Danıştay 12. Daire Başkanlığı 2022/32 E. , 2023/4982 K.

"İçtihat Metni"

T.C.

D A N I Ş T A Y

ONİKİNCİ DAİRE

Esas No : 2022/32

Karar No : 2023/4982

DAVACI : …

VEKİLİ : Av. …

DAVALI : … Anonim Şirketi

VEKİLİ : Av. …

DAVANIN KONUSU :

  1. PTT Strateji Geliştirme Daire Başkanlığında sözleşmeli ... olarak görev yapan davacı tarafından, hakkında başlatılan soruşturma sonucunda Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketinde Çalıştırılacak İdari Hizmet Sözleşmeli Personel Hakkında Yönetmeliğin 83. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca "işten çıkarma" cezası ile cezalandırılmasına ilişkin PTT Yüksek Disiplin Kurulu'nun … tarih ve … sayılı kararının iptali ve bu arada geçen tüm mali haklarının ödenmesi, sosyal ve özlük haklarının iadesi,

  2. Bu işlemin dayanağı olan 19/11/2019 tarihli ve 30953 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketinde Çalıştırılacak İdari Hizmet Sözleşmeli Personel Hakkında Yönetmeliğin 83. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinin iptali istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI : Hakkında tesis edilen işten çıkarma cezasından önce Danıştay Onikinci Dairesi’nin 15/12/2020 tarih ve E:2020/2057 esas sayılı kararıyla Yönetmeliğin 83. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinin yürütmesinin durdurulmasına karar verildiği ve bu karara karşı yapılan itirazın, İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 07/07/2021 tarih E:2021/366 sayılı kararı ile reddedildiği, yürütmesi durdurulan bir madde dayanak yapılarak tesis edilmiş olan işlemin hukuken geçersiz olduğu; Anayasa'nın 38. maddesinde düzenlenen "suçun ve cezanın kanuniliği" ilkesi uyarınca üst hukuk normu aşılarak yönetmelikle ceza verilemeyeceği, işten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin .. tarih ve … sayılı kararın ve bu kararın dayanağı olan Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketinde Çalıştırılacak İdari Hizmet Sözleşmeli Personel Hakkında Yönetmeliğin 83. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinin iptali gerektiği ileri sürülmektedir.

DAVALININ SAVUNMASI : Davalı idarede çalışan idari hizmet sözleşmeli personelin disiplin işlemlerinin, 657 sayılı Kanun ve 399 sayılı KHK çerçevesinde hazırlanan Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketinde Çalıştırılacak İdari Hizmet Sözleşmeli Personel Hakkında Yönetmelik hükümleri doğrultusunda yürütüldüğü, dava konusu Yönetmeliğin, 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 389/3-(h) hükmüne istinaden mevzuatın verdiği yetki çerçevesinde düzenlendiği, PTT A.Ş. Türk Ticaret Kanun’a ve özel hukuk hükümlerine tabi bir anonim şirket olduğu, 6475 sayılı Kanun ve daha sonra yürürlüğe giren 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin getirdiği düzenlemeler ve yeni teşkilat yapısı dikkate alındığında, PTT A.Ş.'nin yaptığı faaliyetin kamusal niteliğinin ağır basması nedeniyle, idari hizmet sözleşmeli olarak görev yapan personelinin de klasik anlamda diğer kamu görevlisi kavramına dâhil olduğunu söylemenin mümkün olmadığı; zira, PTT'nin yaptığı hizmetlere karşılık ticari esaslara göre ücret almakta ve karlılık esasına göre çalışmakta olduğu, kendisine Devletçe yüklenen ve diğer özel şirketlerin yapmaktan kaçındıkları bir külfet söz konusu olmayıp, personelinin de memur ve diğer kamu görevlilerine uygulanan mevzuattan farklı istihdam edilen idari hizmet sözleşmeli personel olduğu, özel hukuk hükümlerine bağlı tutulan ve kamu iktisadi teşebbüsleri hakkındaki hukuki rejime tabi olmadığı açıkça hükme bağlanan Şirketin yürüttüğü hizmetin kamusal niteliğinin ağır basmasının, personelinin de Anayasa'nın 128. maddesi kapsamında memur ya da diğer kamu görevlisi olarak değerlendirilemeyecek olan şirket personeline uygulanan yaptırımlar ile bu yaptırımlara konu eylemlerin disiplin cezası veya disiplin suçu olarak nitelendirilmesi de mümkün olamayacağından, disiplin suçu veya cezası niteliğinde olmayan ve bu sebeple hakkında Anayasa’nın 38. maddesinde öngörülen kanunilik ilkesinin uygulanmadığı eylem ve yaptırımların kanunla düzenlenmesinin anayasal bir zorunluluk olduğundan bahsedilemeyeceği, davacı hakkında alınan karar ve dayanak yönetmeliğin hukuka uygun olduğu savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ: …

