasaport Numarasını ve/veya Vergi Kimlik Numarasını müşteriden temin ederek her bir işlem itibarıyla kayıt altına almak zorundadır. Müşteri tarafından beyan edilen T.C. Kimlik Numaraları/Pasaport Numaraları vezne görevlileri tarafından kişinin fotoğrafının yer aldığı Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Kartı veya Pasaport üzerinden, Vergi Kimlik Numarası ise bunlara ek olarak kişinin söz konusu şirket adına işlem yapmaya yetkili olduğunu belirten belgeler üzerinden kontrol edilerek kayıt altına alınır. Söz konusu bilgiler, ilgisine göre düzenlenen belgeler üzerine kayıt edilir." kuralı yer almakta iken, 18/11/2021 tarih ve 31663 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 2021-32/64 sayılı Tebliğ'in 2. maddesiyle, anılan fıkrada yer alan "tüm işlemlerde" ibaresi "100 ABD Doları ve/veya karşılığı Türk Lirası tutarını aşan işlemler için" şeklinde değiştirildiği,
Söz konusu değişiklik sonrası 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 20. maddesinin altıncı fıkrasında, "Yetkili müesseseler gerçekleştirdikleri 100 ABD Doları ve/veya karşılığı Türk Lirası tutarını aşan işlemler için müşterinin T.C. Kimlik Numarasını/Pasaport Numarasını ve/veya Vergi Kimlik Numarasını müşteriden temin ederek her bir işlem itibarıyla kayıt altına almak zorundadır. Müşteri tarafından beyan edilen T.C. Kimlik Numaraları/Pasaport Numaraları vezne görevlileri tarafından kişinin fotoğrafının yer aldığı Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Kartı veya Pasaport üzerinden, Vergi Kimlik Numarası ise bunlara ek olarak kişinin söz konusu şirket adına işlem yapmaya yetkili olduğunu belirten belgeler üzerinden kontrol edilerek kayıt altına alınır. Söz konusu bilgiler, ilgisine göre düzenlenen belgeler üzerine kayıt edilir." kuralının yer aldığı,
Davacı tarafından, dava konusu değişiklik öncesinde, kambiyo mevzuatı kapsamında döviz alım satımında kimlik bildirim yükümlülüğünün bulunmadığı, ancak, Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) tarafından, işlem tutarı ya da birbiriyle bağlantılı birden fazla işlemin toplam tutarının 75.000-TL'yi aşması durumunda ve vergi mevzuatı uyarınca 3.000 ABD Doları veya karşılığı Türk Lirası tutarını aşan işlemlerde kimlik tespitinin yapılmasının zorunlu olduğu, söz konusu tutarların ölçülü olduğu, dava konusu düzenlemeyle belirlenen tutarın ise çok düşük olduğu, bu konuda bir alt limit belirlenecekse MASAK veya vergi mevzuatındaki tutarların dikkate alınmasının isabetli olacağı ileri sürüldüğü,
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 30. maddesinin birinci fıkrasında, "Bakanlık bu Tebliğ'in tatbikatını temin etmek amacıyla gerekli göreceği her türlü tedbiri almaya, mücbir sebep hâllerini veya zorunlu hâlleri değerlendirmeye, kimlik ibrazına yönelik işlem limitlerini belirlemeye, tereddütlü hususları gidermeye ve Tebliğ'de öngörülen hâller dışında kalan özel durumları inceleyip sonuçlandırmaya yetkilidir." kuralının yer aldığı,
Davalı idare tarafından sunulan ikinci savunma dilekçesinde, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 30. maddesinin birinci fıkrasının vermiş olduğu yetkiye dayanılarak Bakanlık Makamı'nın 14/06/2022 tarih ve 2424471 sayılı işlemiyle kimlik ibrazına yönelik işlem limitleri yeniden belirlenerek 5.000 ABD Doları ve/veya karşılığı Türk Lirası tutarını aşan işlemler için yetkili müesseseler tarafından müşterilerin kimlik tespitinin yapılması gerektiği yönünde yeni bir kararın alındığının belirtildiği,
Bu itibarla, bakılan davada, davacı tarafından dava konusu edilen Tebliğ düzenlemesi dışında herhangi bir uygulama işleminin iptalinin istenilmediği, bu hâliyle davanın konusunun kalmadığı anlaşıldığından, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 20. maddesinin altıncı fıkrasının, 18/11/2021 tarih ve 31663 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 2021-32/64 sayılı Tebliğ'in 2. maddesiyle değişik hâli yönünden konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine gerek bulunmadığı,
2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 23. maddesi ile değiştirilen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 26. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "en az 1 yıl süreyle" ibaresi ve beşinci fıkrası yönünden (1.13.'te yer alan istem yönünden);
2018-32/45 sayılı Tebliğ'e dayanılarak hazırlanan ve 31/03/2022 tarihinde yayımlanan Kamera ve Görüntü Kayıt Sistemi Genelgesi (YM-2022/1) ile, yetkili müesseselerin merkez ve/veya şubelerinde kamera ve görüntü kayıt sisteminin kurulması, güvenliğinin sağlanması, kayıtların saklanması ve yedeklenmesi, kameraların işletme sistemi ve donanımlarının bakım ve onarımlarının yapılmasına ilişkin usûl ve esasların düzenlendiği,
Söz konusu düzenlemeler uyarınca, yetkili müesseselerin faaliyetlerine yönelik gözetim ve denetim etkinliğinin arttırılması suretiyle kayıt dışılığının azaltılması amacıyla yetkili müesseselerin iş yerlerinde, işlem yapılan tüm alanların kör nokta barındırmayacak şekilde yeterli sayıda kameradan oluşan kamera ve görüntü kayıt sisteminin çalışır şekilde bulundurulması, ayrıca, iş yerlerinde saklanan kayıtların, afet, yangın, elektrik sistemi arızası gibi beklenmedik nedenlerle silinmesinin engellenmesi amacıyla haftalık olarak mevcut iş yerlerinden farklı lokasyonlarda DVD, harici disk ve/veya USB bellek gibi verilerin fiziki olarak yedeklenmesini sağlayan teknolojik araçlarla saklanması veya bulut bilişim hizmetleri kullanılmak suretiyle aynı görüntü kalitesiyle yedeklenmesi ve bu verileri en az 1 yıl süreyle saklanması gerektiği,
Bu itibarla, 1567 sayılı Kanun ve 32 sayılı Karar'ın davalı idareye vermiş olduğu yetkili müesseselerin kuruluş ve faaliyetlerine ilişkin usûl ve esasları belirleme yetkisi çerçevesinde, yetkili müesseselerin faaliyet alanlarının gözetim ve denetiminin sağlanması amacıyla ihdas edilen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 26. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "en az 1 yıl süreyle" ibaresi ile beşinci fıkrasında yer alan düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı,
2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 26. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 28. maddesine eklenen dördüncü fıkra yönünden (1.14.'te yer alan istem yönünden);
2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 26. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 28. maddesine eklenen dördüncü fıkrada, "Yetkili müesseseler denetimler esnasında, denetim elemanlarının gerekli gördüğü kasa sayımı ve benzeri tüm işlemler tamamlanana kadar geçici olarak işlemlerini durdurmak ve denetim için iş yerinde gerekli düzeni sağlamak zorundadır." kuralına yer verildiği,
1567 sayılı Kanun hükümlerine aykırı hareket eden yetkili müesseselerin faaliyet ve işlemleri hakkında yapılacak denetimler sırasında, yetkili müesseselerin faaliyetlerinin geçici olarak durdurulmasına yönelik işlem tesis edilmesine ilişkin herhangi bir yetkinin davalı idareye verilmediği,
Bu kapsamda, yasal bir dayanak olmaksızın, dava konusu Tebliğ düzenlemesiyle yetkili müesseselerin, denetimler esnasında, denetim elemanlarının gerekli gördüğü kasa sayımı ve benzeri tüm işlemler tamamlanana kadar geçici olarak işlemlerini durdurması yönünde ihdas edilen düzenlemede hukuka uygunluk bulunmadığı,
Öte yandan, dava konusu Tebliğ'de yapılan değişiklik ile, sektörün güvenliği ve kayıt dışılığın önlenmesi amacıyla denetim faaliyetinin sağlıklı ve kısa sürede tamamlanabilmesi için denetim esnasında yetkili müesseselerce, iş yerlerinde gerekli düzenin sağlanması gerektiği yönünde ihdas edilen diğer düzenlemelerde ise hukuka aykırılık bulunmadığı,
(1.15.'te yer alan istem yönünden);
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin birinci, ikinci, üçüncü ve on sekizinci fıkraları yönünden;
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin birinci fıkrasında, "'Faaliyet İzin Belgesi' verilmesinden önce faaliyete geçen yetkili müessesenin kuruluş izni Bakanlıkça iptal edilir ve kurucuları ile şirket hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılır."; ikinci fıkrasında, "'Şube Faaliyet İzin Belgesi' verilmesinden önce faaliyete geçen şubenin kuruluş izni Bakanlıkça iptal edilir ve şirket hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılır."; üçüncü fıkrasında, "Faaliyet izin ve şube faaliyet izin tarihlerinden itibaren 90 günlük süre içerisinde faaliyete geçilmediğinin tespiti hâlinde yetkili müesseseye faaliyete geçmesi için 60 güne kadar süre verilir. Bu sürenin bitimine rağmen faaliyete geçilmemesi hâlinde yetkili müessese faaliyet izni iptal edilir. İptal edilen 'Yetkili Müessese Faaliyet İzin Belgesi' ve/veya 'Şube Faaliyet İzin Belgesi'nin, iptal işleminin tebliğinden itibaren 5 gün içerisinde Bakanlığa gönderilmesi zorunludur. Aksi takdirde şirket hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılır."; on sekizinci fıkrasında ise, "Yetkili müessesenin faaliyete geçmesinden sonra ana sözleşmesini 6. maddeye aykırı olarak değiştirmesi durumunda; 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılır ve yetkili müesseseye söz konusu aykırılığın giderilmesini teminen 60 güne kadar süre verilir. Verilen süre içerisinde gerekli düzeltmenin yapılmaması durumunda faaliyet izni iptal edilir." kurallarına yer verildiği,
2018-32/45 sayılı Tebliğ uyarınca, yetkili müesseselerin kurulması, faaliyet geçmesi ve A grubu yetkili müesseselerin şube açmalarının Bakanlığın iznine tabî kılındığı, yetkili müesseselerin kuruluş izni alabilmeleri için, kurucular tarafından, Tebliğ'in 7. maddesinde belirtilen bilgi ve belgeler ile birlikte Bakanlığa başvuruda bulunulması gerektiği, başvuruları Bakanlık tarafından uygun görülenlere 6102 sayılı Kanun hükümleri dâhilinde anonim şirket kurabilmeleri için izin verildiği, kurucuların, kuruluş izin tarihinden itibaren 90 gün içerisinde kuruluş işlemlerini tamamlayarak faaliyet izni almak üzere Bakanlığı başvuruda bulunması gerektiği, bakanlıkça yapılan inceleme neticesinde durumları uygun görülen yetkili müesseselere faaliyet izni verilerek, şirket adına "Yetkili Müessese Faaliyet İzin Belgesi" düzenlendiği, ayrıca, anılan Tebliğ'de, yetkili müessese kurmak için kuruluş izni alan kurucuların, faaliyet izni alana kadar faaliyette bulunamayacaklarının kurala bağlandığı,
Benzer şekilde, A grubu yetkili müesseselere şube faaliyet izni verilmeden önce, yetkili müesseselerce Bakanlıktan şube açma izni alınması gerektiği, A grubu yetkili müesseselerin, şube açma izin tarihinden itibaren 90 gün içerisinde ilgili şubenin kuruluş işlemlerini tamamlayarak faaliyet izni almak üzere Bakanlığa başvuruda bulunması gerektiği, Bakanlıkça yapılan inceleme neticesinde durumları uygun görülenlere Bakanlıkça "Şube Faaliyet İzin Belgesi" verildiği,
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in dava konusu 29. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, "Yetkili Müessese Faaliyet İzin Belgesi" ve "Şube Faaliyet İzin Belgesi" verilmesinden önce faaliyete geçen yetkili müesseselerin kuruluş izni ile şubenin kuruluş izni iptal edilerek ilgililer hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılacağı; üçüncü fıkrasında, faaliyet izin ve şube faaliyet izin tarihlerinden 90 günlük süre içerisinde faaliyete geçilmediğinin tespiti hâlinde ilgili yetkili müesseseye 60 güne kadar süre verileceği, bu sürenin bitimine rağmen faaliyete geçilmemesi hâlinde yetkili müessesenin faaliyet izninin iptal edileceği, iptal edilen "Yetkili Müessese Faaliyet İzin Belgesi" ve/veya "Şube Faaliyet İzin Belgesi"nin, iptal işleminin tebliğinden itibaren 5 gün içerisinde Bakanlığa gönderilmesi gerektiği, aksi takdirde ilgili şirketler hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılarak idarî para cezası verileceği kurallarının yer aldığı,
Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkının, mevcut mal, mülk ve varlıkları koruyan bir güvence olduğu, bir kişinin hâlihazırda sahibi olmadığı bir mülkün mülkiyetini kazanma hakkı, kişinin bu konudaki menfaati ne kadar güçlü olursa olsun Anayasa'yla korunan mülkiyet kavramı içinde olmadığı, bu hususun istisnası olarak belli durumlarda bir "ekonomik değer" veya icrası mümkün bir "alacağı" elde etmeye yönelik "meşru bir beklenti" Anayasa'da yer alan mülkiyet hakkı güvencesinden yararlanabileceği, meşru beklenti, makûl bir şekilde ortaya konmuş icra edilebilir bir alacağın doğurduğu, ulusal mevzuatta belirli bir kanun hükmüne veya başarılı olma ihtimalinin yüksek olduğunu gösteren yerleşik bir yargı içtihadına dayanan, yeterli somutluğa sahip nitelikteki bir beklenti olduğu, temelsiz bir hak kazanma beklentisi veya sadece mülkiyet hakkı kapsamında ileri sürülebilir bir iddianın varlığı meşru beklentinin kabulü için yeterli dolmadığı (AYM kararları; Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi, B. No: 2012/636, 15/04/2014, §§ 36, 37; Kocaman Balıkçılık İhr. İth. Tic. Ltd. Şti. ve Öz Callut Tar. Pet. Su Ür. İth. İhr. San. Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13827, 23/03/2017, § 48),
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in dava konusu 29. maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarında yer alan düzenlemelerle "Yetkili Müessese Faaliyet İzin Belgesi" ve/veya "Şube Faaliyet İzin Belgesi" alınması zorunlu olan konularda, gerekli izinler alınmaksızın ticarî faaliyette bulunulması durumuna ilişkin olarak yetkili müesseseler hakkında tesis edilecek işlemlerin belirlendiği,
Bu kapsamda, anılan düzenlemeler uyarınca, yetkili müesseselere verilmiş herhangi bir "Yetkili Müessese Faaliyet İzin Belgesi" ve/veya "Şube Faaliyet İzin Belgesi" bulunmadığından, halîhazırda sahibi olunmayan bir mülkün mülkiyetinin kazanılması da söz konusu olmadığından mülkiyet hakkına müdahaleden bahsedilemeyeceği, 1567 sayılı Kanun'un 3. maddesi kapsamında, gerekli izinler alınmaksızın ticarî faaliyette bulunan yetkili müesseseler hakkında uygulanacak işlemlerin belirlenmesine yönelik 2018 sayılı Tebliğ'in dava konusu 29. maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarında yer alan düzenlemelerde hukuka aykırılık bulunmadığı,
Öte yandan, Tebliğ'in 29. maddesinin on sekizinci fıkrasında, yetkili müesseselerce kuruluş izni aşamasında, Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında mevzuat hükümlerine uygun olarak hazırlanan ve gereken şartları haiz olan şirket ana sözleşmelerinin, faaliyete geçildikten sonra değiştirilmesi durumunda, ilgili yetkili müesseseler hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılacağı ve ilgili yetkili müesseselere söz konusu aykırılıkları gidermelerini teminen 60 güne kadar süre verileceği, verilen süre içerisinde gerekli düzeltmelerin yapılmaması durumunda ilgili yetkili müesseselerin faaliyet izinlerinin iptal edileceği kuralına yer verildiği,
1567 sayılı Kanun'un 5. maddesi uyarınca, 6102 sayılı Kanun'un 330. maddesi kapsamında özel kanuna tabî anonim şirket olarak değerlendirilen yetkili müesseseler, sadece bu Kanun ve bu Kanun'a dayanılarak çıkarılan karar, yönetmelik ve tebliğlerde belirtilen ekonomik amaç ve konular kapsamında kurulmakta ve faaliyet göstermekte olduğu, ayrıca, yetkili müesseselerin kuruluş izni aşamasında ana sözleşmelerinin Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında mevzuat hükümlerine uygun olması gerektiği,
Bu kapsamda, sadece 1567 sayılı Kanun ve bu Kanun'a dayanılarak çıkarılan karar, yönetmelik ve tebliğlerde belirtilen ekonomik amaç ve konular kapsamında kurularak faaliyette bulunan ve ana sözleşmeleri de buna göre hazırlanan yetkili müesseselerin, faaliyete geçmesinden sonra şirket ana sözleşmelerinin 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 6. maddesine aykırı olarak değiştirilmesi durumunda, sahip olunan faaliyet izin belgesi bu şirketler bakımından mülk teşkil etmediğinden ilgili yetkili müesseselerin mülkiyet hakkının korunması bağlamında meşru beklentileri bulunmadığı, kuruluş aşamasında aranan şartların sonradan yitirilmesi hâlinde, 1567 sayılı Kanun'un 3. maddesi çerçevesinde, yetkili müesseseler hakkında tesis edilen işlemlerin belirlenmesine yönelik 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in dava konusu 29. maddesinin on sekizinci fıkrasında hukuka aykırılık görülmediği,
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin dördüncü fıkrası yönünden;
1567 sayılı Kanun'un 3. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanun hükümleri uyarınca yürürlüğe konulan genel ve düzenleyici işlemlerdeki yükümlülüklere aykırı hareket eden kişilerin üçbin Türk lirasından yirmibeşbin Türk lirasına kadar idarî para cezası ile cezalandırılacağı kuralına yer verildiği, öte yandan, anılan Kanun'da, faaliyet izni veya yetki belgesi alınması gereken konularda gerekli izin veya yetki belgesi alınmaksızın ticarî faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak yaptırımlar belirlenmiş ise de, halîhazırda mülk teşkil eden faaliyet iznine veya yetki belgesine sahip olan yetkili müesseselerin faaliyet izinlerinin iptal edilmesine yönelik bir düzenleme öngörülmediği,
Ayrıca, 32 sayılı Karar'ın 21. maddesinin dördüncü fıkrasında, kambiyo mevzuatına olan aykırılıkları ya da bu Karar'da belirtilen yükümlülükleri yerine getirmediği tespit edilen bankalar, yetkili müesseseler, PTT, kıymetli maden aracı kuruluşları ve aracı kurumların dövize ilişkin işlemlere aracılık etme yetkisinin Bakanlıkça kısmen veya tamamen kaldırılabileceği kurala bağlanmış olsa da, Anayasa Mahkemesi'nin birçok kararında vurgulandığı üzere, mülkiyet hakkına yapılacak müdahalelerin ancak mutlak manada şeklî bir kanuna dayanması gerektiği, dolayısıyla 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in dava konusu düzenlemelerinin tek başına müdahalenin kanunîliği şartını sağlamadığının açık olduğu,
Bu kapsamda, gerekli izinleri alarak faaliyete başlayan yetkili müesseselerden merkez veya şubelerinin aralıksız 120 günden daha fazla süreyle faaliyetine ara verdikleri tespit edilenlere verilecek sürenin (60 güne kadar) bitimine rağmen faaliyete geçmeyenlerin, ekonomik bir değer ifade eden ve dolayısıyla mülkiyet hakkı kapsamında mülk teşkil eden faaliyet izinlerinin iptaline yönelik dava konusu düzenlemeyle mülkiyet hakkına kanunîlik şartı sağlanmaksızın müdahalede bulunulduğu sonucuna varıldığı,
Bu itibarla, 2018-32/45 sayılı Tebliğ ile öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmemesi nedeniyle ilgili yetkili müesseseler hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca işlem başlatılmak suretiyle idarî para cezası uygulanarak söz konusu aykırılığın giderilmesi istenebilecek ise de, dava konusu düzenlemeyle yetkili müesseselerin mülkiyet hakkına kanunî bir dayanak bulunmaksızın müdahale edildiği anlaşıldığından, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in dava konusu 29. maddesinin dördüncü fıkrasının yetkili müesseselerin faaliyet izninin iptaline ilişkin kısmında hukuka uygunluk, diğer kısımlarında ise hukuka aykırılık bulunmadığı,
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin beşinci fıkrası yönünden;
