AİHM'den Yaşam Hakkı İhlali Yok Kararı: Zihinsel Engelli Sığınmacı İntiharı
AİHM, zihinsel sağlık sorunları ve görme engeli bulunan bir sığınmacının intiharı olayında İsveç'in yaşam hakkını koruma yükümlülüğünü ihlal etmediğine karar verdi. Karar, başvurucunun kardeşinin intiharından önce yetkililerin intihar eğilimi olduğuna dair yeterli bilgiye sahip olmadığı gerekçesiyle alındı.
Tarih: 06.03.2025
AİHM'den Yaşam Hakkı İhlali Yok Kararı: Zihinsel Engelli Sığınmacı İntiharı
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Hasani v. İsveç kararında (Başvuru no. 35950/20), zihinsel sağlık sorunları ve görme engeli bulunan bir sığınmacının intiharı olayında İsveç'in Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 2. maddesinde düzenlenen yaşam hakkını koruma yükümlülüğünü ihlal etmediğine hükmetti. Mahkeme, yetkililerin başvurucunun kardeşinin intiharından önce, onun gerçek ve yakın bir intihar riski taşıdığına dair yeterli bilgiye sahip olmadığı sonucuna vardı.
Olayın Arka Planı
Başvurucu Esmat Hasani ve kardeşi A.H., Afganistan vatandaşı olup İsveç'e sığınma talebinde bulunmuşlardır. A.H., doğuştan görme engelliydi ve Retinitis Pigmentosa adlı ilerleyici bir hastalığa sahipti. Ayrıca, zihinsel sağlık sorunları da yaşamaktaydı. Sığınma başvurularının reddedilmesinin ardından A.H., 20 Eylül 2017 tarihinde intihar etmiştir.
Başvurucunun İddiaları
Başvurucu, İsveç makamlarının, kardeşinin yaşamını koruma yükümlülüğünü yerine getirmediğini, A.H.'nin intiharını önlemek için gerekli önlemleri almadığını iddia etmiştir. Başvurucu, makamların A.H.'nin zihinsel durumu, intihar düşünceleri ve geçmişteki kendine zarar verme davranışları hakkında bilgi sahibi olduğunu, bu nedenle intihar riskini öngörmeleri gerektiğini savunmuştur.
AİHM'nin Değerlendirmesi
AİHM, Sözleşme'nin 2. maddesinin devlete sadece kasıtlı yaşamdan alıkoymama yükümlülüğü yüklemekle kalmayıp, aynı zamanda yetki alanı içindeki kişilerin yaşamlarını korumak için uygun adımları atma yükümlülüğü de yüklediğini hatırlatmıştır. Mahkeme, belirli koşullarda, yetkililerin bir bireyi kendisinden korumak için önleyici operasyonel önlemler alma konusunda pozitif bir yükümlülüğü olabileceğini belirtmiştir.
Bununla birlikte AİHM, bir pozitif yükümlülüğün ortaya çıkması için, yetkililerin ilgili zamanda kişinin gerçek ve yakın bir intihar riski oluşturduğunu bildiklerinin veya bilmeleri gerektiğinin tespit edilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Mahkeme, yetkililerin bu riski bildikleri veya bilmeleri gerektiği durumlarda, bu riskin gerçekleşmesini önlemek için makul olarak beklenebilecek her şeyi yapıp yapmadıklarını analiz etmiştir.
Somut olayda AİHM, A.H.'nin intihar ettiği sırada gözaltında, hapiste, askeri hizmette veya yatarak psikiyatrik tedavi altında olmadığını, dolayısıyla devletin münhasır kontrolü altında olmadığını belirtmiştir. Ancak Mahkeme, A.H.'nin genç bir sığınmacı, refakatsiz bir çocuk, görme engelli ve zihinsel sağlık sorunları olan biri olarak özellikle savunmasız olduğunu ve büyük ölçüde İsveç makamları tarafından sağlanan bakım ve konaklamaya bağımlı olduğunu kabul etmiştir.
AİHM, A.H.'nin zihinsel sağlık sorunları geçmişi, intihar girişimleri ve intihar düşünceleri olduğunu kabul etmekle birlikte, A.H.'ye hiçbir zaman psikiyatrik bir teşhis konulmadığını, kendisine ilaç yazılmadığını, hastaneye yatırılmadığını veya zorunlu psikiyatrik bakıma alınmasının gerekmediğini belirtmiştir. Mahkeme, A.H.'nin Vimmerby'deki konaklama yerinde kaldığı süre boyunca bir doktor ve psikolog tarafından görüldüğünü ve bu profesyonellerin A.H.'nin ilaç, hastaneye yatış veya zorunlu psikiyatrik bakıma ihtiyacı olduğuna dair bir belirti olmadığını vurgulamıştır.
AİHM, A.H.'nin 14 Ağustos 2017'de yeni konaklama yerine taşındıktan sonra herhangi bir sıkıntı belirtisi göstermediğini, kardeşine yakın olmak için buraya taşındığını ve Vimmerby'deki konaklama yerindeki personelin onun bu değişiklikten memnun olduğunu belirttiğini kaydetmiştir. Mahkeme ayrıca, A.H.'nin sığınma başvurusuna ilişkin kararın kendisine tebliğ edildiği 18 Eylül 2017 tarihindeki toplantıda da herhangi bir intihar eğilimi veya sıkıntı belirtisi göstermediğini tespit etmiştir.
Kararın Sonucu
AİHM, yetkililerin A.H.'nin zihinsel sağlık sorunlarının farkında olduğunu ve zaman zaman kendi yaşamı için gerçek bir risk oluşturduğunu kabul etmekle birlikte, A.H.'nin intiharından önceki günlerde yetkilileri alarma geçirecek herhangi bir işaretin olmadığını, bu nedenle A.H.'nin yaşamı için gerçek ve yakın bir risk olduğunu bilmediklerini veya bilmeleri gerekmediğini sonucuna varmıştır. Bu nedenle AİHM, İsveç'in AİHS'nin 2. maddesini ihlal etmediğine karar vermiştir.
Karara üç yargıç muhalefet şerhi düşmüş, A.H.'nin özel durumunun ve çoklu kırılganlıklarının yeterince dikkate alınmadığını savunmuşlardır.
Kararın Etkileri
Bu karar, uluslararası hukukta, özellikle de sığınmacıların ve diğer savunmasız grupların yaşam hakkının korunması konusunda önemli bir emsal teşkil etmektedir. Karar, devletlerin bu gruplara yönelik pozitif yükümlülüklerinin sınırlarını belirlemekte ve yetkililerin intihar riskini değerlendirme ve önleme konusunda ne gibi adımlar atması gerektiğini açıklamaktadır.
Kararın eleştirilen yönü, A.H.'nin kırılgan durumunun yeterince değerlendirilmemesi ve yetkililerin alması gereken önlemlerin sınırlarının dar yorumlanmasıdır. Bu durum, gelecekte benzer vakalarda daha dikkatli ve kapsamlı bir değerlendirme yapılması gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Yorumlar (0)
-
Yorum Yapan Kişi
Tarih: 01.01.2025Yorum içeriği buraya gelecek.
-
Yorum Yapan Kişi
Tarih: 01.01.2025Yorum içeriği buraya gelecek.
-