DÜŞÜNCESİ : Davacının, işten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin PTT Yüksek Disiplin Kurulunun … tarih ve … sayılı kararının ve bu kararın dayanağı olan Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketinde Çalıştırılacak İdari Hizmet Sözleşmeli Personel Hakkında Yönetmeliğin 83. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinin iptali ve mali, sosyal ve özlük haklarının iadesine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI: …

DÜŞÜNCESİ : Dava, PTT Strateji Geliştirme Daire Başkanlığında sözleşmeli ... olarak görev yapan davacı tarafından, hakkında başlatılan soruşturma sonucunda "işten çıkarma" cezası ile cezalandırılmasına ilişkin PTT Yüksek Disiplin Kurulu'nun … tarih ve … sayılı kararı ile bu işlemin dayanağı olan 19/11/2019 tarihli ve 30953 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketinde Çalıştırılacak İdari Hizmet Sözleşmeli Personel Hakkında Yönetmeliğin 83/g maddesinin iptali ve tüm mali, sosyal ve özlük haklarının iadesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Anayasa'ya aykırılık iddiası yerinde görülmemiştir.

Anayasanın 124. maddesinde, Cumhurbaşkanı, bakanlıklar ve kamu tüzelkişilerinin, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelikler çıkarabilecekleri belirtilmiştir.

Anayasa’nın 128/2. maddesinde, "Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir. Ancak, mali ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır." hükmüne yer verilmek suretiyle memurlar ve diğer kamu görevlilerinin, özlük hakları bakımından yasal güvenceye kavuşturulduğu görülmüştür. Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin statü haklarını doğrudan etkileyen disiplin işlemlerinin "diğer özlük işleri" kavramı kapsamına girdiği tartışmasızdır.

Kanuni düzenleme ilkesi, düzenlenen alanda temel ilkelerin kanunla konulmasını ve çerçevenin kanunla çizilmesini ifade etmektedir. Bu niteliği taşıyan bir yasal düzenleme ile uzmanlık ve teknik konulara ilişkin ayrıntıların belirlenmesi konusunda yürütme organına yetki verilmesi, kanuni düzenleme ilkesine aykırılık oluşturmaz.

Anayasa’nın 38/1. maddesinde yer alan "Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz." hükmü ile "suçun kanuniliği" ilkesi; 2. fıkrasında da "Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur." hükmü ile "cezanın kanuniliği" ilkesi getirilmiştir. Anayasa’nın 38. maddesinde yer alan "suçta ve cezada kanunilik" ilkesi uyarınca, hangi eylemlerin yasaklandığı ve bu yasak eylemlere verilecek cezaların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanunda gösterilmesi, kuralın açık, anlaşılır ve sınırlarının belli olması gerekmektedir. Kişilerin yasak eylemleri önceden bilmeleri gerektiği düşüncesine dayanan bu ilkeyle temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması amaçlanmaktadır.

Anayasa’nın 38. maddesinde idari suç ve cezalar ile adli suç ve cezalar arasında bir ayrım yapılmadığından, her ikisi de bu maddede öngörülen ilkelere tabidir. Adli ve idari suçlarda davranış normlarına aykırı ve haksızlık teşkil eden bir fiille, kanun koyucunun koruma altına aldığı bir hukuki değerin ihlali söz konusu olup adli ve idari cezaların her ikisi de cebir içermektedir.