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin beşinci fıkrasında, "4. maddenin üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkralarında yer alan hükümlere aykırı faaliyette bulunduğu tespit edilen yetkili müessese hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılır. İkinci kez aynı fıkraya aykırılığın tespiti hâlinde yetkili müessesenin faaliyet izni iptal edilir. Bu fıkra kapsamında faaliyet izni iptal edilen yetkili müessese ve hissedarları 5 yıl boyunca yeni yetkili müessese kuruluş veya faaliyet izni başvurusunda bulunamazlar. Bakanlık, aykırılıkların mahiyet ve önemine göre, yetkili müessese faaliyet iznini doğrudan iptal etmeye yetkilidir." kuralına yer verildiği,
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 4. maddesinin birinci fıkrasında, B grubu yetkili müesseselerin; ikinci fıkrasında, A grubu yetkili müesseselerin, Türk Parası Kıymetini Koruma ve ilgili diğer mevzuat hükümleri çerçevesinde faaliyet konularına yer verilmiş; üçüncü fıkrasında, "A grubu yetkili müesseseler birinci ve ikinci fıkrada belirtilen faaliyetler haricinde; B grubu yetkili müesseseler ise, birinci fıkrada belirtilen faaliyetler haricinde faaliyetlerde bulunamazlar."; dördüncü fıkrasında, "Yetkili müesseseler müşterileri namına ve/veya hesabına vadeli işlem gerçekleştiremezler, kredi kartı ile işlemler yapamazlar, yapacakları işlemleri herhangi bir şekilde taksitlendiremezler. Yetkili müesseseler yalnızca kendi namları ve/veya hesabına bankalarla vadeli işlem gerçekleştirilebilirler."; beşinci fıkrasında ise, "Yetkili müesseseler Türk parası, yabancı para, bunlarla ödemeyi sağlayan belgeler veya kıymetli madenler ile bunlardan imal veya bunları muhtevi eşyaları veya herhangi bir menkul, gayrimenkulü emanet olarak kabul edemezler ve kısa süreli dahi olsa başkası adına saklayamazlar." kurallarının yer aldığı,
1567 sayılı Kanun'un 3. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanun hükümleri uyarınca yürürlüğe konulan genel ve düzenleyici işlemlerdeki yükümlülüklere aykırı hareket eden kişilerin üçbin Türk lirasından yirmibeşbin Türk lirasına kadar idarî para cezası ile cezalandırılacağı kuralına yer verildiği, öte yandan, anılan Kanun'da, faaliyet izni veya yetki belgesi alınması gereken konularda gerekli izin veya yetki belgesi alınmaksızın ticarî faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak yaptırımlar belirlenmiş ise de, halîhazırda mülk teşkil eden faaliyet iznine veya yetki belgesine sahip olan yetkili müesseselerin faaliyet izinlerinin iptal edilmesine yönelik bir düzenleme öngörülmediği,
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca, yetkili müesseselerce, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 4. maddesinin üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkrasında yer alan hükümlere aykırı faaliyette bulunulduğunun tespit edilmesi hâlinde ilgili yetkili müesseseler hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca işlem başlatılarak idarî para cezası verilebilecek, ikinci kez aynı fıkraya aykırılığın tespiti hâlinde ise ilgili yetkili müesseselerin faaliyet izinleri iptal edilebilecek; ayrıca, Bakanlıkça aykırılıkların mahiyet ve önemi dikkate alınmak suretiyle ilgili yetkili müesseselerin faaliyet izinleri doğrudan da iptal edilebilecek olması nedeniyle dava konusu düzenlemeyle mülkiyet hakkına kanunîlik şartı sağlanmaksızın müdahalede bulunulduğu sonucuna varıldığı,
Bu itibarla, 2018-32/45 sayılı Tebliğ ile öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmemesi nedeniyle ilgili yetkili müesseseler hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca işlem başlatılmak suretiyle idarî para cezası uygulanarak söz konusu aykırılığın giderilmesi istenebilecek ise de, dava konusu düzenlemeyle yetkili müesseselerin mülkiyet hakkına kanunî bir dayanak bulunmaksızın müdahale edildiği anlaşıldığından, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in dava konusu 29. maddesinin beşinci fıkrasının yetkili müesseselerin faaliyet izninin iptaline ilişkin kısmında hukuka uygunluk, diğer kısımlarında ise hukuka aykırılık bulunmadığı,
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin altıncı fıkrası yönünden;
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin altıncı fıkrasında, "4/A maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında yer alan hükümlere aykırı işlemlerin yapıldığının tespit edilmesi hâlinde yetkili müessese hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılır ve söz konusu aykırılığın giderilmesini teminen 60 güne kadar süre verilir. Bu sürenin bitimine rağmen söz konusu aykırılığın giderilmemesi hâlinde yetkili müessese faaliyet izni iptal edilir." kuralına yer verildiği,
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 4/A maddesinin birinci fıkrasında, "Yetkili müesseseler ticaret unvanlarında, iş yeri açma ve çalışma ruhsatlarında, ilân ve reklamlarında, kartvizitlerinde, iş yerlerinde, tabelalarında, internet sitelerinde, Döviz Alım Belgesi, Döviz Satım Belgesi ile fatura ve benzeri her türlü belgelerinde 4. maddede sayılan faaliyetler haricinde işlem yaptıkları izlenimini yaratacak hiçbir kelime, deyim ve işaret kullanamazlar."; ikinci fıkrasında ise, "4. maddenin ikinci fıkrasında sayılan faaliyetlerden yabancı para alım satımıyla ilgili olanlar diğer faaliyetlerden ayrı veznelerde ve hesaplarda izlenir." kurallarının yer aldığı,
1567 sayılı Kanun'un 3. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanun hükümleri uyarınca yürürlüğe konulan genel ve düzenleyici işlemlerdeki yükümlülüklere aykırı hareket eden kişilerin üçbin Türk lirasından yirmibeşbin Türk lirasına kadar idarî para cezası ile cezalandırılacağı kuralına yer verildiği, öte yandan, anılan Kanun'da, faaliyet izni veya yetki belgesi alınması gereken konularda gerekli izin veya yetki belgesi alınmaksızın ticarî faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak yaptırımlar belirlenmiş ise de, halîhazırda mülk teşkil eden faaliyet iznine veya yetki belgesine sahip olan yetkili müesseselerin faaliyet izinlerinin iptal edilmesine yönelik bir düzenleme öngörülmediği,
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin altıncı fıkrası uyarınca, yetkili müesseselerce, Tebliğ'in 4/A maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında yer alan hükümlere aykırı işlemlerin yapıldığının tespit edilmesi hâlinde ilgili yetkili müesseseler hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılarak idarî para cezası verilebilecek ve söz konusu aykırılığın giderilmesini teminen 60 güne kadar süre verilebilecek, verilen süre içerisinde söz konusu aykırılığın giderilmemesi hâlinde ilgili yetkili müesseselerin faaliyet izinlerinin iptal edilebilecek olması nedeniyle dava konusu düzenlemeyle mülkiyet hakkına kanunîlik şartı sağlanmaksızın müdahalede bulunulduğu sonucuna varıldığı,
Bu itibarla, 2018-32/45 sayılı Tebliğ ile öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmemesi nedeniyle ilgili yetkili müesseseler hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca işlem başlatılmak suretiyle idarî para cezası uygulanarak söz konusu aykırılığın giderilmesi istenebilecek ise de, dava konusu düzenlemeyle yetkili müesseselerin mülkiyet hakkına kanunî bir dayanak bulunmaksızın müdahale edildiği anlaşıldığından, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in dava konusu 29. maddesinin altıncı fıkrasının yetkili müesseselerin faaliyet izninin iptaline ilişkin kısmında hukuka uygunluk, diğer kısımlarında ise hukuka aykırılık bulunmadığı,
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin yedinci, on yedinci, yirmi üçüncü, yirmi yedinci ve yirmi sekizinci fıkraları yönünden;
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin yedinci fıkrası uyarınca, yetkili müesseselerin faaliyet gösterdikleri iş yerleri haricinde herhangi bir gayrimenkul mal edinmeleri durumunda, ilgili yetkili müesseseler hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca işlem başlatılarak idarî para cezası verilebileceği ve söz konusu gayrimenkullerin satışının gerçekleştirilmesi için ilgili yetkili müesseselere 6 ay süre verileceği,
Tebliğ'in 29. maddesinin on yedinci fıkrası uyarınca, yetkili müesseselerce, daha önce yetkisiz döviz alım satım faaliyetinde bulunan kişiler ile yetkisiz döviz alım satım faaliyetinde bulunulan dönemde yetkisiz faaliyeti gerçekleştiren şirket veya iş yerinde, yüzde on veya daha fazla pay sahipliği olan veya temsile yetkili olarak çalışan kişilerin istihdam edildiğinin tespit edilmesi durumunda, ilgili yetkili müesseseler hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca işlem başlatılarak idarî para cezası verilebileceği ve söz konusu kişi ve/veya kişilerin görevden azledilmesi için yetkili müesseselere 60 güne kadar süre verileceği,
Tebliğ'in 29. maddesinin yirmi üçüncü fıkrası uyarınca, yetkili müesseselerin, internet sitesi açma ve erişilebilir şekilde bulundurma yükümlülüğünü yerine getirmemesi ya da internet sitesinde yayımlanması zorunlu olan içeriklerin Bakanlıkça belirlenen sürede yayımlanmaması durumunda, ilgili yetkili müesseseler hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılarak idarî para cezası verilebileceği, söz konusu aykırılığın giderilmesi için yetkili müesseselere 60 güne kadar süre verileceği, bu sürede de aykırılık giderilmez ise ilgili yetkili müesseseler hakkında bu fıkra hükümlerinin tekraren uygulanabileceği,
Tebliğ'in 29. maddesinin yirmi yedinci fıkrası uyarınca, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in hükümlerine aykırı işlem yapılması hâlinde ilgililer hakkında; yirmi sekizinci fıkrası uyarınca ise, 2018-32/45 sayılı Tebliğ uyarınca Bakanlıkça belirlenecek usûl ve esaslara aykırı hareket eden yetkili müesseseler hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılarak idarî para cezası verilebileceği,
1567 sayılı Kanun'un 3. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanun hükümleri uyarınca yürürlüğe konulan genel ve düzenleyici işlemlerdeki yükümlülüklere aykırı hareket eden kişilerin üçbin Türk lirasından yirmibeşbin Türk lirasına kadar idarî para cezası ile cezalandırılacağı kuralına yer verildiği,
Bu kapsamda, dava konusu düzenlemelerle, 2018-32/45 sayılı Tebliğ ile belirlenen yükümlülüklere aykırı hareket eden yetkili müesseseler hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca işlem başlatılarak ilgili yetkili müesseselere idarî para cezası verilmesi ve söz konusu aykırılıkların giderilmesi için yetkili müesseselere süre verilmesi yönünde ihdas edilen düzenlemelerin, 1567 sayılı Kanun çerçevesinde ihdas edildiği anlaşıldığından söz konusu düzenlemelerde hukuka aykırılık bulunmadığı,
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin sekizinci fıkrası yönünden;
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin sekizinci fıkrasında, "Yetkili müessese tarafından faaliyette bulunmak üzere izin alınan adreste diğer bir gerçek veya tüzel kişi tarafından faaliyette bulunulamaz. Bu durumun tespiti hâlinde yetkili müessese hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılır ve söz konusu durumun sona erdirilmesini teminen 60 güne kadar süre verilir. Bu süre içerisinde izin alınan adreste gerçekleştirilen diğer faaliyetin sona erdirildiğine dair ilgili vergi dairesinden alınacak belgelerin Bakanlığa gönderilmesi zorunludur. Bu sürenin bitimine rağmen diğer faaliyete devam edildiğinin anlaşılması veya söz konusu aykırılığın tekerrürü hâlinde faaliyet izni iptal edilir." kuralına yer verildiği,
1567 sayılı Kanun'un 3. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanun hükümleri uyarınca yürürlüğe konulan genel ve düzenleyici işlemlerdeki yükümlülüklere aykırı hareket eden kişilerin üçbin Türk lirasından yirmibeşbin Türk lirasına kadar idarî para cezası ile cezalandırılacağı kuralına yer verildiği, öte yandan, anılan Kanun'da, faaliyet izni veya yetki belgesi alınması gereken konularda gerekli izin veya yetki belgesi alınmaksızın ticarî faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak yaptırımlar belirlenmiş ise de, halîhazırda mülk teşkil eden faaliyet iznine veya yetki belgesine sahip olan yetkili müesseselerin faaliyet izinlerinin iptal edilmesine yönelik bir düzenleme öngörülmediği,
1567 sayılı Kanun ve 32 sayılı Karar ile davalı idareye verilen yetkili müesseselerin kuruluş ve faaliyetleri ile yükümlülük ve denetimlerine ilişkin usûl ve esasları belirleme yetkisi çerçevesinde, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin sekizinci fıkrasının ilk cümlesinde yer alan kuralla, yetkili müesseseler tarafından faaliyette bulunmak üzere izin alınan adresteki iş yerlerinde, diğer bir gerçek veya tüzel kişi tarafından faaliyette bulunulamayacağı yönünde ihdas edilen düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı,
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca, yetkili müesseselerce, faaliyette bulunmak için izin alınan adresteki iş yerlerinde, diğer bir gerçek veya tüzel kişi tarafından faaliyette bulunulduğunun tespit edilmesi durumunda ilgili yetkili müesseseler hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılarak idarî para cezası verilebilecek ve söz konusu aykırılığın giderilmesini teminen 60 güne kadar süre verilebilecek, verilen süre içerisinde diğer faaliyetlerin devam ettiğinin veya söz konusu hukuka aykırılığın tekerrürü hâlinde ilgili yetkili müesseselerin faaliyet izinlerinin iptal edilebilecek olması nedeniyle dava konusu düzenlemeyle mülkiyet hakkına kanunîlik şartı sağlanmaksızın müdahalede bulunulduğu sonucuna varıldığı,
Bu itibarla, 2018-32/45 sayılı Tebliğ ile öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmemesi nedeniyle ilgili yetkili müesseseler hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca işlem başlatılmak suretiyle idarî para cezası uygulanarak söz konusu aykırılığın giderilmesi istenebilecek ise de, dava konusu düzenlemeyle yetkili müesseselerin mülkiyet hakkına kanunî bir dayanak bulunmaksızın müdahale edildiği anlaşıldığından, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in dava konusu 29. maddesinin sekizinci fıkrasının yetkili müesseselerin faaliyet izninin iptaline ilişkin kısmında hukuka uygunluk, diğer kısımlarında ise hukuka aykırılık bulunmadığı,
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin dokuzuncu fıkrası yönünden;
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin dokuzuncu fıkrasında, "Bakanlığa yazılı veya bilgi sistemleri üzerinden yapılan başvuru ve bildirimler ile yapılan inceleme, denetim ve gözetimlerde gerçeğe aykırı belge verildiğinin ya da beyanda bulunulduğunun tespiti hâlinde yetkili müessese ve gerçeğe aykırı belge veya beyan veren kişiler hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılır. Gerçeğe aykırı belge veya beyan veren kişilerin şirket ortağı olması durumunda ortaklıktan çıkarılması; genel müdür, yönetim kurulu üyesi, imza yetkisini haiz çalışan, iç kontrol görevlisi veya diğer çalışanlar olması durumunda görevden azledilmesi için 60 güne kadar süre verilir. Belirtilen süre sonunda gerekli işlemlerin gerçekleştirilmemesi veya gerçeğe aykırı belge veya beyan veren kişinin yetkili müessesenin tek ortağı olması durumunda yetkili müessese faaliyet izni iptal edilir. Ancak Bakanlık hata durumlarını ve diğer haklı durumları göz önünde bulundurarak faaliyet izninin iptal edilmemesi hususunu değerlendirmeye yetkilidir." kuralına yer verildiği,
Yetkili müesseselerce alınması zorunlu olan kuruluş izni ve/veya faaliyet izni başvurularında, davalı idareyi yanıltma kastıyla hareket edilerek kuruluş izni ve/veya faaliyet izni belgesinin alınması veya söz konusu izin başvuruları öncesinde aranan şartları haiz olmamalarına rağmen gerçeğe aykırı belge verilerek veya beyanda bulunularak izin belgesi elde edilmesi gibi durumlarda, ilgili yetkili müesseselerin mülkiyet hakkının korunması bağlamında meşru bir beklentilerinin bulunmadığı, bu durumda sahip olunan faaliyet izninin mülk teşkil etmediğinin açık olduğu,
Bu kapsamda, 1567 sayılı Kanun çerçevesinde, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in dava konusu 29. maddesinin dokuzuncu fıkrasında, Bakanlığa yazılı veya bilgi sistemleri üzerinden yapılan başvuru ve bildirimler ile yapılan inceleme, denetim ve gözetimlerde gerçeğe aykırı belge verildiğinin veya beyanda bulunulduğunun tespiti hâlinde ilgili yetkili müessese ve/veya gerçeğe aykırı belge ya da beyan veren kişiler hakkında tesis edilecek işlemlerin belirlenmesine yönelik 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in dava konusu 29. maddesinin dokuzuncu fıkrasında hukuka aykırılık bulunmadığı,
Öte yandan, söz konusu düzenleme kapsamında yetkili müesseseler hakkında tesis edilecek işlemler yönünden, başvurunun türü, gerçeğe aykırı olduğu ileri sürülen belge ve/veya bilgilerin niteliği gibi hususlar dikkate alınmak suretiyle ilgili yetkili müessesenin faaliyet izninin iptaline yönelik işlemler hakkında değerlendirme yapılacağının açık olduğu,
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin onuncu fıkrası yönünden;
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin onuncu fıkrasında, "Yetkili müessesenin ya da yetkili müessesenin tüzel kişi ortağının, ortak sıfatı taşımayan kişi ya da kişilerce fiilen sahiplenildiği veya sevk ve idare edildiğinin tespit edilmesi durumunda, başkaca bir uyarıya gerek olmaksızın yetkili müessese faaliyet izni iptal edilir." kuralına yer verildiği,
Yetkili müesseselerin kuruluş aşamasında, her bir kurucu ortak ve/veya tüzel kişi ortaklarının 2018-32/45 sayılı Tebliğ ile belirlenen şartları haiz olması hâlinde şirket kurucularına yetkili müessese kuruluş izni verilmekte ve kurucuların söz konusu şartları yetkili müesseseler faaliyete başladıktan sonra da kaybetmemeleri gerektiği,
Yetkili müesseselerce, davalı idareden gerekli izinler alınarak faaliyete başlanılmasından sonra, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'de öngörülen usûl ve esaslar dışında, yetkili müesseselerin ya da yetkili müesseselerin tüzel kişi ortaklarının, ortak sıfatı taşımayan kişi ya da kişilerce fiilen sahiplenildiği veya sevk ve idare edildiği durumda, ilgili yetkili müesseselerin mülkiyet hakkının korunması bağlamında meşru bir beklentilerinin bulunmadığı, bu durumda sahip olunan faaliyet izninin mülk teşkil etmediğinin açık olduğu,
Öte yandan, 2018-32/45 sayılı Tebliğ ile, yetkili müesseselerin kurumsal bir yapıya dönüştürülmesi, mali alt yapı ve güvenilirliklerinin artırılması, faaliyetlerini belli bir disiplin altında sürdürebilmeleri, denetlenebilir bir sistemin kurulması amacıyla yetkili müesseselerin faaliyetleri ile yükümlülük ve denetimlerine ilişkin özel ve sınırlayıcı düzenlemeler ihdas edilebileceği açık ise de, davalı idarece bu yetkinin, kanunların sınırları içinde adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütleri göz önünde tutularak ve ölçülülük ilkesi dikkate alınarak kullanılması gerektiği,
Hukuk devletinin en önemli unsurlarından biri de ölçülülük ilkesi olup bu ilke, amaç ve araç arasında hakkaniyete uygun âdil bir dengenin bulunması gereğini ifade ettiği, idarelerce tesis edilen işlemlerin, kamu yararının sağlanması amacına yönelik, objektif, âdil ve ölçülü olmasının hukuk devleti olmanın gereği olduğu,
Dava konusu düzenleme uyarınca, yetkili müesseselerin ya da yetkili müesseselerin tüzel kişi ortaklarının, ortak sıfatı taşımayan kişi ya da kişilerce fiilen sahiplenildiği veya sevk ve idare edildiğinin tespit edilmesi durumunda, başkaca bir uyarıya gerek olmaksızın ilgili yetkili müessesenin faaliyet izninin iptal edilebileceği,
Bu kapsamda, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'de öngörülen usûl ve esaslara aykırı olarak, yetkili müesseselerin üçüncü kişilerce sahiplenilmesi ya da bu kişilerce sevk ve idare edilmesi durumunda, sahip olunan faaliyet izni mülk teşkil etmediğinden, söz konusu durumların tespit edilmesi hâlinde ilgili yetkili müesseseler hakkında tesis edilecek işlemler 2018-32/45 sayılı Tebliğ ile belirlenebilecek ise de, dava konusu düzenlemeyle, söz konusu aykırılıkların giderilmesi için ilgili yetkili müesseselere herhangi bir süre verilmeksizin ve başkaca bir uyarıya gerek olmaksızın, yetkili müesseselerin ya da yetkili müesseselerin tüzel kişi ortaklarının, ortak sıfatı taşımayan kişi ya da kişilerce fiilen sahiplenildiği veya sevk ve idare edildiğinin tespit edilmesi durumunda, doğrudan ilgili yetkili müessesenin faaliyet izninin iptaline yönelik düzenlemenin ölçülülük ilkesine uygun olmadığı, amaç ve araç arasında hakkaniyete uygun âdil bir denge bulunmadığı sonucuna varıldığından, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in dava konusu 29. maddesinin onuncu fıkrasında yer alan düzenlemede hukuka uygunluk bulunmadığı,
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin on birinci fıkrası yönünden;
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin on birinci fıkrasında, "Yetkili müessese kurucu, ortak, tüzel kişi kurucu ortaklarda yüzde on veya daha fazla ortaklık payı bulunan kişiler, tüzel kişi ortakla ilişkili kişiler, genel müdür, yönetim kurulu üyesi, imza yetkisini haiz çalışanları ya da iç kontrol görevlisinin 6. maddenin ilgili hükümlerinde belirtilen şartları kaybettiğinin veya 15. maddenin dördüncü fıkrasına aykırı olarak yetkilendirildiğinin tespit edilmesi durumunda yetkili müessese hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılır ve söz konusu kişinin veya tüzel kişi kurucu ortağın ortaklıktan çıkarılması ya da görevden azledilmesi veya 15. maddenin dördüncü fıkrasına aykırılığın giderilmesi için 60 güne kadar süre verilir. Verilen süre içerisinde gerekli işlemlerin gerçekleştirilmemesi veya kişinin yetkili müessesenin tek ortağı olması durumunda yetkili müessese faaliyet izni iptal edilir. Ancak 6. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinin (4) numaralı alt bendinde yer alan şartın kaybedildiğinin tespiti hâlinde 30 gün içerisinde söz konusu borcun ödendiğinin tevsik edilmesi durumunda ortaklıktan çıkarılma ya da görevden azledilme işlemi gerçekleştirilmez." kuralına yer verildiği,
1567 sayılı Kanun'un 3. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanun hükümleri uyarınca yürürlüğe konulan genel ve düzenleyici işlemlerdeki yükümlülüklere aykırı hareket eden kişilerin üçbin Türk lirasından yirmibeşbin Türk lirasına kadar idarî para cezası ile cezalandırılacağı kuralına yer verildiği, öte yandan, anılan Kanun'da, faaliyet izni veya yetki belgesi alınması gereken konularda gerekli izin veya yetki belgesi alınmaksızın ticarî faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak yaptırımlar belirlenmiş ise de, halîhazırda mülk teşkil eden faaliyet iznine veya yetki belgesine sahip olan yetkili müesseselerin faaliyet izinlerinin iptal edilmesine yönelik bir düzenleme öngörülmediği,
Yetkili müesseselerin kuruluş aşamasında, Türkiye'de yerleşik her bir kurucu ortak ve tüzel kişi kurucu ortaklarda yüzde on ve daha fazla ortaklık payı bulunan kişilerin, tüzel kişi ortakla ilişkili kişiler ile şirket genel müdürünün, yönetim kurulu üyelerinin, imza yetkisini haiz çalışanlarının ve A grubu yetkili müesseseler için iç kontrol görevlilerinin, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 6. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan şartları haiz olması hâlinde şirket kurucularına yetkili müessese kuruluş izni verildiği ve bu kişilerin söz konusu şartları yetkili müesseseler faaliyete başladıktan sonra da kaybetmemeleri gerektiği,
Yetkili müesseselerce, davalı idareden gerekli izinler alınarak faaliyete başlanılmasından sonra, yetkili müesseselerin Türkiye'de yerleşik her bir kurucu ortağı ve tüzel kişi kurucu ortaklarda yüzde on ve daha fazla ortaklık payı bulunan kişilerin, tüzel kişi ortakla ilişkili kişiler ile şirket genel müdürünün, yönetim kurulu üyelerinin, imza yetkisini haiz çalışanlarının ve A grubu yetkili müesseseler için iç kontrol görevlilerinin, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'de öngörülen kuruluş aşamasına ilişkin şartları kaybetmeleri hâlinde, ilgili yetkili müesseselerin mülkiyet hakkının korunması bağlamında meşru bir beklentilerinin bulunmadığı, bu durumda sahip olunan faaliyet izninin mülk teşkil etmediğinin açık olduğu,
Bu kapsamda, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in dava konusu 29. maddesinin on birinci fıkrasının, yetkili müesseselerin Türkiye'de yerleşik her bir kurucu ortağı ve tüzel kişi kurucu ortaklarda yüzde on ve daha fazla ortaklık payı bulunan kişilerin, tüzel kişi ortakla ilişkili kişiler ile şirket genel müdürünün, yönetim kurulu üyelerinin, imza yetkisini haiz çalışanlarının ve A grubu yetkili müesseseler için iç kontrol görevlilerinin, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'de kuruluş aşamasına ilişkin öngörülen şartları kaybettiklerinin tespit edilmesi durumunda, ilgili yetkili müesseseler hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca işlem başlatılması ve söz konusu kişinin veya tüzel kişinin kurucu ortaklarının ortaklıktan çıkarılması ya da görevden azledilmesi için 60 güne kadar süre verilmesi, verilen süre içerisinde gerekli işlemlerin başlatılmaması ya da söz konusu kişinin yetkili müessesenin tek ortağı olması durumunda, ilgili yetkili müessesenin faaliyet izninin iptali ile Tebliğ'in 6. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinin (4) numaralı alt bendi kapsamında, anılan kişilerin, kendileri ile yüzde on veya daha fazla ortaklık payı bulunan şirketlerinin vergi dairelerine 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamında vadesi geçmiş borcunun bulunmaması şartını kaybettiklerinin tespiti hâlinde 30 gün içerisinde söz konusu borcun ödendiğinin tevsik edilmesi durumunda ortaklıktan çıkarılma ya da görevden azledilme işleminin gerçekleştirilemeyeceğine ilişkin kısımlarında hukuka aykırılık bulunmadığı,
Öte yandan, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in dava konusu 29. maddesinin on birinci fıkrasında, yetkili müesseselerin Türkiye'de yerleşik her bir kurucu ortağı ve tüzel kişi kurucu ortaklarda yüzde on ve daha fazla ortaklık payı bulunan kişilerin, tüzel kişi ortakla ilişkili kişiler ile şirket genel müdürünün, yönetim kurulu üyelerinin, imza yetkisini haiz çalışanlarının ve A grubu yetkili müesseseler için iç kontrol görevlilerinin, Tebliğ'in 15. maddesinin dördüncü fırkasına aykırı olarak yetkilendirildiğinin tespit edilmesi durumunda, ilgili yetkili müessese hakkında tesis edilecek işlemlere yer verildiği,
Dairelerince, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 15. maddesinin dördüncü fıkrası yönünden yapılan inceleme neticesinde (1.7.'de yer alan iddia yönünden), yetkili müesseselerin temsil yetkisinin kanunî bir dayanak bulunmaksızın sınırlandırılmasına ilişkin söz konusu düzenlemede hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varıldığı,
Bu itibarla, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in dava konusu 29. maddesinin on birinci fıkrasının, yetkili müesseselerin Türkiye'de yerleşik her bir kurucu ortağı ve tüzel kişi kurucu ortaklarda yüzde on ve daha fazla ortaklık payı bulunan kişilerin, tüzel kişi ortakla ilişkili kişiler ile şirket genel müdürünün, yönetim kurulu üyelerinin, imza yetkisini haiz çalışanlarının ve A grubu yetkili müesseseler için iç kontrol görevlilerinin, Tebliğ'in 15. maddesinin dördüncü fırkasına aykırı olarak yetkilendirildiğinin tespit edilmesi durumunda, tesis edilecek işlemlerin belirlenmesine ilişkin kısmında hukuka uygunluk bulunmadığı,
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin on ikinci fıkrası yönünden;
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin on ikinci fıkrasında, "Yetkili müesseselerin özkaynaklar toplamının, asgari ödenmiş sermaye tutarının 1/3'ünden daha az olduğunun tespit edilmesi hâlinde yetkili müessese faaliyet izni iptal edilir. Özkaynaklar toplamının, asgari ödenmiş sermaye tutarının 1/3'ünden daha fazla olmakla birlikte asgari ödenmiş sermaye tutarından daha az olduğunun tespit edilmesi hâlinde özkaynaklardaki eksikliğin tamamlanmasını teminen 90 güne kadar süre verilir ve yetkili müessese hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılır. Bu süre içerisinde söz konusu eksikliğin tamamlanmaması durumunda yetkili müessese faaliyet izni iptal edilir." kuralına yer verildiği,
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 16/A maddesi uyarınca, yetkili müesseselerin özkaynaklar toplam tutarının, asgari ödenmiş sermaye tutarının altına düşmemesi gerektiği, asgari ödenmiş sermaye tutarının ise, her bir yetkili müessese için Tebliğ'in 6. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi kapsamında, A grubu yetkili müesseseler bakımından 10 milyon Türk lirasından, B grubu yetkili müesseseler bakımından ise 5 milyon Türk lirasından ve şubesi bulunan yetkili müesseseler bakımından da her bir şube için Tebliğ'in 12. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi kapsamında ödenmiş sermayeye eklenen 3 milyon Türk lirasının ilave edilmesi suretiyle hesaplanacak tutarların toplamından oluştuğu,
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin on ikinci fıkrası uyarınca, yetkili müesseselerin özkaynaklar toplamının, asgari ödenmiş sermaye tutarının 1/3'ünden daha az olduğunun tespit edilmesi hâlinde ilgili yetkili müesseselerin faaliyet izinleri doğrudan iptal edilebileceği; özkaynaklar toplamı, asgari ödenmiş sermaye tutarının 1/3'ünden daha fazla olmakla birlikte asgari ödenmiş sermaye tutarından daha az olduğunun tespit edilmesi hâlinde ilgili yetkili müesseseler hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca işlem başlatılarak idarî para cezası verileceği ve özkaynaklardaki eksikliğin tamamlanmasını teminen 90 güne kadar süre verilebileceği, verilen süre içerisinde söz konusu eksikliğin tamamlanmaması durumunda ilgili yetkili müesseselerin faaliyet izinlerinin iptal edilebileceği,
Asıl amaçları döviz alım satım faaliyetlerinde bulunmak olan yetkili müesseselerin, belli bir mali güce ve işlem hacmine sahip olmaları, mali piyasaları, bu piyasaların ihtiyacı olan istikrar ve güven ortamını yakından ilgilendirmesi bakımından ekonomik bir zorunluluk olup, bu bakımdan davalı idarece, yetkili müesseselerin kurumsal bir yapıya dönüştürülmesi, mali alt yapı ve güvenilirliklerinin artırılması, faaliyetlerini belli bir disiplin altında sürdürebilmeleri, denetlenebilir bir sistemin kurulması amacıyla yetkili müesseselerin özkaynaklarına yönelik düzenlemeler ihdas edilebileceğinin açık olduğu,
Ancak, davalı idarece, mülkiyet hakkına yapılacak müdahalelerin ancak mutlak manada şeklî bir kanuna dayanması gerektiği,
Bu kapsamda, davalı idarece verilen faaliyet izni ve yetki belgesine istinaden faaliyete başlayan yetkili müesseselerin özkaynaklar toplamının, Tebliğ'de belirlenen tutarların altına düşmesi hâlinde ilgili yetkili müessesenin faaliyet izninin iptaline yönelik dava konusu düzenlemeyle mülkiyet hakkına kanunî bir dayanak bulunmaksızın müdahale edildiği anlaşıldığından, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in dava konusu 29. maddesinin on ikinci fıkrasının yetkili müesseselerin faaliyet izninin iptaline ilişkin kısmında hukuka uygunluk, diğer kısımlarında ise hukuka aykırılık bulunmadığı,
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin on üçüncü ve yirmi beşinci fıkraları yönünden;
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin on üçüncü fıkrasında, "Yetkili müessesenin Bakanlık kayıtlarında yer alan merkez, şube ve internet adresleri dışında faaliyet gösterdiğinin tespiti hâlinde yetkili müessese hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılır ve yetkili müessese faaliyet izni iptal edilir. Bu fıkra kapsamında faaliyet izni iptal edilen yetkili müessese ve hissedarları 5 yıl boyunca yeni yetkili müessese kuruluş veya faaliyet izni başvurusunda bulunamazlar."; yirmi beşinci fıkrasında, "17. maddenin ikinci fıkrasına aykırı olarak yetkili müesseselerin Bakanlıktan izin almaksızın adres değişikliği gerçekleştirdiğinin tespit edilmesi durumunda izinsiz işlemi gerçekleştiren yetkili müessese hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılır ve söz konusu işlemin düzeltilerek aynı faaliyet bölgesi içerisinde bir adrese taşınması için yetkili müesseseye 60 güne kadar süre verilir. Belirtilen süre sonunda gerekli işlemlerin gerçekleştirilmemesi durumunda yetkili müessese faaliyet izni iptal edilir." kurallarına yer verildiği,
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 17. maddesi uyarınca, yetkili müesseselerin merkez ve şubelerinin, yalnızca Bakanlığa bildirilen adreslerde faaliyette bulunabildiği, yetkili müesseselerin aynı faaliyet bölgesi dışındaki merkez ve şube adres değişiklikleri Bakanlığın iznine tabî olduğu, ayrıca, izne tabî olup olmadığına bakılmaksızın yetkili müesseselerin merkez veya şube adres değişikliklerinde, yeni adreste işe başlanıldığı tarihten itibaren 30 gün içerisinde eski adresin terk edildiğine ve yeni adreste işe başlanıldığına dair belgelerle birlikte Tebliğ'de öngörülen evrakın Bakanlığa bildirilmesinin zorunlu olduğu,
Öte yandan, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 27. maddesi uyarınca, yetkili müesseselerce, internet sitesi açılması ve erişilebilir şekilde bulundurulması zorunlu olup, yetkili müesseselerin merkezlerinin ve varsa şubelerinin adres ve iletişim bilgilerinin yetkili müesseselerin internet sitesinde yayımlanması ve şubelerine ilişkin listenin güncel tutularak, adres ve iletişim bilgilerinin, adres veya iletişim bilgisi değişikliğinin yapıldığı tarihten itibaren en geç 5 gün içinde internet sitesinde yayımlanması gerektiği,
1567 sayılı Kanun'un 3. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanun hükümleri uyarınca yürürlüğe konulan genel ve düzenleyici işlemlerdeki yükümlülüklere aykırı hareket eden kişilerin üçbin Türk lirasından yirmibeşbin Türk lirasına kadar idarî para cezası ile cezalandırılacağı kuralına yer verildiği, öte yandan, anılan Kanun'da, faaliyet izni veya yetki belgesi alınması gereken konularda gerekli izin veya yetki belgesi alınmaksızın ticarî faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak yaptırımlar belirlenmiş ise de, halîhazırda faaliyet iznine veya yetki belgesine sahip olan yetkili müesseselerin faaliyet izinlerinin iptal edilmesine yönelik bir düzenleme öngörülmediği,
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin on üçüncü fıkrası uyarınca, yetkili müesseselerin Bakanlık kayıtlarında yer alan merkez, şube ve internet adresleri dışında faaliyet gösterdiğinin tespit edilmesi durumunda, ilgili yetkili müesseseler hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılarak idarî para cezası verilebileceği ve söz konusu yetkili müesseselerin faaliyet izinlerinin doğrudan iptal edilebileceği,
Tebliğ'in 29. maddesinin yirmi beşinci fıkrası uyarınca ise, yetkili müesseselerce Bakanlıktan izin alınmaksızın adres değişikliği yapıldığının tespit edilmesi durumunda, ilgili yetkili müesseseler hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılarak idarî para cezası verilebileceği, söz konusu işlemin düzeltilerek aynı faaliyet bölgesi içerisinde bir adrese taşınması için yetkili müesseselere 60 güne kadar süre verilebilecek, verilen süre sonunda gerekli işlemlerin gerçekleştirilmemesi durumunda ilgili yetkili müesseselerin faaliyet izinlerinin iptal edilebileceği,
Bu kapsamda, 2018-32/45 sayılı Tebliğ ile öngörülen yükümlülüklerinin yerine getirilmemesi nedeniyle ilgili yetkili müesseseler hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca işlem başlatılarak idarî para cezası uygulanarak söz konusu aykırılığın giderilmesi istenebilecek ise de, dava konusu düzenlemelerle yetkili müesseselerin mülkiyet hakkına kanunî bir dayanak bulunmaksızın müdahale edildiği anlaşıldığından, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in dava konusu 29. maddesinin on üçüncü ve yirmi beşinci fıkralarının yetkili müesseselerin faaliyet izninin iptaline ilişkin kısımlarında hukuka uygunluk, diğer kısımlarında ise hukuka aykırılık bulunmadığı,
Öte yandan, yetkili müesseselerce, belirli bir bölgede faaliyette bulunmak üzere kuruluş ve faaliyet izni alındıktan sonra, Bakanlık kayıtlarında yer alan merkez, şube ve internet adreslerinde faaliyette bulunulmadığının veya kısa bir süre faaliyette bulunulduktan sonra iş yerlerinin farklı faaliyet bölgelerine taşındığı veya farklı bir internet adresinde faaliyette bulunulduğunun tespit edilmesi durumunda, yetkili müesseselere verilen faaliyet izinleri mülk teşkil etmeyeceğinden, yetkili müesseselerin bu noktada mülkiyet hakkı yönünden meşru bir beklentilerinin bulunmadığının kuşkusuz olduğu, bu kapsamda, davalı idarece, söz konusu durumların tespit edilmesi hâlinde, ilgili yetkili müesseseler hakkında tesis edilecek işlemlerin 2018-32/45 sayılı Tebliğ ile belirlenebileceği,
Ayrıca, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin on üçüncü fıkrasında yer alan düzenleme uyarınca, yetkili müesseselerin faaliyet bölgeleri dikkate alınmaksızın, aynı faaliyet bölgesi içerisinde, ancak Bakanlık kayıtlarında yer alan merkez ve/veya şube adresleri dışında faaliyet yürütüldüğünün tespiti hâlinde de ilgili yetkili müesseselerin faaliyet izinlerinin herhangi uyarı yapılmaksızın doğrudan iptal edilmesi ölçülü olmadığı gibi, amaç ve araç arasında hakkaniyete uygun âdil bir dengenin de bulunmadığının açık olduğu,
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin on dördüncü, on beşinci ve on altıncı fıkraları yönünden;
1567 sayılı Kanun'un 3. maddesinin beşinci fıkrasında, faaliyet izni veya yetki belgesi alınması zorunlu olan konularda, gerekli izin veya belgeyi almaksızın ticarî faaliyette bulunanlar hakkında idarî para cezası ve yetkisiz faaliyetin gerçekleştirildiği iş yerindeki tüm faaliyetlerin durdurulmasının öngörüldüğü, anılan kuralda öngörülen müeyyide, kapsamı itibarıyla faaliyet izni veya yetki belgesi alınması zorunlu olan konularda hiçbir şekilde gerekli izin veya belge almaksızın ticarî faaliyette bulunanlara yönelik olduğu, başka bir anlatımla, 1567 sayılı Kanun'da, gerekli izin veya belgeyi almaksızın ticarî faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak yaptırıma açıkça yer verilmiş ise de, hâlîhazırda faaliyet iznine veya yetki belgesine sahip olan müesseselerin belirli durumlarda faaliyet izinlerinin iptal edileceğine ilişkin bir düzenleme öngörülmediği,