Korunan hukuki değer ile ihlalin neden olduğu hukuki sonuçların aynı olmaması ise, idari suç ve cezalar ile adli suç ve cezalar arasındaki temel farklılığı oluşturmaktadır. Adli para cezalarından daha yüksek miktarlarda idari para cezalarının verilebilmesine olanak tanıyan düzenlemeler de bulunmakla birlikte adli suçlar için öngörülen cezaların idari suçlar için öngörülen cezalardan genellikle daha ağır olması, hürriyeti bağlayıcı cezaların kural olarak adli suçlar yönünden geçerli olabilmesi, idari suçlarda kanun koyucunun daha az önem atfettiği bir hukuki değerin ihlal edilmesi ve öngörülen yaptırımın da genellikle idari bir makam tarafından idari usuller izlenerek uygulanması nedeniyle Anayasa’nın 38. maddesindeki ilkelerin aynı boyut ve kapsamıyla idari suçlara da uygulanması, işin mahiyetine uygun düşmemektedir. Bu bağlamda, yasama organının ağır işleyen yapısı ile ekonomik ve teknik hayatın hızla değişen ve gelişen şartları gözetilerek, suç ve cezalarda kanunilik ilkesinin idari suçlar yönünden daha esnek uygulanması gerekmektedir.

Buna karşılık, "suçta ve cezada kanunilik" ilkesinin daha esnek uygulandığı idari suçlar yönünden de suç ve cezalara ilişkin düzenlemelerin yalnızca kanun metninde yer alması yeterli değildir. Anayasa Mahkemesi'nin 14/01/2015 gün ve E:2014/100, K:2015/6 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, söz konusu düzenlemelerin içerik bakımından da belirli amacı gerçekleştirmeye elverişli olması gerekir. Bu açıdan kanunun metni, bireylerin hangi somut fiil ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını belirli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine imkân verecek düzeyde kaleme alınmış olmalıdır. Bu nedenle, belirli bir kesinlik içinde kanunda hangi fiile hangi hukuksal yaptırımın bağlandığının bireyler tarafından bilinmesi ve eylemlerin sonuçlarının öngörülebilmesi gerekir.

Disiplin cezaları, kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesini sağlamak amacıyla öngörülmüş, yapma veya yapmama biçiminde beliren davranış kurallarının ihlali hâlinde uygulanan, yasal olarak düzenlenmiş idari yaptırımlardır. Kamu hizmetlerini yürütenlerin görev, yetki ve sorumlulukları kamu hizmeti ve hizmet gerekleri ile sınırlandırılmış, bu sınırlar dışına çıkanların ise disiplin cezaları ile cezalandırılmaları ilgili kanunlarda öngörülmüştür.

Yukarıda yeralan açıklamalar çerçevesinde, disipline ait yaptırımların sadece kanunla düzenleneceği, kanun dışında tüzük, yönetmelik ve diğer alt düzenleyici işlemlerle disiplin cezasını gerektiren fiil ve hareketlerin belirlenmesinin ve buna göre disiplin cezası verilmesinin hukuken mümkün olmadığı görülmektedir.

Dava konusu Yönetmelik hükmünde düzenlenen disiplin cezasının, Anayasa’nın 38. maddesinde düzenlenen “suçta ve cezada kanunilik” ilkesine ve Anayasa’nın 128. maddesinin ikinci fıkrasında hükme bağlanan “kanuni düzenleme” ilkesine aykırılık oluşturduğu açıktır.

Bu durumda, üst hukuk normu olan kanun hükmü aşılarak hazırlanan dava konusu Yönetmelik hükmünde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Öte yandan, hukuka aykırı bulunan dava konusu Yönetmelik hükmüne dayanılarak tesis edilen dava konusu işlemde de hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, Anayasa'nın 125. maddesi uyarınca idare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğundan, davacının tüm mali, sosyal ve özlük haklarının iadesi isteminin karşılanması gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, dava konusu, Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketinde Çalıştırılacak İdari Hizmet Sözleşmeli Personel Hakkında Yönetmeliğin 83/g maddesi ile bu madde esas alınarak tesis edilen "işten çıkarma" cezasına ilişkin 15/12/2021 tarih ve 71 sayılı işlemin iptali ve bu işlemler sonucu yoksun kalınan hakların iadesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onikinci Dairesince; davacı vekili 05/10/2023 tarihli dilekçesiyle duruşma isteminden vazgeçtiğinden, duruşma yapılmaksızın, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:

İNCELEME ve GEREKÇE :

MADDİ OLAY :

PTT Strateji Geliştirme Daire Başkanlığında sözleşmeli ... olarak görev yapan davacı hakkında düzenlenen … tarihli ve … sayılı idari soruşturma raporunda, idarenin zararına yol açan uygulamaları nedenleriyle kusurlu olduğu kanaatine varılarak, PTT A.Ş.'de Çalıştırılacak İdari Hizmet Sözleşmeli Personel Hakkında Yönetmeliğin 83. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi ve Hizmet Sözleşmesinin 13/f hükümleri uyarınca işten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin PTT Yüksek Disiplin Kurulunun … tarih ve … sayılı kararının ve bu kararın dayanağı olan Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketinde Çalıştırılacak İdari Hizmet Sözleşmeli Personel Hakkında Yönetmeliğin 83. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinin iptali ve bu arada geçen tüm mali haklarının ödenmesi, sosyal ve özlük haklarının iadesine karar verilmesi istemiyle bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT :

Anayasa'nın "Yönetmelikler" başlıklı 124. maddesinde; "Cumhurbaşkanı, bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler." düzenlemesi yer almaktadır.

Davalı Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketi, 6475 sayılı Posta Hizmetleri Kanunu'nun yürürlüğe girmesinden önce Genel Müdürlük statüsünde kamu hizmeti yürütmüş olup, 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'ye ekli listenin “B – Kamu İktisadi Kuruluşları (KİK)” bölümünde yer almış, 6475 sayılı Posta Hizmetleri Kanunu'nun yürürlüğe girmesiyle birlikte 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve özel hukuk hükümlerine tabi anonim şirket (mülga 21. madde birinci fıkra) olarak yeniden yapılandırılmıştır.

Dava konusu Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketinde Çalıştırılacak İdari Hizmet Sözleşmeli Personel Hakkında Yönetmelik, 6475 sayılı Posta Hizmetleri Kanunu, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin Ek 27. maddesi ile 4 sayılı Bakanlıklara Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum ve Kuruluşlar ile Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 391. maddesine dayanılarak hazırlanmış olup, Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketinde görev yapan idari hizmet sözleşmeli personelin hak, yükümlülük ve sorumlulukları ile işe alma, atama, terfi, görevde yükselme, pozisyon değişikliği, disiplin, izin, görevden alma, sözleşmenin yenilenip yenilenmemesi, sona erdirilmesine ilişkin hususlar ve diğer özlük haklarına ilişkin usul ve esasları kapsamaktadır.

15/07/2018 tarih ve 30479 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketinin düzenlendiği Yirmisekizinci Bölümünün "Kuruluş" başlıklı 385. maddesinde; anılan Şirketin Türk Ticaret Kanunu'na ve özel hukuk hükümlerine tabi olarak kurulduğu ve sermayesinin tamamının Hazineye ait olduğu belirtildikten sonra, "Sözleşmeli personel" başlıklı 391. maddesinde; PTT personelinin, 27/6/1989 günlü, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin Ek 26 ve 27. maddelerine göre istihdam edileceği hükme bağlanmış, 389. maddesinin (h) bendinde ise; faaliyetlerin etkin bir şekilde yürütülebilmesi için gerekli organizasyonu ve çalışma usullerini tespit etmek ve Genel Müdürlükçe hazırlanan Yönetmelik ve yönergeleri onaylamak, Yönetim Kurulunun görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.

375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin "Sözleşmeli personel istihdamı" başlıklı Ek 27. maddesinin birinci fıkrasında; "14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (A) bendi kapsamında personel istihdam edilmeyen kamu kurum ve kuruluşlarından teşkilatlanmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde öngörülenlere ait hizmetler 657 sayılı Kanun ve diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlere bağlı olmaksızın idari hizmet sözleşmesiyle istihdam edilen personel eliyle yürütülür." hükmü; dördüncü fıkrasında ise, "Bu kapsamda istihdam edilecek personelde kurumsal hizmetlerin gerektirmesi halinde aranacak öğrenim ve yabancı dil şartı ile diğer şartlar, bunların işe alınmaları, sınav ve istisnaları, sözleşme süre, usul ve esasları, görev, yetki ve yükümlülükleri, sözleşmelerinin feshi ile istihdamlarına dair diğer hususlar Devlet Personel Başkanlığı'nın görüşü alınarak kurumlarca çıkarılacak Yönetmelikle belirlenir." hükmü yer almaktadır.