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin on dördüncü fıkrası uyarınca, yetkili müessesenin tek ortaklı olması durumunda, bu ortağın yüzde elli veya daha fazla payına sahip olduğu şirketlerin ya da münferiden temsile yetkili olduğu şirketlerin yetkisiz döviz alım satım faaliyetinde bulunduğunun tespiti hâlinde, şirketin ortağı ve yetkili müessese hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılarak idarî para cezası verilebileceği ve ilgili yetkili müessesenin faaliyet izninin iptal edilebileceği,
Tebliğ'in 29. maddesinin on beşinci fıkrası uyarınca, yetkili müessesenin tüm paylarına sahip olan ortaklarının, yüzde elli veya daha fazla payına sahip oldukları diğer şirketlerin, yetkisiz döviz alım satım faaliyetinde bulunduğunun tespit edilmesi durumunda, ortaklar ve yetkili müessese hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılarak idarî para cezası verilebileceği ve ilgili yetkili müessesenin faaliyet izninin iptal edilebileceği,
Tebliğ'in 29. maddesinin on altıncı fıkrası uyarınca, yetkili müessesenin birden fazla ortağı olması hâlinde, ortaklarının, tüzel kişi kurucu ortaklarda yüzde on veya daha fazla ortaklık payı bulunan kişilerin, tüzel kişi ortakla ilişkili kişilerin, genel müdür, yönetim kurulu üyesi, imza yetkisini haiz çalışan, iç kontrol görevlisi veya diğer çalışanların yetkisiz döviz alım satım faaliyetinde bulunduğunun tespiti hâlinde, bu kişiler hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılarak idarî para cezası verilebilecek, yetkisiz faaliyeti gerçekleştiren kişilerin ortak olması ya da tüzel kişi kurucu ortaklarda yüzde on veya daha fazla ortaklık payı bulunması durumunda, yetkili müessese ortağının ortaklıktan çıkarılması; genel müdür, yönetim kurulu üyesi, imza yetkisini haiz çalışan, iç kontrol görevlisi veya diğer çalışanlar olması durumunda söz konusu görevden azledilmesi için 60 güne kadar süre verilebileceği, verilen sürenin sonunda gerekli işlemlerin gerçekleştirilmemesi durumunda ilgili yetkili müessesenin faaliyet izninin iptal edilebileceği,
Dava konusu düzenlemelerle, yetkili müesseselerin ortaklarının, tüzel kişi ortaklarının, bu ortakların sahip olduğu diğer şirketlerin, tüzel kişi ortaklarla ilişkili kişilerin ve/veya yetkili müesseselerin çalışanlarının yetkisiz döviz alım satım faaliyetinde bulunduklarının tespit edilmesi durumunda, yetkisiz döviz alım satım faaliyetinde bulunanlar ve yetkili müesseseler hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca işlem başlatılarak idarî para cezası verileceği, ayrıca ilgili yetkili müesseselerin faaliyet izinlerinin iptal edileceğinin kurala bağlandığı,
Bu kapsamda, dava konusu düzenlemelerle yetkili müesseselerin mülkiyet hakkına kanunî bir dayanak bulunmaksızın müdahale edildiği anlaşıldığından, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in dava konusu 29. maddesinin on dördüncü, on beşinci ve on altıncı fıkralarının yetkili müesseselerin faaliyet izninin iptaline ilişkin kısımlarında hukuka uygunluk, diğer kısımlarında ise hukuka aykırılık bulunmadığı,
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin on dokuzuncu fıkrası yönünden;
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin on dokuzuncu fıkrasında, "12. madde kapsamında; yetkili müessese birleşmelerinden önce Bakanlıktan izin alınmaması, birleşmenin ticaret siciline tescilinden itibaren 30 gün içerisinde Şube Faaliyet İzin Belgesi alınması için Bakanlığa yazılı başvuruda bulunulmaması veya süresi içerisinde başvuru yapılması ancak 6 ve 9. maddelerde belirtilen yükümlülüklerin yetkili müessese birleşmelerinin ticaret siciline tescilinden itibaren 90 gün içerisinde yerine getirilememesi hâllerinde devrolunan şirketlerin adına düzenlenmiş yetkili müessese izin belgeleri ve devrolunan şirketlerin şubeleri için düzenlenmiş Şube Faaliyet İzin Belgeleri başka bir işleme gerek olmaksızın iptal edilir." kuralına yer verildiği,
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 12. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca, yetkili müesseselerin 6102 sayılı Kanun çerçevesinde birleşmelerinden önce Bakanlıktan izin almalarının zorunlu olduğu, A grubu yetkili müesseseler birleşip, A grubu yetkili müessese olarak; B grubu yetkili müesseseler birleşip, B grubu yetkili müessese olarak faaliyet gösterebilecekleri gibi, Tebliğ'in 6. ve 9. maddelerde yer alan şartları sağlamak ve Bakanlıktan izin almak kaydıyla A grubu yetkili müesseseye dönüşmek suretiyle de faaliyet gösterebileceği, devralma yoluyla birleşmede, devrolunan şirketin merkez ve şubeleri sayıları toplamı kadar yeni şube açılabileceği, yeni kuruluş şeklinde birleşme işleminde ise, birleşen şirketlerin merkez ve şube sayıları toplamından bir eksik sayıda yeni şube açılabileceği,
1567 sayılı Kanun'da, faaliyet izni veya yetki belgesi alınması gereken konularda gerekli izin veya yetki belgesi alınmaksızın ticarî faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak yaptırımlar belirlenmiş ise de, halîhazırda faaliyet iznine veya yetki belgesine sahip olan yetkili müesseselerin faaliyet izinlerinin iptal edilmesine yönelik bir düzenleme öngörülmediği,
Dava konusu düzenleme uyarınca, yetkili müessese birleşmelerinden önce Bakanlıktan izin alınmaması, birleşmenin ticaret siciline tescilinden itibaren 30 gün içerisinde Şube Faaliyet İzin Belgesi alınması için Bakanlığa yazılı başvuruda bulunulmaması veya süresi içerisinde başvuru yapılması ancak 6 ve 9. maddelerde belirtilen yükümlülüklerin yetkili müessese birleşmelerinin ticaret siciline tescilinden itibaren 90 gün içerisinde yerine getirilememesi hâllerinde, devrolunan şirketlerin adına düzenlenmiş yetkili müessese izin belgeleri ve/veya devrolunan şirketlerin şubeleri için düzenlenmiş şube faaliyet izin belgeleri başka bir işleme gerek olmaksızın doğrudan iptal edilebileceği,
Bu kapsamda, yetkili müessese olarak faaliyette bulunabilmek için gerekli olan tüm şartları haiz olduğu hâlde sırf yetkili müesseselerin birleşmelerinden önce Bakanlıktan alınması gereken iznini alınmaması veya öngörülen diğer yükümlülüklerin yerine getirilmemesi nedeniyle devrolunan şirket adına düzenlenmiş yetkili müessese izin belgeleri ile devrolunan şirketlerin şubeleri için düzenlenmiş şube faaliyet izninin doğrudan iptaline yönelik düzenlemelerle, yetkili müesseselerin mülkiyet hakkına kanunî bir dayanak bulunmaksızın müdahale edildiği anlaşıldığından, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in dava konusu 29. maddesinin on dokuzuncu fıkrasında hukuka uygunluk bulunmadığı,
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin yirminci fıkrası yönünden;
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin yirminci fıkrasında, "14. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen 90 günlük süre içerisinde haciz işleminin, icra takibinin veya ihtiyati tedbirin kaldırılmaması hâlinde yetkili müessese faaliyet izin belgesi iptal edilir." kuralına yer verildiği,
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 14. maddesinin birinci fıkrasında, bu Tebliğ hükümleri uyarınca yetkili müesseseler tarafından, kamu sermayeli bankalardan birine yatırılan tutarların, mevduat bankaları için mevduat hesaplarında, katılım bankaları için katılım fonu hesabında bloke olarak izleneceği, kamu/özel sermayeli bankalardan alınan teminat mektuplarının ise, Bakanlıkta muhafaza edileceği, herhangi bir nedenle faaliyetin sona ermesi hâlinde, bu tutarlardan öncelikle vergi, resim ve harç yükümlülükleri karşılandıktan sonra kalan tutarın Bakanlığın talimatı üzerine ilgili şirkete ödeneceği; ikinci fıkrasında ise, söz konusu tutarların haciz işlemine, icra takibine veya ihtiyatî tedbire konu edilmesi hâlinde, haciz işleminin, icra takibinin veya ihtiyatî tedbirin kaldırılması için Bakanlıkça ilgili yetkili müesseseye 90 günlük süre verileceği, haciz işlemi veya icra takibi devam ettiği sürece hesaptaki tutarların yetkili müesseselere ödenmeyeceği ve teminat mektuplarının yetkili müesseselere iade edilmeyeceği kurallarının yer aldığı,
1567 sayılı Kanun'da, faaliyet izni veya yetki belgesi alınması gereken konularda gerekli izin veya yetki belgesi alınmaksızın ticarî faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak yaptırımlar belirlenmiş ise de, halîhazırda faaliyet iznine veya yetki belgesine sahip olan yetkili müesseselerin faaliyet izinlerinin iptal edilmesine yönelik bir düzenleme öngörülmediği,
Dava konusu düzenleme uyarınca, yetkili müesseseler tarafından, kamu sermayeli bankalardan birine yatırılan tutarların veya kamu/özel sermayeli bankalardan alınan teminat mektuplarının, haciz işlemine, icra takibine veya ihtiyatî tedbire konu edilmesi hâlinde, haciz işleminin, icra takibinin veya ihtiyatî tedbirin kaldırılması için Bakanlıkça ilgili yetkili müesseseye verilen 90 günlük süre içerisinde haciz işleminin, icra takibinin veya ihtiyatî tedbirin kaldırılmaması hâlinde ilgili yetkili müessesenin faaliyet izin belgesinin iptal edilebileceği,
Bu kapsamda, dava konusu düzenlemeyle, yetkili müesseselerin mülkiyet hakkına kanunî bir dayanak bulunmaksızın müdahale edildiği anlaşıldığından, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in dava konusu 29. maddesinin yirminci fıkrasında hukuka uygunluk bulunmadığı,
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin yirmi birinci fıkrası yönünden;
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin yirmi birinci fıkrasında, "Yetkili müesseselerin iş yerlerinde ve tabelalarında, ilân, reklam ve kartvizitlerinde, internet sitesinde, DAB, DSB ile fatura ve benzeri her türlü belgelerinde kendi ticaret unvanları ve temsilcisi olduğu kuruluşların dışında başka şirketlere ait unvan ya da markaları bulundurmaları durumunda 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılır ve söz konusu aykırılığın giderilmesini teminen 60 güne kadar süre verilir. Bu sürenin bitimine rağmen söz konusu aykırılığın giderilmemesi hâlinde yetkili müessese faaliyet izni iptal edilir." kuralına yer verildiği,
1567 sayılı Kanun'un 3. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanun hükümleri uyarınca yürürlüğe konulan genel ve düzenleyici işlemlerdeki yükümlülüklere aykırı hareket eden kişilerin üçbin Türk lirasından yirmi beş bin Türk lirasına kadar idarî para cezası ile cezalandırılacağı kuralına yer verildiği, öte yandan, anılan Kanun'da, faaliyet izni veya yetki belgesi alınması gereken konularda gerekli izin veya yetki belgesi alınmaksızın ticarî faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak yaptırımlar belirlenmiş ise de, halîhazırda faaliyet iznine veya yetki belgesine sahip olan yetkili müesseselerin faaliyet izinlerinin iptal edilmesine yönelik bir düzenleme öngörülmediği,
Dava konusu düzenleme uyarınca, yetkili müesseselerin iş yerlerinde ve tabelalarında, ilân, reklam ve kartvizitlerinde, internet sitesinde, DAB, DSB ile fatura ve benzeri her türlü belgelerinde kendi ticaret unvanları ve temsilcisi olduğu kuruluşların dışında başka şirketlere ait unvan ya da markaları bulundurmaları durumunda, ilgili yetkili müesseseler hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılarak idarî para cezası verilebileceği ve söz konusu aykırılığın giderilmesini teminen 60 güne kadar süre verileceği, bu sürenin bitimine rağmen söz konusu aykırılığın giderilmemesi hâlinde ilgili yetkili müesseselerin faaliyet izinlerinin iptal edilebileceği,
Bu kapsamda, 2018-32/45 sayılı Tebliğ ile öngörülen yükümlülüklerinin yerine getirilmemesi nedeniyle ilgili yetkili müesseseler hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca işlem başlatılarak idarî para cezası uygulanarak söz konusu aykırılığın giderilmesi istenebilecek ise de, dava konusu düzenlemeyle yetkili müesseselerin mülkiyet hakkına kanunî bir dayanak bulunmaksızın müdahale edildiği anlaşıldığından, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in dava konusu 29. maddesinin yirmi birinci fıkrasının yetkili müesseselerin faaliyet izninin iptaline ilişkin kısmında hukuka uygunluk, diğer kısımlarında ise hukuka aykırılık bulunmadığı,
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin yirmi ikinci fıkrası yönünden;
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin yirmi ikinci fıkrasında, "Yetkili müesseselerde, gerçek bir döviz veya kıymetli maden hareketini içermeyen DAB, DSB, Kıymetli Maden Alım Belgesi, Kıymetli Maden Satım Belgesi, Döviz ve Kıymetli Maden Alım Belgesi veya Döviz ve Kıymetli Maden Satım Belgesi düzenlendiğinin tespit edilmesi durumunda, yetkili müessese faaliyet izni iptal edilir." kuralına yer verildiği,
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 20. maddesinin birinci fıkrası uyarınca, yetkili müesseselerin, her bir işlem itibarıyla döviz, Türk Lirası veya kıymetli maden kabul edildiği anda ilgisine göre, Döviz Alım Belgesi, Döviz Satım Belgesi, Kıymetli Maden Alım Belgesi, Kıymetli Maden Satım Belgesi, Döviz ve Kıymetli Maden Alım Belgesi veya Döviz ve Kıymetli Maden Satım Belgesi düzenlenmek zorunda oldukları,
1567 sayılı Kanun'da, faaliyet izni veya yetki belgesi alınması gereken konularda gerekli izin veya yetki belgesi alınmaksızın ticarî faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak yaptırımlar belirlenmiş ise de, hâlîhazırda faaliyet iznine veya yetki belgesine sahip olan yetkili müesseselerin faaliyet izinlerinin iptal edilmesine yönelik bir düzenleme öngörülmediği,
Dava konusu düzenleme kapsamında, yetkili müesseselerce, gerçek bir döviz veya kıymetli maden hareketi içermeyen belgelerin düzenlendiğinin tespit edilmesi hâlinde ilgili yetkili müesseselerin faaliyet izinlerinin doğrudan iptal edilebileceği,
Bu kapsamda, dava konusu düzenlemeyle yetkili müesseselerin mülkiyet hakkına kanunî bir dayanak bulunmaksızın müdahale edildiği anlaşıldığından, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in dava konusu 29. maddesinin yirmi ikinci fıkrasında hukuka uygunluk bulunmadığı,
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin yirmi dördüncü fıkrası yönünden;
1567 sayılı Kanun'un 3. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanun hükümleri uyarınca yürürlüğe konulan genel ve düzenleyici işlemlerdeki yükümlülüklere aykırı hareket eden kişilerin üçbin Türk lirasından yirmibeşbin Türk lirasına kadar idarî para cezası ile cezalandırılacağı kuralına yer verildiği, öte yandan, anılan Kanun'da, faaliyet izni veya yetki belgesi alınması gereken konularda gerekli izin veya yetki belgesi alınmaksızın ticarî faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak yaptırımlar belirlenmiş ise de, halîhazırda faaliyet iznine veya yetki belgesine sahip olan yetkili müesseselerin faaliyet izinlerinin iptal edilmesine yönelik bir düzenleme öngörülmediği,
Dava konusu düzenleme uyarınca, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in uygulanmasına yönelik usûl ve esasların belirlenmesi amacıyla Bakanlıkça yayımlanan genelgelerin geçiş hükümlerinde, geçiş işlemlerinin tamamlanması için öngörülen süreler içerisinde belirtilen yükümlülükleri yerine getirmediği tespit edilen yetkili müesseseler hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılarak idarî para cezası verilebileceği ve ilgili yetkili müesseselere bu yükümlülüklerin yerine getirilmesini teminen 60 güne kadar ek süre verilebileceği, verilen süreler içerisinde söz konusu yükümlülükleri yerine getirmeyen yetkili müesseselerin faaliyet izinlerinin başka bir uyarıya gerek olmaksızın iptal edilebileceği,
Bu kapsamda, 2018-32/45 sayılı Tebliğ ile öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmemesi nedeniyle ilgili yetkili müesseseler hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca işlem başlatılmak suretiyle idarî para cezası uygulanarak söz konusu aykırılığın giderilmesi istenebilecek ise de, dava konusu düzenlemeyle yetkili müesseselerin mülkiyet hakkına kanunî bir dayanak bulunmaksızın müdahale edildiği anlaşıldığından, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in dava konusu 29. maddesinin yirmi dördüncü fıkrasının yetkili müesseselerin faaliyet izninin iptaline ilişkin kısmında hukuka uygunluk, diğer kısımlarında ise hukuka aykırılık bulunmadığı,
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin yirmi altıncı fıkrası yönünden;
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 18. maddesinin birinci fıkrası uyarınca, yetkili müesseselerin hisse devirlerinin Bakanlığın iznine tabî kılındığı,
1567 sayılı Kanun'un 3. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanun hükümleri uyarınca yürürlüğe konulan genel ve düzenleyici işlemlerdeki yükümlülüklere aykırı hareket eden kişilerin üçbin Türk lirasından yirmibeşbin Türk lirasına kadar idarî para cezası ile cezalandırılacağı kuralına yer verildiği, öte yandan, anılan Kanun'da, faaliyet izni veya yetki belgesi alınması gereken konularda gerekli izin veya yetki belgesi alınmaksızın ticarî faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak yaptırımlar belirlenmiş ise de, halîhazırda faaliyet iznine veya yetki belgesine sahip olan yetkili müesseselerin faaliyet izinlerinin iptal edilmesine yönelik bir düzenleme öngörülmediği,
Dava konusu düzenleme uyarınca, yetkili müesseselerce, Bakanlıktan izin almaksızın hisse devri gerçekleştirildiğinin tespit edilmesi durumunda, izinsiz işlemi gerçekleştiren yetkili müessese hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılarak idarî para cezası ve söz konusu işlemin düzeltilerek ortaklık yapısının önceki hâline getirilmesi için 60 güne kadar süre verilebileceği, verilen süre sonunda gerekli işlemlerin gerçekleştirilmemesi durumunda ilgili yetkili müesseselerin faaliyet izinlerinin iptal edilebileceği,
Bu kapsamda, 2018-32/45 sayılı Tebliğ ile öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmemesi nedeniyle ilgili yetkili müesseseler hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca işlem başlatılmak suretiyle idarî para cezası uygulanarak söz konusu aykırılığın giderilmesi istenebilecek ise de, dava konusu düzenlemeyle yetkili müesseselerin mülkiyet hakkına kanunî bir dayanak bulunmaksızın müdahale edildiği anlaşıldığından, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in dava konusu 29. maddesinin yirmi altıncı fıkrasının yetkili müesseselerin faaliyet izninin iptaline ilişkin kısmında hukuka uygunluk, diğer kısımlarında ise hukuka aykırılık bulunmadığı,
2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 31. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'e eklenen Geçici 2. maddenin üçüncü ve beşinci fıkraları yönünden (1.16.'da yer alan istem yönünden);
2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 31. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'e eklenen Geçici 2. maddede, "(...) (3) Bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla Bakanlığa yapılmış olan ancak değerlendirmesi tamamlanmamış bulunan kuruluş izni, şube açma izni, hisse devri izni başvuruları için bu Tebliğ'in, bu maddeyi ihdas eden Tebliğ ile değiştirilen hükümleri uygulanır. Bu kapsamda, mevcut başvuruların 90 gün içerisinde yeni hükümlere göre yenilenmesi gerekir.
(...)
(5) Bakanlıkça faaliyet izni verilmiş ve bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla faaliyette bulunan A grubu ve B grubu yetkili müesseseler, şirketin temsili hususunda 01/03/2022 tarihine kadar 15. maddenin dördüncü fıkrasında yer alan hükme uygunluğu sağlamak zorundadır. Söz konusu yükümlülüğü belirtilen sürede yerine getirmediği tespit edilen yetkili müesseselere, bu yükümlülüğün yerine getirilmesini teminen en fazla 90 günlük ek süre verilir. Belirtilen süreler içerisinde yükümlülüğünü yerine getirmeyen yetkili müesseselerin faaliyet izinleri başka bir uyarıya gerek olmaksızın iptal edilir." kurallarına yer verildiği,
Dava dilekçesinde, 12/10/2021 tarihinden önce Bakanlığa yapılan ve değerlendirme süreci devam eden başvuruların yeni düzenlemelere göre yenilenmesi gerektiği yönünde ihdas edilen dava konusu düzenlemenin hukuka aykırı olduğunun ileri sürüldüğü,
Kazanılmış hakkın doğumu için ilgili düzenlemenin yürürlüğü döneminde bir hukuk kuralına uygun şekilde bütün sonuçları ile edinilmesi, ilgilileri lehine doğan hukukî durumların ortaya çıkması gerektiği, hak, bütün sonuçlarıyla fiilen elde edilmedikçe, diğer bir ifadeyle, gerçekten kazanılmadıkça, buna dayanılarak kazanılmış hakkın varlığı ileri sürülemeyeceği, yalnızca bir hukukî durumun tamamlanmasından sonra ilgilileri lehine hak doğurmasının mümkün olduğu, başka bir ifadeyle, söz konusu hakkın hukuk düzeni tarafından korunmaya değer bir aşamaya gelmesi gerektiği, bu aşamaya gelinmedikçe kazanılmış hakkın söz konusu olmadığı (OĞURLU Yücel, İdarî Yaptırımlar Karşısında Yargısal Korunma İdarî Ceza Hukuku ve İdarî Cezalara Karşı Başvuru Yolları, Yetkin Yayınları, Ankara, 2000, s. 96),
Bu kapsamda, 12/10/2021 tarihinden önce Bakanlığa yapılmış olan ancak değerlendirmesi devam eden kuruluş izni, şube açma izni ve hisse devri izni başvuruları yönünden, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'de 2021-32/62 sayılı Tebliğ ile yapılan değişikliklerden önce yer alan düzenlemelerin kazanılmış hak teşkil etmediği,
Bu itibarla, 1567 sayılı Kanun ve 32 sayılı Karar ile davalı idareye verilen yetkili müesseselerin kuruluş ve faaliyetleri ile yükümlülük ve denetimlerine ilişkin usûl ve esasları belirleme yetkisi çerçevesinde, 12/10/2021 tarihi itibarıyla Bakanlığa yapılmış olan ancak değerlendirmesi tamamlanmamış bulunan kuruluş izni, şube açma izni ve hisse devri izni başvuruları için, 2021-32/62 sayılı Tebliğ ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'de yapılan değişikliklerin uygulanacağı ve mevcut başvuruların 90 (doksan) gün içerisinde yeni hükümlere göre yenilenmesi gerektiği yönündeki 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in dava konusu Geçici 2. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı,
Öte yandan, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in Geçici 2. maddesinin beşinci fıkrasında, Bakanlıkça faaliyet izni verilmiş ve 12/10/2021 tarihi itibarıyla faaliyette bulunan A grubu ve B grubu yetkili müesseselerin, şirketin temsili hususunda 01/03/2022 tarihine kadar 15. maddenin dördüncü fıkrasında yer alan hükme uygunluğu sağlamak zorunda oldukları, söz konusu yükümlülüğü belirtilen sürede yerine getirmediği tespit edilen yetkili müesseselere, bu yükümlülüğün yerine getirilmesini teminen en fazla 90 (doksan) günlük ek süre verileceği, belirtilen süreler içerisinde yükümlülüğünü yerine getirmeyen yetkili müesseselerin faaliyet izinlerinin başka bir uyarıya gerek olmaksızın iptal edileceği kuralına yer verildiği,
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 15. maddesinin dördüncü fıkrasında ise, "Yetkili müesseselerde pay sahipliği bulunmayan kişilerin şirketi münferiden temsile yetkili kılınması mümkün bulunmamaktadır. Bu kişilerin şirkette en az yüzde elli ve üzeri paya sahip hissedar veya hissedarlarla müştereken temsile yetkili kılınması mümkündür." kuralının yer aldığı,
Dairelerince, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 15. maddesinin dördüncü fıkrası yönünden yapılan inceleme neticesinde (1.7.'de yer alan iddia yönünden), yetkili müesseselerin temsil yetkisinin kanunî bir dayanak bulunmaksızın sınırlandırılmasına ilişkin söz konusu düzenlemede hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varıldığı,
Bu itibarla, Bakanlıkça faaliyet izni verilmiş ve 12/10/2021 tarihi itibarıyla faaliyette bulunan A ve B grubu yetkili müesseselerin, şirketlerin temsili hususunda 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 15. maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan hükme uygunluğunun sağlanması yönündeki 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in dava konusu Geçici 2. maddesinin beşinci fıkrasında yer alan düzenlemede de hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle,
1567 Sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun Kapsamında Alınacak Ücretlere İlişkin Yönetmelik'in 1., 2., 3., 5., 6., 7., 8. ve 9. maddeleri ile Ek-1'i ve 4. maddesinin birinci, ikinci, üçüncü fıkraları ile dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinin iptali istemi yönünden davanın reddine; 4. maddesinin dördüncü fıkrasının birinci cümlesi ile Geçici 1. maddesinin, Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği 12/10/2021 tarihinden sonra yapılacak hisse devri izni başvurularından makûl bir süre boyunca başvuru ücreti alınmaması yönünde geçiş hükmü öngörülmemesine ilişkin kısmının iptaline; Geçici 1. maddesinin diğer kısımlarının iptali istemi yönünden ise davanın reddine, 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 1. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 3. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (p) bendi ve 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 32. maddesinde yer alan "ve aynı Tebliğ'e ekte yer alan Ek-3 eklenmiştir." ibaresinin ve 2018-32/45 sayılı Tebliğ'e eklenen Ek-3'ün (1.1. ve 1.17.'de yer alan istemler yönünden); 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 3. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 4. maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 4/A maddesinin dördüncü fıkrasının (1.2.'de yer alan istem yönünden); 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 5. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 6. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan "5" ibaresinin "10", "1" ibaresinin "5" olarak değiştirilmesinin (1.3.'te yer alan istem yönünden); 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 7. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 9. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendinde yapılan değişikliğin (1.4.'te yer alan istem yönünden); 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 9. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 10. maddesinin üçüncü fıkrasının yürürlükten kaldırılmasına ilişkin değişikliğin (1.5.'te yer alan istem yönünden); 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 16. maddesi ile değiştirilen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 17. maddesinin altıncı fıkrasının (1.8.'de yer alan istem yönünden); 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 17. maddesi ile değiştirilen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 18. maddesinin birinci fıkrasının (1.9.'da yer alan istem yönünden); 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 18. maddesi ile değiştirilen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 19. maddesinin üçüncü fıkrasının (1.10.'da yer alan istem yönünden); 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 23. maddesi ile değiştirilen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 26. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "en az 1 yıl süreyle" ibaresinin ve beşinci fıkrasının (1.13.'te yer alan istem yönünden); 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 26. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 28. maddesine eklenen dördüncü fıkranın işlemlerin geçici olarak durdurulmasına ilişkin kısmı dışında kalan kısımlarının (1.14.'te yer alan istem yönünden); 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 31. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'e eklenen Geçici 2. maddenin üçüncü fıkrasının (1.16.'da yer alan istem yönünden) iptali istemi yönünden davanın reddine, 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 10. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 11. maddesine eklenen üçüncü fıkranın (1.6.'da yer alan istem yönünden); 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 14. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 15. maddesine eklenen dördüncü fıkranın (1.7.'de yer alan istem yönünden); 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 17. maddesi ile değiştirilen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 18. maddesinin beşinci fıkrasının (1.9.'da yer alan istem yönünden); 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 19. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 20. maddesine eklenen beşinci fıkranın (1.11.'de yer alan istem yönünden); 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 26. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 28. maddesine eklenen dördüncü fıkranın işlemlerin geçici olarak durdurulmasına ilişkin kısmının (1.14.'te yer alan istem yönünden); 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 31. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'e eklenen Geçici 2. maddenin beşinci fıkrasının (1.16.'da yer alan istem yönünden) iptaline, 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 19. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 20. maddesine eklenen altıncı fıkranın, 18/11/2021 tarih ve 31663 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 2021-32/64 sayılı Tebliğ'in 2. maddesiyle değişik hâlinin (1.12.'de yer alan istem yönünden) iptali istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 28. maddesi ile değiştirilen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin birinci, ikinci, üçüncü, yedinci, dokuzuncu, on yedinci, on sekizinci, yirmi üçüncü, yirmi yedinci ve yirmi sekizinci fıkralarının iptali istemi yönünden davanın reddine, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin on birinci fıkrasının, yetkili müessese kurucu, ortak, tüzel kişi kurucu ortaklarda yüzde on veya daha fazla ortaklık payı bulunan kişiler, tüzel kişi ortakla ilişkili kişiler, genel müdür, yönetim kurulu üyesi, imza yetkisini haiz çalışanları ya da iç kontrol görevlisinin 6. maddenin ilgili hükümlerinde belirtilen şartları kaybettiğinin tespit edilmesi durumunda ilgili yetkili müesseseler hakkında tesis edilecek işlemlerin belirlenmesine ilişkin kısmının iptali istemi yönünden davanın reddine, Tebliğ'in 15. maddesinin dördüncü fırkası kapsamında tesis edilecek işlemlerin belirlenmesine ilişkin kısmının iptaline, 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 28. maddesi ile değiştirilen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin dördüncü, beşinci, altıncı, sekizinci, on ikinci, on üçüncü, on dördüncü, on beşinci, on altıncı, yirmi birinci, yirmi dördüncü, yirmi beşinci ve yirmi altıncı fıkralarının yetkili müesseselerin faaliyet izinlerinin iptaline ilişkin kısımlarının iptaline, diğer kısımlarının iptali istemi yönünden ise davanın reddine; 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin onuncu, on dokuzuncu, yirminci ve yirmi ikinci fıkralarının iptaline karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
Davacı tarafından, 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 1. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 3. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (p) bendi ve 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 32. maddesinde yer alan "ve aynı Tebliğ'e ekte yer alan Ek-3 eklenmiştir." ibaresi ile 2018/-32/45 sayılı Tebliğe eklenen Ek-3 yönünden; Anayasa'nın 48. maddesinde yer alan çalışma ve sözleşme hürriyeti kapsamında herkesin dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahip ve özel teşebbüs kurmasının serbest olduğu, bu kapsamda Anayasa ile söz konusu hakka ilişkin olarak coğrafi sınırlama veya yasak öngörülmediği, ancak söz konusu Tebliğ ile coğrafi sınırlama ve yasak getirildiği, aynı zamanda yapılan düzenlemenin eşitlik ilkesine de aykırılık teşkil ettiği, zira Anayasa'nın 10. maddesinde herkesin kanun önünde eşit olduğunun düzenlendiği, bu kapsamda aynı statüde olan herkesin aynı işleme tabi tutulmasının Anayasa'nın bir gereği olduğu, oysa ki yapılan düzenleme ile kazanılmış haklar ihlal edilerek ve eşit statüde bulunan döviz büroları arasında faaliyet bölgesi ayrımına gidilerek eşitsizliğe neden olunduğu, 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 3. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 4. maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 4/A maddesinin dördüncü fıkrası yönünden; müesseselerin gayrimenkul edinmelerinin 1567 sayılı Kanun'un 5. maddesinde yer bulan bu Kanuna dayanılarak çıkarılan karar, yönetmelik ve tebliğlerde belirtilen ekonomik amaç ve konular kapsamında faaliyet gösterme düzenlemesine aykırılık teşkil etmediği, bu kapsamda yetkili müesseselerin belirlenen sermaye miktarlarının belirlenmiş olması ve belirlenen bu sermayenin likit olacağı dikkate alındığında yetkili müesseselerin sermayelerinin üzerindeki kazançlarını gayrimenkul olarak değerlendirmesinin amaca aykırılık teşkil etmediği ortaya koyduğu, ayrıca mülkiyet hakkına yönelik sınırlamanın dayanağı olarak gösterilen 1567 sayılı Kanun'un 5. maddesinin keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir nitelikte olmadığının da açık olduğu, 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 5. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 6. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan "5" ibaresinin "10", "1" ibaresinin "5" olarak değiştirilmesi yönünden; ölçülülük ilkesinin hukukun genel ilkelerinden birisi olduğu, bu kapsamda A grubu yetkili müesseseler için öngörülen sermaye tutarları 2 kat arttırılırken faaliyet kapsamı daha küçük olan B grubu yetkili müesseseler için sermaye tutarlarının 5 kat artırılmasının ölçülülük ilkesine uygun olmadığı, 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 17. maddesi ile değiştirilen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 18. maddesinin yedinci fıkrası yönünden; söz konusu fıkrada yer alan "yetkili müesseselerin hisselerinin mevcut ortaklar dışında kişilere devrine yönelik izin başvurularında; Yönetmelikte bu kapsamda belirlenen ücretin yatırıldığını tevsik eden belgenin eklenmesi zorunludur." şeklindeki düzenlemenin 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun Kapsamında Alınacak Ücretlere İlişkin Yönetmeliğin 4. maddesinin 4. fıkrasının birinci cümlesinin Danıştay Onüçüncü Dairesince işbu davada iptal edilmiş olması nedeniyle iptalinin gerektiği, 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 23. maddesi ile değiştirilen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 26. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "en az 1 yıl süreyle" ibaresi ve beşinci fıkrası yönünden; 1 yıl olarak öngörülen sürenin 2018 yılında 6 ay olarak öngörüldüğü, aradan kısa bir süre geçmişken sürenin tekrar değiştirilmesinin hukuki belirlilik ilkesine aykırılık teşkil ettiği, Danıştay Onüçüncü Dairesinin ret gerekçesinin hatalı olduğu, nitekim bu gerekçeden hareket edildiğinde idarenin gücü elinde bulundurması nedeniyle tekrar bir değişiklik yaparak süreyi 2 yıla çıkarmasının önünde bir engel bulunmadığı, söz konusu gücü kullanırken idarenin hiçbir kriter gözetmeden hareket etmesinin hukuka aykırı olduğu, Tebliğ'in 29. maddesinin dokuzuncu fıkrası yönünden; Danıştay Onüçüncü Dairesinde söz konusu düzenlemenin hukuka uygun olduğu değerlendirmesi yapılırken söz konusu bildirimlerin sadece başvuru sırasında ve kuruluş izni ve/veya faaliyet izni belgesi alınması veya söz konusu izin başvuruları öncesinde aranan şartlarla ilgili bildirimler sırasında yapıldığı varsayılarak henüz mülkiyet hakkı kazanılmadığı için mülkiyet hakkının korunmasının söz konusu olamayacağından hareket edildiği, oysa ki davalı Bakanlığın yetkili müesseselerden her zaman bilgi ve belge talep etmesinin söz konusu olduğu, dolayısıyla faaliyet ve kuruluş izin belgesi almış ve faaliyetlerini sürdürmekte olan yetkili müesseselerden de bu şekilde beyan ve bilgi talebi bakanlık tarafından yapılabileceğinden bu düzenlemeye ilişkin değerlendirmenin hatalı yapıldığı belirtilerek söz konusu Daire kararının belirtilen kısımlarının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından, 2018-32/45 sayılı Tebliğ'de yer alan düzenlemelerin ilgililer için kazanılmış hak teşkil etmediği, yapılan düzenlemelerin spesifik nitelikte bir alanda ortaya çıkabilecek aksaklıkların ve ihlallerin (kara paranın aklanması, dolandırıcılık, terörizmin finansmanı v.b.) önüne geçilmesi amacıyla yapıldığı, dava konusu düzenlemeler incelenirken yetki ve usulde paralellik ilkesinin de dikkate alınması gerektiği, bu kapsamda izin vermeye yetkili olanın izni geri almaya da yetkili olduğunun gözetilmesi gerektiği belirtilerek dava konusu düzenlemelere ilişkin olarak Dairece verilen kararın iptale ilişkin kısımlarının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI :
Davalı idare tarafından, Danıştay Onüçüncü Dairesince verilen kararın davanın reddine ilişkin kısımlarının usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek davacının temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Davacı tarafından, karşı tarafın temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'IN DÜŞÜNCESİ: Temyiz istemlerinin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemleri hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Karar'a İlişkin Tebliğ (Tebliğ No:2018-32/45)'de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Tebliğ No:2021-32/62) ile 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun Kapsamında Alınacak Ücretlere İlişkin Yönetmelik'in 12/10/2021 tarih ve 31626 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesi üzerine, dava konusu düzenlemelerin iptali istemiyle temyizen bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT :
Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" başlıklı 13. maddesinde, "Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasa'nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."; "Mülkiyet hakkı" başlıklı 35. maddesinin ilk iki fıkrasında, "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir." kurallarına yer verilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek 1 No.lu Protokol'ün "Mülkiyetin korunması" başlıklı 1. maddesinde, "Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez." kuralı yer almaktadır.
1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun'un 1. maddesinde, "Kambiyo, nukut, esham ve tahvilat alım ve satımının ve bunlar ile kıymetli madenler ve kıymetli taşlarla bunlardan mamul veya bunları muhtevi her nev'i eşya ve kıymetlerin ve ticarî senetlerle tediyeyi temine yarıyan her türlü vasıta ve vesikaların memleketten ihracı veya memlekete ithâlinin tanzim ve tahdidine ve Türk parasının kıymetinin korunması zımnında kararlar ittihazına Cumhurbaşkanı salahiyetlidir."; 3. maddesinin birinci fıkrasında, "Cumhurbaşkanının bu Kanun hükümlerine göre yapmış bulunduğu genel ve düzenleyici işlemlerdeki yükümlülüklere aykırı hareket eden kişi, üçbin Türk lirasından yirmibeşbin Türk lirasına kadar idarî para cezası ile cezalandırılır."; beşinci fıkrasında, "Bu Kanun'a dayanılarak çıkarılan karar, yönetmelik ve tebliğler ile diğer genel ve düzenleyici işlemler uyarınca faaliyet izni veya yetki belgesi alınması zorunlu olan konularda, gerekli izin veya belgeyi almaksızın ticarî faaliyette bulunanlar, ellibin Türk lirasından ikiyüzellibin Türk lirasına kadar idarî para cezası ile cezalandırılır ve yetkisiz faaliyetin gerçekleştirildiği iş yerindeki tüm faaliyetler bir aydan altı aya kadar, tekrarı hâlinde ise sürekli olarak durdurulur. Ancak, yetkisiz olarak faaliyette bulunanların ilân ve reklamlarından veya yaptıkları işin mahiyetinden söz konusu iş yerini, sadece faaliyet izni veya yetki verilmesi gereken faaliyet konularında iştigal etmek maksadıyla açtıkları veya işlettikleri anlaşılıyorsa söz konusu iş yerindeki faaliyet sürekli olarak durdurulur. Durdurma işlemleri Hazine Müsteşarlığı'nın talebi üzerine valiliklerce yerine getirilir."; 4. maddesinde, "Hazine ve Maliye Bakanlığı; bu Kanun'a dayanılarak çıkarılan karar, yönetmelik, tebliğ ve diğer genel ve düzenleyici işlemler uyarınca başvurusu alınacak, düzenlenecek veya onaylanacak her türlü izin veya belge ile Bakanlık tarafından geliştirilen bilgi sistemlerinin sistem kullanıcılarına sunumu kapsamında, her bir başvuru, izin, belge veya sistem sunumu için bir mali yıl içerisinde altı milyon Türk lirasını geçmemek üzere yönetmelikte belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde ücret almaya yetkilidir. Bu tutar, her yıl bir önceki yıla ilişkin olarak 04/01/1961 tarih ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'na göre tespit ve ilân edilen yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanır."; Ek 1. maddesinde ise, "Vergi Müfettişleri ve Vergi Müfettiş Yardımcıları, Hazine kontrolörleri ve stajyer Hazine kontrolörleri ve kambiyo murakabe mercileri bu Kanun hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında tetkikat ve tahkikat yapmak ve tahkikat sırasında suç emareleri bulunursa maznunlar ve suçla ilgisi görülenler nezdinde Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun zabıt ve arama hakkındaki hükümleri gereğince muamele ifa etmek salahiyetini haizdirler." kurallarına yer verilmiştir.