Anılan madde uyarınca dava konusu Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketinde Çalıştırılacak İdari Hizmet Sözleşmeli Personel Hakkında Yönetmelik hazırlanmış, 19/11/2019 tarih ve 30953 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketi her ne kadar Türk Ticaret Kanunu ve özel hukuk hükümlerine tabi olarak faaliyet göstermekte ise de; yukarıda da belirtildiği üzere, gerek sermayesinin tamamının hazineye ait olması ve teşkilat yapısının özelliği gerek bünyesinde halen (anonim şirket olmadan önce istihdam etmeye başladığı) 399 sayılı KHK'ye tabi sözleşmeli personel çalıştırmaya devam etmesi gerekse personel rejimi ile ilgili konularda 375 sayılı KHK'nin kamu kurum ve kuruluşlarının idari hizmet sözleşmeli personel çalıştırması ile ilgili bölümlerine atıf yapılmış olması hususları göz önüne alındığında; davalı Kurumun halen kamu tüzelkişiliği sıfatını koruduğu, Kurumda çalışan personelin ise, geniş anlamda kamu görevlisi olarak kabul edilmesi gerektiği açıktır.

Nitekim, Anayasa Mahkemesinin 04/12/2014 tarihli ve E:2013/84, K:2014/183 sayılı kararında, Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketinin, kamu kurumu niteliği ağır basan bir anonim şirket olduğu sonucuna varmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Anayasa’nın 128. maddesinin ikinci fıkrasında, "Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir. Ancak, malî ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır." düzenlemesine yer verilmek suretiyle memurlar ve diğer kamu görevlileri, özlük hakları bakımından yasal güvenceye kavuşturulmuştur. Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin statü haklarını doğrudan etkileyen disiplin işlemlerinin "diğer özlük işleri" kavramı kapsamına girdiğine kuşku bulunmamaktadır.

Kanuni düzenleme ilkesi, düzenlenen alanda temel ilkelerin kanunla konulmasını ve çerçevenin kanunla çizilmesini ifade etmektedir. Bu niteliği taşıyan bir yasal düzenleme ile uzmanlık ve teknik konulara ilişkin ayrıntıların belirlenmesi konusunda yürütme organına yetki verilmesi, kanuni düzenleme ilkesine aykırılık oluşturmaz.

Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz." hükmü ile "suçun kanuniliği" ilkesi; üçüncü fıkrasında da "Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur." hükmü ile "cezanın kanuniliği" ilkesi getirilmiştir. Anayasa’nın 38. maddesinde yer alan "suçta ve cezada kanunilik" ilkesi uyarınca, hangi eylemlerin yasaklandığı ve bu yasak eylemlere verilecek cezaların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanunda gösterilmesi, kuralın açık, anlaşılır ve sınırlarının belli olması gerekmektedir. Kişilerin yasak eylemleri önceden bilmeleri gerektiği düşüncesine dayanan bu ilkeyle temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması amaçlanmaktadır.

"Suçta ve cezada kanunilik" ilkesi uyarınca suç ve cezalara ilişkin düzenlemelerin yalnızca kanun metninde yer alması yeterli değildir. Anayasa Mahkemesinin 14/01/2015 tarih ve E:2014/100, K:2015/6 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, söz konusu düzenlemelerin içerik bakımından da belirli amacı gerçekleştirmeye elverişli olması gerekir. Bu açıdan kanunun metni, bireylerin hangi somut fiil ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını belirli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine imkân verecek düzeyde kaleme alınmış olmalıdır. Bu nedenle, belirli bir kesinlik içinde kanunda hangi fiile hangi hukuksal yaptırımın bağlandığının bireyler tarafından bilinmesi ve eylemlerin sonuçlarının öngörülebilmesi gerekir.