1567 sayılı Kanun'un 1. maddesi uyarınca Bakanlar Kurulunca alınan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Karar'ın 1. maddesinde, "(1) Türk parasının kıymetini korumak amacıyla, Türk parasının yabancı paralar karşısındaki değerinin belirlenmesine, döviz ve dövizi temsil eden belgelere (menkul değerler ve diğer sermaye piyasası araçları dâhil) ilişkin tüm işlemler ile dövizlerin tasarruf ve idaresine, Türk parası ve Türk parasını temsil eden belgelerin (menkul değerler ve diğer sermaye piyasası araçları dahil) ithâl ve ihracına, kıymetli maden, taş ve eşyalara ilişkin işlemlere, ihracata, ithâlata, özelliği olan ihracat ve ithâlata, görünmeyen işlemlere, sermaye hareketlerine ilişkin kambiyo işlemlerine ait düzenleyici, sınırlayıcı esaslar bu Karar ile tayin ve tespit edilmiştir.
(2) Bu Karar'a ve bu Karar'ın uygulanması amacıyla Bakanlıkça yayımlanacak tebliğlere muhalefet 1567 sayılı Kanun'la ek ve tadillerine muhalefet sayılır.
(3) Çeşitli kanunlar ve uluslararası anlaşmalarda yer alan özel hükümler saklıdır."; "Yetki" başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrasında, "Bakanlık bu Karar'ın tatbikatını temin etmek ve Türk parasının kıymetini korumak maksadıyla lüzumlu göreceği her türlü tedbiri almaya, Karar'da öngörülen hâller dışında kalan özel durumları inceleyip sonuçlandırmaya, haklı ve mücbir sebeplerin varlığı hâlinde döviz getirme sürelerini uzatmaya ve döviz getirme zorunluluğunu kısmen veya tamamen kaldırmaya, bu Karar'da öngörülen miktarları değiştirmeye ve miktar belirlemeye yetkilidir."; "Denetim" başlıklı 21. maddesinde ise, "(1) Kambiyo denetimine yetkili elemanlar ile kambiyo müdürlükleri (kambiyo murakabe mercileri) tarafından yapılan denetlemelerde bu Karar'da öngörülen işlemleri ifa eden kişilerden, işlemlerinde Karar'a aykırılıklar tesbit edilenler hakkında Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun zabıt ve aramaya dair hükümleri uygulanır.
(...)
(4) Kambiyo mevzuatına olan aykırılıkları ya da bu Karar'da belirtilen yükümlülükleri yerine getirmediği tespit edilen bankalar, yetkili müesseseler, PTT, kıymetli maden aracı kuruluşları ve aracı kurumların dövize ilişkin işlemlere aracılık etme yetkisi Bakanlıkça kısmen veya tamamen kaldırılabilir." kuralları yer almıştır.
10/07/2018 tarih ve 30474 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 225/A maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde, yetkili müesseselerin kuruluş, faaliyet, şube açma, yükümlülük ve denetimlerine dair usûl ve esasları düzenlemek, bunların gözetim ve koordinasyonunu sağlamak ve diğer çalışmaları yapmak, Hazine ve Maliye Bakanlığı Finansal Piyasalar ve Kambiyo Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
12/10/2021 tarih ve 31626 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun Kapsamında Alınacak Ücretlere İlişkin Yönetmelik'in 4. maddesinin dördüncü fıkrasının birinci cümlesi yönünden;
Yönetmeliğin 4. maddesinin dördüncü fıkrasında, yetkili müesseselerin hisselerinin devrine yönelik izin başvurularında ilgili faaliyet bölgesi itibarıyla Ek-1'de yer alan ücretlerin devralınacak hisse oranı nispetinde alınacağı, ancak söz konusu hisselerin veraset yoluyla intikal etmesi veya hisseleri devralacak kişinin mevcut hisse sahibi kişinin alt soy veya üst soyu olması durumunda ücret alınmayacağı kuralına yer verilmiştir.
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 18. maddesinin birinci fıkrası uyarınca, yetkili müesseselerin hisse devirleri Bakanlığın iznine tabîdir. Yetkili müesseselerin hisselerinin devrine yönelik izin başvurularında, Yönetmelik'te belirlenen ücretin yatırıldığını tevsik eden belgenin eklenmesi gerekmektedir.
Yönetmeliğin dava konusu 4. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca, yetkili müesseselerin hisselerinin devrine yönelik izin başvurularında, ilgili faaliyet bölgesi itibarıyla Ek-1'de yer alan başvuru ücretleri, devralınacak hisse oranı nispetinde alınacaktır.
Davacı tarafından, dava konusu düzenlemeyle yetkili müesseselerin hisselerinin devrine yönelik izin başvurularında, sanki bu işletmeler ilk defa faaliyete başlıyormuş gibi faaliyet izni başvurusuna yönelik ücretlerin ödenmesinin istenmesinin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından ise, Bakanlık tarafından yapılan piyasa araştırmaları sonucunda İstanbul'un bazı bölgelerinde işletme devirlerinde devredenin, devralandan aldığı para miktarının (hava parası vb.) 1 milyon Amerikan dolarına kadar yükselebildiğinin görüldüğü, genel olarak bu miktarın 400 bin ilâ 500 bin Amerikan doları seviyelerinde seyrettiği, bu kapsamda, bahsi geçen miktarların yetkili müessese faaliyet izni vermeye yetkili olan Bakanlık tarafından alınarak kamuya gelir olarak kaydedilmesi ve kamu yararının sağlanması amacıyla dava konusu düzenlemenin ihdas edildiği; ayrıca, piyasada arz talep dengesinin sağlanması ile finansal sistemin sağlıklı bir şekilde çalışmasının hedeflendiği, kaldı ki yetkili müesseselerin değerlerinin kendilerinden menkul olmadığı, Bakanlık tarafından bu kuruluşlara verilen döviz alma ve satma yetkisi ile diğer faaliyet konuları sebebiyle oluşan bir değer olduğu, dolayısıyla, imtiyaz sağlanan bir konuda bu imtiyazın elde edilmesi ve el değiştirmesine yönelik elde edilecek bir menfaatin bulunması durumunda bu menfaatin kamuya aktarılmasının hakkaniyete ve kamu yararına uygun olacağı belirtilmektedir.
1567 sayılı Kanun ile davalı idareye, bu Kanun'a dayanılarak çıkarılan karar, yönetmelik, tebliğ ve diğer genel ve düzenleyici işlemler uyarınca başvurusu alınacak, düzenlenecek veya onaylanacak her türlü izin veya belge ile Bakanlık tarafından geliştirilen bilgi sistemlerinin sistem kullanıcılarına sunumu kapsamında, her bir başvuru, izin, belge veya sistem sunumu için yönetmelikle belirlenecek usûl ve esaslar çerçevesinde ücret almaya yetki verilmiştir.
Bu kapsamda, faaliyet izinlerine ilişkin olarak öngörülen ücretlerin idarelerin vermiş olduğu hizmetin karşılığı olarak öngörülmesinden ziyade esas olarak spesifik nitelikteki bu alanda faaliyette bulunacak kişilerin sektörde faaliyet yürütecek nitelikte mali güce sahip kişilerden olmasının sağlanarak piyasaya girişlerin belli bir şekilde kontrol altında tutulması amacıyla öngörüldü anlaşılmaktadır.
Bu nedenle, gerek ilk defa yapılan faaliyet izin başvurularında gerekse hisse devrine yönelik izin başvurularında farklı ücret öngörülmesinin hedeflenen amaca hizmet etmeyeceği açıktır.
Hukuk devletinin en önemli unsurlarından biri de ölçülülük ilkesi olup bu ilke, amaç ve araç arasında hakkaniyete uygun âdil bir dengenin bulunması gereğini ifade eder. İdarelerce tesis edilen işlemlerin, kamu yararının sağlanması amacına yönelik, objektif, âdil ve ölçülü olması hukuk devleti olmanın gereğidir.
Hisse devri izni başvuru ücreti olarak ödenmesi gereken tutarın, yetkili müesseselerin faaliyet bölgesi itibarıyla Yönetmeliğin Ek-1'inde belirlenen faaliyet kuruluş izni başvuru ücretinin devralınacak hisse nispetinde belirlenmesi suretiyle hisse devri izni başvurusunda bulunan yetkili müesseselerden, kuruluş aşamasındaki gibi başvuru ücreti ödenmesinin talep edilmesinde; aktarılan hususlar dikkate alındığında amaç ile araç arasında ölçülülük ilkesini ihlal edici, hakkaniyete aykırı bir yön görülmemiştir.
Bu itibarla, söz konusu düzenlememede hukuka aykırılık, düzenlemenin ölçülü olmadığı gerekçesi ile iptaline ilişkin Daire kararında ise hukuki isabet bulunmamaktadır.
12/10/2021 tarih ve 31626 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun Kapsamında Alınacak Ücretlere İlişkin Yönetmelik'in Geçici 1. maddesinin, Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği 12/10/2021 tarihinden sonra yapılacak hisse devri izni başvurularından makûl bir süre boyunca başvuru ücreti alınmaması yönünde geçiş hükmü öngörülmemesine ilişkin kısmı yönünden;
Yönetmeliğin dava konusu Geçici 1. maddesinde, "Bu Yönetmeliğin yürürlük tarihi itibarıyla Bakanlığa yapılmış olan ancak değerlendirmesi tamamlanmamış bulunan başvurular için Ek-1'de yer alan ücretler uygulanır." kuralına yer verilmiştir.
Ancak, söz konusu düzenlemede Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği 12/10/2021 tarihinden sonra yapılacak hisse devri izni başvurularında makûl bir süre boyunca başvuru ücreti alınmaması yönünde geçiş hükmü öngörülmemiş ise de faaliyet izinlerine ilişkin olarak öngörülen ücretlerin idarelerin vermiş olduğu hizmetin karşılığı olarak öngörülmesinden ziyade esas olarak spesifik nitelikteki bu alanda faaliyette bulunacak kişilerin sektörde faaliyet yürütecek nitelikte mali güce sahip kişilerden olmasının sağlanarak piyasaya girişlerin belli bir şekilde kontrol altında tutulması amacıyla yapıldığı anlaşılmaktadır.
Bu bakımdan, kara paranın aklanmasının engellenmesi, terörizmin finansmanın önüne geçilmesi, kayıt dışılığın engellenmesi, dolandırıcılığın olumsuz sonuçlarının ortadan kaldırılması gibi bir dizi hedef doğrultusunda özel öneme sahip bu alanda faaliyet yürütecek nitelikte mali güce sahip olmayan kişilerin piyasaya girişlerinin durdurulması amacıyla yapılan düzenlemede bir süre boyunca daha hisse devri yoluyla sektöre girişlerde ücret alınmaması yönünde geçiş hükmü öngörülmesinin beklenemeyeceği açıktır.
Bu itibarla, Yönetmeliğin Geçici 1. maddesinde, Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği 12/10/2021 tarihinden sonra yapılacak hisse devri izni başvurularından bir süre boyunca başvuru ücreti alınmaması yönünde geçiş hükmü öngörülmemesinde hukuka aykırılık, aksi yönde değerlendirmeyle verilen iptaline ilişkin Daire kararında ise hukuki isabet bulunmamaktadır.
2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 1. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 3. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (p) bendi ve 2021-32/62 sayılı Tebliğin 32. maddesinde yer alan "ve aynı Tebliğ'e ekte yer alan Ek-3 eklenmiştir." ibaresi ile 2018/-32/45 sayılı Tebliğe eklenen Ek-3, 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 3. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 4. maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 4/A maddesinin dördüncü fıkrası, 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 5. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 6. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan "5" ibaresinin "10", "1" ibaresinin "5" olarak değiştirilmesi, 19. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 20. maddesine eklenen beşinci fıkrası, 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 23. maddesi ile değiştirilen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 26. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "en az 1 yıl süreyle" ibaresinin ve beşinci fıkrası, 28. maddesi ile değiştirilen Tebliğ'in 29. maddesinin dokuzuncu fıkrası yönlerinden;
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;
"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan Danıştay Onüçüncü Dairesi kararının bu kısmı, aynı gerekçeler ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş olup temyiz dilekçelerinde ileri sürülen iddialar, kararın anılan kısımlarının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 17. maddesi ile değiştirilen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 18. maddesinin yedinci fıkrası yönünden;
Her ne kadar davacı tarafından temyiz dilekçesinde, 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 17. maddesi ile değiştirilen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 18. maddesinin yedinci fıkrasında yer alan "yetkili müesseselerin hisselerinin mevcut ortaklar dışında kişilere devrine yönelik izin başvurularında; Yönetmelikte bu kapsamda belirlenen ücretin yatırıldığını tevsik eden belgenin eklenmesi zorunludur." şeklindeki düzenlemenin; 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun Kapsamında Alınacak Ücretlere İlişkin Yönetmeliğin 4. maddesinin 4. fıkrasının birinci cümlesinin Danıştay Onüçüncü Dairesince işbu davada iptal edilmiş olması nedeniyle iptalinin gerektiği ileri sürülmüş ise de, davacı tarafından dava dilekçesinde söz konusu maddenin sadece 1 ve 5. fıkralarının iptalinin talep edildiği, 7. fıkrasının iptalinin talep edilmediği görüldüğünden, dava dilekçesinde iptali talep edilmeyen bir düzenlemenin temyiz aşamasında iptali talebinin incelenmesine hukuken imkan bulunmamaktadır.
2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 10. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 11. maddesine eklenen üçüncü fıkrası yönünden;
Dava konusu düzenlemeyle 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 11. maddesine eklenen üçüncü fıkrada, "A grubu yetkili müesseselerin şube açma izin başvurularında aşağıdaki kurallar uygulanır:
a) Merkezi 1 numaralı faaliyet bölgesinde bulunan A grubu yetkili müesseseler tüm faaliyet bölgelerinde şube açabilirler.
b) Merkezi 2 numaralı faaliyet bölgesinde bulunan A grubu yetkili müesseseler yalnızca 2, 3 ve 4 numaralı faaliyet bölgelerinde şube açabilirler.
c) Merkezi 3 numaralı faaliyet bölgesinde bulunan A grubu yetkili müesseseler yalnızca 3 ve 4 numaralı faaliyet bölgelerinde şube açabilirler.
ç) Merkezi 4 numaralı faaliyet bölgesinde bulunan A grubu yetkili müesseseler yalnızca 4 numaralı faaliyet bölgesinde şube açabilirler.
d) A grubu yetkili müesseseler (a), (b), (c) ve (ç) bentlerinde yer alan şartlar haricinde şube açmak için başvuruda bulunamaz ve yeni şube açamazlar." kuralına yer verilmiştir.
İdare, Anayasa ve kanunlardan aldığı yetki ile kural koyma (düzenleme yapma) yetkisine sahiptir.
1567 sayılı Kanun ve 32 sayılı Karar ile davalı idareye yetkili müesseselerin kuruluş ve faaliyetleri ile yükümlülük ve denetimlerine ilişkin usûl ve esasları belirleme yetkisi verilmiş olup; davalı idarece bu yetkinin, kanunların sınırları içinde adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütleri göz önünde tutularak ve ölçülülük ilkesi dikkate alınarak kullanılması gerekmektedir.
Hukuk devletinin en önemli unsurlarından birisi de ölçülülük ilkesi olup bu ilke, elde edilmeye çalışılan amaç ile bu amacı gerçekleştirmeye çalışırken ortaya konulan araç yani kural arasında hakkaniyete uygun âdil bir dengenin bulunması gereğini ifade eder. İdarelerce tesis edilen işlemlerin, kamu yararının sağlanması amacına yönelik, objektif, âdil ve ölçülü olması hukuk devleti olmanın gereğidir.
1567 sayılı Kanun'un verdiği yetkiye dayanılarak çıkartılan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar'da yer alan hususların uygulanmasına ilişkin olarak düzenlenen 2018-32/45 sayılı Tebliğ ile, yetkili müesseselerin kurumsal bir yapıya dönüştürülmesi, mali alt yapı ve güvenilirliklerinin artırılması, faaliyetlerini belli bir disiplin altında sürdürebilmeleri, denetlenebilir bir sistemin kurulması amacıyla yetkili müesseselerin şube açma usûl ve esaslarına ilişkin özel ve sınırlayıcı düzenlemeler ihdas edilebileceği açıktır. Ancak söz konusu amacı gerçekleştirmek için kullanılan araçların elde edilecek amacı gerçekleştirmek hususunda ölçülü (elverişli, gerekli ve orantılı) olması gerekmektedir.
Dava konusu düzenlemeyle, A grubu yetkili müesseselerden merkezi 1 numaralı faaliyet bölgesinde bulunanların 4 faaliyet bölgesinde; merkezi 2 numaralı faaliyet bölgesinde bulunanların yalnızca 2, 3 ve 4 numaralı faaliyet bölgelerinde; merkezi 3 numaralı faaliyet bölgesinde bulunanların yalnızca 3 ve 4 numaralı faaliyet bölgelerinde; merkezi 4 numaralı faaliyet bölgesinde bulunanların ise yalnızca 4 numaralı faaliyet bölgesinde şube açabilecekleri, bunların dışında A grubu yetkili müesseselerin şube açmak için başvuruda bulunamayacağı ve yeni şube açamayacağı belirtilerek A grubu yetkili müesseselerin şube açmaları konusunda idari bir tedbir olarak coğrafi sınırlama getirildiği görülmektedir.
Davalı idare tarafından söz konusu düzenlemenin gerekçesi olarak bir yetkili müessesenin üst faaliyet bölgesinde şube açabilmesine izin verilmesi halinde, faaliyet izni ve şube faaliyet izni için belirlenmiş ücretlerin bölge bazlı farklı tutarlar olarak belirlenmiş olması nedeniyle belirlenen bu tutarların ödenmesi hususunda arkadan dolanmaların söz konusu olabileceği (Örneğin; merkezi 4 numaralı faaliyet bölgesinde yer alan 1 numaralı faaliyet bölgesinde şube açmak isteyen bir yetkili müesseseden merkezi için 3 milyon TL, şubesi için ise 5 milyon TL olmak üzere toplam 8 milyon TL ücret alınması söz konusu iken, 1 numaralı faaliyet bölgesinde yer alan ve 1 numaralı faaliyet bölgesinde şube açmak isteyen bir yetkili müessesenin merkezi için 6 milyon TL, şubesi için 5 milyon TL olmak üzere toplam 11 milyon TL ücret alınması gerekeceği), bunun ise hem alınabilecek kamu gelirlerinin alınamamasına hem de haksız rekabete sebep olacağı, bu durumun önüne geçilmesi amacıyla hareket edildiği ifade edilmiştir.
Bu kapsamda, davalı idarece söz konusu düzenlemenin yapılış sebebi olarak ortaya koyduğu gerekçeler dikkate alındığında, yetkili müesseselerin şubelerinin, söz konusu yetkili müesseselerin merkezinin bulunduğu faaliyet bölgesinden daha üst bir faaliyet bölgesinde olması halinde esas gayesi üst faaliyet bölgesinde faaliyette bulunmak olan yetkili müesseselerin merkezlerini daha alt faaliyet bölgesinde belirleyip, merkezi için daha az ücret ödeyerek ve şubelerini daha üst faaliyet bölgesinde açarak işlem yapmaları halinde bu müesseselerden normal şartlarda alınabilecek ücretlerin alınamaması durumunun ortaya çıkacağı, bunun önüne geçilmesi amacıyla söz konusu düzenlemenin yapıldığı anlaşılmaktadır.
Her ne kadar davalı idarece düzenlemenin yapılış gayesi olarak yukarıda aktarılan hallerde alınabilecek kamu gelirlerinin alınamaması durumu ile karşılaşılacağı gerekçesi ileri sürülmüş ise de; elde edilmek istenen amaca aktarılan söz konusu hallerde elde edilemeyeceği iddia edilen tutar dikkate alınarak şube için alınacak bedelin bu haller için diğerlerinden ayrıştırılarak belirlenmesi gibi yollarla kavuşulması mümkünken coğrafi sınırlama getirilerek müdahale edilmesi nedeniyle amaç ve araç arasında hakkaniyete uygun âdil bir denge bulunmadığından, söz konusu düzenlemede hukuka uygunluk, Daire kararında ise sonucu itibarıyla hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
12/10/2021 tarih ve 31626 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Karar'a İlişkin Tebliğ (Tebliğ No:2018-32/45)'de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Tebliğ No:2021-32/62)'in, 14. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 15. maddesine eklenen dördüncü fıkrası, 17. maddesi ile değiştirilen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 18. maddesinin beşinci fıkrası, 26. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 28. maddesine eklenen dördüncü fıkrasında yer alan "geçici olarak işlemleri durdurmak" düzenlemesi, 28. maddesi ile değiştirilen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin 4, 5, 6, 8, 10, 12, 13, 14, 15, 16, 19, 20, 21, 22, 24, 25 ve 26. fıkralarında yer alan faaliyet izinlerinin iptaline ilişkin düzenlemeler ile 11. fıkrasında yer alan Tebliğ'in 15. maddesinin dördüncü fıkrasına aykırı olarak yetkilendirildiğinin tespit edilmesi durumunda tesis edilecek işlemlerin belirlenmesine ilişkin kısım ile 31. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'e eklenen Geçici 2. maddenin beşinci fıkrası yönünden;
A) Genel Değerlendirme
Temyize konu Daire kararında, dava konusu düzenlemelerin yaptırımda kanunilik ilkesine uygun olmadığı sonucuna varıldığı görüldüğünden, dava konusu düzenlemelerin, kanunla düzenlenmesinin zorunlu olup olmadığı, idarenin düzenleyici işlemiyle belirlenip belirlenemeyeceğinin ortaya konulması gerekmektedir.
Yukarıda bahsi geçen ve kararın devamında ayrı ayrı incelenecek olan maddelerde yer alan düzenlemelere genel olarak bakıldığında söz konusu düzenlemelerin mevzuata aykırılık halinde idari yaptırım uygulanmasını öngören nitelikte bir içeriğe sahip olduğu sonucuna varılmıştır.
İdari yaptırımlardan "idari cezalar"da muhatabın cezalandırılması amacı, "idari tedbirler"de ise kamu hizmetinin aksamadan ve kamu düzeninin bozulmadan işleyişine devam etme amacı ağır basmakta olup, hizmetin düzgün işlemesini olumsuz etkileyebilecek ihlâlleri engelleyici ve durdurucu nitelik taşıyanlar "idari tedbir"; idari tedbir boyutunu aşıp tedip etme ve cezalandırma boyutuna varan yaptırımlar ise "idari ceza" olarak görülmektedir.
İdarelerin genel olarak düzenleyici işlem yapabilme yetkisi, Anayasa'nın 124. maddesine dayanan anayasal bir yetki olup, mevzuatla verilen görevlerin yerine getirilmesi amacıyla idareler tarafından düzenleyici işlemler yapılabileceği kuşkusuzdur.
Bu kapsamda, kamu hizmetlerinin değişen koşullara uyarlanması ve geliştirilmesi ihtiyacı, idarelere, kamu hizmetinin sunumuna ilişkin düzenleyici işlemlerin değiştirilebilmesi ya da yürürlükten kaldırılabilmesi imkanını tanımaktadır.
Bu bağlamda, Anayasa Mahkemesinin E:2019/110, K:2021/85 sayılı kararında; "... 33. ... İdari cezalardan farklı olarak idari tedbirlerin temel amacı cezalandırmak değil belirli bir kamu hizmeti alanında kurulan düzeni korumak, onun bozulmasını engellemek ve işleyişine yönelik muhtemel tehlikeleri önlemektir. Dolayısıyla idari yaptırım kapsamındaki tedbirler, ceza niteliğinde değildir. Bu itibarla idari cezalardan farklı olarak idari tedbirler bakımından ceza hukukunun temel ilke ve güvencelerinin uygulanma zorunluluğu bulunmamaktadır (AYM, E.2007/68, K.2010/2, 14/1/2010)... 44. İdari tedbirlerin çok çeşitli olduğu ve değişen koşullar karşısında her zaman yeni tedbirlerin belirlenme ihtiyacının ortaya çıkabileceği düşünüldüğünde tüm idari tedbirlerin kanunla sınırlı olarak sayılmasının mümkün olmadığı açıktır. Diğer yandan hukuk kurallarının belirliliğinin sağlanması yalnızca kanunla düzenleme yapılması anlamına gelmemektedir. Belirlilik ilkesi, yalnızca yasal belirliliği değil, daha geniş anlamda hukuki belirliliği de ifade etmektedir. Yasal dayanağının bulunması ve erişilebilir, bilinebilir ve öngörülebilir olması gibi gereklilikleri karşılaması koşuluyla yürütmenin düzenleyici işlemleriyle de hukuki belirlilik sağlanabilir. Asıl olan muhtemel muhataplarının mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini öngörmelerini mümkün kılacak bir normun varlığıdır...." denilmek suretiyle idari yaptırım kapsamındaki idari tedbirlerin idari ceza niteliğinde olmadığına vurgu yapılmış, idari tedbirler yönünden ceza hukukunun temel ilke ve güvencelerinin uygulanma zorunluluğu bulunmadığı belirtildikten sonra, kanunilik şartının ne şekilde yorumlanması gerektiğine açıklık getirilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin bu kararı ışığında bir değerlendirme yapıldığında; davalı idarenin, 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun ve bu Kanun uyarınca çıkarılan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar uyarınca Türk parasının kıymetinin korunması amacıyla tedbirler alma, bu bağlamda bazı yükümlülüklerin ihlali durumlarında yaptırımlar uygulama, bu amaçla yönetmelik ve tebliğ gibi ikincil mevzuatla idari tedbir getirme yetkisine sahip olduğu anlaşılmaktadır.
Dava konusu düzenlemelerde öngörülen kurallara ve bu kuralların ihlali halinde uygulanacak yaptırımlara (faaliyet izninin iptali, temsil yetkisine getirilen sınırlamalar, hisse devir izni engeli, geçici olarak işlemlerini durdurma gibi) bu bakış açısı ile bakıldığında ve davalı idarece söz konusu düzenlemelerin yapılmasına gerekçe olarak gösterilen kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanının önüne geçilmesi, kayıt dışılığın azaltılarak kurumsallaşma düzeyinin artırılması ile finansal sektörün önemli bir parçası olan yetkili müesseselerin faaliyetlerinin disipline edilerek mali açıdan güvenilirliklerinin sağlanması gibi amaçlar dikkate alındığında, düzenlemedeki asıl gayenin spesifik nitelikte olan bu alanda sistemin kontrol altında tutularak iyi işlemesini gerçekleştirmeye yönelik olduğu, bu nedenle de idari bir tedbir niteliği taşıdıkları anlaşılmaktadır.
Her ne kadar Danıştay Onüçüncü Dairesince, dava konusu uyuşmazlıkta idarî yaptırım niteliğindeki düzenlemelerin, düzenleyici işlem olan ikincil mevzuatla ihdas edilmesinin Anayasa'nın 38. maddesi uyarınca yaptırımda kanunilik ilkesine aykırılık teşkil ettiği sonucuna varılmış ise de, yukarıda belirtilen Anayasa Mahkemesi kararında vurgulandığı üzere, her türlü idari tedbirin kanunda sayılması hukuken mümkün olmadığından ve yasal dayanağın bulunması şartıyla idarenin düzenleyici işlemleriyle de idari tedbir öngörülebileceğinden ve dava konusu düzenlemenin yine anılan Anayasa Mahkemesi kararında belirtilen idari tedbirler yönünden kanunilik ilkesinin görünümü olan hukuki belirliliğin gereklerinden erişilebilir, bilinebilir ve öngörülebilir olma gerekliliklerini de taşıdığı anlaşıldığından, kanunilik ilkesi yönünden hukuka uygun olduğu sonucuna varılmıştır.
B) Madde Bazlı Değerlendirme
12/10/2021 tarih ve 31626 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Karar'a İlişkin Tebliğ (Tebliğ No:2018-32/45)'de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Tebliğ No:2021-32/62)'in, 14. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 15. maddesine eklenen dördüncü fıkrası, 17. maddesi ile değiştirilen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 18. maddesinin beşinci fıkrası, 26. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 28. maddesine eklenen dördüncü fıkrasında yer alan "geçici olarak işlemleri durdurmak" düzenlemesi yönünden;
2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 14. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 15. maddesine eklenen dördüncü fıkrada, "Yetkili müesseselerde pay sahipliği bulunmayan kişilerin şirketi münferiden temsile yetkili kılınması mümkün bulunmamaktadır. Bu kişilerin şirkette en az yüzde elli ve üzeri paya sahip hissedar veya hissedarlarla müştereken temsile yetkili kılınması mümkündür." kuralına, 17. maddesi ile değiştirilen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 18. maddesinde, "(5) Yetkili müessese hakkında haciz, icra takibi veya ihtiyati tedbirin söz konusu olması hâlinde haciz işlemi, icra takibi veya ihtiyati tedbir kaldırılana kadar hisse devri izni verilmez." kuralına, 26. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 28. maddesine eklenen dördüncü fıkrada, "Yetkili müesseseler denetimler esnasında, denetim elemanlarının gerekli gördüğü kasa sayımı ve benzeri tüm işlemler tamamlanana kadar geçici olarak işlemlerini durdurmak ve denetim için iş yerinde gerekli düzeni sağlamak zorundadır." kuralına yer verilmiştir.
1567 sayılı Kanun'un Ek 1. maddesinde, "Vergi müfettişleri ve vergi müfettiş yardımcıları, Hazine kontrolörleri ve stajyer Hazine kontrolörleri ve kambiyo murakabe mercileri bu Kanun hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında tetkikat ve tahkikat yapmak ve tahkikat sırasında suç emareleri bulunursa maznunlar ve suçla ilgisi görülenler nezdinde Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun zabıt ve arama hakkındaki hükümleri gereğince muamele ifa etmek salahiyetini haizdirler." kuralı yer almıştır.
32 sayılı Karar'ın 21. maddesinin birinci fıkrasında, "Kambiyo denetimine yetkili elemanlar ile kambiyo müdürlükleri (kambiyo murakabe mercileri) tarafından yapılan denetlemelerde bu Karar'da öngörülen işlemleri ifa eden kişilerden, işlemlerinde Karar'a aykırılıklar tesbit edilenler hakkında Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun zabıt ve aramaya dair hükümleri uygulanır." kuralına yer verilmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Arama ve El koyma" başlıklı dördüncü bölümünde, şüpheli, sanık ve diğer kişilerle ilgili arama, arama işlemi uygulanan kimsenin belge veya kâğıtlarının incelenmesi, eşya veya kazancın muhafaza altına alınması ve bunlara el konulmasına ilişkin usûl ve esaslar düzenlenmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun "Arama" başlıklı üçüncü bölümünde ise, vergi mükellefleri veya kaçakçılıkla ilgisi görülen diğer kişilerin nezdinde ve bunların üzerinde arama yapılmasına ilişkin usûl ve esaslara yer verilmiştir.
6102 sayılı Kanun'un 330. maddesi ile 1567 sayılı Kanun'un 1. ve 5. maddeleri bir arada değerlendirildiğinde, yetkili müesseselerin özel kanuna tabî anonim şirketler olarak değerlendirileceği ve yetkili müesseselere ilişkin özel düzenlemeler dışında 6102 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı; bu kapsamda, 1567 sayılı Kanun'un verdiği yetkiye dayanılarak çıkartılan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar'da yer alan hususların uygulanmasına ilişkin olarak düzenlenen 2018-32/45 sayılı Tebliğ ile, yetkili müesseselerin kurumsal bir yapıya dönüştürülmesi, mali alt yapı ve güvenilirliklerinin artırılması, faaliyetlerini belli bir disiplin altında sürdürebilmeleri, denetlenebilir bir sistemin kurulması amacıyla yetkili müesseselerin faaliyetlerine ilişkin özel ve sınırlayıcı düzenlemeler ihdas edilebileceği açıktır.
Davalı idare tarafından, dava konusu düzenlemelerin ihdas edilmesinin nedeni, pay sahiplerine ilişkin aranan şartlara sahip olmayan ve şirketle ilgisiz kişilerin, yetkili müesseseleri fiilen yönetmesinin önüne geçilmesi, yetkili müesseselerin faaliyet alanı itibarıyla borç alacak ilişkilerinde icra takibine varan bir anlaşmazlığın bulunmasının çok olası olmadığı, döviz ve altın alım satımı yapan şirketlerin icra takibiyle karşılaşma ihtimalinin ise düşük olduğu, böyle bir ihtimalle karşılaşılması durumunda, hisse devrine izin verilerek üçüncü kişilerin mağdur edilmesinin engellenmesi ile kayıt dışılığın önlenmesi için kasa sayımının önemi ve kasa sayımının sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi için de sayım esnasında işlem yapılmamasının gerekli olması şeklinde ifade edilmiştir.
Ayrıca davalı idare tarafından, dava konusu düzenlemelerin hukukî dayanağının 1567 sayılı Kanun'un 1. maddesi ile bu madde uyarınca alınan 32 sayılı Karar olduğu belirtilmektedir.
1567 sayılı Kanun ile düzenlenen alanın spesifik ve profesyonel bir alan olması, ayrıca ilk defa düzenlemesi nedeniyle söz konusu alanın bilinilebilirliğinin azlığı, bir başka ifade ile uygulamada karşılaşılacak durumların ayrıntılı olarak öngörülmesinin mümkün olmaması gibi nedenler ile anılan Kanun'da belirli bir amaç doğrultusunda genel ve sınırlı düzenlemelere yer verilerek ayrıntılı düzenlemelerin ikincil mevzuata bırakıldığı anlaşılmaktadır.
Bu kapsamda, uygulamada karşılaşılan bu tarz durumların önüne geçilmesi ile yapılacak olan denetimlerin sağlıklı bir şekilde sonuçlanabilmesi için yetkili müesseselerde kasa hesabı ve benzeri işlemlerin doğru bir şekilde yapılmasının sağlanması amacıyla ihdas edilen düzenlemeler 1567 sayılı Kanun'un vermiş olduğu Türk parasının kıymetinin korunmasına ilişkin gerekli tedbirleri alma yönündeki genel yetki ile 32 sayılı Karara dayanılarak düzenlenmiş olup, söz konusu düzenlemenin idari tedbir kapsamında yer alması nedeniyle kanunda açıkça sayılmasına gerek olmadığından ve yasal dayanağın bulunması şartıyla idarenin düzenleyici işlemleriyle de idari tedbir öngörülebileceğinden dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık, düzenlemenin iptaline ilişkin Daire kararında ise hukuki isabet bulunmamaktadır.
Öte yandan, kasa sayımı gibi işlemlerin yapımı esnasında işlemlerin geçici olarak durdurulması şeklinde öngörülen tedbirin denetim yetkisi kapsamında denetim görevlilerinin arama ve el koymaya ilişkin yetkilerinin kapsamı içerisinde kaldığı da açıktır.
2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 28. maddesi ile değiştirilen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin 4, 5, 6, 8, 10, 12, 13, 14, 15, 16, 19, 20, 21, 22, 24, 25 ve 26. fıkralarında yer alan faaliyet izinlerinin iptaline ilişkin düzenlemeler, 11. fıkrasında yer alan Tebliğ'in 15. maddesinin dördüncü fıkrasına aykırı olarak yetkilendirildiğinin tespit edilmesi durumunda tesis edilecek işlemlerin belirlenmesine ilişkin kısımlar ile 31. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'e eklenen Geçici 2. maddenin beşinci fıkrası yönünden;
2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinde, " ...(4) Yetkili müessesenin merkez veya şubesinin aralıksız 120 günden daha fazla süreyle faaliyetine ara verdiğinin tespiti halinde yetkili müesseseye faaliyete geçmesi için 60 güne kadar süre verilir. Bu sürenin bitimine rağmen faaliyete geçilmemesi halinde yetkili müessese faaliyet izni iptal edilir. Ancak mücbir sebep hallerinin varlığı ve tevsiki halinde Bakanlık faaliyet izninin iptal edilmemesi hususunu değerlendirmeye yetkilidir.
(5) 4 üncü maddenin üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkralarında yer alan hükümlere aykırı faaliyette bulunduğu tespit edilen yetkili müessese hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılır. İkinci kez aynı fıkraya aykırılığın tespiti halinde yetkili müessesenin faaliyet izni iptal edilir. Bu fıkra kapsamında faaliyet izni iptal edilen yetkili müessese ve hissedarları 5 yıl boyunca yeni yetkili müessese kuruluş veya faaliyet izni başvurusunda bulunamazlar. Bakanlık, aykırılıkların mahiyet ve önemine göre, yetkili müessese faaliyet iznini doğrudan iptal etmeye yetkilidir.
(6) 4/A maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında yer alan hükümlere aykırı işlemlerin yapıldığının tespit edilmesi halinde yetkili müessese hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılır ve söz konusu aykırılığın giderilmesini teminen 60 güne kadar süre verilir. Bu sürenin bitimine rağmen söz konusu aykırılığın giderilmemesi halinde yetkili müessese faaliyet izni iptal edilir.
...
(8) Yetkili müessese tarafından faaliyette bulunmak üzere izin alınan adreste diğer bir gerçek veya tüzel kişi tarafından faaliyette bulunulamaz. Bu durumun tespiti halinde yetkili müessese hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılır ve söz konusu durumun sona erdirilmesini teminen 60 güne kadar süre verilir. Bu süre içerisinde izin alınan adreste gerçekleştirilen diğer faaliyetin sona erdirildiğine dair ilgili vergi dairesinden alınacak belgelerin Bakanlığa gönderilmesi zorunludur. Bu sürenin bitimine rağmen diğer faaliyete devam edildiğinin anlaşılması veya söz konusu aykırılığın tekerrürü halinde faaliyet izni iptal edilir.
...
(10) Yetkili müessesenin ya da yetkili müessesenin tüzel kişi ortağının, ortak sıfatı taşımayan kişi ya da kişilerce fiilen sahiplenildiği veya sevk ve idare edildiğinin tespit edilmesi durumunda, başkaca bir uyarıya gerek olmaksızın yetkili müessese faaliyet izni iptal edilir.
(11) Yetkili müessese kurucu, ortak, tüzel kişi kurucu ortaklarda yüzde on veya daha fazla ortaklık payı bulunan kişiler, tüzel kişi ortakla ilişkili kişiler, genel müdür, yönetim kurulu üyesi, imza yetkisini haiz çalışanları ya da iç kontrol görevlisinin 6 ncı maddenin ilgili hükümlerinde belirtilen şartları kaybettiğinin veya 15 inci maddenin dördüncü fıkrasına aykırı olarak yetkilendirildiğinin tespit edilmesi durumunda yetkili müessese hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılır ve söz konusu kişinin veya tüzel kişi kurucu ortağın ortaklıktan çıkarılması ya da görevden azledilmesi veya 15 inci maddenin dördüncü fıkrasına aykırılığın giderilmesi için 60 güne kadar süre verilir. Verilen süre içerisinde gerekli işlemlerin gerçekleştirilmemesi veya kişinin yetkili müessesenin tek ortağı olması durumunda yetkili müessese faaliyet izni iptal edilir. Ancak 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinin (4) numaralı alt bendinde yer alan şartın kaybedildiğinin tespiti halinde 30 gün içerisinde söz konusu borcun ödendiğinin tevsik edilmesi durumunda ortaklıktan çıkarılma ya da görevden azledilme işlemi gerçekleştirilmez.