Disiplin cezaları, kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesini sağlamak amacıyla öngörülmüş, yapma veya yapmama biçiminde beliren davranış kurallarının ihlali hâlinde uygulanan, yasal olarak düzenlenmiş idari yaptırımlardır. Kamu hizmetlerini yürütenlerin görev, yetki ve sorumlulukları kamu hizmeti ve hizmet gerekleri ile sınırlandırılmış, bu sınırlar dışına çıkanların ise, disiplin cezaları ile cezalandırılmaları ilgili kanunlarda öngörülmüştür.

Bu duruma göre, disipline ait yaptırımların sadece kanunla düzenleneceği, kanun dışında yönetmelik ve diğer alt düzenleyici işlemlerle disiplin cezasını gerektiren fiil ve hareketlerin ve bunlara uygulanacak cezaların belirlenmesinin ve buna göre disiplin cezası verilmesinin hukuken mümkün olmadığı sonucuna varılmış olup, 19/11/2019 tarih ve 30953 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketinde Çalıştırılacak İdari Hizmet Sözleşmeli Personel Hakkında Yönetmeliğin "İşten çıkarma" başlıklı 83. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde işten çıkarma cezasını gerektiren fiil ve haller arasında sayılan "Devletin güvenliğine, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine, milli savunmaya ve Devlet sırlarına karşı suç işlemek, casusluk, zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık gibi görevi ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici eylemlerde bulunmak" düzenlemesinin, Anayasa’nın 38. maddesinde düzenlenen “suçta ve cezada kanunilik” ilkesine ve Anayasa’nın 128. maddesinin ikinci fıkrasında hükme bağlanan “kanuni düzenleme” ilkesine aykırılık oluşturduğu açıktır.

Bu durumda; dava konusu Yönetmeliğin 83. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi ile, bu madde uyarınca davacının "işten çıkarma" cezası ile cezalandırılmasına ilişkin PTT Yüksek Disiplin Kurulu'nun 15/12/2021 tarih ve 71 sayılı kararında hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Öte yandan; hukuka aykırılığı saptanan işlemler nedeniyle ve Anayasa'nın 125. maddesi uyarınca, davacının yoksun kaldığı parasal haklarının ödenmesi, sosyal ve özlük haklarının da davalı idarece tanınması gerekmektedir.

KARAR SONUCU :

Açıklanan nedenlerle;

  1. 19/11/2019 tarih ve 30953 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketinde Çalıştırılacak İdari Hizmet Sözleşmeli Personel Hakkında Yönetmeliğin "İşten çıkarma" başlıklı 83. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinin İPTALİNE oyçokluğuyla,

  2. Davacının "işten çıkarma" cezası ile cezalandırılmasına ilişkin PTT Yüksek Disiplin Kurulu'nun … tarih ve … sayılı kararının İPTALİNE, davacının, bu işlem nedeniyle yoksun kaldığı sosyal ve özlük haklarının tanınmasına, parasal haklarının davalı idarece ÖDENMESİNE oybirliğiyle,

  3. Ayrıntısı aşağıda gösterilen yargılama giderinin . . . -TL'lik kısmının davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, kalan . . . -TL'lik kısmının davalı idare üzerinde bırakılmasına,

  4. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca . . . -TL vekâlet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine,

  5. Posta giderleri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra taraflara iadesine,

  6. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen otuz (30) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 16/10/2023 tarihinde karar verildi.

(X) KARŞI OY :

Dairemizin 12/07/2023 tarih ve E:2020/2057, K:2023/3815 sayılı kararı ile dava konusu 19/11/2019 tarih ve 30953 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketinde Çalıştırılacak İdari Hizmet Sözleşmeli Personel Hakkında Yönetmeliğin "İşten çıkarma" başlıklı 83. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinin iptaline karar verildiğinden, bu davada, aynı bendin iptali istemi hakkında yeniden bir karar verilmesine yer bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenle, işbu davada iptali istenilen madde bendi hakkında "karar verilmesine yer olmadığına" hükmedilmesi gerektiği görüşüyle, çoğunluk kararının bu kısmına katılmıyorum.