(12) Yetkili müesseselerin özkaynaklar toplamının, asgari ödenmiş sermaye tutarının 1/3’ünden daha az olduğunun tespit edilmesi halinde yetkili müessese faaliyet izni iptal edilir. Özkaynaklar toplamının, asgari ödenmiş sermaye tutarının 1/3’ünden daha fazla olmakla birlikte asgari ödenmiş sermaye tutarından daha az olduğunun tespit edilmesi halinde özkaynaklardaki eksikliğin tamamlanmasını teminen 90 güne kadar süre verilir ve yetkili müessese hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılır. Bu süre içerisinde söz konusu eksikliğin tamamlanmaması durumunda yetkili müessese faaliyet izni iptal edilir.
(13) Yetkili müessesenin Bakanlık kayıtlarında yer alan merkez, şube ve internet adresleri dışında faaliyet gösterdiğinin tespiti halinde yetkili müessese hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılır ve yetkili müessese faaliyet izni iptal edilir. Bu fıkra kapsamında faaliyet izni iptal edilen yetkili müessese ve hissedarları 5 yıl boyunca yeni yetkili müessese kuruluş veya faaliyet izni başvurusunda bulunamazlar.
(14) Yetkili müessesenin tek ortaklı olması durumunda, ortağın, bu ortağın yüzde elli veya daha fazla payına sahip olduğu şirketlerin veya münferiden temsile yetkili olduğu şirketlerin yetkisiz döviz alım satım faaliyetinde bulunduğunun tespiti halinde ortak ve yetkili müessese hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılır ve yetkili müessese faaliyet izni iptal edilir. Bu fıkra kapsamında faaliyet izni iptal edilen yetkili müessese ve hissedarları 5 yıl boyunca yeni yetkili müessese kuruluş veya faaliyet izni başvurusunda bulunamazlar.
(15) Yetkili müessesenin tüm paylarına sahip olan ortaklarının yüzde elli veya daha fazla payına sahip oldukları diğer şirketlerin yetkisiz döviz alım satım faaliyetinde bulunduğunun tespiti halinde ortaklar ve yetkili müessese hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılır ve yetkili müessese faaliyet izni iptal edilir. Bu fıkra kapsamında faaliyet izni iptal edilen yetkili müessese ve hissedarları 5 yıl boyunca yeni yetkili müessese kuruluş veya faaliyet izni başvurusunda bulunamazlar.
(16) Yetkili müessesenin birden fazla ortağı olması halinde; ortaklarının, tüzel kişi kurucu ortaklarda yüzde on veya daha fazla ortaklık payı bulunan kişilerin, tüzel kişi ortakla ilişkili kişilerin, genel müdür, yönetim kurulu üyesi, imza yetkisini haiz çalışan, iç kontrol görevlisi veya diğer çalışanların yetkisiz döviz alım satım faaliyetinde bulunduğunun tespiti halinde kişiler hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılır. Yetkisiz faaliyeti gerçekleştiren kişilerin ortak olması ya da tüzel kişi kurucu ortaklarda yüzde on veya daha fazla ortaklık payı bulunması durumunda; yetkili müessese ortağının ortaklıktan çıkarılması; genel müdür, yönetim kurulu üyesi, imza yetkisini haiz çalışan, iç kontrol görevlisi veya diğer çalışanlar olması durumunda söz konusu görevden azledilmesi için 60 güne kadar süre verilir. Belirtilen süre sonunda gerekli işlemlerin gerçekleştirilmemesi durumunda yetkili müessese faaliyet izni iptal edilir. Bu fıkra kapsamında faaliyet izni iptal edilen yetkili müessese ve hissedarları 5 yıl boyunca yeni yetkili müessese kuruluş veya faaliyet izni başvurusunda bulunamazlar. Ancak mücbir sebep hallerinin varlığı ve tevsiki halinde Bakanlık faaliyet izninin iptal edilmemesi hususunu değerlendirmeye yetkilidir.
...
(19) 12 nci madde kapsamında; yetkili müessese birleşmelerinden önce Bakanlıktan izin alınmaması, birleşmenin ticaret siciline tescilinden itibaren 30 gün içerisinde Şube Faaliyet İzin Belgesi alınması için Bakanlığa yazılı başvuruda bulunulmaması veya süresi içerisinde başvuru yapılması ancak 6 ve 9 uncu maddelerde belirtilen yükümlülüklerin yetkili müessese birleşmelerinin ticaret siciline tescilinden itibaren 90 gün içerisinde yerine getirilememesi hallerinde devrolunan şirketlerin adına düzenlenmiş yetkili müessese izin belgeleri ve devrolunan şirketlerin şubeleri için düzenlenmiş Şube Faaliyet İzin Belgeleri başka bir işleme gerek olmaksızın iptal edilir.
(20) 14 üncü maddenin ikinci fıkrasında belirtilen 90 günlük süre içerisinde haciz işleminin, icra takibinin veya ihtiyati tedbirin kaldırılmaması halinde yetkili müessese faaliyet izin belgesi iptal edilir.
(21) Yetkili müesseselerin iş yerlerinde ve tabelalarında, ilan, reklam ve kartvizitlerinde, internet sitesinde, DAB, DSB ile fatura ve benzeri her türlü belgelerinde kendi ticaret unvanları ve temsilcisi olduğu kuruluşların dışında başka şirketlere ait unvan ya da markaları bulundurmaları durumunda 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılır ve söz konusu aykırılığın giderilmesini teminen 60 güne kadar süre verilir. Bu sürenin bitimine rağmen söz konusu aykırılığın giderilmemesi halinde yetkili müessese faaliyet izni iptal edilir.
(22) Yetkili müesseselerde, gerçek bir döviz veya kıymetli maden hareketini içermeyen DAB, DSB, Kıymetli Maden Alım Belgesi, Kıymetli Maden Satım Belgesi, Döviz ve Kıymetli Maden Alım Belgesi veya Döviz ve Kıymetli Maden Satım Belgesi düzenlendiğinin tespit edilmesi durumunda, yetkili müessese faaliyet izni iptal edilir.
...
(24) Bu Tebliğin uygulanmasına yönelik usul ve esasların belirlenmesi amacıyla Bakanlıkça yayımlanan genelgelerin geçiş hükümlerinde geçiş işlemlerinin tamamlanması için öngörülen süreler içerisinde belirtilen yükümlülükleri yerine getirmediği tespit edilen yetkili müesseseler hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılır ve yetkili müesseseye bu yükümlülüklerin yerine getirilmesini teminen 60 güne kadar ek süre verilir. Belirtilen süreler içerisinde yükümlülüklerini yerine getirmeyen yetkili müesseselerin faaliyet izinleri başka bir uyarıya gerek olmaksızın iptal edilir.
(25) 17 nci maddenin ikinci fıkrasına aykırı olarak yetkili müesseselerin Bakanlıktan izin almaksızın adres değişikliği gerçekleştirdiğinin tespit edilmesi durumunda izinsiz işlemi gerçekleştiren yetkili müessese hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılır ve söz konusu işlemin düzeltilerek aynı faaliyet bölgesi içerisinde bir adrese taşınması için yetkili müesseseye 60 güne kadar süre verilir. Belirtilen süre sonunda gerekli işlemlerin gerçekleştirilmemesi durumunda yetkili müessese faaliyet izni iptal edilir.
(26) 18 inci maddenin birinci fıkrasına aykırı olarak yetkili müesseselerin Bakanlıktan izin almaksızın hisse devri gerçekleştirdiğinin tespit edilmesi durumunda, izinsiz işlemi gerçekleştiren yetkili müessese hakkında 1567 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem başlatılır ve söz konusu işlemin düzeltilerek ortaklık yapısının önceki haline getirilmesi için 60 güne kadar süre verilir. Belirtilen süre sonunda gerekli işlemlerin gerçekleştirilmemesi durumunda yetkili müessese faaliyet izni iptal edilir. ..." kurallarına yer verilmiştir.
6102 sayılı Kanun'un 330. maddesi ile 1567 sayılı Kanun'un 1. ve 5. maddeleri bir arada değerlendirildiğinde, yetkili müesseselerin özel kanuna tabî anonim şirketler olarak değerlendirileceği ve yetkili müesseselere ilişkin özel düzenlemeler dışında 6102 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı; bu kapsamda, 1567 sayılı Kanun'un verdiği yetkiye dayanılarak çıkartılan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar'da yer alan hususların uygulanmasına ilişkin olarak düzenlenen 2018-32/45 sayılı Tebliğ ile, yetkili müesseselerin kurumsal bir yapıya dönüştürülmesi, mali alt yapı ve güvenilirliklerinin artırılması, faaliyetlerini belli bir disiplin altında sürdürebilmeleri, denetlenebilir bir sistemin kurulması amacıyla yetkili müesseselerin faaliyetlerine ilişkin özel ve sınırlayıcı düzenlemeler ihdas edilebileceği açıktır.
1567 sayılı Kanun ile düzenlenen alanın spesifik ve profesyonel bir alan olması, ayrıca ilk defa düzenlemesi nedeniyle söz konusu alanın bilinilebilirliğinin azlığı, bir başka ifade ile uygulamada karşılaşılacak durumların ayrıntılı olarak öngörülmesinin mümkün olmaması gibi nedenler ile anılan Kanun'da belirli bir amaç doğrultusunda genel ve sınırlı düzenlemelere yer verilerek ayrıntılı düzenlemelerin ikincil mevzuata bırakıldığı anlaşılmaktadır.
Bu kapsamda, yukarıda aktarılan maddede sayılan ve özel niteliğe sahip bulunan bu alanda sistemin iyi bir şekilde işlemesi, aynı zamanda kötüye kullanılabilecek uygulamaların önüne geçilmesi amacıyla ihdas edilen ve söz konusu faaliyet izinlerinin bazı hallerde aykırılık halinin özelliği dikkate alınarak ihtara dahi gerek olmaksızın iptali yaptırımını öngören düzenlemeler 1567 sayılı Kanun'un vermiş olduğu Türk parasının kıymetinin korunmasına ilişkin gerekli tedbirleri alma yönündeki genel yetki ile 32 sayılı Karara dayanılarak düzenlenmiş olup, söz konusu düzenlemenin idari tedbir kapsamında yer alması nedeniyle kanunda açıkça sayılmasına gerek olmadığından ve yasal dayanağın bulunması şartıyla idarenin düzenleyici işlemleriyle de idari tedbir öngörülebileceğinden dava konusu düzenlemelerin 1567 sayılı Kanun ile bu Kanun uyarınca çıkarılan 32 sayılı Karara aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
Nitekim, Tebliğ'in 29. maddesinin 10. fıkrası uyarınca yetkili müessesenin ya da yetkili müessesenin tüzel kişi ortağının, ortak sıfatı taşımayan kişi ya da kişilerce fiilen sahiplenildiği veya sevk ve idare edildiğinin tespit edilmesi durumunda, başkaca bir uyarıya gerek olmaksızın yetkili müessesenin faaliyet izninin iptal edileceği yönündeki düzenlemede, idarenin söz konusu düzenlemeleri yapmaktaki kayıt dışılığın önlenmesi, kara paranın aklanmasının önüne geçilmesi, terörizmin finansmanının engellenmesi gibi amaçları dikkate alındığında amaç ile araç arasında ölçülülük ilkesine aykırı bir yön görülmemiştir.
Bu itibarla, söz konusu düzenlemelerde hukuka aykırılık, düzenlemelerin faaliyet izinlerinin iptaline ilişkin kısımlarının kanuni dayanağı bulunmadığı ve/veya ölçülü olmadığı gerekçesi ile iptaline ilişkin Daire kararında ise hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
-
Davacının temyiz isteminin reddine,
-
Danıştay Onüçüncü Dairesinin 26/04/2023 tarih ve E:2021/5103, K:2023/2064 sayılı kararının, 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 1. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 3. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (p) bendi ve 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 32. maddesinde yer alan "ve aynı Tebliğ'e ekte yer alan Ek-3 eklenmiştir. " ibaresinin ve 2018-32/45 sayılı Tebliğ'e eklenen Ek-3 (1. 1. ve 1. 17. 'de yer alan istemler yönünden); Tebliğ'in 3. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 4. maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 4/A maddesinin dördüncü fıkrası (1. 2. 'de yer alan istem yönünden); 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 5. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 6. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan "5" ibaresinin "10", "1" ibaresinin "5" olarak değiştirilmesi (1. 3. 'te yer alan istem yönünden); 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 23. maddesi ile değiştirilen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 26. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "en az 1 yıl süreyle" ibaresinin ve beşinci fıkrası (1. 13. 'te yer alan istem yönünden); Tebliğ'in 28. maddesi ile değiştirilen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin dokuzuncu fıkrası yönünden ONANMASINA oybirliği ile,
-
Tebliğ'in 17. maddesi ile değiştirilen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 18. maddesinin yedinci fıkrası yönünden temyiz isteminin incelenmeksizin reddine, oybirliği ile,
-
Davalı idarenin temyiz isteminin kısmen kabulüne, kısmen reddine,
-
Daire kararının, 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 19. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 20. maddesine eklenen beşinci fıkrasına ilişkin kısmının (1. 11. 'de yer alan istem yönünden) ONANMASINA oybirliği ile; 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 10. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 11. maddesine eklenen üçüncü fıkrasına ilişkin kısmının (1. 6. 'da yer alan istem yönünden) yukarıda belirtilen gerekçe ile ONANMASINA, esasta oybirliği, gerekçede oyçokluğuyla; 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 14. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 15. maddesine eklenen dördüncü fıkra (1. 7. 'de yer alan istem yönünden); Tebliğ'in 17. maddesi ile değiştirilen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 18. maddesinin beşinci fıkra (1. 9. 'da yer alan istem yönünden); Tebliğ'in 26. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 28. maddesine eklenen dördüncü fıkranın işlemlerin geçici olarak durdurulmasına ilişkin kısmı (1. 14. 'te yer alan istem yönünden); Tebliğ'in 31. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'e eklenen Geçici 2. maddenin beşinci fıkrası (1. 16. 'da yer alan istem yönünden); Tebliğ'in 28. maddesi ile değiştirilen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin dördüncü, beşinci, altıncı, sekizinci, on ikinci, on üçüncü, on dördüncü, on beşinci, on altıncı, yirmi birinci, yirmi dördüncü, yirmi beşinci ve yirmi altıncı fıkralarının yetkili müesseselerin faaliyet izinlerinin iptaline ilişkin kısımları ile onuncu, on dokuzuncu, yirminci, yirmi ikinci fıkralarının ve on birinci fıkrasının Tebliğ'in 15. maddesinin dördüncü fırkası kapsamında tesis edilecek işlemlerin belirlenmesine ilişkin kısımlarının BOZULMASINA oyçokluğuyla,
-
1567 Sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun Kapsamında Alınacak Ücretlere İlişkin Yönetmelik'in 4. maddesinin dördüncü fıkrasının birinci cümlesi yönünden Dairece verilen iptal kararının BOZULMASINA, oyçokluğuyla, Geçici 1. maddesinin, Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği 12/10/2021 tarihinden sonra yapılacak hisse devri izni başvurularından makûl bir süre boyunca başvuru ücreti alınmaması yönünde geçiş hükmü öngörülmemesine ilişkin kısmı yönünden Dairece verilen iptal kararının BOZULMASINA, esasta oybirliği, gerekçede oyçokluğuyla,
-
Bozulan kısımlar yönünden yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Danıştay Onüçüncü Dairesine gönderilmesine,
-
Kullanılmayan 444,60 TL yürütmeyi durdurma harcı ile fazla yatırılan 293,40 TL harcın istemi hâlinde davacıya iadesine,
-
Kesin olarak, 11/12/2023 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY
X-1567 Sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun Kapsamında Alınacak Ücretlere İlişkin Yönetmelik'in 4. maddesinin dördüncü fıkrasının birinci cümlesi yönünden; temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden, Danıştay Onüçüncü Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, temyiz isteminin reddi ile temyize konu kararın bu kısmının onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyorum.
KARŞI OY
XX-1567 Sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun Kapsamında Alınacak Ücretlere İlişkin Yönetmelik'in Geçici 1. maddesinin, Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği 12/10/2021 tarihinden sonra yapılacak hisse devri izni başvurularından makûl bir süre boyunca başvuru ücreti alınmaması yönünde geçiş hükmü öngörülmemesine ilişkin kısmı yönünden; dosyanın incelenmesinden davacı tarafından sunulan dava dilekçesinde, hisse devri izin başvurularında makul bir süre boyunca daha ücret alınmaması yönünde geçici maddede eksik düzenleme yapıldığı yönünde herhangi bir iddia ileri sürülerek bu yönde bir talepte bulunulmamış olmasına karşın Daire tarafından dava konusu edilmeyen bir hususta karar verildiğinden Daire kararının bu kısmının aktarılan gerekçe doğrultusunda bozulması gerektiği görüşüyle çoğunluk kararının söz konusu kısmına ilişkin gerekçede katılmıyorum.
KARŞI OY
XXX- 2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 10. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 11. maddesine eklenen üçüncü fıkra yönünden; temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden, Danıştay Onüçüncü Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, temyiz isteminin reddi ile temyize konu kararın bu kısmının aynen onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.
KARŞI OY
XXXX-2021-32/62 sayılı Tebliğ'in 14. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 15. maddesine eklenen dördüncü fıkrası yönünden; temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden, Danıştay Onüçüncü Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, temyiz isteminin reddi ile temyize konu kararın bu kısmının onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.
KARŞI OY
XXXXX-Tebliğ'in 17. maddesi ile değiştirilen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 18. maddesinin beşinci fıkra yönünden; temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden, Danıştay Onüçüncü Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, temyiz isteminin reddi ile temyize konu kararın bu kısmının onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.
KARŞI OY
XXXXXX-Tebliğ'in 26. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 28. maddesine eklenen dördüncü fıkranın işlemlerin geçici olarak durdurulmasına ilişkin kısmı yönünden;
Söz konusu düzenlemede yer alan denetim elemanlarının gerekli gördüğü kasa sayımı ve benzeri tüm işlemler tamamlanana kadar geçici olarak işlemlerini durdurmak şeklindeki düzenlemenin kapsamının netlik içermediği ve yetkili müesseselerin söz konusu alandaki ticari itibarları dikkate alındığında hatalı uygulamaların sorunlara neden olabileceği açıktır.
Bu kapsamda, "geçici olarak işlemlerini durdurmak" şeklindeki düzenlemenin inceleme elemanlarınca yapılacak denetimler kapsamında Kanun'da yer alan denetim yetkisinin doğal bir sonucu olarak değerlendirilmesi mümkün olmadığından Danıştay Onüçüncü Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, temyiz isteminin reddi ile temyize konu kararın bu kısmının onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.
KARŞI OY
XXXXXXX- Tebliğ'in 28. maddesi ile değiştirilen 2018-32/45 sayılı Tebliğ'in 29. maddesinin dördüncü, beşinci, altıncı, sekizinci, on ikinci, on üçüncü, on dördüncü, on beşinci, on altıncı, yirmi birinci, yirmi dördüncü, yirmi beşinci ve yirmi altıncı fıkralarının yetkili müesseselerin faaliyet izinlerinin iptaline ilişkin kısımları ile onuncu, on dokuzuncu, yirminci, yirmi ikinci fıkraları ve on birinci fıkrasının Tebliğ'in 15. maddesinin dördüncü fırkası kapsamında tesis edilecek işlemlerin belirlenmesine ilişkin kısımları ve Tebliğ'in 31. maddesi ile 2018-32/45 sayılı Tebliğ'e eklenen Geçici 2. maddenin beşinci fıkrası yönünden; Danıştay Onüçüncü Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, temyiz isteminin reddi ile temyize konu kararın bu kısmının onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.